script src='http://ajax.googleapis.com/ajax/libs/jquery/1.2.6/jquery.js' type='text/javascript'/>

Cübbeli Ahmet Hocamızın Mahkemeyle İlgili Duyurusu

Kamuoyuna Hürmetle Arz Ederim!


Mahkemede yaptığım savunmayla ilgili olarak medyada çıkan çelişkili ve maksatları saptıran açıklamalar beni bazı elzem konuları izaha muhtaç bırakmıştır.

İlk olarak: Savunma beyanlarım arasında yer alan “Ben günahkârım” ifadesi kesinlikle benim bu suç-lardan birini işlediğim anlamında kullanılmamıştır. Zaten gazetelerde yer alan “ ben insan satacak, cinsel saldırıda bulunacak ve birinin hürriyetini tahdit edecek birimiyim? 35 senedir insanları bu işlerden nehyetmeye çalışıyorum, binlerce aile benim sohbetlerim sayesinde kurtuluyor, bunlardan birini yaptıysam imansız öleyim” şeklinde ki beyanım, maksadımın suçluluk ifadesi olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Zerre kadar imanı olan kişi insanın ebedi ahretini kaybetmesine sebebiyet vere-cek bu sözün ağırlığını takdir eder. Bazı gazeteler bu sözü “Ben günah işledim” şeklinde vererek sözün lafzını dahi değiştirmişlerdir ki ben böyle bir söz sarf etmedim, gerçi başlık altında ki yazılar konuyu vuzuha kavuşturur nitelikteyse de maalesef halkımızın bir kısmında okuma alışkanlığı gelişmediğinden başlık yazısıyla bir kanaate varmakta, alt kısmı okumaya ihtiyaç duymamaktadırlar, tabi ki buda sebebiyet verdikleri yanlış kanaat, şahsi ve ailevi zararlar nedeniyle basın mensuplarına iki cihanda da mesuliyet ve vebal olarak dönecektir. Meselenin aslını açılamak gerekirse ben deniz motoru olayını anlatırken “insanlar bana kutsallık atfediyorlar, ben “bindim” dediğim halde bazıları beni tenzih gayesiyle “hoca öyle şeyler yapmaz” diyorlar, halbuki o alete binmek zaten günah da değil, “ben masum değilim, ben de günahkar biriyim” dedim ve doğru söyledim. Zira peygamberler dışında kimse masum olmadığına göre hangimiz hatta evliyamız bile “ben günahkâr değilim” diyebilir. Demek ki herkes “ben günahkârım” demek durumundadır. Ama bu söz belli bir konuda “ben günah işledim” anlamına gelmez, ancak “masum olmadığıma göre günah işleyebilirim” demek olur ki bu “kul hatasız olmaz” sözü gibi değerlendirilmelidir.



