Esmaü'l Hüsna - Allah'ýn c.c Ýsimleri

ALLAH
Bu ism-i þerif, Cenâb-ý Hakk'ýn has ismidir. Bu itibarla diðer isimlerin ifade ettiði bütün güzel vasýflarý ve Ýlâhî sýfatlarý içine alýr. Diðer isimler ise, yalnýz kendi mânalarýna delâlet ederler. Bu bakýmdan Allah isminin yerini hiçbir isim tutamaz.
Bu isim, Allah'tan baþkasýna ne hakikaten ve ne de mecazen verilemez. Diðer isimlerin ise, Allah'tan baþkasýna isim olarak verilmesinde bir mahzur yoktur. Ýnsanlara Kadir, Celâl ismini vermek gibi. Yalnýz bu isimlerin baþýna, insanlara izafe edildiklerinde, "kul" mânâsýna gelen "abd" kelimesinin ilâvesi güzeldir. Abdülkadir ismi gibi...

er-RAHMÂN
Ezel'de bütün yaradýlmýþlar hakkýnda hayýr ve rahmet irade buyuran;
Sevdiðini, sevmediðini ayýrdetmiyerek bütün mahlûkatýný sayýsýz nimetlere garkeden...
Hayatlarý için lüzumlu olan bütün rýzýklarý veren...

er-RAHÎM
Pek ziyade merhamet edici;
Verdiði nimetleri iyi kullananlarý daha büyük ve ebedî nimetler vermek suretiyle mükâfatlandýrýcý...
Rahmân ism-i þerîfinden Allah Teâlâ'nýn ezelde bütün mahlûkatý için hayýr ve rahmet irade buyurduðu anlaþýlýr. Rahîm ism-i þerîfi ise, mahlûkatý arasýnda irade sahipleri, hususan mü'minler için rahmet-i Ýlâhiyyenin tecellisini ifade eder.

el-MELÝK
Bütün mahlûkatýn hakikî sâhibi ve mutlak hükümdârý...
Allah'ýn, ne zâtýnda ve ne de sýfatýnda hiçbir varlýða ihtiyacý yoktur. Bilâkis herþey zâtýnda, sýfâtýnda, varlýðýnda ve varlýðýnýn devamýnda O'na muhtaçtýr. Bütün kâinatýn hakikî sâhibi, mutlak hükümdârýdýr.

el-KUDDÛS
Hatâdan, gafletten, aczden ve her türlü eksiklikten çok uzak ve pek temiz...
Allah, hissin idrâk ettiði, hayâlin tasavvur ettiði, vehmin tahayyül ettiði, fikrin tasarladýðý her vasýftan münezzeh ve müberradýr. O hatâdan, gafletten, acizden ve her türlü eksiklikten çok uzak ve pek temiz olandýr. Bu bakýmdan her türlü takdîse lâyýktýr.
Ýnsan su'-i ihtiyârý karýþmadýðý müddetçe kâinatta fýtrî olarak bulunan umumî temizlik hakikatý da, Cenâb-ý Hakk'ýn KUDDÛS isminin tecellîsidir.

es-SELÂM
Her çeþit ârýza ve hâdiselerden sâlim kalan;
Her türlü tehlikelerden kullarýný selâmete çýkaran;
Cennet'teki bahtiyar kullarýna selâm eden...
Bu ism-i þerif, Kuddûs ismi ile yakýn bir mânâ ifade etmekte ise de Selâm ismi, daha ziyade istikbale aittir. Yani, Cenâb-ý Hakk'ýn gerek zâtý, gerek sýfatý ileride en ufak bir tegayyüre, bir deðiþikliðe, bir za'fa uðramaktan münezzehtir. O, ezelde nasýlsa ebedde de öyledir.

el-MÜ'MÝN
Gönüllerde îman ýþýðý yakan, uyandýran;
Kendine sýðýnanlara aman verip onlarý koruyan, rahatlandýran...
Allah Teâlâ, kalblere îman ve hidâyet baðýþlayarak oralardan þübhe ve tereddüdleri kaldýrmýþtýr.
Kendine sýðýnanlara aman verip korumuþ, emniyetle rahatlandýrmýþtýr.

