Hem
Kur’an’ın hem de bütün sahih hadis ve tarih kaynaklarının haber verdikleri;
Peygamberimizin (asm) en büyük mucizelerinden birisi de İsra ve Miraç
mucizesidir. Biz burada ilk önce Kur’an’daki ilgili ayetlerden ve sahih
kaynaklardaki hadislerden ve rivayetlerden İsra ve Miraç mucizesinin nasıl
gerçekleştiğini anlatacak, ardından ise bu mucize ile ilgili akla gelebilecek
bazı soruların cevaplarını vereceğiz.
Kelime
anlamı olarak “isra”, gece yürüyüşü, gece yolculuk etmek[1], “miraç”
ise yükselmek, yükseğe çıkmak anlamlarına gelmektedir.[2] İsrâ ve Mirac hadisesi, Efendimizin (asm)
peygamberliğinin on ikinci yılında[3], Mekke’de vuku bulmuştur.[4]
Hadise
özetle şöyle cereyan etmiştir: Receb ayının 27. Gecesi[5] Cenab-ı Hakk’ın daveti üzerine Cebrail
Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz (asm) Mescid-i Haram’dan
Mescid-i Aksâ'ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmiştir.
İsra ve
miraç mucizesinin nasıl gerçekleştiği Kur’an’da, İsra ve Necm surelerinde
anlatılmıştır. İlgili ayetler şöyledir:
“Bir gece, kendisine bazı delillerimizi gösterelim
diye kulu Muhammedi, Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i
Aksa’ya götüren O zatın şanı ne yücedir! Bütün eksikliklerden uzaktır O!
Gerçekten, her şeyi işiten, her şeyi gören O'dur.”[6]
“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı.
Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da
vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı.
Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu
bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâ’da gördü. Ki, onun
yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü
ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en
büyüklerini gördü.”[7]
Miraç nasıl oldu?
Hazreti
Peygamber (asm) Mescid-i Haram’dan (Mekke'den), Mescid-i Aksâ'ya (Kudüs'e) ata
benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi.[8] Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Hz.
Musa'nın (as) makamına uğradı, orada iki rekât namaz kıldı,[9] daha sonra Mescid-i Aksâ'ya geldi.[10]Orada içlerinde
Hazreti İsa, Hazreti Musa ve Hazreti İbrahim’in de (Aleyhimüsselam) bulunduğu
peygamberler topluluğu kendisini karşıladı.[11] Hazreti Muhammed (asv) bu peygamberlere
imam olarak onlara iki rekat namaz kıldırdı.[12]
Bu hadiseden
sonra Hazreti Peygamber’e (asm) iki kap getirildi ki; kabın birisinde şarap,
diğerinde süt vardı.[13]
“Bunlardan hangisini istersen, al!" denildi.[14] Peygamberimiz (asm) sütü seçti.[15] Cebrail (as),
Peygamberimiz’e (asm): "Sen fıtratı seçtin[16], eğer sen şarabı almış olsaydın,
senden sonra ümmetin azardı.[17]Sütü
tercih etmekle sen de fıtrata yöneltildin, ümmetin de fıtrata yöneltildi. Şarap
size haram kılındı!” dedi.[18]
Semanın
bütün tabakalarına uğradı.[19]
Sırasıyla yedi sema tabakalarında bulunan Hz. Adem, Hz. Yahya ve Hz. İsa, Hz.
