Beraat Gecesini Nasıl Ihya Edelim?




AYET-İ KERİME

“Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu [Kur’anı] mübarek bir gecede indirdik. Elbette biz insanları uyarmaktayız.” Duhan 2,3

HADİS-İ ŞERİF

“Berat gecesi göklerin kapıları açılır, melekler müminlere müjde verir ve ibadete teşvik ederler.” [Nesai, Beyheki, A, Münziri]

ALİMLERDEN ÖĞÜTLER

"Kur'an-ı kerimden ve Resul aleyhisselamın hadis-i şeriflerinden sonra en kıymetli kitap, İmam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat kitabıdır. Hanefi mezhebinde en mükemmel ve en kıymetli fıkıh kitabı, İbni Abidin'in Dürrül-Muhtar haşiyesidir. Şafii’de Tuhfet-ül-Muhtac kitabıdır."
Seyyid Abdülhakim-i Arvasi
 

BERAAT GECESi İLK SECDEDE YAPILACAK DUA

Âişe (Radıyallâhu Anhâ)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in beraat gecesi kıldığı nâfile namazın ilk secdesinde:  “Karartım da hayalim de Sana secde etti. Gönlüm sana iman etti. İşte elim ve onunla kendi aleyhime işlediklerim. 

Ey her büyük şey için kendisine umut bağlanan Büyük Allah’ım! Ey büyük! Büyük günahları affet! Yüzüm, kendisini yaratan, kulağını ve gözünü yar(ıp yarat)ana secde etti.  Nimetlerini Sana karşı ikrar ediyorum. Büyük günahlarımı itiraf ediyorum. 

Ben nefsime zulmettim. Öyleyse beni bağışla. Zira günahları Senden başkası affedemez. Azâbından affına sığınıyorum. Hışmından rahmetine, gazâbından rızana sığınıyorum.  Senden sana sığınıyorum. Sana karşı övgüyü sayıp bitiremem. Zat’ın, pek yüce olmakta daim oldu. Sen kendini övdüğün gibisin” dualarında bulundu. 

İKİ SECEDE ARASINDA YAPILACAK DUA

Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) beraat gecesi kıldığı namazda iki secde arasında: “Ey Allâh! Bana şerden arınmış bulunan takvâ sahibi olan, kâfir ve bedbaht olmayan bir kalp bağışla” diye dua etti.
(Beyhakî, Fadâilü’l-evkāt, no:26-29, sh:126-132; Şu‛abü’l-îmân, no:3556-3557, 5/362-365; Münzirî, et-Terğîb, no:1546, 2/124; Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/257-260)

İKİNCİ SECDEDE YAPILACAK DUA 

Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) beraat gecesi kıldığı namazın ikinci secdesinde:
 “Yâ Rabbi! Sana kardeşim Dâvud (Aleyhisselâm)ın dediği gibi diyorum. Seyyidim için yüzümü toprağa sürüyorum. Efendimin cemâli için tüm yüzler toprağa sürülmeye değer” diye duada bulunmuştur.
(Beyhakî, Fadâilü’l-evkāt, no:26-29, sh:126-132; Şu‛abü’l-îmân, no:3556-3557, 5/362-365; Münzirî, et-Terğîb, no:1546, 2/124; Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/257-260)
 

BU GECE DUALARLA SABAHLAMALIYIZ

Ey kardeşler! Bizler yalvarıp yakarmaya muhtacız, zira bizim günahlarımız haddinden aşkındır. Peygamberimiz bizim için ağlarken bizim  de kendimize ağlamamız ve bu mübârek gecede hem kendimiz, hem âilemiz, hem de tüm İslam ümmeti için dualarla sabahlamamız daha ziyade yakışır. 

Allâh-u Teâlâ bu gecenin fazîleti hakkında şöyle buyurmuştur:

“Hâ! Mîm! O (hidâyet yollarını) iyice açıklayıcı Kitâb (olan Kur’ân)a yemin olsun!

Muhakkak Biz onu (bereketi bol olan) mübârek bir gecede indirdik. Şüphesiz Biz dâima (kullarımızı önlerindeki tehlikelerden) uyarıcılar olduk. Her hikmetli iş onda ayrılır.  Katımızdan pek önemli bir iş olarak (ki, o geceden, bir daha seneki benzeri geceye kadar meydana gelecek ecellerin kesimi, hacca gideceklerin yazımı, zelzeleler, yıldırımlar ve harplerin kaydı ve bunlarla ilgili nüshalamanın başlaması bu önemli işimizin örneklerindendir)! 