el-MÜHEYMÝN
Gözetici ve koruyucu...
Allah, yarattýðý mahlûkatýnýn amellerini, rýzýklarýný, ecellerini bilip muhafaza eder. Bütün varlýðý görüp gözeten, yetiþtirip varacaðý noktaya ulaþtýran ancak O'dur. Hiçbir zerre, hiçbir lâhza, Onun bu lûtuf ve âtýfetinden boþ deðildir.

el-AZÎZ
Maðlûb edilmesi mümkün olmayan galib.
Bu ism-i þerîf, kuvvet ve galebe mânâsýna gelen ÝZZET kökünden gelir. Allah Teâlâ mutlak sûrette kuvvet ve galebe sâhibidir.
Ýzzet sýfatý, Kur'an'da birçok yerlerde azab âyetleri bahsinde gelmiþtir. Fakat bu ism-i þerîfin yine birçok defa Hakîm ism-i þerîfi ile birleþtiði görülür. Bunun mânasý: Allah Teâlâ'nýn kudreti galibdir, fakat hikmeti ile kötülerin cezasýný te'hir eder, kötülük edip durmakta olan insanlarý cezalandýrmakta acele etmez, demektir.

el-CEBBÂR
Kýrýlanlarý onaran, eksikleri tamamlayan;
Dilediðini zorla yaptýrmaya muktedir olan...
Bu ism-i þerif cebir maddesindendir. Cebir, "kýrýk kemiði sarýp bitiþtirmek, eksiði bütünlemek" mânasýna geldiði gibi, "icbar etmek", yani, "zorla iþ gördürmek" mânasýna da gelir.
Bu mânaya göre Allah Teâlâ Cebbâr'dýr. Yani, kýrýlanlarý onarýr, eksikleri tamamlar, her türlü periþanlýklarý düzeltir, yoluna kor.
Cebbâr'ýn ikinci mânasýna göre de; Allah Teâlâ kâinatýn her noktasýnda ve her þey üzerinde dilediðini yaptýrmaða muktedirdir. Hüküm ve iradesine karþý gelinmek ihtimali yoktur.

el-MÜTEKEBBÝR
Her þeyde ve her hâdisede büyüklüðünü gösteren...
Büyüklük ve ululuk, ancak Allah'a mahsustur, varlýðý ile yokluðu Allah'ýn bir tek emrine ve iradesine baðlý bulunan kâinattan hiçbir mevcut, bu sýfatý takýnamaz.

el-HÂLIK
Herþey'in varlýðýný ve varlýðý boyunca görüp geçireceði halleri hâdiseleri tayin ve tesbit eden ve ona göre yaratan, yoktan vâr eden...
Bu ism-i þerîfin mânasýnda iki husus vardýr:
1. Bir þey'in nasýl olacaðýný tayin ve takdir etmek,
2. O takdire uygun olarak o þey'i îcad etmek.

el-BÂRÝ'
Eþyayý ve her þey'in âzâ ve cihazlarýný birbirine uygun bir halde yaratan...
Her þey'in vücudu mütenasib, yani, âzasý, hayat cihazlarý ve aslî unsurlarý keyfiyet ve kemmiyet bakýmýndan birbirine münasib olarak yaratýldýðý gibi, hizmeti ve faydasý da umumî âhenge uygun yaratýlmýþtýr.

el-MUSAVVÝR
Tasvîr eden, herþey'e bir þekil ve hususiyet veren...
Allah Teâlâ herþey'e bir sûret, bir özellik vermiþtir. Herþey'in kendisine göre þekli, dýþtan görünüþü vardýr ki, baþkalarýna benzemez.
Meselâ: Ýnsanlar arasýnda tamamiyle birbirinin ayný iki insan yoktur.
Bundan daha garibi, parmak uçlarýndaki çizgilerdir. Bu çizgiler, insanlarýn sayýsý kadar deðiþik gidiyor ve hiçbiri ötekine uymuyor. Þu halde insanýn hiç taklit olunamayacak imzasý, bastýðý parmak izidir.
Ýþte bunlar, Allah Teâlâ'nýn MUSAVVÝR isminin tecellîleridir.

