Hayrettin Karaman köşe yazısında bana fasık, facir
demiş. Ben senin “polemik değil diyalog” isimli kitabındaki görüşlerine reddiye
yazdım. Sen bu kitaptaki görüşleri tekzip etmiyorsan ben niye yalancı oluyorum
arkadaş.
Hayrettin Karaman yazıp duruyormuş benim hakkımda.
Evvelce adam yerine koymadığından adımı hiç anmadı. Şimdi adım piyasaya çok
çıktığından adımı anmaya mecbur oldu. Bu çok önemli bir şey. Çünkü biz mektepli
değiliz. İmam hatipli, ilahiyatçı değiliz ya onlar da hocaların hocası olduğu
için bizi adam yerine koymadıklarından cevap bile verme lüzumu görmedi. Ama
şimdi de abone oldu. Sıralı cevap veriyor. Mübarek senelerce adam yerine
koymadın şimdi de fazla adam yerine koydun. Ben o kadar fazla bir adam değilim
yani. Beni adam yerine koyup bu kadar cevap verme yazık. Sen ne kadar ilimler
yayıyorsun millete. Yeni Şafak gazetesi hidayet kaynağı olmuş. Sen şimdi orada
köşeni bana ayırıyorsun millet öbür ilimlerden mahrum oluyor. Benle ne
uğraşıyorsun.
DOĞRULUK BENİ KURTARACAK
Benim geçen sohbeti çözüm yapmış. O sohbetteki
konuşmaları daha bizimkiler yapamadı. Çözüm yapıp, gazeteye koymuş hoca efendi.
“Yalan cübbeye de girse yalandır” demiş. Bu ara bana yalancı ve fasık deyip
duruyor. Hayatta en uzak olduğum şey yalandır. Bana “En önemli vasfını söyle”
dense “Sadakat ve dürüstlük” derim. Aleyhime de olsa doğruluktan hiç
ayrılmadım. Ne mahkemede, ne de başka bir yerde aleyhime de olsa doğru
konuştum. Çünkü biliyorum ki sonunda doğruluk beni kurtaracak. Ama bana yalancı
diyor. Kısaca bu yalancılığı bir anlayalım. Sonra fasık da diyor. Zaten fasık,
facir aynı tabir.
Fasık büyük günahları alenen işleyen demek. Milletin
ortasında alenen içki içen gibi. Kebair günahları alenen, cihâran, cehran
işleyenlere söyleniyor. Fasık ile facir eş değerlidir mana bakımından. Ama
fasığın kâfir manası da var. Onu kastetmediğini düşünüyorum. Bozuk adam
manasında. Bir adam alenen yalan konuşuyorsa zaten fasıktır. Yalancı deyince
fasık demesi de çok yadırganmaz. Çünkü yalancıysa bir adam otomatikman fasık
oluyor.
BEN KENDİMİ HİÇ BEĞENMEM
Siz ne kadar beğenseniz de ben kendimi hiç beğenmem.
Bana da kendimi beğendiremezsiniz. Çünkü beni benden iyi bilemezsiniz. Hadis-i
şerifte “Allah-u Teâlâ bu dini facir adamlarla da teyit eder.” (Buhârî, Cihâd:178,
no:2897, 3/1114) buyruluyor. Yani destekler. Bazen bakarsın bir sürü adamın
hidayetine vesile olmuş. Namaza başlatmış, on binleri, yüz binleri döndürmüş.
Bu adam facir olabilir mi? Hadis-i şerife göre bu onun facir olmadığı anlamına
gelmez.
Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri (Kuddise Sirruhû) bu
hadis-i şerifi okuduktan sonra “Ben kendimi facir görüyorum, zaten hadiste
‘Allah facirle de dini destekler’ buyrulduğu için işte o facir adam benim.”
diyor. Tabi tasavvufun reisi, efendisi. İslam’a çok hizmeti olmuş. Tabi ki bu
onu tevazu olarak söylüyor.
“FACİR DEME”
Efendi Hazretleri’ne bir gün: “Cüenyd-i Bağdadi belli
ki tevazu yapıyor. Ama ben hakikaten facir durumdayım. Ama benden fayda da
oluyor millete. Namaza başlayan, itikadı düzelen binler, on binler oluyor.”
dedim. Mahmud Efendi Hazretleri: “Kendine facir deme. Ben seni facir, fasık
olarak görmüyorum. Bir yanlışını da görmüyorum.” dedi.