MÜBAREK GECEDEN MAKSAT

Şüphesiz ki Biz dâima (kullarımıza elçiler) göndericiler olduk!

Senin Rabbinden (kullarına) büyük bir rahmet olsun için! Şüphesiz ki O (tüm işitilenleri hakkıyla duyan) Semî’de, (yaratıkların tüm halleri dâhil olmak üzere, bütün malumatı çok iyi bilen) Alîm de ancak O’dur!” (Duhân Sûresi:1-6)

Beydâvî, Nesefî, Hâzin ve Âlûsî (Rahimehumullâh) gibi birçok mûteber müfessirin beyânı vechile; bu âyet-i kerîmelerde geçen mübârek geceden maksat; bazı müfessirlere göre kadir gecesi ise de, Ikrime (Radıyallâhu Anh) ile müfessirlerden bir cemaate göre beraat gecesidir. 

KADER VE KAZALAR

Bu görüş Kur’ân’ın kadir gecesinde indirilmiş olmasıyla çelişmez. Zira bu görüşün sahipleri indirilen şeylere âit zamiri Kur’ân’ı Kerîm’e değil de, ilerisinden anlaşılan: “Kaderle ilgili büyük bir emr”e raci kabul etmişlerdir.
Buna göre mana: “Biz eceller, rızıklar, zengin etme, fakir kılma, diriltme ve öldürme gibi önemli emirlerimizi beraat gecesinde takdir edip, Cibrîl, Mîkâîl, İsrâfîl ve Azrâîl’e bildirdik ki, bir dahaki seneye kadar kullarımız hakkında bu hükümleri icrâ etsinler” demektir. 

Ebu’d-Duhâ (Radıyallâhu Anh)ın beyanına göre Allâh-u Teâlâ şabânın yarı gecesinde kaza ve kaderleri takdir eder, kadir gecesinde ise bu hükümlerin yazılı bulunduğu nüshaları erbâbı meleklere teslim eder. 

MELEKLERİN TAKİBİ

Zemahşerî (Rahimehullâh)ın beyanına göre; bir senelik hâdiselerin levh-i mahfûzdan istinsâhı (kopyalanması)na beraat gecesi başlanır, kadir gecesi bitirilir ve bu dosyalar dört meleğe tevdî edilir (ısmarlanır). Bu nüshalar şunlardır:

1) Rızıklarla ilgili nüsha Mîkâîl (Aleyhisselâm)a, 

2) Harplerle ilgili dosya Cebrâîl (Aleyhisselâm)a, 

3) Zelzeleler, yıldırımlar ve yer çöküntüleriyle ilgili, bir de kulların amellerini zapteden evrak birinci kat semânın görevlisi olan İsmâîl isimli büyük bir meleğe, 

4) Hastalıklar ve ölümlerle ilgili kayıtlar da ölüm meleğine teslim edilir. 

Beyhakî (Rahimehullâh)ın beyanına göre; kadir gecesi bir dahaki seneye kadar Kur’ân-ı Kerîm’den indirilecek olan sûre ve âyetler takdir edilir. Beraat gecesi ise yeryüzünün yönetimiyle ilgili meleklerin takip ettiği diğer işler vuzûha kavuşturulur. 

LEYLE-İ MÜBAREKE

Dolayısıyla: “Her hikmetli ve önemli iş, tarafımızdan pek önemli bir iş o gece ayrılır” kavl-i şerîfinde geçen: “Her muhkem iş” tâbiri, kadir gecesiyle ilgili olarak: “Kur’ân’ın cüzleri, sûre ve âyetleriyle alâkalı her önemli konu” diye tefsir edilir. 

Beraat gecesi hakkında ise: “Kulların rızıkları ve ecelleri gibi önemli meseleleri” şeklinde izah edilir. (Beyhakî, Şu‛abü’l-îmân, 5/253) Bu yüzden ulemâ: “Recebin fazîleti ilk gecesinden dolayı ilk onunda, şabânın fazîleti yarı gecesinden dolayı ortasında, ramazanın fazîleti ise kadir gecesinden dolayı son onundadır” demişlerdir. (Ahmed ibni Hicâzî, Tuhfetü’l-ihvan, sh:42)

Leyle-i mübârekeden beraat gecesinin kastedildiği görüşünü destekleyen birçok hadîs-i şerîf ve rivâyet mevcuttur.

