Nişan hiçbir zaman nikâhtan bir parça değildir. Bu yüzden nişanlıların iki
yabancı gibi mahremiyet kaidelerine titizlikle riâyet etmeleri, halvet
olmamaları, kapalı yerde yalnız kalmamaları, telefon ve internet görüşmelerine
yönelmemeleri, zarûrî birkaç görüşme yaptıklarında da lâubâlî davranmamaları ve
birbirinin ellerini asla tutmamaları gerekir.
MAHREMiYET SAGLAMAZ
Burada şunu belirtmek gerekir ki, nişan hiçbir zaman nikâhtan bir parça
olmadığı için nişanlıların dînen birbirlerine yabancılığı sürmektedir.
Bu yüzden nişanlıların evde olsun, arabada olsun, umûmî gezi yerlerinde
olsun iki yabancı gibi mahremiyet kaidelerine titizlikle riâyet etmeleri,
halvet olmamaları, kapalı yerde yalnız kalmamaları, telefon ve internet
görüşmelerine yönelmemeleri, zarûrî birkaç görüşme yaptıklarında da lâubâlî
davranmamaları ve birbirinin ellerini asla tutmamaları gerekir.
RASÛLÜLLÂH YALNIZ KALINMASINI YASAKLADI
Zira nişanlılık başkasının nişan yapmasına mânî olmak dışında iki taraf
arasında hiçbir mahremiyet sağlamaz, dolayısıyla nişanlı çiftler arasında
nâmahremlik devam etmektedir ki Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) birbirine
nâmahrem olan iki kişinin bir yerde yalnız kalmasını şiddetle
yasaklamıştır.
Nitekim İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ)dan rivâyet edilen bir hadîs-i
şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Bir
adam, beraberinde mahremi olmayan kadınla asla tenhâda kalmasın.” (Buhârî,
et-Terğîb fi’n-nikâh:110, no:4935, 5/2005)
Bilindiği üzere büluğa ermiş bir erkeğin mahremi olmayan yabancı kadınların
avret yerlerine bakması câiz değildir. Kadının avret yeri ise el ve yüz
dışındaki bütün bedenidir.
Bu bakışın şehvetli veya şehvetsiz olması yâhut fitneye sebep olacak
şekilde olup-olmaması netîceyi değiştirmez. Nitekim Allâh-u Te‛âlâ: “
Habîbim! İmanlı erkeklere de ki; haramlara karşı gözlerini
yumsunlar da sadece helâllere baksınlar ve tenâsül uzuvlarını zina
ve livâta gibi haramlardan korusunlar!
İşte sana! Günahlara düşüp
kirlenmelerindense bu kendileri için daha temiz bir hareketdir.
Muhakkak Allâh onların kime bakmakta ve ne yapmakta olduklarının
görünen-görünmeyen yönlerini hakkıyla bilen bir Habîr’dir. İmanlı
kadınlara da de ki; gözlerini erkeklerin ve kadınların avret
yerlerine bakmaktan yumsunlar ve tenâsül uzuvlarını zinadan ve şehvetle
birbirine sürtünmeden korusunlar. Örf ve âdete göre, zorunlu olarak
kendilerinden görünen yüzler, ayaklar ve eller dışında ziynet
mahalleri olan vücutlarının diğer yerlerini meydana çıkarmasınlar” (Nûr
Sûresi:30-31’den) âyet-i kerîmelerinde inanan erkek ve kadınlara gözlerini
haramlardan sakınmalarını emretmiştir.
ZARURET MÜBAH KILAR
Büreyde (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir
hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Hazreti Ali
(Radıyallâhu Anh)a: “Bir bakışa diğerine tâbi kılma. Zira (kasıtsız olan) ilk
bakış sana âittir (mübahtır), sonraki ise senin lehine değildir” buyurmuştur.
(Ebû Dâvûd, Nikâh:44, no:2151, 2/212; Tirmizî, Edeb:28, no:2777, 5/101)
Ebû Ümâme (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte de
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Hangi bir Müslüman ilk bakışta bir
kadının güzelliklerini görür de sonra Allâh korkusuyla gözünü yumursa mutlaka
Allâh-u Te‛âlâ ona tadını hissedeceği bir ibadet (şuuru) verir” buyurmuştur.
(Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:22332, 5/264) Ancak şerîat zarûretten dolayı
evlenecekler için bu bakma yasağını kaldırarak:
“Zarûretler sakıncalı olan şeyleri mübah kılar” kāidesini devreye
sokmuştur ki, bu zarûretler de şâhitlik, hastalık, boğulma veya yangın gibi
felâketlerle karşılaşmak ve evlenme niyetiyle bakmak gibi durumlardır.
NİŞANLIYLA GÖRÜŞME
Hikmet sahibi olan Şâri‛ Teâlâ son derece huzur ve rıza
üzere tamamlanmasını nazar-ı îtibâra alarak nişan yapacak kişinin
nişanlısına bakması husûsunda izin vermiştir.
Nitekim Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh) şöyle anlatmıştır: “Bir kere
ben Nebî (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in yanında bulunuyorken bir adam gelerek
ensardan bir kadınla evlenmek istediğini söyleyince Rasûlüllâh (Sallâllâhu
Aleyhi ve Sellem) ona:
‘Onu gördün mü?’ diye sordu. Adam: ‘Hayır’ deyince Rasûlüllâh
(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): ‘Git ona bak! Zira ensârın gözlerinde (küçüklük
ya da mavilik gibi beğenmeyeceğin) bir şey olabilir’ buyurdu.” (Müslim,
Nikâh:12, no:3550, 4/142)
Muğîre ibni Şu‛be (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edildiğine
göre kendisi bir kadınla evlenmek istediğinde Nebî (Sallâllâhu Aleyhi ve
Sellem):
“Ona bak, zira gerçekten bu aranızda ülfet oluşması için daha
uygundur” buyurdu. (Tirmizî, Nikâh:5, no:1087, 3/397) Bu hususta birkaç
mesele vardır: a) Bir erkeğin nişanlısından görmesi mübah olan uzuvları sadece
yüz ve ellerdir.
Nitekim Muhammed ibni Mesleme el-Ensârî (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen
bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Allâh-u Te‛âlâ sizden birinin kalbine bir kadınla nişanlanma isteğini
attığı zaman o kadının yüzüne ve ellerine baksın, zira bu aralarının ısınması
için daha uygundur.” (Abdülkādir el-Geylâni, el-Ğunye, 1/99; Taberânî,
el-Mu‛cemu’l-kebîr, no:505, 19/226)
EVLENME NİYETİ
Ulemânın beyân-ı vechile; yüz güzelliğin göstergesidir, eller ise vücûdun
zarif ya da kaba olduğunun anlaşılmasına yarar. Burada biri: “Yüz ve eller
zaten avret değildir, dolayısıyla oralara başka kişiler de bakabilir. O halde
nişanlayan kişiyle diğerlerinin bir farkı kalmamıştır” diyecek olursa, buna
şöyle cevap verilir: “Burada bir fark vardır, o da nişan için bakan kişinin o
uzuvlara güzelliği anlamak için araştırmacı bir gözle bakmasının câiz oluşudur.
Evlenme niyetiyle olmaksızın bir kadının yüzüne ve ellerine bu şekilde bakan
ise günahkâr olur.”
Lâkin evlenme niyetiyle bakanın da lezzet alma kastıyla bakması câiz
olmaz, aksi takdirde o da günahkâr olur.
VEKİL KILMAK CAİZDİR
b) Bir erkeğin kendisine vekâleten başka bir adamı veya kadını nişanlısının
yüzüne ve ellerine bakmak üzere vekil kılması câizdir. Bu durumda aracı olan,
nişanlanacak kızın evsâfını nişanlayacak erkeğe anlatır. Lâkin vekil olan kişi
kadın ise nişanlanacak kızın yüzünden ve ellerinden daha fazla uzuvlara
bakabilir.
Nitekim Enes (Radıyallâhu Anh)dan rivâyete göre Rasûlüllâh
(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Ümmü Süleym (Radıyallâhu Anhâ)yı bir kıza
bakması için gönderirken:
KIZLARINIZI ZORLAMAYIN
“Onun (ağız kokusu olup-olmadığını anlamak için) dişlerini
kokla ve ayak topuğundaki damara bak (çünkü onun görünmesi cismin
zerâfetine, görünmemesi ise çok etli ve kaba olduğuna delâlet eder)” buyurmuştur.
(Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:13448, 3/231)
c) Erkeğin nişanlayacağı kıza bakması câiz olduğu gibi, kadının da
nişanlanacağı erkeğe bakması caizdir. Zira kadının da erkeğin talepleri gibi
istekleri vardır.
Bundan dolayı Ömer (Radıyallâhu Anh): “Genç kızlarınızı çirkin
erkeklerle evlenmeleri için zorlamayın. Çünkü onlar da (bu konuda) sizin
sevdiklerinizi severler.” (İbni Ebî Şeybe, el-Musannef, no:17962,
4/411)
ZARURİ KONUŞULABİLİR
d) Nişanlanacak kızın bilgisi olmaksızın kendisine bakılması mekruhtur.
Bazı âlimler Ebû Dâvud (Rahimehullâh)ın tahric ettiği Câbir hadisinden
dolayı evlenme husûsunda niyeti düzgün olan kişinin, evlenceği kadının gâfil
bir ânını yakalayarak onun bilgisi olmaksızın kendisine bakmasını câiz
görmüşlerse de cumhur ulemâ kötü niyetli kimseler nişanlanmayı bahane ederek
insanların mahremlerine bakma kapısı açmasınlar diye kadının ya da velîsinin
bilgisi olmaksızın nişanlanacak kadına bakılmayı mekruh görmüşlerdir ki sahih
olan görüş de budur.
e) Bir erkek evlenmek istediği kıza, kız da erkeğe İslâmî ölçüler içinde
bakabilir. Ancak yanlarında üçüncü bir kişi bulunması veya herkese açık bir
yerde olmaları şarttır. Kapalı bir yerde halvet olmaları ise haramdır. Bu
İslâmî sınırlar muhafaza edildiği takdirde evlilik düşünen bu kişilerin lâubâli
konuşmalar yapmaksızın ciddi şekilde karşılıklı konuşmaları da zarûrî konularla
sınırlı kalmak şartı ile câiz görülmüştür.
Ömer (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte de Rasûlüllâh
(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Bir adam bir kadınla
asla tenhâda kalmasın, zira bu durumda mutlaka üçüncüleri şeytan olur (ve o
şeytan ikisinin de kalbine karşı tarafın kendisine meylettiğine dâir vesveseler
vererek onları zinaya sevketmeye çalışır).”
(Nesâî, ‛Işru’n-nisâ:97, no:9223, 5/388)
‘KOCANIN YAKINLARI ÖLÜMDÜR’
‛Ukbe ibni ‛Âmir (Radıyallâhu Anh)dan rivayet göre Rasûlüllâh (Sallâllâhu
Aleyhi ve Sellem):
“(Yabancı) kadınların yanına girmekten sakının” buyurmuş, bunun
üzerine ensardan bir adam: “Ey Allâh’ın Rasûlü! (Yanına girilecek kimse)
kocasının (kardeşi veya amcaoğlu gibi) yakınları olursa ne buyurursunuz?” diye
sorunca Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Kocanın yakınları ölümdür
(en büyük felâkettir, en çok onlardan sakınılmalıdır)” buyurmuştur. (Buhârî, Nikâh:110,
no:4934, 5/2005; Müslim, Selam:8, no:5803, 7/7) Nitekim nişanlılık devresindeki
bu tür yasak samîmiyetler yüzünden nice nişanlar bozulmakta ve büyük fesatlar
ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden Yaratanın koyduğu sınırlar çok iyi
korunmalıdır, zîra yarattığı kullarının ne yolla huzurlu olacaklarını en iyi
ancak O bilir.
Ayet-i Kerime
Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah'a aittir. Kıyametin kopuşu yalnız
bir göz kırpması veya daha az bir zamandan başkası değildir. Şüphesiz Allah her
şeye kadirdir. (Nahl/77)
Hadis-i Şerif
İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz; Allah korkusundan
ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren
göz. (Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 12.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.