A´dan Z´ye… ا´den ي´ye… Beşikten mezara kadar öğrenilmesi gereken, kadın-erkek tüm Müslümanlara farz olan ve sonu Cennete varan bir yoldur İlim✦Amel✦İhlas
İmam Abdullah ibni Alevî el-Haddâd
(Rahimelmllâlı) ikindiden sonra özellikle haram aylar (olan receb, zülkade,
zülhicce ve muharrem ayların)da şu istiğfarı yedi kere okurdu.
"Kendisinden başka hiçbir ilâh
bulunmayan, Hayy ve Kayyûm olan O büyük Allâh-u Te'âlâ'dan mağfiret talep
ederim.
Kendisi hakkında ne bir zarara ne bir
faydaya, ne ölüme, ne de yaşamaya ve ne de dirilmeye mâlik olmayan (günahlar
işleyerek) kendisine zulmetmiş bir kulun tevbesiyle de O'na tevbe ederim."
Muhammed el-Bekrî (Kuddise Sirruhû) ya
ait olan bu salât öyle büyük bir salâttır ki Rasûlüllâh
(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) in mana
alemindeki beyanı veçhile ömründe bir kere dahi bu salâtı okuyan kişi cehenneme
girmez. (Cehenneme girmesi mukadder olana nasip edilmez.)
Mağrib sâdâtından bazısının nakline göre
bu salât Allâh-u Te'âlâ tarafından bir sahife ile bu zata indirilmiştir.
Bu salâtın bir defa okunması altı kere Kur'ân-ı Kerîm'in hatmine denktir. Bir
rivayet onbin, bir rivayet altıyüzbin salât okumaya muâdildir.
Bu salata kırk gün devam edene Allâh-u
Te'âlâ bütün günahlardan tevbe nasib eder. Her kim bu sîğayı perşembe veya
cuma ya da pazartesi gecesi bin defa okursa Rasûlüllâh (Sallallâhu
Aleyhi ve Sellem) ile uyanık halde buluşur.
Ancak bu, dört rekat namazın ardından
okunmalı, bu namazın birinci rekatında üç kere Kadr Sûresi, ikinci rekatında üç
kere Zelzele Sûresi, Üçüncü rekatında üç kere Kâfirûn Sûresi, dördüncü
rekatında da üçer kere mu'avvizeteyn (Felak ve Nâs sûreleri) kıraat edilmelidir
ve bu salâtın tilâveti esnasında ûd yakılmalıdır. İsteyen bunu deneyebilir.
Ahmed Dalılân (Rahimehullâh) ın
beyanına göre; bu salata günde yüz kere devam edene manevî perdeler açılır ve Allâh-u
Te'âlâ'dan başka kimsenin bilemeyeceği kadar nurlar saçılır.
Bu salâtın sahibi olan büyük kutub
demiştir ki: "Ömründe bir kere bu salâtı okuyan cehenneme girerse Allah'ın
huzurunda beni yakalasın." Bu sözün sahibi olan zat Abdülkadir-i
Geylânî (Kuddise Sirruhû) dan sonra: "Benim bu ayağım doğuda ve
batıda bulunan bütün velilerin boynu üzerindedir" diyebilmiş ikinci
zattır. Bir kere kendisi Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) in
kabrini ziyaret ederken Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ona
şifahen: "ol4)i ^5 &\ 3jlJ" "Allah seni ve
zürriyetini mübarek kılsın." diye hıtab etmiştir. Şa'rânî, Şihâb ve
Münâvî gibi bir çok âlim bu zatı en mübalağalı ifadelerle
methetmiş-lerdir. (es-Sâvî, el-Esrâru'r-Rabbâniyye, sh:45; Yûsuf-u Nebhânî,
Efdalü 's-salevât, Salât no:50, sh:89-96)
1656 - İmran İbnu Husayn (R.a) anlatıyor: "Mescidde, Resûlullah (S.a.v)'ın
huzuruna girmiştim. (O sırada) Benî Temim kabilesinden bir grup insan geldi.
Onlara:
"Ey Benî Temim, size müjde olsun!" diyerek söze başlamıştı. Onlar
hemen:
"Bize müjde verdin. Öyle ise (beytü'l-mâlden) iki kere bağış yap!"
diye talepde bulundular. Onların bu cevabı karşısında Resûlullah (S.a.v)'ın
yüzünden rengi attı. Hz. Peygamber (S.a.v)'ın huzuruna (Hayber'in fethi sırasında)
Yemen halkından bir grup (Eş'ârî) girmişti. Onlara:
"Ey Yemenliler! Benî Temim'in kabul etmediği müjdeyi siz bari kabul
edin!" dedi. Onlar:
"Kabul ettik ey Allah'ın Resûlü!" dediler ve arkadan ilâve ettiler:
"Biz dinimizi öğrenmeye ve bu (yaratılış) işinin başı ne idi, onu senden
sormaya geldik!" dediler. Bunun üzerine Resûlullah (S.a.v), mahlükatın ve
Arş'ın başlangıcını anlatmaya başladı:
"Bidayette Allah vardı, O'ndan önce başka bir şey yoktu. O'nun Arş'ı suyun
üzerinde bulunuyordu. Sonra gökleri ve yeri yarattı. Sonra zikr (denen kader
defterinde ebede kadar cereyan edecek) her şeyi yazdı."