script src='http://ajax.googleapis.com/ajax/libs/jquery/1.2.6/jquery.js' type='text/javascript'/>

İDDET BABI



İDDET BABI
YAS TUTMA İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
HADANE (ÇOCUĞU YETİŞTİRİP) BÜYÜTMEK
HADENENİN MÜDDETİ
ÇOCUK İLE YOLCULUK YAPMAK
1 - Kadının kocası onu bairi veya rec'î boşama ile boşadığı ya da karı ile koca bir başka yol ile biribirinden ayrıldıkları zaman, eğer kadın hür ise iddeti üç kere aybaşı halini görmektir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Boşanan kadınlar üç (kuru) aybaşı müddeti beklerler."
(Bakara: 228)
Yukarıdaki âyeti kerimede geçen "Kuru" kelimesi aybaşı hali manasındadır.
Falıma bintü Habis (r.a)'dan rivayete göre
Rasulullah (s.a.s) şöyle demiştir:
"Kuru günlerinde namazını kılma."
(Ebu Davud, Nesei)
Bu hadisten anlaşılıyor ki "kuru" aybaşı hali anlamındadır.
2 - Çocuk yahut yaşlı olduğu için aybaşı halini göremeyen kadının iddeti üç aydır.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Kadınlarınız içinde ay hali görmekten kesilenler ile henüz ay hali görmemiş olanların iddetlerini tayin edemezseniz, bilinki onların iddet beklemesi ‘üç aydır."
(Talak: 4)
3- Gebe olan kadının iddeti de doğum yapmasıdır.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Gebe olan kadınlar da, doğum yapmakla iddet süreleri biter."
(Talak: 4)
4- Kocası ölen kadının, iddeti de, eğer kadın hür olursa dört ay on gündür.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"İçinizde ölenlerin bıraktıkları eşler, dört ay ongün beklerler."
(Bakara: 234)
5- Eğer kocası ölen kadın gebe olursa ister hür,istere cariye olsun iddeti doğum yapmasıdır.
Ebu Hureyre (r.a)'den;
Ebu Seleme ile İbni Abbas buluşmuşlardı. Kocasının ölümünden bir kaç gün sonra doğum yapmış olan kadının meselesi üzerinde konuşuyorlardı. İbni Abbas:
"Bu kadının iddeti en uzun iddettir" dedi. Ebu Seleme ise:
"Nasıl olur? Kadın doğumunu yaptı" şeklinde konuştu. Ebu Hureyre:
"Ben kardeşimin oğlunun görüşündeyim" dedi. Bunun üzerine meseleyi sormak için Rukeyb'i, Ümmü Seleme’ ye gönderdiler. Rükeyb dönünce dedi ki:
"Sübey'a Eslemiyye kocasının ölümünden bir kaç gün sonra doğum yaptı. Bunu Rasulullah (s.a.s)'e anlatınca,
Rasulullah (s.a.s):
"İstersen evlenebilirsin" buyurdular."
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)
6- İmam Ebu Hanife ile İmam Muhammed'e göre: Eğer kocası hasta iken boşanan kadın daha iddeti bitmemişken kocası ölürse, boşanma iddeti ile ölüm iddetinden hangisi daha uzunsa onu beklemesi gerekir.
İmam Ebu Yusuf ise: "İddeti üç kere aybaşı halini görmektir" demiştir. Yâni; eğer kadın bain, ya da üç talak ile boşanmış ise böyledir.
Rec'i talak ile boşanan kadının iddeti ise her üç imamın ittifakıyla ölüm iddetidir.
7- Fasid nikâh ile evlenen kadın ile, yanlışlıkla kendisiyle cinsel ilişkide bulunulan kadının iddeti, ayrılmada da, ölümde de aybaşı hali iddetidir.
8- Eğer kişi karısını aybaşı halinde boşarsa, içinde bulunduğu aybaşı hali iddetinden sayılmaz. Zira, iddet üç kez tam aybaşı halini görmektir. Kadının içinde bulunduğu aybaşı hali ise bir kısmı daha önce geçtiği için tam değildir.