Saniyen: Bazı basın yayın organlarında benim yurt dışından getirttiğim kadınlardan nasıl nikah kıydığımı mahkemede anlattığım yazılmış. Bu ne büyük bühtan! Ben ifademde mealen: “Nikah için yurtdışından hiçbir kadın getirtmedim, bu dosyada ki isnad vechi üzere; orada adı geçen hiçbir kadınla nikah yapmadım, hiçbirini görmedim, görüşmedim. Organize Şube, isnat gününden 4 ay sonra birini bulmuş, müşteki yapmış, dosyada resmini gördüm, öcü gibi, ben zevk sahibiyim böyle birine el sürermiyim ? Benim için Arap demiş, kot pantolon giyiyordu demiş ben Arap’sam dünyada Türk yok. Hayatımda denemek için bile kot pantolon giymedim, çelişkiler yumağı! “ göğsü, karnı yara ve yarık içerisinde demiş de bunu nereden bilmiş, bir defa benim karnımda hiçbir yara veya yarık yok. Zaten bypass olanın göğsünde iz kalır, onu dört ay sonra bulup müşteki yapan irade ona neler diyeceğini de besbelli öğretmiş, ama bence başarısız bir komplo, çünkü çok çelişki var. Ayrıca iki Faslıyı fuhuş evinde basmışlar, 45 gün deport etmemişler, ilk ifadelerinde kimseden şikâyetleri yokken benim aleyhime şikâyette bulunmadan onları salıvermemişler, zaten tutukladıkları Barış adında ki kişiyi iki gün döverek “şunu imzala, biz Cübbeli’yi Türkiye’ye rezil edeceğiz” demiş olmaları bu isnat ve ithamların beni itibarsızlaştırmaya yönelik olduğunu ispat etmektedir. Bunlar beni içeri attırmadan rahat etmediler “yorgan gitti kavga bitti” şeklinde savunma yaptım. O sırada Hâkim Bey onlardan biriyle nikâh kıydığını söyleyen kişiye “Nikâhını kim kıydı?” diye sordu. O “ arkadaşlar arasında kıydık” deyince bana “böyle oluyor mu?” dedi. Bende “ iki şahit huzurunda kıyılabilir, isterseniz onu özel görüşelim, şimdi Kıbrıs’ta cenaze imamı kalmamış” diye gazetede gördüm, yarın nikah kıyacak imam da kalmazsa millet bekâr mı kalacak?” dedim. Bu sözün kendime nikâh kıydığım anlamına gelmediği aşikârdır. Ayrıca dosya kapsamında ki uydurma madurelerle aramda bir görüşme dahi vaki olmamışken nikâhtan nasıl bahsedilebilir! Zaten o tutuklu kişi mahkemede olanlardan biriyle nikah yaptığını beyan etti, eşi de buna sonradan vakıf olduğunu, hoş görmese de İslam’da dört evlilik izni olduğu için bir şey yapamadığını açıkladı. Bu konuların benimle ne alakası var? Aksini iddia eden kişi madure gösterilenlerden biriyle benim bir görüntümü ya da en azından konuşmamı ortaya koymalı değimlidir. Bu kadar ay hatta yıl süren fiziki takipler neticesinde neden benim hiçbiriyle bir görüşmem dahi tespit edilememiştir. Bu işler bu kadar ucuzmudur? Tut birini, diğerinin aleyhine şikayetçi yap adamı at içeri, aylarca yatır, ne hürriyeti tahdit var, ne zor kullanma var, ne darp var, ne rapor var, hatta bir şikayetçinin demesi ne duhul var, ne delil var, ne şahit var, aksine öyle olmadığına 3-4 şahit var. Ortada “hoca görmedi bile, ben nikâh ettim” diyen var, şahidi de var. Diğer Fas’tan gelenlerin yakalanmadan önce yaptıkları konuşma tapelerinde kendilerini Aydın denen hiç tanımadığımız birinin getirdiğine dair beyanları var ki tapeleri mahkemenin elinde mevcut. Ayrıca benim ihtimalim sıfır. 28 Şubat sürecinde bile tutuklanacağımı bildiğim halde “Yabancı ülkede hür olacağıma vatanımda hapis yatayım” diyerek şekerim 400 iken Almanya’dan dönmüş ve 13 ay ceza yatmış biriyim, Karagümrük dosyası kapsamında özel yetkiliye sevk edildiğim halde onlar doğal olarak tutuksuz yargılanırken benim tutuklu olmam ve mahkeme günü onlara hiçbir şey sorulmadan “siz gidebilirsiniz” denmesi de düşünülürse, bütün bunlar kamuoyu nezdinde makul şeyler midir? Takdiri yüce milletime bırakıyo-rum.