Nitekim Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

 ECELLER YAZILIR

“Eceller şabândan şabâna (belirlenip) kesilir. Hatta (beraat gecesi) adamın ismi ölüler arasında (yazılıp) çıkmışken, o (başına geleceklerden habersiz bir şekilde) nikâh yapar ve çocuğu doğar.” (İbni Zencüveyh, Deylemî, no:2410; İbni Ebi’d-dünyâ, İbni Cerîr et-Taberî, 21/10; Beyhakî, Şu‛abü’l-îmân, no:3839-40; İbni Hacer, Tesdîdü’l-kavs, 2/115; Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/253-254)

Râşid ibni Saîd (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

“Şabânın yarı gecesi Allâh-u Teâlâ ölüm meleğine o sene öldürmek istediği her canlının rûhunu kabzetmesini vahyeder (bir dahaki seneye kadar öldüreceği canlıların isimlerini bildirir).” (Dînevrî, Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/254)

Ikrime (Radıyallâhu Anh): “Her hikmetli ve önemli iş o gece ayrıntılı bir şekilde yazılır” âyet-i kerîmesinin tefsiri hakkında şöyle buyurmuştur:

 “Şabânın yarısının gecesinde senenin tüm işleri kesin karara bağlanır. Yaşayacak olanlar, ölecek olanlardan ayrılıp yazılır. 

Hacca gidecekler de yazılır, artık ne onlara bir kişi ilave olunur, ne de onlardan bir kişi eksiltilir.” (İbni Cerîr et-Taberî, 21/9-10; Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/252-253)

ŞABAN AYI VE ORUÇ

Atâ ibni Yesâr (Radıyallâhu Anh) şöyle demiştir.   “Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şabân ayında tuttuğu kadar hiçbir ayda oruç tutmazdı. Bunun sebebi de o sene ölecek olanların ecellerinin o ayda (levh-i mahfûzdan alınıp) nüsha (kopyalanarak görevlilerine ısmar) lanmasıdır.” (İbni Ebî Şeybe, el-Musannef, 3/103; Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/253)

Âişe (Radıyallâhu Anhâ) şöyle demiştir. 

 “Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şabân ayında tuttuğu oruçtan daha çok hiçbir ayda oruç tutmazdı. Çünkü o ayda, o sene ölecek olanların ruhları nüsha (dosya)lanır. Hatta adamın adı ölenlerin arasında yükseltilmişken, o düğün yapar, ismi ölenler arasında kaldırılmış olan bir adam da hacca gider.” (İbni Asâkir, Târîh-u Dimeşk, 61/250; Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/253-254)

 

 

Esma'ul Hüsna 71 ve 72. İsm-i Şerifleri

Esma'ul Hüsna 71 ve 72. İsm-i Şerifleri
 

Şaban Ayı Yarı Günü (Beraat Günü ) Fazileti


Şaban Ayı Yarı Günü (Beraat Günü ) Fazileti 

Şu bilinmelidir ki Şaban-ı Şerifin onbeşine rastlayan Beraat Günü de, gecesiyle aynı değerdedir.

Nitekim Enes ibn-i Malik (R.A.)'dan rivayet edilen hadiste Rasulüllah ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur.

"Dört gece vardır ki, geceleri günleri gibi, günleri de geceleri gibi (faziletli) dir.

Allah-u Teala, bunlarda yapılan yeminleri doğru çıkarır (ismi şerifi adına and verilerek yapılan duaları kabul eder ) canları (cehennemden) azad eder ve bol mükafatlar ihsan eder. Bunlar da :

1. Kadir gecesi ve sabahı

2. Şabanın yarı (onbeşinci) gecesi ve sabahı,

3. Arefe gecesi ve sabahı

4. Cuma gecesi ve sabahıdır." 

Şaban Ayı Onbeşinci  Günü (Beraat Günü ) Orucu 

 Ali ( Radıyallahu Anh)'dan merfu'an rivayet edilen bir hadisi şerifte Rasulüllah ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur.

"Şa'banın yarı (onbeşinci) gecesi olunca, gecesini (ibadetle) kıyamla geçirin, günü de oruç tutun."

 Şaban Ayı Yarı Günü (Beraat Günü ) Nafile Namazı
 

 Rasulüllah ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur.
 