el-ÐAFFÂR
Maðfireti pek bol olan...
Gafr, örtmek ve sýyânet etmek (korumak) mânâsýnadýr. Allah mü'minlerin günahlarýný örter. Dilediði kullarýný da günahlardan sýyânet eder, korur. Bu, onlar için en büyük nimetlerden biridir.

el-KAHHÂR
Herþey'e, her istediðini yapacak surette galib ve hâkim...
Kahr, bir þey'e, onu hor ve hakîr kýlacak veya mahv ve helâk edebilecek sûrette galib olmaktýr. Allah Teâlâ Kahhâr'dýr, her vechile üstün ve daima galibdir. Kuvvet ve kudretiyle her þey'i içinden ve dýþýndan kuþatmýþtýr. Hiçbir þey O'nun bu ihâtasýndan dýþarý çýkamaz. Ona karþý herþey'in boynu büküktür. Kahrýna yerler, gökler dayanamaz. Kahr ile nice azýp sapmýþ ümmetleri ve milletleri mahv ve periþan etmiþtir.

el-VEHHÂB
Çeþit çeþit nimetleri devamlý baðýþlayýp duran...
Bu isim, Vehhâb kelimesi hibe kökünden gelmektedir. Hibe, "herhangi bir karþýlýk ve menfaat gözetmeden birine bir malý baðýþlamak" mânasýnadýr. Vehhâb ise, "Her zaman, her yerde ve her þey'i çok çok ve bol bol veren ve karþýlýk beklemeyen" demektir.

er-REZZÂK
Yaratýlmýþlara, faydalanacaklarý þeyleri ihsân eden...
Rýzýk, Allah Teâlâ'nýn bilhassa yaþayan mahlûkatýna faydalanmalarýný nasib ettiði her þeydir. Rýzýk yalnýz yenilip içilecek þeylerden ibaret deðildir. Kendisinden faydalanýlan herþey'e rýzýk denir.
Maddî rýzýk, her türlü yiyecek ve içecek, giyilecek ve kullanýlacak eþya, para, mücevher, çoluk-çocuk, vücudun çalýþma kudreti, bilgi, mal-mülk, servet v.s. gibi þeylerdir.
Mânevî rýzýk ise, ruhun ve kalbin gýdasý olan þeylerdir. Baþta îman olmak üzere insanýn mânevî hayatýna ait bütün duygular ve o duygularýn ihtiyacý olan þeyler, hep mânevî rýzýktýr.

el-FETTÂH
Her türlü müþkilleri açan ve kolaylaþtýran...
Fettâh kelimesi, feth'den gelmektedir. Feth ise, "kapalý olan þey'i açmak" mânasýnadýr.
Kapalý bir þey'i açmak:
a. Maddî olur; bir kapýyý, bir kilidi açmak gibi.
b. Mânevî olur; kalbden tasalarý, kederleri atýp gönlü açmak gibi.
Bitkilerin çiçek açmasý, tohum ve çekirdeklerin sünbül vermesi, rýzýk ve rahmet kapýlarýnýn açýlmasý hep Fettâh ism-i þerifinin tecellîsindendir.

el-ALÎM
Her þey'i çok iyi bilen...
Allah, her þey'i tam mânasýyla bilir. Her þey'in, içini, dýþýný, inceliðini, açýklýðýný, önünü, sonunu, baþlangýcýný, bitimini çok iyi bilendir O. Olmuþlarý bildiði gibi, olacaklarý da ayný þekilde bilir. Onun için, olmuþ - olacak, gizli - açýk söz konusu deðildir. Bunlar, insanlar hakkýnda geçerli olan mefhumlardýr. Ýnsanlarýn bilmesi nisbî ve ârýzîdir. Allah'ýn bilmesi ise, - bütün isim ve sýfatlarýnda olduðu gibi - zâtî'dir. Onun için O'nun bilmesinde dereceler bulunmaz.

el-KÂBID
Sýkan, daraltan...