Yusuf, Hz. İdris, Hz. Harun, Hz. Musa ve Hz. İbrahim (Aleyhimüsselam ecmain)
gibi peygamberlerle görüştü, Onlar kendisine “Hoş geldin!..” dediler,
tebrik ettiler.[20]
Sonra her gün yetmiş bin meleğin ziyaret ettiği Beytü'l-Ma'mur'u ziyaret etti.[21]
Bundan Sonra
Hz. Cebrail (as) ile birlikte sidretü'l-müntehâ'ya geldiler.[22] Sidretü’l-müntehâ; kökü altıncı kat
gökte ve gövdesi, dalları yedinci kat göğün üzerinde, gölgesiyle bütün gökleri
ve cenneti gölgeleyen, yaprakları fil kulakları gibi, meyveleri küpler
kadar, bir ağaçtır.[23]
Refref ve Öteler Ötesindeki Buluşma
Cebrail
(as), Peygamberimiz’i (asm) yukarı götüre götüre, nihayet (kaza ve kaderi
yazan) kalemlerin cızırtılarını işitecek kadar yüksek bir yere çıkardı.[24] Peygamberimiz
(asm); cennetten, yemyeşil bir Refref (ipek döşek)'in birden ufku kapladığını
gördü. Peygamberimiz (asm), onun (Refref’in) üzerine oturdu.[25] Cebrail (as), Peygamberimiz’den (asm)
ayrıldı. Peygamberimiz (asm); Aziz ve Cebbar olan Rabbine yükseltilip
yaklaştırıldı.[26]
Peygamberimiz
(asm), Yüce Rabbinin: "Korkma ya Muhammed, Yaklaş!" buyruğunu
işitmeye başladı. Nihayet, hiçbir kimsenin hiçbir zaman erişememiş olduğu
yakınlık makamına, İlahî kabule, İlahî ikram ve ihsana nail oldu![27] İbn Abbas’tan
rivayet edildiğine göre, Peygamberimiz (asm): "Ben, Yüce Rabbimi
gördüm!" buyurmuştur.[28]
Peygamberimiz
(asm) Miraç’ta Cenab-ı Hakk’a selam yerine bütün mahlukatın ibadetlerini hediye
etmiştir. Efendimizin (asm) Cenab-ı Hak ile olan bu konuşması bütün müminlerin
miracı olan namazlarında okudukları tahiyyatın sözlerinden oluşmaktadır. Bu
konuşmanın meali şöyledir:
Peygamberimiz
(asm) Cenab-ı Hakk’a hitaben:
“Bütün
tahiyyeler, bütün mübarek şeyler, bütün salâvat ve duâlar ve bütün kelimat-ı
tayyibe Allah’a mahsustur.”[29] şeklinde hitab vermiştir. Bunun anlamı“Bütün varklıkların halleriyle ve
dilleriyle yapmış oldukları ibadetleri ve tesbihlerini, bütün çekirdekler ve
nutfeler gibi mübarek şeylerin fitri mübarekliklerini ve tesbihlerini, bütün
insanlar gibi şuurlu varlıkların ibadetlerini ve bütün peygamberler ve kamil
insanlar olan evliyaların, asfiyaların ibadetlerini ve tesbihlerini onların
namına sana hediye ediyorum; sana mahsustur.” demektir.
Bu selamın
üzerine Cenab-ı Hak da Resulüne (asm): “Selâm olsun sana ey Peygamber!” şeklinde
mukabele de bulunmuştur. Bunun üzerine Allah Resulü (asm) de: “Bize ve
Allah’ın salih kullarına selâm olsun.” şeklinde cevap vermiştir. Bu
konuşmaya sidretü’l-müntehada tanık olan Cebrail (as) da Allah’ın şahitlik
etmesini emretmesi üzerine “Allah’tan başka hiçbir ilâh olmadığına şehadet
ederim. Ve Muhammed’in (asv), Allah’ın elçisi olduğuna da şehadet ederim.” diyerek
şehadet etmiştir.[30]
Miraç’ta
cereyan eden bu karşılıklı sohbetteki sözlerin, müminlerin miracı hükmünde olan
namazda okunması sünnettir. Bu şekilde her mümin bütün şuurlu ve şuursuz
mahlukatın ibadetlerini kendi ibadeti içerisinde Cenab-ı Allah’a takdim etme
şerefine ulaşmış olur.
Mirac’ta Peygamberimize Verilenler
Peygamberimiz’e
(asm) Mirac mülakatı sonunda şu üç şey verildi:
1. Elli vakit namaz sevabına denk, beş
vakit namaz verildi.
2. Bakara sûresinin son iki âyeti
verildi.
