Erba´in-i İdrisiyye 13. İsm-i Şerif



Kuran´da Nesih ve Mensuh


Nesih ve Mensuh meselesi ayeti kerime ve hadisi şerifler ile sabit iken bunu inkar edenlerin kendi görüşlerinden başka delilleri bulunmamaktadır.

Nesih: İzale, bertaraf, ibtal ve yok etme; izale edilen şeyin yerine başka birinin konulması veya konulmaması, nakletme, kaldırma, hükümsüz kılma, istinsah etme, değiştirme, tahvil etme (nesha) fiilinin mastarıdır.

Istılah âlimlerince nesh değişik şekillerde tarif edilmiştir. Neshin, ıstılâhî tariflerinin ortak noktaları alınmak suretiyle şu şekilde tarifi mümkündür: “Nesh, şer’î bir delil ile sabit şer’î ve fer’î bir hükmün daha sonra gelen yeni şer’î bir delille kaldırılması, ilgası, tebdil ve tağyîr edilmesidir.” Bu şekilde kendinden önceki hükmü kaldıran delile “nâsih”, hükmü kaldırılan delile de “mensûh” denilir.

Alimler neshi ve mensuh meselesine ve bu konu ile alakalı ayetlere vakıf olmayanların ayetlerden hüküm çıkarmaya çalışmalarının ve Kur’andan vaaz vermelerinin caiz olmadığını bildirmişlerdir.

Kur’an-ı Kerimde bu konuda çok açık ayetler bulunmaktadır. Şöyle ki:
“Biz herhangi bir ayeti nesheder veya onu unutturursak, ondan daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki; gerçekten Allah her şeye Kadir’dir.” (Bakara 106)


“Biz bir ayet yerine başka bir ayeti değiştirdiğimizde, o kişiler: ‘Sen ancak bir uydurucusun!’ derler. Oysa Allah neyi indireceğini pek iyi bilmektedir. Doğrusu onların pek çoğu bilmezler.” (Nahl 101)

“(Ey Habibim) Biz seni okutacağız da sen asla unutmayacaksın. Ancak Allah’ın dilediği müstesna. Çünkü O âşikârı da bilir, gizliyi de” (el-Âlâ, 6-7)

Kur'an Ayetleriyle Konuşan Kadın



Bu istikâmette dilini ve gönlünü Kur’ân-ı Kerîm’den başka bir şeyle meşgûl etmeyen, her istediğini Kur’ân-ı Kerîm’den âyet okuyarak isteyen, her sorulanı Kur’ân-ı Kerîm’den âyet okuyarak cevaplayan, lafza ve mânâya vâkıf nice kimseler yetişmiştir. İslâm büyüklerinden Abdullâh İbn-i Mübârek, bu vasıfları taşıyan bir kadının ibret ve hikmetlerle dolu hâlini şöyle nakleder:

«Allâh’ın Beytü’l-Harâm’ını hac ve Peygamberimiz -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in kabrini ziyâret maksadıyla yola çıkmıştım. Yolda bir karartı gördüm. Dikkatlice bakınca ne göreyim: Sırtında yünden bir bürgü, başında da yünden bir başörtüsü bulunan yalnız bir kadın!.. Kendisine:

“–Esselâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berakâtüh!” diyerek selâm verdim.

O da, Yâsin Sûresi’nden:

(Bu da) çok esirgeyici Rab’lerinden bir selâmdır!” (Yâsîn, 58) âyetini okuyarak selâmıma mukâbele etti.

Ona:

“–Allâh senin iyiliğini versin! Sen burada ne yapıyorsun?” diye sordum.

A’râf Sûresi’nin 186. âyetinden:

“Allâh kimi şaşırtırsa, onu yola getirecek yoktur…” bölümünü okudu.

Anladım ki, yolunu kaybedip orada kalmış. Ona:

“–Nereye gitmek istiyorsun?” diye sordum.

İsrâ Sûresi’nin 1. âyetinden:

“Kulunu bir gece Mescid-i Harâm’dan alıp Mescid-i Aksâ’ya götüren…” bölümünü okudu.

Anladım ki, kendisi haccetmiş, Beytü’l-Makdis’e (Kudüs’e) gitmek istiyor. Kendisine:

“–Sen kaç gündür buradasın?” diye sordum.

Meryem Sûresi’nin 10. âyetinden:

“Sen sapasağlam olduğun hâlde, üç gece…” bölümünü okudu.

Ben:

“–Senin yanında yiyeceğin bir şey göremiyorum?” dedim.

