Biz Allah’ın gönderdiği her şeye iman ettik. Şeriat
İslam demektir. Kur’an ve din ile eşittir. Dolayısıyla bunların birbirinden
farkı yoktur. Sen bunu kafa kesmek, el kesmek diye korkutucu mahiyete
bürüyerek, insanları nefret ettirip, soğutarak, sonra da kahrolsun diye
bağırarak bir yere varamazsın.
Şeriat, İslam, Kur’an, din eşittir. Hepsi birdir.
Şimdi millet İslam’ı namaz-abdest, şeriatı ise kafa kesmek, el kesmek
zannediyor. Değil! İslam neyse şeriat odur, şeriat neyse İslam odur. Bunların
birbirinden farkı yoktur. Bu yanlış anlayışa son vermek lazım. Hırsızın
kolunun kesileceği Kur’an’da Maide Suresi’nde sabittir. Bunu ben söylemiyorum.
Bana inanmıyorsanız Diyanet’in mealini açın bakın. Orada da yazıyor. Bugün
bunun tatbik edilmemesi ayrı meseledir. Senin ona inanman ayrı meseledir.
Allah’ın hükmü bu. Sen buna inanıyor musun, inanmıyor musun? İnandım.
Bitmiştir!
KARAR MAHKEMENİN
Tatbik etmek bizim elimizde değil. Zaten şahıslar bunu
tatbik edemez. Olay mahkemeye intikal etmeli ve mahkeme bu kararı vermelidir.
Şimdiki mahkemelerde böyle bir hüküm olmadığı için böyle bir karar veremiyorsa
o bizi alakadar etmez. Kur’an’da bu var, biz buna inandık. Biz bunu
anlatıyoruz. Yoksa gidipte hırsızın kolunu tut kes demedik ki sana. Senin
yapacağın iş değil o. Zina yapana 100 sopa Kur’an’da var. “Sakın da acımayın”
diyor. Bu ayeti kerime var. Biz şimdi bu ayeti inkar edebilir miyiz? Bu gibi şeylere
şeriat deniliyor. Tamam ama aynı zamanda Kur’an bu. Kur’an’ın, İslam’ın içinde,
dinin, kitabın ortasında. Şimdi bir hırsızın kolu kesilse memlekette hırsız
kalır mı?!
650 SENEDE 30 VAKA
Osmanlı’da 650 sene boyunca sadece 30 civarı kol kesme
vakası olmuş. Millet de kapısı, penceresi açık yatıyormuş. Şimdi her mahallede
30-40 tane hırsızlık oluyordur. Önlenemiyor ne yapacağız?! Anca hapishane
yapmaya devam et. Adliye sarayı, hapishane, adliye sarayı, hapishane… Başka
çare yok. Çünkü Allah-u Teala böyle buyurmuş. Zina da böyle buyurmuş. Ancak
fertler bunu uygulayamaz. Bu mahkeme işidir. Şuandaki mahkemelerdeki maddelerde
bu yok. Sen Allah’a tövbe, istiğfar et. Gidipte mahkemeye “Ben zina ettim. Bana
100 sopa vur” demene lüzum yok ki.
İNKÂR EDEMEYİZ
Siyasi cezalar, caydırıcı cezalar, engelleyici cezalar
bakımından bu konu konuşuluyor. Şu anda bu yürürlükte değil. Yürürlükte
olmaması bizim onu inkâr etmemizi gerektirmez. Biz “Allah’ın kitabındaki
ayetler bunlardır. Kur’an’a, şeriata inandık” diyeceğiz.
Ha amel edebiliyor muyuz? Kısmen ediyorsun,
etmiyorsun. Niye etmiyorsun? Mecburuz elimizde değil. Bazı şeylere
zorlanıyoruz. O zaman mesul değiliz. Zorlayanlar mesul.
İNSANLARA İLİM VERELİM
Ama elinde şeriatın hükümleriyle yaşama imkânı da var.
Şeriat dediğimiz zaman affedersiniz tuvalete sol ayakla girilmesi de şeriattır.