el-BÂSIT
Açan, geniþleten...
Bütün varlýklar Allah Teâlâ'nýn kudret kabzasýndadýr. Ýstediði kulundan, ihsân ettiði servet ve sâmâný, evlâd ve iyâli, yahut hayat zevkini, gönül ferahlýðýný alýverir. O adam zenginken fakir olur, yahut evlâd acýsýna boðulur, yahut iç sýkýntýsýna, ýstýrap ve huzursuzluk içine düþer.
Ýþte bu haller, Kâbýd isminin tecellileridir.
Allah, istediði kuluna da yepyeni bir hayat verir, neþ'e verir, rýzýk bolluðu verir, bu da Bâsýt isminin tecelliyatýdýr.

el-HÂFID
Yukarýdan aþaðýya indiren, alçaltan...
Allah Teâlâ, istediði kulunu yukarýdan aþaðý atýverir. Þan ve þeref sâhibi iken, rezîl ve rüsvây eder ve bu muamelesi çok defa, kendisini tanýmýyan, emirlerini dinlemeyen âsiler, baþkalarýný beðenmiyen mütekebbirler ve hak, hukuk tanýmayan zâlim zorbalar hakkýnda tecellî eder.

er-RÂFÝ'
Yukarý kaldýran, yükselten...
Allah Teâlâ, istediði kulunu indirdiði gibi, istediði kulunu da yükseltir. Þan ve þeref verir. Bâzý gönülleri îman ve irfan ýþýðý ile parlatýr, yüksek hakikatlardan haberdâr eder.
Allah'ýn yükselttiði insanlar, çok defa melek huylu, tatlý dilli, insanlarýn ayýplarýný, kusurlarýný örtüp eksiklerini tamamlayan; onlara malýyla, bedeniyle, bilgisiyle, nasihatiyle yardým eden nâzik, kibar insanlardýr. Onlar bu istikametten ayrýlmadýkça Allah da bu nimeti kendilerinden almaz.

el-MU'IZZ
Ýzzet veren, aðýrlayan...

el-MÜZÝLL
Zillete düþüren, hor ve hakîr eden...
Ýzzet ve zillet, birbirine zýd mânalardýr. Ýzzet kelimesinde "þeref ve haysiyet", Zillet kelimesinde ise "alçaklýk" mânasý vardýr.
Bunlar hep Allah Teâlâ'nýn, mahlûkatý üzerindeki tasarruflarý cümlesindendir.

es-SEMÝ'
Ýyi iþiten...
Allah Teâlâ iþitir. Kalblerimizdeki sözleri ve iþitilmek þânýndan olan her þey'i iþitir. Mesafeler, onun iþitmesine perde olamaz. Birini iþitmesi, ötekilerini iþitmesine mâni olmaz. Her hâdiseyi ayný derece açýk olarak iþitir.

el-BASÎR
Ýyi gören...
Allah Teâlâ herkesin gizli açýk yaptýðýný ve yapacaðýný görüp durmaktadýr. Karanlýklar O'nun görmesine mâni olamaz. Karanlýk gibi, yakýnlýk - uzaklýk, büyüklük - küçüklük gibi insanlarýn görmelerine engel olan þeyler de O'nun görmesine mâni olmaz.

el-HAKEM
Hükmeden, hakký yerine getiren...
Allah Teâlâ Hâkim'dir, her þey'in hükmünü O verir ve hükmünü eksiksiz icra eder. Hâkimlerin hâkimliðine, hükümdarlarýn hükümdarlýðýna hüküm veren de ancak O'dur. O'nun hükmü olmadan hiçbir þey, hiçbir hâdise meydana gelemediði gibi, O'nun hükmünü bozacak, geri býraktýracak, infazýna mâni olacak hiçbir kuvvet, hiçbir hükûmet, hiçbir makam da yoktur.

el-ADL
Tam adâletli...
Adalet, zulmün zýddýdýr. Zulüm kelimesinde; incitme, can yakma mânasý vardýr. Zulmetmiyerek herkese hakkýný vermek ve her þey'i akýl ve mantýða, hikmet ve maslahata uygun olarak yapmak da adalet demektir.
Allah Teâlâ Âdil'dir. Zâlimleri sevmez. Zâlimlerle düþüp kalkanlarý ve hattâ sadece uzaktan onlara imrenenleri ve sevenleri de sevmez.

