I.
SÜNNET’İ TERKETME TEHLİKESİ
Dinin elden çıkışı sünnetin terkiyle başlar.
Halat nasıl lif lif kopup parçalanırsa,
din de sünnetin birer birer
terkiyle ortadan kalkar. (Darimi, Mukaddime 16)
İslam tarihinde çeşitli dönemlerde çeşitli sapmalar yaşandı. Farklı mezhepler, İslam’ın özünden uzaklaşarak çeşitli sapkın itikatlara sahip oldular, sapkın uygulamalara giriştiler. Hariciler’den Batiniler’e, Fatımiler’den Mutezile’ye kadar çeşitli fırkalar, çeşitli sapkınlık dereceleriyle, Kuran’ın ve Allah Resulü'nün (s.a.v.)yolundan saptılar.
Dinin elden çıkışı sünnetin terkiyle başlar.
Halat nasıl lif lif kopup parçalanırsa,
din de sünnetin birer birer
terkiyle ortadan kalkar. (Darimi, Mukaddime 16)
İslam tarihinde çeşitli dönemlerde çeşitli sapmalar yaşandı. Farklı mezhepler, İslam’ın özünden uzaklaşarak çeşitli sapkın itikatlara sahip oldular, sapkın uygulamalara giriştiler. Hariciler’den Batiniler’e, Fatımiler’den Mutezile’ye kadar çeşitli fırkalar, çeşitli sapkınlık dereceleriyle, Kuran’ın ve Allah Resulü'nün (s.a.v.)yolundan saptılar.
Son dönemlerde bu sapmalara bir yenisi daha eklenmiş bulunuyor. Bazı insanlar, Resulullah’ın (s.a.v.) sünnetini reddediyorlar. "Kuran’ı okuruz, Resulullah’tan (s.a.v.) gelen bir açıklamaya muhtaç olmadan onu kendi başımıza anlarız"diyorlar. "Yalnızca Kuran"diyerek, Kuran’ın hayata geçirilmesi ve uygulanması anlamına gelen sünnete yüz çeviriyorlar.
Oysa "yalnızca Kuran"sloganı ile ortaya çıkan bu "sünnet’i terketmiş İslam"akımı, bizzat Kuran’ın hükümlerini göz ardı etmektedir. Çünkü sünnet, Kuran’ın bir açıklamasıdır ve daha da önemlisi, Kuran’da bizzat emredilmiştir. Allah (c.c.), ümmeti yalnızca Kitap’a itaatle yükümlü kılmamış, aynı zamanda Resulullah’a (s.a.v.) itaati de farz olarak emretmiştir.
Bu nedenle, İslam ancak sünnetle birlikte gerçek İslam olur. Kuran, ancak sünnetin yardımıyla ümmet tarafından anlaşılıp uygulanabilir. Sünnet ise, Resulullah’ın (s.a.v.)sahih hadislerinin toplanması ve sonra da büyük alimler tarafından yorumlanması oluşan Ehl-i Sünnet itikadıdır.
İşte bu kitapçık, "sünneti terketmiş İslam"tehlikesine karşı, Ehl-i Sünnet itikadının temellerini genç nesl aktarmak ve bu itikadın önemini vurgulamak için yazılmıştır.
Kuran’ın Emrettiği Sünnet
Kitaba başlamadan önce, "sünneti terketmiş İslam"tehlikesine cevap vermek gerekir.
Öncelikle bilinmelidir ki, sünnet, Kuran’dan ayrı değildir. Sünnet; son ilahi kitap Kuran’ın -Kuran’ın ifadeleriyle- son peygamber, alemlere rahmet, büyük ahlak sahibi, müminlere pek düşkün, onların sıkıntıya düşmesi kendisine çok ağır gelen, onların ağır yüklerini üzerlerindeki taassup zincirlerini indiren Allah (c.c.) elçisi Hz. Muhammed (s.a.v.) tarafından ortaya konmuş evrensel yorumudur.
Bu yorum olmadan Kuran’ın anlaşılması ve hayata geçirilmesi mümkün olmaz. Örneğin, Kuran müminlere; diğer müminlere karşı şefkatli olmayı, güzel söz söylemeyi, tevazulu davranmayı emretmiştir. Kafirlere karşı ise, sert ve caydırıcı olmayı farz kılmıştır. Temizliği şart koşmuştur. Ancak bunların nasıl gerçekleştirileceği Kuran’da detaylandırılmaz. Nasıl şefkat gösterileceği ya da "sert ve caydırıcı"davranılacağı, bunların ölçüsü bildirilmemiştir. Peki mümin, bunların nasıl ve ne ölçüde uygulanacağını nereden öğrenecektir. Kuran şu hükmü verir:
"Andolsun, sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın Resûlü’nde güzel bir örnek vardır." (Ahzap Suresi, 21)