Cehennemdeki Azap Ortamı


Cehennem, Allah’ın "Kahhar" (Kahredici), "Cebbar" (istediğini zorla yaptıran), "Muntakim" (intikam alıcı) gibi isimlerinin sonsuza dek tecelli edeceği yerdir. İnkarcı insana her yönden acı vermek için özel bir yaratılışla yaratılmıştır. Kuran ayetlerinde cehennem, yaşayan bir canlı gibi tasvir edilir. Bu canlı, inkarcılara karşı öfke, nefret, hınç ve istekle doludur. Yaratıldığı günden beri, Yaratıcımızı inkar eden inkarcılardan intikam almayı beklemektedir. Cehennem, ayetlerde bildirildiğine göre, "insana delicesine susamıştır". (Müddessir Suresi, 29) Dini yalanlayanları gördüğünde öfkesinin şiddetinden parçalanacak gibi olur. Bu ateşin yaratılışının bir amacı vardır; kahredici bir azap vermek. O da görevini yapacak, acıların en büyüğünü verecektir.

İnkar edenler, Allah’ın huzurunda hesaba çekildikten sonra kitaplarını sol yanlarından alırlar. Bu an, sonsuza dek içinde kalacakları cehenneme sürülecekleri andır. İnkarcılar için hiçbir kaçışimkanı yoktur. Hazır bulundurulan milyarlarca insanın meydana getirdiği mahşer kalabalığı bu insanlar için bir kurtuluşya da gözden kaçma imkanı oluşturmaz. Kimse bu kalabalığın arasına karışıp kendisini unutturamaz, kaybettiremez. Her kişi, kendisi için görevlendirilmişbir şahit, bir de sürücü melekle gelir. Allah ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:

Sur’a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür.

(Artık) Her bir nefis, yanında bir sürücü ve bir şahid ile gelmiştir.


Organ bağışı yapmak helal midir yoksa haram mıdır?




Son dönemde yaşanan nakil faciaları organ naklinin ve organ bağışının mahiyetini tekrar gündeme getirdi. Özellikle İki kol ve bacak nakli yapılmak istenilen Şevket Çavdar’ın ölmesi ve alınan kol-bacakların zayi olması bu işin önemini bir kere daha ortaya koydu. Asrın Fıkıh üstadlarından Mehmet Talu hocaefendi dinimeseleler.com adlı internet sitesinden bu konuya açıklık getirdi.
Organ naklinin caiz olabilmesi için hayati bir mesele olması ve organı veren kişinin ya hayatta olup kendisine hiçbir zarar gelmemesi veya tam ölmüş olması gerekiyor.

İŞTE O FETVA:

Organ bağışı yapmak helal midir yoksa haram mıdır?

Cevap
Bismillahirrahmanirrahim

Öncelikle organ bağışı ifadesi yanlıştır. Çünkü malın bağışı yapılabilir. İnsan ve insanın parçası olan organ ise mal değildir ve bunun bağışı yapılamaz. Çünkü insan mükerrem, değerli bir varlıktır. Bedenimiz ve canımız bizim tasarrufumuzda değildir, bize emanettir.
Bu nedenle organ bağışı yerine organ nakli kavramını kullanalım.
Organ nakli konusu oldukça yeni bir meseledir. Bu nedenle organ nakli meselesi fıkhî açıdan yeterli derecede henüz incelenememiştir.


Aşura Günü Faziletleri ve İbadetleri



Aşura Günü (Arapça: عاشوراء, Farsça: عاشورا).. Aşura, on manasına gelen aşr kelimesinden alınmıştır. Hicri yılın ilk ayı olan Muharrem ayının onuncu günüdür. Bu gün Allahu Teala katında çok değerlidir. Birçok peygamber Allah’ın lütuflarına bu günde kavuşmuş, bir çok önemli hadise bu gün meydana gelmiştir.