9- Boşanan kadının iddeti boşanma tarihinden, kocası ölen kadının iddeti de ölüm tarihinden itibaren başlar. Kadın, iddet süresi geçinceye kadar boşandığını, yahut kocasının öldüğünü bilmese de iddeti bitmiş olur.
Zira iddeti gerektiren sebeb ya boşanma ya ölümdür. Bunun için boşanma ile ölüm hangi tarihte vuku bulursa iddet o tarihten itibaren başlamış olur.
İbni Ömer (r.a) şöyle demiştir:
"Kadının iddeti kocasından boşandığı günden itibaren başlar. Kocası ölen kadının iddeti ise kocası öldüğü günden itibaren başlar."
(İbni Ebi Şeybe Sahih senedle rivayet etti.)
Beyhaki'de Ali (r.a)'den, Taberani'de İbni Mes'ud (r.a)'den bunun gibi rivayetler vardır.
10- Eğer kadın: "Benim iddetim bitmiştir" kocası da "Bitmemiştir" dese, kadının yemin ederek söylediği söz geçerlidir.
11- Eğer bir kadın aybaşını görmediği için aylarla iddetini beklerken aybaşı halini görürse, aylarla olan iddetinden beklediği günler boşa gidip yeniden aybaşı iddetini beklemesi gerekir. Eğer kadın iki kez aybaşı halini gördükten sonra aybaşı halinden kesilirse aylarla olan iddeti beklemesi gerekir. Zira asıl ile aslın bedeli bir arada olamaz.
YAS TUTMA İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
1- Bain boşama ile boşanan kadın ile kocası ölen kadına eğer ergenlik çağına ermiş ve müslüman iseler yas tutmak vacibtir. Kocası ölen kadına yas tutmanın vacib olmasının delili ise
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Allah'a ve ahiret gününe inanan hiç bir kadına herhangi bir ölü için üç günden fazla yas tutmak caiz değildir. Kadın ancak ölen kocası için dört ay on gün yas tutar."
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)
Bain talakla boşanan kadımn yas tutmasının vacib oluşuna gelince; yas tutmak, duyulan üzüntüyü belirttiğine göre bain talakla boşanan kadının üzüntüsü kocası ölen kadının üzüntüsünden daha çoktur. Zira kadın bain boşanma ile ölümden daha çok kocasından uzaklaşmış olur. Nitekim kadın, ölen kocasını yıkayabilir, fakat bain talakla boşandığı kocasını yıkayamaz.
2 - Kadının yas tutması; iddetini beklemekte iken güzel koku kullanmaması, süslenmemesi ve eğer bir zorunluluğu yoksa gözlerine sürme çekmemesi, saçına, yüzüne koku olsun olmasın yağ sürmemesi, kına ile boyanmaması, safran veya asbur boyanmış elbiseleri giymemesidir.
Ümmü Atiye (r.a)'dan;
Bir ölünün arkasından üç günden fazla süslenmemek ve koku sürünmemeye devam etmemize müsaade edilmezdi. Ancak ölen koca olursa, bu iş dört ay on gün sürerdi. Bu müddet içinde sürme çekmez, koku sürünmez ve boyanmış elbise giymezdik. Yalnız, dokumadan önce ipliği
boyanmış olan elbiseyi giyebilirdik. Hayızdan temizlenince ancak gusül ettikten sonra bir nevi biraz sürünmeyeizin verilmişti.
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei)
Ümmü Hakim binti Esid (r.a) annesinden naklediyor: Onun (Ümmü Hakim'in annesi) kocası ölmüştü. Gözlerinin ağrımasından şikayet ediyor ve sürme çekmek istiyordu. Bu sebeble cariyesini Ümmü Seleme'ye göndererek sürme çekmeyi sordu. Ümmü Seleme (r.a) "Mecbur kalmadıkça sürme çekemez. Şöyleki, Ebu Seleme vefat ettiğinde ben gözüme "sabr" (mey vasi acı bir ağacın usarası) sürmüştüm. O sırada
Rasulullah(s.a.s) yanıma geldi ve:
"Yâ Ümmü Seleme, bu nedir?" diye sordu.