Erba´in-i İdrisiyye 12. İsm-i Şerif


Son Dönem İlahiyat Profesörleri (Çok Önemli) -2



Hz Ebu Bekir , Hz Ömer, Hz Aişeyi رضى الله عنهم hiç sevmezler (çocuklarına dahi bu isimleri takmazlar), Hz Aişeye namus iftirası atarlar (ki Hz Aişeye رضى الله عنهاn(3) atılan bu iftira hususunda masum olduğuna dair Ayeti Celile inmiştir). Dalalet fırkaları içinde en kötüsü bu olduğu söylenir zira Sahabe-i Kiram’a رضى الله عنهم buğz eden bir fırkadır. Hususiyetle kâfirlerle savaşmazlar, savaşları genellikle Müslümanlarladır. (Şiî şah yönetimi, Osmanlının avrupaya bütün gücüyle yönelmesinde ciddi şekilde sorun teşkil etmiştir)
Peygamber Efendimizinin صلى الله عليه وسلم “Ben Peygamber gönderilmesem, Ömer(رضى الله عنه) gönderilirdi” buyurduğu zat’a son derece buğz etmektedirler.
Akılcı taife : Genelde bunların çoğu akıl yürütür , hocaları mason Abduhun izini sadakatle takib ediyorlar … mesela Abdulaziz Bayındır Kur’an-ı Kerimde; Kur’ana abdestsiz ellenmez diye Ayet göremeyince (malumdur ki Ahkâmı devamlı Ayeti Kerimelerden çıkartıyor müctehit efendi !) abdestsiz ellenebilir diye basıyor fetvayı …
Dikkat :Bunlar muhtemelen Ayeti Celilede bulamadıkları için; hayızlı kadın namaz kılar ya da oruç tutar diyorlar. Halbuki ikisinide yapamayacağı Hadis-i Şeriflerle sabittir. Bu mesele 1400 senedir bu şekildedir. Ne namaz kılabilir ne oruç tutabilir ne de cima edebilir. (Süleyman Peygamber
على نبينا وعليه السلام zamanından dahi kıssalar vardır bu konuda)
Hangi ilahiyat Profösörü hangi sakat fetvayı veriyor :
Abdulaziz Bayındır : Vehhabi görüşü üzeredir. EvliyaULLAH’ı ve kabir ziyareti yapanı müşrik ilan eder, şefaati inkar eder. (Mecazı mürselin alakalarını sorsan yada birkaç tanesini sayıp misaller istesen yüzünüze bakakalırlar da, tvlere çıkıp yarım yamalak arapçalarıyla temiz Müslümanları müşrik olmakla itham ederler…)
Evliyayı duada vesile kılmayı, gider arada hiçbir teşbih alâkası yokken müşriklerin putlarını vesile kılmasına kıyas eder… Bu zat, ilahiyat proflarının içinde itikadı en sakat olanlarındandır. Zira Evliyayı(ALLAH dostlarını) müşrik olmakla nitelendirmektedir (haşa).
Hayrettin Karaman :Yahudi ve hristiyanlar Cennete girecek , onlar için imanın şartı ikidir diyor(imanın iki şartına inansın tamam; Yani demek oluyor ki Peygamberimize صلى الله عليه و سلم ve Kur’an-ı Kerime inanmasada, Cennete girermiş, “polemik değil diyalog kitabından” )…
Süleyman Ateş :hristiyan ve yahudilerin de (Efendimize (
صلى الله عليه و سلم) inanmasa da) Cennete gireceğini iddia etmektedir. “ALLAH’a inanan ve O’na ibadet eden iyi ahlak sahibi insanlar hangi dinden olursa olsun, Cennete giderler.” diyor. İsa عليه السلام ın ineceğini inkâr ediyor ve ikinci kat semada oksijen olmadığı ve orada nasıl yaşayacağı gibi komik şeyler söylemektedir.) <<
Mustafa İSLÂMOĞLU :“Kadere iman tartışmalı fazlalıktır” (iman bilinci sh17.) Cennet ve Cehennemin zamanı gaybi bir konudur. bu konuda konuşmak gaybı taşlamaktır. “bunu ALLAH bilir” diyor(acaba hiç mi Kur’anı Kerim okumadı bu zat): Halbuki: Birçok Ayeti Celile de Cennet ve Cehennemin Ebedi olduğu bildirilmiştir bu zatın dediği gibi gaybi bir konuda değildir. Ayeti Celile’de açıklanan bir şey nasıl gaybi bir konu olabilir ? “Girin Cehennemin kapılarından, içlerinde ebedi kalmak üzere.” Mü’min Sûresi/76Bu zatın hareket tarzı Osmanlı zamanında Müslümanların akâidini bozmak için şii safevi(iran) devleti tarafından dersaadet olan İstanbul’a gönderilen ilmi seviyesi yüksek şii ajanlarının hareket tarzı gibidir. Kendisini Sünni gösteren görevli bir şii olmasından korkulmaktadır…
Bayraktar Bayraklı :