AŞURA GÜNÜ VUKU BULAN HADİSELER
Hazreti Âdem Aleyhisselam’ın tövbesinin kabûl edilmiştir.
Hazreti. Nuh Aleyhisselam’ın gemisi Cudi Dağının üzerine demirlemiştir.
Hazreti Yûnus Aleyhisselam’ın balığın karnından çıkması,
Hazreti İbrahim Aleyhisselam’ın dünyaya gelmesi ve ateşten kurtulması
Hazreti İdris Aleyhisselam’ın göğe çıkarılması,
Hazreti Süleyman Aleyhisselam’ın saltanat verilmesi,
Hazreti Yakub’un oğlu Hazreti Yusuf Aleyhisselam’a kavuşması, gözlerinin görmeye başlaması, Hazreti Yusuf’un kuyudan çıkması
Hazreti Eyyûb’un hastalıktan kurtulması,
Hazreti Musa’nın Kızıldeniz’i geçmesi ve Firavun ordusu ile birlikte helak olması,
Hazreti İsâ’nın doğumu ve ölümden kurtulup, diri olarak göğe çıkarılması Aşure günü oldu.
Hazreti Musa Aleyhisselam’ın Firavun’un şerrinden kurtulması
Hazreti Hüseyin Radıyallahu anh’ın şehid edilmesi
Kıyâmetin kopması da Aşûre günü olacaktır.
Hazret Aişe’nin belirttiğine göre, Kabe’nin örtüsü daha önceleri Aşura gününde değiştirilirdi.
Ayrıca Allah’u Teala (Celle Celaluhu)nun yerleri ve gökleri yaratması, dağları ve denizleri yaratması, Levhi ve kalemi yaratması, Hazreti Adem ile Hazreti Havva’yı yaratması, Cenneti yaratması ve Hazreti Adem Aleyhisselam’ı cennete koyması aşura gününe denk gelmektedir.


BİLİNMESİ GEREKEN ’4′ ŞEY




İnsanoğlu şu 4 şeyden hesaba çekilmeden asla yerinden ayrılmaz:
1- Ömrünü nerede nasıl tükettiğinden
2- İlimi ile nasıl amel ettiğinden
3- Malını nasıl kazanıp, nerede harcadığından
4- Gençliğini nerede harcadığından (Riyazüssalihin c1-s.441)

Asr Suresinde belirtilen Kurtuluşa eren 4 kişi
1- İman edenler
2- Salih amel işleyenler
3- Birbirine hakkı tavsiye edenler
4- Birbirine sabrı tavsiye edenler

Feyzul Kadir’de geçtiğine göre Sahabe-i Kiram şu 4 şeyden kaçınırlardı
1- İmamlıktan
2- Vasilikten
3- Emanetçilikten
4- Fetva vermekten

Cahilliğin alameti 4 tür
1- Ahmağa fikir danışmak
2- Cahile para vermek
3- Liyakatli dost öğüdünü dinlememek
4- Dünyadan ibret almamak (Feridüddin Attar)

Nisa suresi 69 da Allah’ın nimet verdiği belirtilen 4 sınıf insan
1- Peygamberler
2- Sıdıklar
3- Şehitler
4- Salihler

Kur’an-ı Kerimde cehennemliklerin 4 vasfı
-Sizi cehenneme sokan şeyler nelerdir? Cehennemlikler şöyle cevap verirler.
1- Biz namaz kılanlardan değildik
2- Yoksulu yedirip giydirmezdik
3- Bizde batıla dalanlarla beraber dalardık
4- Ceza ve hesap gününü (ahireti) yalan sayardık (Müddessir 42-42, Zümer 56, Kaf 24-25-26)

Ulema buyurdu ki, kalbin hasta olmasının alameti 4 tür
1- İbadetten lezzet almaz
2- Allah’tan korkmaz
3- Eşyaya mahlûkat gözü ile bakmaz
4- Dinlediği ilim ve nasihatten tesirlenmez

Bedri Dilşad şu 4 vasfı olan ile dostluğu tavsiye etmiştir
1- Akıllı olması
2- Güzel ahlaklı olması
3- Selamet ve insaflı olması
4- Islaha rağbet etmesi

Peygamberimiz buyurdular ki, kadın 4 şey için nikâhlanır
1- Malı
2- Güzelliği
3- Şerefi
4- Dindarlığı
Siz din güzelliğini seçin.(Buhari)

Bedbahtlığın alameti 4 tür
1- Gözün yaş dökmemesi
2- Kalp katılığı
3- Alçak gönüllü olma
4- Ebedi yaşam hırsı (Münavi Feyzül Kadir)

İlim öğrenmek için 4 hususa riayet şarttır
1- Sükût edip dinlemek
2- Ezber yapmak
3- Bildiğini tatbik etmek
4- Sonra başkalarına öğretmek (Yahya bin Muaz)

Ticaretçide şu 4 özellik bulunursa Allah onun kazancını halal ve bereketli kılar
1- Malı alırken kötülemezse
2- Malı satarken övmezse
3- Müşteriden malın kusurunu gizlemezse
4- Alışverişte yemin etmezse (Münziri a.g.e 2/586)

Peygamberimiz buyurdular ki, Allah şu 4 kişiye buğz eder, onları sevmez
1- Çok yemin eden satıcıya
2- Kibirli olan fakire
3- Zina eden ihtiyara
4- Zulüm eden idareciye

