Salavat-ı Beşairu'l Hayrat


 Salavat-ı Beşairu'l Hayrat

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla.

Bu salat, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem üzerine, imamların imamı şeyh Abdulkadir Geylani (Allah bizi onun bereketiyle faydalandırsın. Âmin) tarafından telif edilen Beşairu'l Hayrat  - Hayırların Müjdeleri isimli salattır.

Allah, Efendimiz Muhammed'e, onun ailesine ve ashabına salât ve selam eylesin. Bize iman ve İslam nimetini ihsan eden Allah'a hamd olsun.

İmamların imamı, ümmetin şeyhi, seçkinlerin seyyidi, kutupların kutbu, gavsul azam seyyid Abdulkadir Geylani Hazretleri bazı din kardeşlerine dedi ki:

Benden bu salatı alın. Ben bu salâtı ilham yoluyla Aziz ve Celil olan Allah'tan aldım. Sonra (manevi yolla) bu salâtı, Peygamber sallallahu aleyhi veselleme gösterdim. Ona bu salâtın sevabını sormayı istedim, daha ona sual edemeden bana şu bilgileri verdi. Buyurdu ki: bu salâtta sınırsız, garip üstün bir şey var. Bu salât, sahibini en yüksek derecelere yükseltir. Bir şey kastettiğinde düşündüğü şey zayi olmaz, Allah katında duası geri dönmez. Bu salâtı bir kere okuyan  kişinin ve o mecliste bulunanların günahlarını Allah affeder. Eceli gelip ölüm anı geldiğinde ise, bu salâtı okuyan kişinin yanında dört melek hazır olur.

Birincisi şeytanı kovalar. İkincisi kelime i şahadeti telkin eder. Üçüncüsü ona bardakla Kevser’den içirir.
Dördüncüsü elinde cennet meyveleri dolu altından kapla ona cennetteki yerini müjdeler ve der ki:

“Müjde sana ey Allah'ın kulu!”. O kişi cennetteki yerine bakar, daha ruhu çıkmadan cennetteki yerini gözleriyle görür ve güven içerisinde, sevinçli ve mutlu olarak kabrine girer. Kabrinde yalnızlık ve darlık görmez, kabrinde ona kırk tane rahmet kapısı açılır. Başucuna nurdan bir kandil asılır. Kıyamet gününde o kandille diriltilir. Sağında onu müjdeleyen, solunda da ona güven veren birer melek, üzerinde de iki elbise olur. Ona üzerine bineceği seçkin bir binek verilir. Hasret ve pişmanlık çekmez. Hesabı kolay olur.

Bu salâtı okuyana, sırattan geçerken cehennem şöyle seslenir:  "Çabuk geç ey Allah'ın azat ettiği! Muhakkak ben sana haram kılındım." Bu salatı okuyan, önce girenlerle beraber cennete girer. Ona cennette gümüşten kırk kubbe verilir. Her kubbenin içerisinde nurdan yüz çadır, her çadırın içinde kafur ağacından yapılmış bir divan, her divanda ince ipek kumaştan bir yatak, her yatakta Allah' (Celle Celalühü) ın en güzel surette yarattığı güzel kokulu, en uzun gecedeki ay gibi parlak, iri gözlü bir huri vardır. Bunlardan başka Allah (Celle Celalühü) bu salâtı okuyana gözün görmediği, kulağın işitmediği, insanın kalbine gelmeyen şeyler verir.

Evliyalar Sultanı, seyyid Abdulkadir Geylani Hazretleri dedi ki: Bu salâvat, yetmiş tane rahmet kapısının açılmasına ve hikmet yolundan harikaların zuhur etmesine sebep olur. Bu salavat bin tane erkek ve kadın köle azat etmekten, bin deve kesmekten, bin dinar sadaka vermekten, bin ay oruç tutmaktan daha hayırlıdır. Bu salâvatta gizli sır vardır. Bu salavat rızıkların kolaylaşmasına, ahlakların güzel olmasına, ihtiyaçların giderilmesine, derecelerin yükselmesine, günahların silinmesine, ayıpların örtülmesine, zelil kişinin saygın olmasına sebep olur.