"Beraat günü nafile namaz kılın ki, her rekatı size kaçırdığınız namazlar yerine sayılsın. Allah-u Teala inanan kulunu bir kere affedip, ondan amellerini kabul edince, bir daha ona sonsuza kadar azab etmez."  

Şaban Ayı Yarı Günü (Beraat Günü ) Yemek pişirmek 

 Rasulüllah ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: 

"(O gün iftar etmeniz ve fakirlere yedirmeniz için) et pişirirseniz, (yanında) hububat da pişirin. 

Zira her taneye karşılık sizin için onbin sevab vardır, sizden onbin günah silinir ve sizin için onbin derece yükseltilir."  

Şaban Ayı Yarı Günü (Beraat Günü ) Erzak Almak 

 Rasulüllah ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: 

" O gün evlerinizde, kapkacaklarınızı boş bırakmayın. 

Zira Allah-u Teala o gün alıp yerleştirdikleriniz hususunda, gelecek seneye kadar size bereket verir." 

Şaban ayına ait daha bir çok hadisler onemli konular Cübbeli Ahmet Hocamızın Şaban-ı Şerif Risalesinde bulunmaktadır.

Şaban-ı Şerif ayının faziletleri ,

Şaban-ı Şerif ayının günleri ,

Şaban-ı Şerif ayının geceleri ,

Şaban-ı Şerifayının oruçları

Şaban-ı Şerif ayının Namazları

Mirac Gecesi Ve Gününün Faziletleri

Mirac Gecesi Ve Gününün Faziletleri
 



 
 
 

İsra ve Miraç Mucizesi

Hem Kur’an’ın hem de bütün sahih hadis ve tarih kaynaklarının haber verdikleri; Peygamberimizin (asm) en büyük mucizelerinden birisi de İsra ve Miraç mucizesidir. Biz burada ilk önce Kur’an’daki ilgili ayetlerden ve sahih kaynaklardaki hadislerden ve rivayetlerden İsra ve Miraç mucizesinin nasıl gerçekleştiğini anlatacak, ardından ise bu mucize ile ilgili akla gelebilecek bazı soruların cevaplarını vereceğiz.
Kelime anlamı olarak “isra”, gece yürüyüşü, gece yolculuk etmek[1], “miraç” ise yükselmek, yükseğe çıkmak anlamlarına gelmektedir.[2] İsrâ ve Mirac hadisesi, Efendimizin (asm) peygamberliğinin on ikinci yılında[3], Mekke’de vuku bulmuştur.[4]

Hadise özetle şöyle cereyan etmiştir: Receb ayının 27. Gecesi[5] Cenab-ı Hakk’ın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz (asm) Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ'ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmiştir.

İsra ve miraç mucizesinin nasıl gerçekleştiği Kur’an’da, İsra ve Necm surelerinde anlatılmıştır. İlgili ayetler şöyledir:

“Bir gece, kendisine bazı delillerimizi gösterelim diye kulu Muhammedi, Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren O zatın şanı ne yücedir! Bütün eksikliklerden uzaktır O! Gerçekten, her şeyi işiten, her şeyi gören O'dur.”[6]

“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâ’da gördü. Ki, onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.”[7] 

Miraç nasıl oldu?
Hazreti Peygamber (asm) Mescid-i Haram’dan (Mekke'den), Mescid-i Aksâ'ya (Kudüs'e) ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi.[8] Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Hz. Musa'nın (as) makamına uğradı, orada iki rekât namaz kıldı,[9] daha sonra Mescid-i Aksâ'ya geldi.[10]Orada içlerinde Hazreti İsa, Hazreti Musa ve Hazreti İbrahim’in de (Aleyhimüsselam) bulunduğu peygamberler topluluğu kendisini karşıladı.[11] Hazreti Muhammed (asv) bu peygamberlere imam olarak onlara iki rekat namaz kıldırdı.[12]

Bu hadiseden sonra Hazreti Peygamber’e (asm) iki kap getirildi ki; kabın birisinde şarap, diğerinde süt vardı.[13] “Bunlardan hangisini istersen, al!" denildi.[14] Peygamberimiz (asm) sütü seçti.[15] Cebrail (as), Peygamberimiz’e (asm): "Sen fıtratı seçtin[16], eğer sen şarabı almış olsaydın, senden sonra ümmetin azardı.[17]Sütü tercih etmekle sen de fıtrata yöneltildin, ümmetin de fıtrata yöneltildi. Şarap size haram kılındı!” dedi.[18]