ŞAHİTLİĞİNE İTİBAR EDİLMEZ
Sen şimdi bana facir, fasık diyorsun ama burada da
Mahmud Efendi Hazretleri gibi bir zat var. Onun dediği mi muteber, senin
dediğin mi muteber?! Allah indinde senin şahitliğin mi geçerli, onun şahitliği
mi geçerli? Sen beni ne kadar tanıyorsun, o beni ne kadar tanıyor. Benim
babamın nikâhını bile o kıymış. O zaman burada sen şahitliğine itibar edilecek
bir konumda değilsin kusura bakma. Hiç tanışmıyoruz çünkü. Ama sen şimdi bana
yalancı diyorsun.
Niye yalancı diyor? Diyor ki “Alıntı yaptığın kitap
benim kalemimden çıkmış değildir.” Polemik değil diyalog kitabından bahsediyor.
“Senin ve başkalarının iftiralarına cevap verdiğim bir kitap yazdım (yazacağım
değil, yazdım)” diyor. Bundan evvelki yazısında yakında çıkacak diye okudum
ben. Şimdi de yazdım diyor. “Üç yıl önce yayınladım, yakında ikinci baskısı da
çıkacak.” diyor. Üç yıl önce yayınladın ama yine ben sana reddiye yazdıktan
sonra. Ben ne isterdim. O kitapta sana ait olmayan laflar yazıldıysa ben
reddiye yapmadan senin o kitaba tekzip yapman lazımdı. Üç yıl önce diyorsun. Üç
yıl beni kurtarmadı. Ben hapse girip çıktığım zaman zaten üç yılı geçti. Ben
sana bu reddiyeyi hapse girmeden evvel yazdım.
O zaman senin yayınladığın benim reddiyemden sonra. Ne
zaman ki millet “Ya hu bu ne biçim laflar söylemiş.” diye senin hakkında
acabalara düştü, sen de kalktın bu kitabı yazdın. Halbuki hemen “Polemik değil
diyalog kitabında benim demediğim laflar yayınlandı.” şeklinde tekzip
yayınlaman lazımdı.
ÂLİM İSE TÖVBE YETMEZ
Çünkü Allah-u Teâlâ âlimlerin tövbesini beyan
sadedindeki ayet-i kerimede “Görüşünden tövbe edenler âlim ise tövbe etmek
yetmez. Bozduğu itikatları düzeltecekler.” (Bakara Sûresi:160) diyor. Ama “Ben
zaten bozmadım” diyorsan “O zaman hakkı beyan edecekler.” (Bakara Sûresi:160)
buyruluyor. Yani senin hemen “Buradaki sözler benim görüşlerim değil. Yanlış
aktarımlar olmuş. İleri, geri anlaşılmalar olmuş.” demen lazım. Kendi “Yanlış
anlaşılmalara müsait.” diyor. Sen bunu reddetmeyince, bu kitap da piyasada
dolaşınca, ben de bunu okuyunca sana telefon edip de “Bu görüşler sana ait mi,
değil mi?” diye soracak halim yok. Kitap piyasada alenen basıldı,
satıldı.
Sen her gün gazetede köşesi olan bir adamsın. Böyle
bir adam dünyadan haberi olan bir adamdır. Sen dağda, bayırda, köydeki bir hoca
değilsin ki. Her şeye vakıfsın. Hemen buna cevap verecek hakkın var. Senin köşe
yazın senelerdir devam ediyor. O köşede “Bu kitapta ileri-geri laflar var.”
deseydin biz şimdi bunları konuşmak zorunda kalmazdık. Ama sen din için mi
buradan döndün? Yoksa başka nedenle mi döndün? O da ayrı bir şey.
Çünkü Abant Toplantıları’nda başköşedeydin.
KÖPRÜLER YIKILDI
Ve Abant Toplantıları’ndaki diyalogcular “Fetvayı
Karaman Hoca’dan alın. Ne fetva sorarsanız en iyi hoca o.” diyorlardı. Şimdi ne
oldu? Köprüler yıkıldı altından çok sular aktı. Şimdi bu adamlar “Aman Karaman
Hoca’ya fetva sormayın. O fakih-i facir.” diyorlar. Aynı bu tabirle haberlerde
çıktı. Şimdi aynı adamlar sana facir demeye başladı. Onlara sana niye facir
diyor ben onu bilmiyorum. Bu lafın sana dendiğini ben haberlerden anlıyorum.