Tuvaletten sağ ayakla çıkılması da şeriattır. Hanımınla hayız halinde
birleşmemek de şeriattır. Nifaslı kadınla cinsi münasebet yapmamak da
şeriattır. Tuttuğun oruç, kıldığın teravih de şeriattır. Bu bir bütündür. Sen
bunu kafa kesmek, el kesmek diye korkutucu mahiyete bürüyerek, insanları nefret
ettirip, soğutarak, sonra da kahrolsun diye bağırarak bir yere varamazsın. Onun
için insanlara ilim verelim. Doğruyu bildirelim. Casiye Suresi’nin 18. ayetinde
şeriat kelimesi geçmektedir. Şeriat İslam demektir. Kur’an ve din ile eşittir.
Dolayısıyla bunların birbirinden farkı yoktur. Biz Allah’ın gönderdiği her şeye
iman ettik.
Şeriat dediğimiz zaman affedersiniz tuvalete sol
ayakla girilmesi de şeriattır. Tuvaletten sağ ayakla çıkılması da
şeriattır. Hanımınla hayız halinde birleşmemek de şeriattır.
BiR FiL YETMEZ
Timur çadırını kurmuş, kavuruyor bütün Anadolu’yu.
Köylere de bakmaları için birer fil vermiş. Nasreddin Hoca’nın köylüleri de o
file bakmaktan aciz kalmış. Hortum gibi çekiyormuş. Her şeyi yiyip bitiriyor.
Köylüler Nasreddin Hoca’ya gitmişler “Bu Timur senin adamındır. Sen bir şey
söyle de bu fili alsın bizden. Biz bakamıyoruz” demişler. Nasreddin Hoca’da
“İçinizden bir heyet seçin. Gelin birlikte gidelim. Bir şekilde mevzuyu açarız”
demiş. Köylüler tamam demiş. Nasreddin Hoca önden köylüler arkadan düşmüşler
yola. Yolda ilerledikçe Timur’dan korkularına köylüler yavaş yavaş dökülmeye
başlamış. Dökülen dökülene… Nasreddin Hoca tam çadıra girecekken arkasına dönüp
bir bakmış kimse yok. Neyse çadıra girmiş. Timur “Buyur hocam” demiş. Yedirmiş,
içirmiş “Bir emrin mi var hocam” diye sormuş.
Nasreddin Hoca’da “Bir fil daha istiyor bizim
köylüler” diye cevap vermiş.
KENDiNi ÜSTÜN GÖRME
Komşuna, arkadaşına bakıyorsun “Bu 5 vakit
kılmıyor, Cuma’dan Cuma’ya gidiyor.Ben 5 vakit kılıyorum, o zaman
evliyayım” diyorsun.
Sahabelerin, evliyaların imtihanlarına, cihatlarına,
gayretlerine bakıyorsun kendinin ne mal olduğunu anlıyorsun. “Ben neyim yahu?
Şu zatlara bak, biz hiçbir şey yapamıyoruz” diyorsun. Kendini daha altta
görüyorsun, hakir görüyorsun. Sen ne yapıyorsun? Menkıbe kitaplarına,
evliyaullahı anlatan kitaplara bakmıyorsun, komşuya, arkadaşa bakıyorsun. “Bu 5
vakit kılmıyor, Cuma’dan Cuma’ya gidiyor. Ben 5 vakit kılıyorum, o zaman
evliyayım” diyorsun.
AYAĞIN YERE BASSIN
Öbürüne bakıyorsun sünnetleri kılmıyor. “Ben
sünnetleri de kılıyorum, Kutbul Aktab olacağız az daha” diyorsun. Pazartesi,
Perşembe oruçlarını da tutarsan Ğavs sensin o zaman dünyada! Mübarek çıktıkça
çıktın. Hele bir ayağın yere bassın. Bu kadar evliya, ulema var. Bu alemde
Allah’ın ne velileri, ne dostları var.
Sen onların yanında nesin yani?! Sen niye alta
bakıyorsun, yukarıya baksana. Kendini hakir görsene. Onun için Allah-u Teala
bizi bize tanıtsın. Bizi bize bildirsin.
Kaynak: http://www.gazetevahdet.com/seriat-kafa-kesmek-degildir-1027yy.htm
Kaynak: http://www.gazetevahdet.com/seriat-kafa-kesmek-degildir-1027yy.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.