Semanın bütün tabakalarına uğradı.[19] Sırasıyla yedi sema tabakalarında bulunan Hz. Adem, Hz. Yahya ve Hz. İsa, Hz. Yusuf, Hz. İdris, Hz. Harun, Hz. Musa ve Hz. İbrahim (Aleyhimüsselam ecmain) gibi peygamberlerle görüştü, Onlar kendisine “Hoş geldin!..” dediler, tebrik ettiler.[20] Sonra her gün yetmiş bin meleğin ziyaret ettiği Beytü'l-Ma'mur'u ziyaret etti.[21]

Bundan Sonra Hz. Cebrail (as) ile birlikte sidretü'l-müntehâ'ya geldiler.[22] Sidretü’l-müntehâ; kökü altıncı kat gökte ve gövdesi, dalları yedinci kat göğün üzerinde, gölgesiyle bütün gökleri ve cenneti gölgeleyen,  yaprakları fil kulakları gibi, meyveleri küpler kadar, bir ağaçtır.[23] 

Refref ve Öteler Ötesindeki Buluşma
Cebrail (as), Peygamberimiz’i (asm) yukarı götüre götüre, nihayet (kaza ve kaderi yazan) kalemlerin cızırtılarını işitecek kadar yüksek bir yere çıkardı.[24] Peygamberimiz (asm); cennetten, yemyeşil bir Refref (ipek döşek)'in birden ufku kapladığını gördü. Peygamberimiz (asm), onun (Refref’in) üzerine oturdu.[25] Cebrail (as), Peygamberimiz’den (asm) ayrıldı. Peygamberimiz (asm); Aziz ve Cebbar olan Rabbine yükseltilip yaklaştırıldı.[26]

Peygamberimiz (asm), Yüce Rabbinin: "Korkma ya Muhammed, Yaklaş!" buyruğunu işitmeye başladı. Nihayet, hiçbir kimsenin hiçbir zaman erişememiş olduğu yakınlık makamına, İlahî kabule, İlahî ikram ve ihsana nail oldu![27] İbn Abbas’tan rivayet edildiğine göre, Peygamberimiz (asm): "Ben, Yüce Rabbimi gördüm!" buyurmuştur.[28]

Peygamberimiz (asm) Miraç’ta Cenab-ı Hakk’a selam yerine bütün mahlukatın ibadetlerini hediye etmiştir. Efendimizin (asm) Cenab-ı Hak ile olan bu konuşması bütün müminlerin miracı olan namazlarında okudukları tahiyyatın sözlerinden oluşmaktadır. Bu konuşmanın meali şöyledir:

Peygamberimiz (asm) Cenab-ı Hakk’a hitaben:

“Bütün tahiyyeler, bütün mübarek şeyler, bütün salâvat ve duâlar ve bütün kelimat-ı tayyibe Allah’a mahsustur.”[29] şeklinde hitab vermiştir. Bunun anlamı“Bütün varklıkların halleriyle ve dilleriyle yapmış oldukları ibadetleri ve tesbihlerini, bütün çekirdekler ve nutfeler gibi mübarek şeylerin fitri mübarekliklerini ve tesbihlerini, bütün insanlar gibi şuurlu varlıkların ibadetlerini ve bütün peygamberler ve kamil insanlar olan evliyaların, asfiyaların ibadetlerini ve tesbihlerini onların namına sana hediye ediyorum; sana mahsustur.” demektir.

Bu selamın üzerine Cenab-ı Hak da Resulüne (asm): “Selâm olsun sana ey Peygamber!” şeklinde mukabele de bulunmuştur. Bunun üzerine Allah Resulü (asm) de: “Bize ve Allah’ın salih kullarına selâm olsun.” şeklinde cevap vermiştir. Bu konuşmaya sidretü’l-müntehada tanık olan Cebrail (as) da Allah’ın şahitlik etmesini emretmesi üzerine “Allah’tan başka hiçbir ilâh olmadığına şehadet ederim. Ve Muhammed’in (asv), Allah’ın elçisi olduğuna da şehadet ederim.” diyerek şehadet etmiştir.[30]

Miraç’ta cereyan eden bu karşılıklı sohbetteki sözlerin, müminlerin miracı hükmünde olan namazda okunması sünnettir. Bu şekilde her mümin bütün şuurlu ve şuursuz mahlukatın ibadetlerini kendi ibadeti içerisinde Cenab-ı Allah’a takdim etme şerefine ulaşmış olur.