Bir hadisi şerifte, Allah kıyamet günü şu 4 insanı, şu 4 sınıfa delil gösterecektir
1- Hazreti Süleyman’ı zenginlere (Malı Allaha ibadete engel olmadı)
2- Hazreti Yusuf’u kölelere (Köle olması kulluğuna mani olamadı)
3- Hazreti İsa’yı fakirlere (Fakirdi ama Rabbine ibadetten geri durmadı)
4- Hazreti Eyyub’u bela ve sabır sahiplerine. (Belalar onu Rabbine daha çok yaklaştırdı)

Şah-ı Nakşibendî Hazretleri namazda huşu için 4 şey tavsiye ediyor
1- Helal lokma yemek
2- Abdest sırasında gafletten uzak olmak
3- İlk tekbiri alırken kendini huzurda bilmek
4- Namaz dışında da hakkı asla unutmamak

Peygamberimizin amcası Abbas (Radıyallahu anh) 4 tavsiyede bulunuyor
1- Devlet adamlarına asla sırrını açma
2- Onlara asla yalan söyleme
3- Onlara nasihat ederken yumuşak olma
4- Yanlarında kimsenin gıybetini yapma

Ebul Hasan El Hirevi buyurdu ki, hikmet şu 4 şeyden fışkırır
1-Günaha karşı pişmanlık
2- Ölüme hazırlanmak
3- Midenin tamamen doldurulmaması
4- Dünyaya kapılmayan zahitlerle sohbet

www.ismailaga.info

Kur’an-ı tefsir edebilmek için gereken 15 İlim dalı


kendi yorumları ile mana verdiğini görüyoruz. Bu çok yanlış bir harekettir. Kur’an ayetlerinden mana çıkartmak yani tefsir ilmi herkesin yapacağı bir iş değildir. Tefsir âlimleri, bir insanın Kur’an’ı tefsir edebilmesi için o kişinin 15 ilim dalında ihtisas yapması gerektiğini vurgulamışlardır. İşte o 15 ilim dalı:

1- Lügat İlmi: Kur’an-ı Kerimdeki her kelimenin asıl manasını bilmeye yarayan ilimdir. Mücahid (Rahmetullahi Aleyh) diyor ki: “Allah’a ve kıyamet gününe iman eden kimsenin Arapça kelimelerin bütün manalarını iyice bilmeden Kur’an-ı Kerim hakkında ağzını açması caiz değildir.” Sadece bir kelimenin bir kaç manasını bilmek de yeterli değildir. Çünkü bir kelime birkaç manayı içine aldığı halde kişi bunlardan bir ikisini bilir. Halbuki orada gerçekten başka mana kastedilmiş olur. (Taha suresinde geçen “Allah arşı istiva etti” ayetinde istiva kelimesinin diğer ayetlerle çatışan “oturdu” manasını almak da böyle bir hatadır. Bu lügat ilmini iyi bilmemekten kaynaklanmaktadır.

2-Nahv (gramer ilmi): İrabın, yani harekelerin değişmesi ve başka şekle girmesiyle mana tamamen değişir. İrabı bilmek ise nahv ilmine bağlıdır.

3- Sarf İlmi: Bu ilmi bilmek gerekir. Çünkü kelimenin şekil ve binalarının değişmesi ile manaları tamamen değişir. İbni Faris (Rahmetullahi Aleyh) diyor ki: “Sarf ilmini kaybeden çok şeyi kaybetmiştir.”

4- İştikak (kelime türetme) İlmi: Bir kelime iki ayrı kökten meydana gelmiş ise onların manası da değişik olur. “Mesih” kelimesinin dokunmak manasına gelen “mesh” ve ölçek manasına gelen “mesahet” kökünden geldiği gibi.

5- Mania İlmi: Bu ilimle sözün manaya göre dizilişi bilinir.

6- Beyan İlmi: Bu ilimle sözün açık ve kapalı manaları, benzetme ve kinayeleri bilinir.

7- Bedi İlmi: Bu ilimle sözün ifade etme bakımından güzellikleri bilinir. Bu üç ilme “İlmi belagat” denir ki, Kur’an tefsir edenin bilmesi gereken önemli ilim dallarındandır. Zira Kur’an-ı Kerim başlı başına bir mucizedir. Belağatı ile onun benzeri getirmekten herkesi aciz bırakan hali bilinir.

8- Kıraat İlmi: Çeşitli okuyuşlar yüzünden farklı manalar anlaşılır. Böylece bir mananın diğeri üzerine tercihi bilinmiş olur.

9- Akaid İlmi: Kuran’ı Kerim’de bazı ayetler vardır ki, onların zahiri manalarını Allah’u Zülcelal için kullanmak doğru değildir. Bu bakımdan onlarda bir tevile ihtiyaç doğar. Mesela Fetih Suresi 10. Ayette geçen “Allah’ın eli” ifadesi gibi.