Üçüncü olarak: bazı internet sitelerinde benim evvelce inkâr ettiğim kaseti şimdi kabul ettiğim, belki bugün inkâr ettiklerimi de yarın kabul edebileceğim konu edilmiş. Benim sözlerim gizli değildir, Teke Tek ve Sansürsüz gibi en yüksek reytinge sahip programlarda alenen söylenmiştir ama herkesin akıl seviyesi konuşulan lafın ne anlama geldiğini anlamaya yetmeyebilir. Ben Teke Tek programında başımdan birkaç nikah geçtiğini ancak şu an tek eşle birlikte olduğumu beyan etmiştim. Sansürsüz programında da asla zina ve haram yapmadığımı açıklamıştım. Nikah yapmadım diye bir beyanım olmamıştır, kayıtlar ortadadır, isteyen dinleyebilir, kimse beni laf oyunlarıyla yahut çapraz ifadelerle bir çelişkiye düşürebileceğini sanmasın, çünkü çelişki ancak yalan ve yanlış beyanlarda bulunur, benim gibi özü sözü bir olup hakkı söylemekten korkmayan ve utanmayan insanların sözlerinde asla bir tezada rastlanamaz. Bugün ki ifademde ise dosyada isnad edilen vechile bu madurelerden hiçbiriyle bir karşılaşmam olmadığına dair kesin beyanım ve bizim camiamızda bilindiği üzere tekitli yeminlerim vardır, artık bunun aksi nasıl düşünülebilir !!. İnternetlerde Varan 1, Varan 2, Varan 3 şeklinde dolaşan görüntülerde kesinlikle fotomontaj yapılmış, kesme, biçme, takdim, tehirler uygulanmış, saçma sapan ucubeler ortaya çıkmıştır, bütün bunlar sevenlerimin gözünde beni itibarsızlaştırmaya yönelik yapılmış ama tutmamıştır. “ Bir üfürükle gelen bir tükürükle gider” şeklinde kıssası olan bir söz vardır. Ben bir üfürükle gelmediğimden, 35 senedir cemaatime meccanen hizmet eden biri olarak, parti başkanları gibi Varan 1’le değil, Varan 30’da olsa itibar kaybedecek biri değilim, 20 sene evvel kimse salon dolduramazken yüz binden fazla insanı Çavuşbaşı Külliyesinde defaatle toplamış biriyim, bu günde bıraksalar, hiçbir teşkilatım olmamasına rağmen Arena’yı sevenlerimle doldurabilecek itibardayım, zira Allah’ın (cc) aziz kıldığını kimse zelil kılamaz zelil kıldığını da aziz edecek yoktur.


Dördüncü olarak: Mahkeme sorgulamasında “kaç eşiniz var” şeklinde bir sual varid olmadığından bana çocuklarım sorulmuş, ben “ sekiz” cevabını verince de “bir eşten mi?” şeklinde bir sual tevcih edilmiş, buna cevabımda “iki eşten” şeklinde olmuştur. Oysa gazetelerde ve sair yayın organlarında benim birgün orada, birgün burada kalan, eşi ve ikameti meçhul biriymiş gibi gösterilmeme yönelik haberler yayınlanmıştır. Bu haberler tamamen yalandır. Ben 19 sene evvel Büşra Mihrimah Ünlü adında ki eşimle evlendiğimden beri onunla birlikteyim. İkametgahım da Beykoz’da dır. Üstadım Mahmut Efendi Hazretleri : “O senin direğindir” buyurarak O’nun benim bütün hizmetlerimdeki yerini açıklamıştır. Tüm ihtiyaçlarımı karşılayan, hastalıklarımla ilgilenen, misafirlerimi ağırlayan, benim olmazsa olmazım ancak O’dur.


Yazılan bütün kitaplarımda ve tüm sohbetlerimde dolayısıyla cemaatim üzerinde kendisinin büyük emeği ve hakkı vardır. Mükafatını iyilikleri zayii etmeyen Rabbim verecektir. Beş çocuğumu barındıran diğer evime de çocuklarımı görmek, dertlerini dinlemek için ara ara giderim. Mahkemede arkadaşlar arasında geçen bir konuşma tapesi bana sorulduğunda bir çocuğumun hastalığından dolayı bulunduğu eve gitmem konusu işlenmiştir. O sıra latife içerikli yaptığım bazı konuşmalarım medyaya ciddi bir ailevi sıkıntı varmış gibi yansıtıldı. Oysa: “ hanım duyarsa ne yapacağım, yandım, yayın yasağı da koymadınız” şeklinde ki beyanım konunun gayriciddi olduğunu ortaya koymaktadır. Aksi takdirde bunun haber yapılacağını bile bile kendimi sıkıntıya sokmamın ne manası olabilir? Vatanın, milletin ve bunca ümmetin bu kadar önemli sorunları varken beni susturmak isteyenlerin tezviratı yüzünden gayriihtiyari olarak içine düşürülmüş bulunduğum hâl-i pür melalim nedeniyle değerli eşime, çocuklarıma, yakınlarıma ve cemaatlerime sabır ve metanetler diler, müfterileri müntakim Te’âlâ’ya havale ederim.


Ahmet Mahmut Ünlü


Alinti: http://www.cubbeliahmethocahayraniyiz.biz/?Syf=18&Hbr=367688&/Cübbeli-Ahmet-Hocamızın-Mahkemeyle-İlgili-Duyurusu
Siz bu yazıyı okuyan counter şanslı kişiden birisiniz..
1 9