"Bu "sabr"dır, yâ Rasulallah! Onun kokusu yoktur" dedim. Rasulullah:
"O, yüzü renklendirip güzelleştiriyor. Onu ancak gece kullan. Saçlarına koku ve kına sürme. Çünkü onlar boyadır" buyurdu. Ben:
"Peki, saçlarımı ne ile tarayayım? Yâ Rasulallah!" diye sordum.
"Sıdr ile, ondan başına bolca sürersin" buyurdu.
(Nesei. Ebu Davud Hasen senetle rivayet ettiler)
Sıdr: Arabistan kirazı da denilen bir ağaçtır. Yemişi hoş ve lezzetli olur. Yaprağı ile de yıkanılır. Sabun yerine kullanılır.
3- Müslüman olamyan veya büluğ çağına ermemiş kadına, yas tutmak vacib değildir. Çünkü müslüman olmayan ve büluğ çağına ermemiş olanlar şeriatin emirlerini yerine getirmekle yükümlü değildirler.
4- İddetini beklemekle olan kadına açık olarak evlenmek teklifinde bulunulamaz. Fakat Kapalı bir şekilde teklif etmenin sakıncası yoktur.
Allah ( c.c) Şöyle buyuruyor.
"İddette olan kadınlara kapalı bir şekilde evleneme teklif etmenizde veya inizide olanlara evlenmeye karar vermenizde size bir sorumluluk yoktur. Allah onlardan söz edeceginizi bilir sakın meşru sözler dışında onlarla gizlice sözleşmeyin."
(Bakara:235)
İbni Abbas (r.a)
"Kadına kapalı bir şekilde evlenme teklifi yapmak ona: Evlenmek istiyorum saliha bir kadın arıyorum" gibi şeyler söylemektir " demiştir.
(Buhari)
5- Boşanan kadın ister rec'i ister bain olarak boşanmış olsun iddeti bitmedikçe ne gece ve ne de gündüz evinden dışarı çıkamaz. Kocası ölen kadın ise gündüzleri her zaman, gecenin de bir kısmında dışarı çıkabilir.
Fakat, kendi evinden başka bir yerde yatamaz.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Boşandığınız kadınları apaçık bir hayasızlık yapmadıkça evlerinden çıkarmayın, onlarda çıkmasınlar."
(Talak:1)
Kocası ölen kadına gelince, ona kocasının terekesinden nafaka düşmedigi için gündüzleri dışarı çıkıp geçimini sağlamak zorunda olur, bazen dışarıda kalması gece karanlığı basıncaya kadar uzar. Boaşanan kadın ise ona kocasının malından nafaka düştüğü için kocası ölen kadın gibi değildir.
6- İddetini beklemekte olan kadın, kocası öldüğü veyahut onu boşadığı zaman daha önce devamlı yaşadığı evde iddetini tamamlar.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Boşadığınız kadınları apaçık bir hayasızlık yapmadıkça evelerinden çıkarmayın, onlarda çıkmasınlar."
(Talak:1)
Eğer kadın, babasının evine gittiği sırada kocası onu boşarsa, oturduğu eve dönüp orada iddetini beklemek zorunda olur.
Malik el-Hudri'nin kızı Fürey'a dan:
Fürey'a (r.a) Rasullullah (s.a.v) e gelmiş ve "Beni Hazredeki ailesine dönsün mü?" diye sormuştu.
Çünkü kocası kacmış olan kölelerini rayan çıkmış ve kaddum denen mahalle gelince onlara yetişmş fakat köleler kendisini öldürmüşlerdir. Fürey'a diyork ki:
Bunun üzerine Rasullullah (s.av)e kendi aileme dönmem hususunda sordum zira kocam beni kendisine ait olan bir meskende bıraktığı gibi nafaka da birakmamıştı.Rasullullah (s.av):
"Gidebilirsin " dedi. Bende çıktım. Rasullullah (s.av) odasına veya mescide kadar uzaklaşınca, beni çağırdı ,çağırttıbunun üzerine döndüm. Dönünce:
"Nasıl dedim?"diye tekrar sordu. Kocam hakkındaanlattığım hadiseyi tekrar ettim. Bu sefer Rasullullah (s.av):"Evinde otur , iddet bitinceye kadar gitme" buyurdu.
(Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbni Mace ,Ahmed) Tirmizi İbni Hibban ve Hakim bu hadis için sahih demişlerdir.