10- Usul-ü Fıkıh İlmi: Bununla bir delile dayanarak ve kaynağına inerek hüküm çıkarma yolları bilinir.

11- Sebe-i Nuzül: Ayetlerin iniş sebebini de iyi bilmek gerekir. İniş sebebini bilmekle mana daha açığa çıkar. Bazen mananın kendisini anlamak bile iniş sebebine bağlı olur.

12- Nasih ve Mensuh İlmi: kur’an’da lafzı ve manası sonradan başka bir ayet ile kaldırılan ayetler bulunmaktadır. Bu ilim bilinmezse o ayetleri anlamak imkansızdır.

13- Fıkıh İlmi: Bir şeyin teferruatı tam olarak kavranırsa onun bütünü tanınmış olur.

14- Hadis İlmi: Kur’an-ı Kerimde tafsilatı zikredilmeyen ayetleri tefsir eden hadisleri de bilmek gerekir.

15- Vehbi İlim: Bunların hepsinden sonra “Vehbi İlim” gerekir ki, Cenab-ı hakk’ın özel ihsanıdır. Onun hususi kullarına lutfeder.

Halk hazreti Ali (Radıyallahu Anh)’a “Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sana bazı özel ilimler öğretti mi veya başkalarına söylemediği, sana ait özel vasiyeti var mı?” diye sorduklarında bu konuyu işaret ederek şöyle buyurdu: “Cenneti yaratan ve Vücuda can veren (Allah)a yemin olsun ki, bu (bende olan şey) Allah’u Teâlâ’nın kendi kelamını anlamak bir kimseye lütfettiği anlayıştan başka bir şey değildir.”

İbni Ebiddünya (Rahmetullahi aleyh) diyor ki: “Kur’an ilimleri ve ondan hasıl olanlar sahili olmayan deniz gibidir.”

Yukarıda anlatılan bu ilimler Kur’anı tefsir edecek biri için vasıta yerindedirler. Eğer bir kişi bu ilimleri bilmeden Kur’an’ı tefsir ederse, o kendi görüşüne göre tefsir yapmış olur k, bu yasaktır ve bunu yapanlar için tehdit hadisleri vardır.

Kimya-i Saadet’te şöyle yazılmıştır: “Kuran’ı Kerim’in tefsiri üç kişinin kalbine açılmaz.
1- Arapça ilimlerini bilmeyene
2- Büyük günah işlemekte ısrar eden veya bid’at işleyene ki, onun işlediği günah ve bid’at yüzünden kalbi kararır. Bu yüzden Kur’anı anlamaktan aciz kalır.
3- İtikadi meselelerde zahiri manaya inanmış olup Kur’an-ı Kerimin herhangi bir cümlesi inancına ters düşünce bundan hoşlanmayan kişiye de Kur’an’ı anlamak nasip olmaz.


Allah bu üç kısımdan bizleri muhafaza eylesin.

Kur’an-ı Kerime mana vermeye kalkışan adama sorarlar: “Sen bunlardan hangisini biliyorsun” diye. Cevap veremez, tutulur. Çünkü ihtisas alanı başkadır. O fitneciliğin, bidatçiliğin tezini yapmıştır.

Kimisi de kız tavlama taktikleri alanında uzmandır ama bir bakarsınız Türkçe okuduğu mealden yola çıkarak ayeti tefsir etmeye kalkar.

Dolayısıyla hiç alakası olmadığı, bu ilimlerin onda birini bile bilmediği halde Kur’an’ı tefsir etmeye kalkışan insanların sapıtması normaldir. Çünkü tutunacağı dal, dayanacağı birşey yoktur.

BÜYÜK TEHLİKE

Bilerek saptıran ve ayetleri tahrif edenlerden başka cahil olup iki ayet bile okuyamayan insanlar da vardır. Cehalet mazeret kabul edilmeyeceğinden bu konudaki tehditleride sıralayalım:

Bir Hadis-i Şerifte buyruluyor ki:

“Kim, Kur’an’ın hükümleri ve anlamı hakkında bilgisiz olarak konuşursa, Cehennemdeki yerine hazırlansın.” (Tirmizi, Tefsir-i Kur’an 1)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Kur’an-ı kerimin tefsiri, Resulullahtan işitildiği gibi yapılabilir. “Kur’an-ı kerimi, kendi görüşüne, anlayışına göre tefsir eden kâfir olur” hadis-i şerifi, bunu bildirmektedir. (1/234)


“Kur’an-ı kerimi, kendi görüşüyle açıklayan, doğru olsa dahi, mutlaka hata etmiştir (Nesai)

Allah’u Teala böyle insanlara akıl fikir ihsan eylesin, şerlerinden Ümmeti Muhammed’i muhafaza eylesin.

www.ismailaga.info