3. Peygamberimiz’in (asm) ümmetinden
olup da, Allah'a şerik koşmayanlardan mukhimat (büyük günahlar) bağışlandı.[31]
Nitekim bir
hadiste bu hediyeler şöyle ifade edilmiştir: “…Miraçta Hz. Peygamber
(a.s.m)’e şu üç şey verildi: Beş vakit namaz verildi, Bakara Suresinin
son kısmı (Amenerresul) verildi ve bu ümmetten Allah’a şirk koşmadan ölen
kimsenin günahlarının bağışlanacağı hususu (söz verildi).” (bk. Müslim,
İman, 279).
Bu müjde hiç
bir müminin cehenneme girmeyeceği anlamında değildir. Her günahın
affedilebileceğini ve eğer günahkar olsa bile iman ile ölmüşse cehennemde ebedi
kalmayacağını bildirmektedir.
Sevabı
günahlarından çok olan müminler direk cennete gideceklerdir. Günahı ağır
basanlar ise, bu günahlardan temizlenmek için cehennemde bir müddet kaldıktan
sonra tekrar cennete gireceklerdir.
Yüce Allah:
"Yâ
Muhammedi Bu namazlar, her gün ve gecede, beş namazdır! Amma, her namaz için,
on sevab vardır! Bu, yine, elli namaz demektir.[32]
Bende söz
bir olur, değişmez![33]
Her kim, bir
hayr işlemek ister ve onu yapmazsa, o kimseye (bu iyi niyetinden dolayı) bir
sevab yazılır, yaparsa on sevab yazılır.
Her kim de,
bir kötülük yapmak ister, onu yapmazsa, ona bir şey yazılmaz. O kötülüğü
yaparsa, bir günah yazılır!" buyurdu.[34]
Bakara
sûresinin son iki ayetinde de, meâlen şöyle buyurulur:
"O Peygamber de kendisine Rabbinden indirilene
iman etti, mü'minler de (iman ettiler).
Onlardan her biri:
Allah'a,
Allah'ın meleklerine,
Allah'ın kitablarına,
Allah'ın peygamberlerine inandı. Peygamberlerin
hiçbirini, diğerlerinin arasından ayırmayız! (Hepsine inanırız.)
Dinledik! (Emrine) itaat ettik!
Ey Rabbimiz! Mağfiretini dileriz!
Son varış(ımız) ancak Sanadır! dediler.
Allah, hiçbir kimseye, gücünün yettiğinden başkasını
yüklemez.
(Herkesin) kazandığı (hayır) kendi yararınadır.
Yaptığı (şer) de kendi zararınadır.
Ey Rabbimiz! Unuttuk yahut yanıldık ise, bizi tutup
sorguya çekme!
Ey Rabbimiz! Bizden önceki(ümmet)lere yüklediğin gibi,
üstümüze ağır bir yük yükleme!
Ey Rabbimiz! Takat getiremeyeceğimizi, bize yükleme!
Bizden (sâdır olan günahları) sil, bağışla! Bizi
affet! Bizi esirge!
Sen bizim Mevlâmızsın!
Artık, kâfirler güruhuna karşı da, bize yardım
et!"[35]
Mukhimat; insanı cehenneme sürükleyen büyük
ve tehlikeli günahlar, demektir.[36]
Peygamberimiz
(asm), bir gün:
"İnsanı
helake sürükleyen yedi şeyden sakınınız!" buyurmuştu.
"Yâ
Rasûlallah! Nedir bu tehlikeli şeyler?" diye sordular.
Peygamberimiz
(asm):
“Allah'a
şerik koşmak,
Sihir (büyü)
yapmak,
Yüce
Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı nefsi, haksız yere öldürmek,
Faiz yemek,
Yetim malı
yemek,
Savaş
meydanından kaçmak,
Zinadan
korunan, böyle bir şey hatırından bile geçmeyen Müslüman kadınlarına zina isnad
etmektir!" buyurdu.[37]
Peygamberimiz’e (asm) Cennetin Gösterilişi