7- Eğer kadın bain talakla veya üç talakla boşanmış ise kocası ile arasında perde gerilmesi gerekir. Eğer aralarında perde bulunursa birarada kalmaları sakıncalı degildir. ancak , kadın kocasıın fasık olup kendisine sarkıntılık yapacağından kaygı duyarsa o zaman sakıncalı olduğu için başka yere taşınır. Fakat, taşındığı yerde dışarı çıkamaz. Bununla beraber kocasının çıkıpda onu evde bırakması daha iyidir.
Eğer yanlarına güvenilirve birbirlerine yaklaşmalarına engel olabilecek
bir kadını alabilrlerde iyi olur.
8- Eğer kadın kocası ile birlikte Mekke'ye giderken kocası yolda ölür veya onu boşarsa ve kadının bulunduğu yer ile oturduğu yer arasındaki uzaklık üç günden az olursa kadın oturduüu yere döner.
Eğer aralarındaki uzaklık üç günden çok olursa kadının beraberindemahrem bir kimsesi bulunsun veyabulunmasın, ister oturduğu yere döner isterse yoluna devam eder. Ançak iddetini kocasının evinde beklemesi için dönmesi daha iyidir. Eğer kocası onu bir şehirde boşar veya ölürse o zaman kadın iddeti bitinceye kadar yerinden ayrılmaz.iddeti bittikten sora eğer beraberinde mahremi olursa bulunduğu şehirden ayrılabilir. Bu imam Ebu Henife'ye göredir. iki imam ise ; Eğer beraberlerinde mahremi varsa, iddeti bitmeden de ayrılmasında sakınca yoktur. Çünkü, yabancı yerde kalmak güç olduğu için sakıncalıdır. Yola çıkması da ancak beraberinde bir mahrem bulunmadığı zaman haramdır" demişlerdir.
İmam Ebu Hanife ise; "Kadının, iddetini beklerken evinden dışarı çıkması yalnız olarak yola çıkmasından daha haramdır. Nitekim, yolculuğu, namazın kısaltılması caiz olan uzaklıktan daha az olduğu zaman yalnız olarak yola çıkabildiği halde, iddetini beklerken mazeretsiz olarak evinin kapısından dışarı adım bile atamaz. Kadına yalnız beklerken yola çıkmasının haram olması evveliyatla lâzım gelir" demiştir.
HADANE (ÇOCUĞU YETİŞTİRİP BÜYÜTMEK
1 - Karı ile koca birbirinden ayrıldıkları zaman, çocuğu yetiştirip büyütmek, evlenmediği müddetçe annenin hakkıdır.
Abdullah b. Amr (r.a)'dan;
Kadının biri Rasulullah (s.a.s)'e gelip dedi ki:
"Yâ Rasulullah! Bu çocuğu karnımda büyüttüm, sütüm ile emzirdim, kucağımda yetiştirdim. Fakat babası beni boşadı ve şimdi de onu benden almak istiyor." Rasulullah (s.a.s):
"Başka kocaya varmadığın taktirde, çocuk senin hakkındır" buyurdu.
(Ebu Davud, Ahmed) Hakim rivayet etti ve Sahih dedi.
2 -Çocuğun annesi yoksa veya ehil değilse, sıra ile aşağıdakiler çocuğu yetiştirip büyütme (Hadene) hakkına sahip olurlar.
a - Annenin annesi,
b - Babanın annesi,
c - Çocuğun ana-baba bir kız kardeşleri,
ç - Ana bir kız kardeş,
d - Baba bir kız kardeş,
e - Sonra aynı şekilde (Yâni; ana-baba bir olan diğerlerine ve ana bir olan baba bir olana tercih edilmek üzere) teyzeler (annenin kız kardeşleri) gelir.
f - Teyzelerden sonra halalar da aynı sıraya göre gelirler.
h - Kız kardeşin kızları, erkek kardeşinin kızlarından çocuğa bakmaya daha layıktırlar. Erkek kardeşin kızları da halalardan daha önde gelir. Yâni; kız kardeşin kızları teyzelerden önce, erkek kardeşin kızları da halalardan önce gelir.
