36 - Mahmud Efendi Hazretleri (k.s.)



Efendi hazretlerimizin hayatı ve diğer bilgilerine sitemizdeki  alttaki linkten ulasabilirsiniz.

http://eliftenyeye.blogspot.de/2012/04/gavsul-azam-muceddid-seyh-mahmud-ofi-ks.html

35 - Ali Haydar Ahishavi (k.s.)



İstanbul-Fâtih-Çarşamba'daki İsmet Efendi Dergâhının postnişini. Nakşibendî tarikatının Hâlidî kolundan gelen silsilenin son halkalarından bir halkadır. İsmi, Ali Haydar olup, babası Molla Şerif Efendidir. Ahıskalı Ali Haydar Efendi diye meşhur olmuştur. 1870 (H.1288) senesinde Batum'un Ahıska kazasında doğmuş. 1960 (H.1380) senesinde İstanbul'da vefat etmiştir. Kabri Edirnekapı Sakızağacı kabristanındadır.  

İki yaşındayken annesini, dört yaşındayken babasını kaybeden Ali Haydar Efendi 1894 yılına kadar süren ilk tahsilini memleketinde yaptı. Fakat Şeyh Şamil’in ve beraberinde ki Kafkas Müslümanlarının Rus zulmüne karşı direnişlerinde o bölgede ki birçok müderris ve şeyh şehit olmuş, tekkeler ve medreseler boş kalmış. Bu sebeple de, ilim tahsiline devam edebilmek için Erzurum'a gelerek Bakırcı Medresesi’ne kaydoldu. Bir süre sonrada, buradan İstanbul'a gidip Fâtih Câmiinde İslamî ilimleri öğrenimine devam etti. Tahsilini tamamlayıp, Bâyezîd Dersiâmlarından Çarşambalı Hoca Ahmet Hamdi Efendi’den 1901 senesinde umumi icazetname aldı. Buradaki Medrese arkadaşlarının en meşhuru İskilipli Muhammed Atıf efendidir. Bir yandan hocasının derslerine devam ederken diğer yandan kâdı yetiştiren Medresetü’l-kudât'a giderek 1906 yılında mezûn oldu. Yapılan imtihanları kazanıp, Fâtih Câmiinde talebe okutmaya başladı. Böylece Fâtih Dersiâmları arasında yerini aldı. 1909 senesinde Fetvahanede fetva yazmakla vazifelendirildi. Daha sonra Sahn-ı Seman (Fâtih) Medreseleri fıkıh müderrisliğine tâyin edildi.  

34 - Ali Riza El-Bezzaz (k.s.)



Meşâyıhı-ı kirâmın ve silsile-i âliyyenin otuz dördüncüsüdür. Do¬ğum tarihi bilinmemektedir. Doğum yeri El-uhyu olan Ali Rıza el-Bezzâz Hazretleri, H. 1330 yılında Bandırma’da vefât etmiştir.  

  

Ali Rıza Efendi(k.s.), bezzâz(manifaturacı) ismiyle şöhret bulmuştur. Kendisi çok zengindi. İstanbul'a gidip gelen ticâret gemileri ve manifaturacı dükkânları vardı. Manifaturacılık yaparken, kumaşı met¬reyi iki taraftan tutarak ölçerdi. Ölmeden önce zenbil sırtında bütün malını mülkünü dağıtan Ali Rızâ Efendi(k.s.), Şeyhi Halîl Nurullah Efendi¬’nin 1893'te vefât etmesiyle meşihat makamında irşâd(insanlara doğru yolu gösterme) faaliyetine devâm etmiştir.  

  

Ali Rıza Efendi(k.s.)’nin yirmi sene müezzinliğini yapmış Süleymân Dede denilen zât, Ali Rıza Efendi’ye intisab ettiğinde, bir se¬ne merkebiyle dergâha gelip gider ve : "Bir senedir gelip gidiyorum hâlâ birşey bulamadım." der. Ali Rızâ Efendi bir gün ona, gözlerini kapat¬masını söyler. Süleymân Dede gözlerini kapatıp açınca, Ali Rızâ Efendi’de bir nur olduğunu görür ve dayanamaz düşüp bayılır. Ali Rızâ Efendi ona ayıldığında : “Bu muydu görmek istediğin, bir daha böyle şeyler isteme, bunlar marifet değildir.” der.  

  

Yunan Harbi zamanında Ali Rızâ Efendi’nin tekkesine Yunanlılar doluşurlar. Subaylardan birinin köpeği Ali Rıza Efendinin kabrine pisle¬mek isteyince, köpek çarpılır. Köpeğin çarpıldığını gören subaylar, kabire tekme atma teşebbüsünde bulununca, subaylar da çarpılır. Neticede ola¬yı gören Yunan askerleri korkarak tekkeyi bırakıp kaçarlar.  

Alinti

33 - Halil Nurullah Zağravi (k.s.)



Fâtih Çarşamba'daki İsmet Efendi Dergâhı postnişinlerindendir. Dergâhın kurucusu Yanyalı Mustafa İsmet Efendi’nin halîfesidir.

Hocası¬nın 1872 yılında vefât etmesi üzerine geçtiği meşihat makamında 21 yıl görev yaptı. 1893'te vefât eden Nûrullah Efendinin kabri, İsmet Efendi Dergâhı’nın bahçesindedir.

Nûrullah Efendi Hazretleri(k.s.)’nin hayatı hakkında tarih kitaplarında herhangi bir kayıt bulunamamış, kabir taşındaki malumatla yetinilmiştir.

Kendisinin günde 70 bin kelime-i tevhitle 7 cüz Kur'an-ı Kerim okuduğu söylenmektedir.  


Alinti

32 - Mustafa İsmet Garibullah (k.s.)




Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri’nin halifesi olan Abdullah-ı Mekkî Hazretleri’nin hâlifesidir. Aslen Yanyalı(Arnavut)dır. Abdullah-ı Mekkî Hazretleri’nden icâzet almıştır.

Büyük Şeyh Musta¬fa İsmet Efendi(k.s.), Mekke'de bulunan Abdullah-ı Mekkî Hazretleri’ne intisab etmişti. Kendisi gibi Abdullah-ı Mekkî Hazretleri’ne müntesip Süleyman Kırîmî(Kı¬rımlı) ile birlikte sohbetlere devam ediyorlardı. Birgün temiz hava tenef¬füs etmek için birlikte Taif’e doğru yola çıktılar.

Yolda giderlerken Kırîmî'nin devesi birden yere çöktü. Süleyman Kırîmî(k.s) Abdullah-ı Mekkî hazretlerini kastederek : "Sultan vefat etti, Mekke'nin hizmeti bana verildi." dedi. Geri Mekke'ye döndüler. Abdullah-ı Mekkî Hazret¬leri gerçekten de vefat etmişti. Süleyman Kırîmî Hazretleri Mekke'de hiz¬mete devam ederken Büyük Şeyh Efendi Arnavutluğa gitti. Orada bir müddet hizmete devam ettikten sonra, manevi bir işaretle Edirne’ye gelen İsmet Garîbullah(k.s.), Sultan Camii’nde bir müddet irşâd vazife¬sine devâm etti.