Karıştırırsam daha çok şeyler çıkacak. Onun için karıştırmıyorum.
Şimdi burada bir insan diyaloğun yanlışını anlayınca
hemen tövbe edip, ifsahı ıslah edip ve bir köşe yazında hemen bunu beyan
etmeliydin. Biz de rahat rahat hareket ederdik.
YAZ BAKALIM
Bana hitaben şöyle yazmış: “Benim bu konudaki
düşüncemi ve inancımı bilmek istiyorsanız bu kitabımı okuyun. Peki, bu
ifademden ‘Ben şimdiye kadar yazdıklarımdan rücu ediyorum, bunlar yanlış,
bundan sonra bir kitap yazacağım, eskilere değil, buna itibar edin’ şeklinde
bir mana çıkarmak mümkün müdür? Elbette değildir. ‘Yahudiler cennete girer
diyor’ dedi yalanladım. ‘Ashaba saygısı sevgisi yok’ dedi, yalanladım. Benim
ehl-i beyte ve ashaba sevgim ve saygım var, konumuz genel olarak ashab değil,
özel olarak Muaviye’dir ve yakında bir daha yazacağım.”
Sanki Muaviye (Radıyallâhu Anh) mektepten arkadaşı.
Yaz durmadan yaz. Sahabenin aleyhine yaz bakalım. Muaviye sanki sahabeden
değil. Böyle bir şey olur mu?!
“BUNA YAZDIRMAYIN”
Bu mesele de Mahmud Efendi Hazretleri Yeni Şafak’ın
sahibi Ahmet Albayrak’a telefon etti.
“Cübbeli böyle şeyler anlattı bana, ben bunları kabul
ettim.” dedi. O da “Belki Cübbeli yanlış anlamış olabilir. Bu adam iyi hocadır,
böyle şey yapmaz.” dedi. Efendi Hazretleri “Ahmet yanlış anlamaz.
Burada sıkıntılı yazılar çıkıyor. Buna yazdırmayın.”
dedi. Bizzat benim yanımda telefon etti. Muhammet Keskin hoca da şahit. Ama
itibar etmediler Efendi Hazretleri’ne. Devam ediyorlar yazdırmaya.
Bana en önemli vasfını söyle dense sadakat ve
dürüstlük derim.
Aleyhime de olsa doğruluktan hiç ayrılmadım.
Ne mahkeme de ne de başka bir yerde aleyhime de olsa doğru
konuştum.
Abant Toplantıları’ndaki diyalogcular “Fetvayı
Karaman Hoca’dan alın. Ne fetva sorarsanız en iyi hoca o.” diyorlardı. Şimdi ne
oldu?
AHİRETTE DE ATIŞ SERBEST!
Şimdi “Bir daha yazacağım Muaviye’nin aleyhine” diyor
bakın. Yaz bana ne. Atış serbest. Ahirette de atış serbest. Herkes bir yere
atılacak. Beni alakadar eden bir şey yok burada. Ben hakkı beyan ederim. Biz
sağ iken sahabeye hakaret ettirmeyeceğiz. Bitti!
“Ne severim, ne söverim.” diyor. O senin çocuğun
muydu? Senin oyuncağın mıydı? “Ne severim, ne söverim” dediğin adamlar hakkında
ayet ve hadis olan adamlar. Hakkında ayet ve hadis olan adamlara senin elastik
sözler kullanman doğru mu?! “Peygamber sövmeyin dedi. Onun için sövmem.”
diyorsun. Peygamberin sövmeyin demesinden ne anlaşılıyor? Sahabeden olduğunu
kabul ediyorsun. Demek ki dinden çıktığını düşünmüyorsun. Sahabeliğinin
bozulması için ne lazımdı? Mürted olsa dinden çıkan sahabe olmaz. Madem ki
“Sövmeyin dedi.” diyorsun, buradan anlaşılıyor ki sahabe olduğunu kabul
ediyorsun. Çünkü mürted olsaydı söv istediğin kadar ben de bir şey demezdim.
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Sahabemi seven beni sevdiği için
onları sevmiştir.” buyuruyor. (Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:20578, 34/185;
İbnü Hibbân, es-Sahîh, no:7256, 16/244)
MÜSLÜMAN MÜSLÜMANI NASIL SEVMEZ?