Ali (r.a)'den;
Harise'nin oğlu Zeyd çıkıp Mekke'ye gitti. Hamza’ nın kızı Ammare'nin yanına geldi. Bunun üzerine Cafer "Kız ben alacağım, benim hakkım daha çoktur, o benim amcamın kızıdır. Teyzesi de benim yanımdadır. Ve ana yerine de ancak teyze geçebilir" dedi. Hz. Ali'de:
"Benim daha çok hakkım vardır. O amcamın kızıdır. Rasulullah'in kızı da bendedir. Onun da ona daha çok hakkı vardır" dedi. Zeyd de "Ona benim hakkım daha fazladır. Onun için yola çıktım. Ve onun yanında kaldım" dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s) çıkıp, kızın Cafer'e verilmesine hükmetti ve "Kız, Cafer'in yanında olursa, teyzesi ile beraber kalır ve ana yerini de ancak teyze tutar" buyurdu.
(Buhari, Ebu Davu)
3 - Bunlardan hangisi evli olursa onun hakkı sakıt olur. Ancka, nine evli olduğu zaman eğer kocası çocuğun dedesi ise çocuk nineye verilir.
Çocuğa nikâhı düşmeyen her yakın akrabası da dedesi gibidir.
4- Evli olduğu için hakkı sakıt olan kadın, eğer kocasından aynlırsa engel ortadan kalktığı için hakkı bir daha geri döner.
5- Eğer çocuğun yakınları arasında kadın yoksa çocuk, babasının en yakın akrabası olan erkeğe verilir. Ancak, eğer çocuk kız ise ve babasının en yakın akrabası da -amca oğlu gibi- nikâhı düşen bir erkek ise, ileride vuku bulacağı muhtemel olan kötülükten korunmak için çocuk ona verilmez.
6- Müslüman olan çocuk, annesi müslüman olmasa da, dinleri anlaya madığı ve küfre ısınacağından endişe edilmediği sürece annesinin hakkıdır.
HADENENİN MÜDDETİ
1- Erkek çocuk yiyip içmek, giyinmek ve tuvaletini yapıp taharetlenmek gibi- tabii ihtiyaçlarını tek başına göremediği sürece annesinin ve ninesinin hakkıdır.
Bu ihtiyaçlarını tek başına görebildiği çağdan itibaren ise, babasına teslim edilir. Zira, erkek çocuğun, bundan sonra eğitim, öğretim ve erkeklerin ahlâkı ile ahlâklanmak gibi bir takım yeni ihtiyaçları doğar ki, bunları anneden çok, baba giderebilir.
2- Kız çocuk ise aybaşı halini görünceye kadar annesiyle ninesinin hakkıdır. Zira, kız çocuğu da belirli bir çağa geldikten sonra kadın işlerini huy ve ahlâklarını öğrenmek ihtiyacında olur. Bunları da erkekten çok, kadın sağlayabilir. Kız çocuğun ergenlik çağına erdikten sonra ise, korunmaya muhtaç olur ki, bunu da ancak erkek yapabilir.
ÇOCUK İLE YOLCULUK YAPMAK
1- Boşanan kadın eğer şehirden dışarı çıkmak isterse, çocuk babasından uzak düşeceği için, çocuğu beraberinde götüremez. Ancak, eğer kadın çocuğu kendi memleketine götürüyor ve çocuğun babasıyla da orada evlenmiş ise, o zaman çocuğu beraberinde götürebilir. Zira bu durumda, çocuğun babası kadının memleketinde oturmaya hem örfen hem şer'en söz vermiş sayılır.
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Bir beldede evlenen kimse o beldenin halkından olur."
(İbni Ebi Şeybe, İbni Hacer el-Heysami
"Mecmauzzevaid"de rivayet etti.)
2- Kadının gideceği şehir çocuğu babasının istediği zaman çocuğunu görebileceği kadar yakınlıkta ise kadın çocuğunu beraberinde götürebilir. Eğer kadının yolculuk yapacağı yerin çocuğun ahlâk ve terbiyesini olumsuz yönde etkileme ihtimali varsa bu yer yakın olsa bile çocuğunu beraberinde götüremez.

 
Siz bu yazıyı okuyan counter şanslı kişiden birisiniz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

1 9