Mirac’ta Peygamberimize Verilenler
Peygamberimiz’e (asm) Mirac mülakatı sonunda şu üç şey verildi:

1. Elli vakit namaz sevabına denk, beş vakit namaz verildi.

2. Bakara sûresinin son iki âyeti verildi.

3. Peygamberimiz’in (asm) ümmetinden olup da, Allah'a şerik koşmayanlardan mukhimat (büyük günahlar) bağışlandı.[31]

Nitekim bir hadiste bu hediyeler şöyle ifade edilmiştir: “…Miraçta Hz. Peygamber (a.s.m)’e şu üç şey verildi:  Beş vakit namaz verildi, Bakara Suresinin son kısmı (Amenerresul) verildi ve bu ümmetten Allah’a şirk koşmadan ölen kimsenin günahlarının bağışlanacağı hususu (söz verildi).” (bk. Müslim, İman, 279).

Bu müjde hiç bir müminin cehenneme girmeyeceği anlamında değildir. Her günahın affedilebileceğini ve eğer günahkar olsa bile iman ile ölmüşse cehennemde ebedi kalmayacağını bildirmektedir.

Sevabı günahlarından çok olan müminler direk cennete gideceklerdir. Günahı ağır basanlar ise, bu günahlardan temizlenmek için cehennemde bir müddet kaldıktan sonra tekrar cennete gireceklerdir.

Yüce Allah:

"Yâ Muhammedi Bu namazlar, her gün ve gecede, beş namazdır! Amma, her namaz için, on sevab vardır! Bu, yine, elli namaz demektir.[32]

Bende söz bir olur, değişmez![33]

Her kim, bir hayr işlemek ister ve onu yapmazsa, o kimseye (bu iyi niyetinden dolayı) bir sevab yazılır, yaparsa on sevab yazılır.

Her kim de, bir kötülük yapmak ister, onu yapmazsa, ona bir şey yazılmaz. O kötülüğü yaparsa, bir günah yazılır!" buyurdu.[34]

Bakara sûresinin son iki ayetinde de, meâlen şöyle buyurulur:

"O Peygamber de kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de (iman ettiler).

Onlardan her biri:

Allah'a,

Allah'ın meleklerine,

Allah'ın kitablarına,

Allah'ın peygamberlerine inandı. Peygamberlerin hiçbirini, diğerlerinin arasından ayırmayız! (Hepsine inanırız.)

Dinledik! (Emrine) itaat ettik!

Ey Rabbimiz! Mağfiretini dileriz!

Son varış(ımız) ancak Sanadır! dediler.

Allah, hiçbir kimseye, gücünün yettiğinden başkasını yüklemez.

(Herkesin) kazandığı (hayır) kendi yararınadır.

Yaptığı (şer) de kendi zararınadır.

Ey Rabbimiz! Unuttuk yahut yanıldık ise, bizi tutup sorguya çekme!

Ey Rabbimiz! Bizden önceki(ümmet)lere yüklediğin gibi, üstümüze ağır bir yük yükleme!

Ey Rabbimiz! Takat getiremeyeceğimizi, bize yükleme!

Bizden (sâdır olan günahları) sil, bağışla! Bizi affet! Bizi esirge!

Sen bizim Mevlâmızsın!

Artık, kâfirler güruhuna karşı da, bize yardım et!"[35]

Mukhimat; insanı cehenneme sürükleyen büyük ve tehlikeli günahlar, demektir.[36]

Peygamberimiz (asm), bir gün:

"İnsanı helake sürükleyen yedi şeyden sakınınız!" buyurmuştu.

"Yâ Rasûlallah! Nedir bu tehlikeli şeyler?" diye sordular.

Peygamberimiz (asm):

“Allah'a şerik koşmak,

Sihir (büyü) yapmak,

Yüce Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı nefsi, haksız yere öldürmek,

Faiz yemek,

Yetim malı yemek,

Savaş meydanından kaçmak,

Zinadan korunan, böyle bir şey hatırından bile geçmeyen Müslüman kadınlarına zina isnad etmektir!" buyurdu.[37] 

Peygamberimiz’e (asm) Cennetin Gösterilişi