Evliyalar Sultanı, seyyid Abdulkadir Geylani Hazretleri dedi ki: Bu salâvat, salih ve kâmil olan insandan başkasına verilmez (herkes bu salâtı ders edinemez. Salih ve kâmil kişi olduktan sonra bu salatın ders izni ona verilir). Bu salavat özellikleri tamam olup faidelere sahiptir. Bu salâvatın sahibinin dünya ve ahiret işlerinden önemli bir işi olduğunda, bu salâvattan okuduğu bütün salâtlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin yanında ona şefaat olur. Bu salâvat, salât edenlerin salâtı (içindeki ayetler yönünden) zikredenlerin Kur'an'ı, vaaz edinenlerin vaazı, vesile edinenlerin vesilesidir ve bu salât, büyük Kur'an (içinde Kur'an ayetleri bulunan) salattır. Ben bu salâtı, Beşâiru'l Hayrat (hayırların müjdeleri) diye isimlendirdım. İşte kendinden bahsedilen o salâvat.   ( Mecmuu Evradı Kadiriye  s-231-232)


Arapça Metin:


Esma'ul Hüsna 53. İsm-i Şerif

 
Esma'ul Hüsna 53. İsm-i Şerif
 

Rasulullah (SAV)’i Sevmenin Alametleri


 
Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’i sevmenin alametleri Şu bilinmelidir ki kişi sevdiğinin yoluna tabi olur. Ona muhalefet etmekten kaçınır. Aksi durumda bu kimsenin sevgisi samimi olmayıp sadece bir iddiadan ibarettir. Öyleyse Peygamber (Sallallahu aleyhi vesellem)’in sevgisinde samimi olan kimse bu sevginin alametleri kendisinde bulunan kimsedir. Bu alametlerin ilki o Resule ittiba etmek, onun sünneti ile amel etmek, söz ve davranışlarını uygulamak, emirlerine uymak, yasaklarından sakınmak, zorluk ve kolaylıkta, genişlik ve darlıkta, onun edepleri ile edeplenmektir. Tüm bunların delili Allah Teâlâ’nın şu ayet-i kerimesidir: «Deki; Eğer siz Allah’ı seviyorsanız, bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin» (Ali İmran: 31)
(O’nu sevmenin alameti) O’nun hükümlerini tercih etmek; onları nefsinin hevasına ve şehvetinin isteklerinden üstün tutmaktır. Zira Allah Teâlâ şöyle buyurdu: «Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.» (Haşr: 9)
(Onu sevmenin bir alameti de) kullar hoşnut olmasalar da Allah-u Teâlâ'nın rızasını tercih etmektir.

Bana→ Ebu Ali el-Hafız→ Ebu’l-Huseyn es-Sayrafi→ Ebu’l-Fazl b. Hayrun→ Ebu Ya’la el-Bağdadi→ Ebu Ali es-Sinci→ Muhammed b. Mahbub→ Ebu İsa→ Müslim b. Hatim→ Muhammed b. Abdullah El-Ensari→ Babasından→ Ali b. Zeyd→ Said b. El-Müseyyeb→ Enes (radıyallahu anh)’in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) bana şöyle nasihat etti: “Oğulcuğum! Kalbinde hiçbir kimseye karşı kin ve nefret hisleri olmadan sabahlayabilirsen ve akşamlayabilirsen çıkabilirsen bunu yap. Sonra bana şöyle dedi: Oğulcuğum! Bu benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi ihya ederse, elbette beni sevmiştir. Kim de beni severse Cennet’te benimle birliktedir.”1

1 Tirmizi/İlim/hadis no: 2678, Taberani/Sağir/ 2/32
İşte kim bu sıfatlar üzerine yaşarsa o kimse Allah ve Resulü’ne tam bir muhabbet besliyor demektir. Bu sıfatların bazılarına muhalefet eden kimse sevgisinde noksanlık olsa da yine de o kimseye Allah ve Resulü’nü sevmiyor diyemeyiz. Zira kendisine içki haddi uyguladığı sahabeye, bazı kimseler lanet kastı ile “Ne büyük bir şey yaptı” dediğinde, Peygamber (Sallallahu aleyhi vesellem) “Ona lanet etme. Zira o Allah ve Resulü’nü sevmektedir.”2 buyurmuştur.
Peygamber (Sallallahu aleyhi vesellem)’i çok hatırlamak O’nu sevmenin alametlerindendir. Zira kişi sevdiği şeyi çok hatırlar. O’na kavuşmayı çok arzulamak da onu sevmenin alametlerindendir. Zira her seven sevgilisine kavuşmayı ister.
Eş'ariler Medine’ye geldikleri esnada dillerinden şu nakarat dökülüyordu. “Yarın sevgililere kavuşacağız. Muhammed’e ve ashabına”
Bilal (radıyallahu anh)’in (ölüm esnasında Rasulullah’a kavuşacağından dolayı duyduğu sevinci ve dile getirdiği) sözleri geride geçmişti. Benzeri sözleri Ammar (radıyallahu anh)’da öldürülmesinden önce sarf etmişti.3 Yine bu konuda Halid b. Ma’den’in sözlerini zikretmiştik.