Diyorsun ki “Peygamber sevgisiyle, ehli-i beyt
sevgisiyle, Muaviye sevgisi bir kalpte birleşmez.” Yahu nasıl birleşmez.
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) onu sevmiyor muydu?! Sahabesi değil
miydi?! Kâtibi, yazıcısı değil miydi?! Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve
Sellem) onu münafık olduğunu bile bile idare mi etti, kâtip mi yaptı yani?
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in onu sevdiği açık. Rasûlüllâh (Sallâllâhu
Aleyhi ve Sellem) hangi ümmetine kin tutmuştur?! Hangi ümmetini sevmemiştir?!
Hangi sahabesine buğz etmiştir?! Haşa! Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve
Sellem)in yanına yaklaşmayan huylar, kin tutmaması ve buğz etmemesidir. Bir
Müslümana buğz eder mi?! Bize “Buğz etmeyin.” diye hadisler buyuruyor. Ee buğz
etmiyorsa seviyordur. Nasıl sevmez Müslüman, Müslümanı? “Birbirinizi sevin,
kardeş olun.” buyuruyor. Hal böyle olunca Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve
Sellem) hem ehli beytini, hem de diğer sahabesini seviyordu.
BEN DE 40 YILDIR KONUŞUYORUM
Hayrettin Karaman “Ben 50 yıldır yazıyorum.” diyor.
Ben de 40 yıldır konuşuyorum hoca efendi. “Kitaplarım ve yazılarım senin boyunu
aşmıştır.” diyor bana. Ama tehlikeli bir boyutu aşmış işte o. Tehlike daha
büyüdü hangisini düzelteceğiz şimdi? “Kitaplarımdan ve yazılarımdan rücu etmiş
değilim.” diyor. Yani görüşlerim aynıdır diyor. “Bir veya birkaç meselede hata
ettiğim sabit olursa” ne kadar münezzeh ki bir veya birkaç. Elli senede bir
veya birkaç. Bu durumda İmam-ı Azam senden fazla hata etmiştir hoca efendi.
İkiyi, üçü geçirtmiyorsun maşallah. Ne kadar masum imişsin. Bu ne kadar acayip
bir şey ya. Bir veya birkaç nasıl dersin? Hayatın boyunca fetva veriyorsun.
Yanlış verebilirsin. “Hata ettiğim sabit olursa ondan elbette rücu ederim.”
Ettim de demiyor. Olursa diyor. Yani siz benim kitaplarımı karıştırın diye bize
büyük bir vazife vermiş oldu. Karıştıracağız artık. Kitaplara tek tek bakacağız
ne yapmış? Ondan sonra “İctihadda hatanın da sevabı vardır.” diyor. Vay hoca
efendi sen müçtehit olup hata yapınca sevap var, Muaviye (Radıyallâhu Anh)ın
hatada sevabı yok. Ve senin sevgini hak etmiyor değil mi? Sen müçtehitsin ve
hatada sevabın var. Sahabe hata etse sevap yok. Görüyorsunuz iddiayı kabak gibi
ortada şu an. Arkadaş daha ne yapayım. Balkabağı mı bulayım artık
napayım?
BİZ BUNDAN ANCAK MEMNUN OLURUZ
“Diyalog ve Necat Tartışmaları” isimli kitabımı, madem
bu konuda konuşuyor ve yazıyorsun, yalan ve iftira ile kul hakkına girmemek
için okumaya mecbursun.” diyor. Ben de hakikaten okuyacağım. Çünkü bu kitap
bende yok. Adını da bilmiyordum. “Diyalog ve Necat Tartışmaları” adını da
tartışmaları niye koydu biliyor musunuz? Öbür görüşleri de koyduğu zaman
“Kardeşim zaten adı tartışma bunun. O da var, bu da var.” diyecek. Peki, sen
hangi görüştesin hoca efendi? Ben bunu merak ediyorum. İstediğin platformda da
karşına çıkmaya hazırım. Hiçbir şeyden de çekinmiyorum. Ancak sen eğer “Yahudi
ve Hristiyan cennete gitmeyecek, Müslüman olmak şarttır.” diyorsan biz bundan
ancak memnun oluruz.
Cübbeli Ahmet Hoca – Gazete Vahdet 24 Ocak 2015
Cumartesi 04:00
http://m.gazetevahdet.com/ben-niye-yalanci-oluyorum-636yy.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.