el-LÂTÎF
En ince iþlerin bütün inceliklerini bilen, nasýl yapýldýðýna nüfuz edilemeyen en ince þeyleri yapan;
Ýnce ve sezilmez yollardan kullarýna çeþitli faydalar ulaþtýran...
Allah Teâlâ Lâtîf'dir. En ince þeyleri bilir. Çünkü onlarý yaratan O'dur. Nasýl yapýldýðý bilinmiyen, gizli olan en ince þeyleri yapar.

el-HABÎR
Her þey'in iç yüzünden, gizli taraflarýndan haberdar olan...
En küçüðünden en büyüðüne kadar bütün eþya ve hâdiselerden Allah haberdardýr. Onun haberi olmadan hiçbir hâdise cereyan etmez.

el-HALÎM
Hilm, suçlularýn cezasýný vermeye gücü yetip dururken bunu yapmamak, onlar hakkýnda yumuþak davranmak ve cezalarýný geriye býrakmaktýr. Suçluyu cezalandýrmaða iktidarý olmayana halîm denmez. Halîm, kudreti yettiði halde, bir hikmete binaen cezalandýrmayana denir.
Allah Teâlâ Halîm'dir. Her günah iþleyeni hemen cezalandýrmaz. Hýþým ve gazabda acele etmez, mühlet verir. Bu mühlet içinde yaptýklarýna piþman olup tevbe edenleri afveder. Israr edenler hakkýnda, hüküm artýk kendisine kalmýþtýr.

el-AZÎM
Bütün büyüklüklerin sâhibi...
Azamet, büyüklük mânasýnadýr. Hakikî büyüklük Allah'a mahsustur. Yerde, gökte, bütün varlýk içinde mutlak ve ekmel büyüklük, ancak O'nundur ve herþey O'nun büyüklüðüne þâhiddir. Bu sýfatta da Allah'a herhangi bir denk bulunmasý muhaldir.

el-ÐAFÛR
Maðfireti çok...
Allah Teâlâ'nýn maðfireti çoktur. Bir kulun kusuru ne kadar büyük ve çok olursa olsun onlarý örter, meydana çýkarýp da sâhibini rezîl etmez.
Kusurlarý insanlarýn gözünden gizlediði gibi, melekût âlemi sâkinlerinin gözünden de gizler. Ýnsanlarýn görmediði bâzý þeyleri melekût âlemi sâkinleri görürler. Gafûr ism-i þerîfi, kusurlarýn onlarýn gözünden de gizlenmesini ifade eder.

eþ-ÞEKÛR
Kendi rýzâsý için yapýlan iyi iþleri, daha ziyadesiyle karþýlayan...
Þükür, iyiliði, iyilikle karþýlamak demektir. Þükür, Allah Teâlâ'ya karþý kulun yapmasý gereken bir vazifesidir.
Þekûr ise, az tâat karþýlýðýnda çok büyük dereceler veren, sayýlý günlerde yapýlan amel karþýlýðýnda âhiret âleminde sonsuz nimetler lûtfeden demektir. Bu mânaya Allah'dan baþka hakikî sâhip yoktur.

el-ALÝYY
Her hususta, herþeyden yüce olan...
Allah Teâlâ yücedir, yüksektir.
Yüksekliðin hakikî mânasý þudur:
1. Allah'tan daha üstün bir varlýk düþünülmesi imkânsýzdýr.
2. Bir benzeri veya ortaðý veya yardýmcýsý yoktur.
3. Þânýna yaraþmayan her þeyden uzaktýr.
4. Kudrette, bilgide, hükümde, iradede ve diðer bütün kemâl sýfatlarýnda üstündür. Þu halde Aliyy, her þey kendisinin dûnunda, emrinde ve hükmü altýnda olan Zât demektir.

el-KEBÎR
Büyüklükte kendisinden daha büyüðü düþünülemeyen...
Allah Teâlâ kibriyâ sâhibidir. Kibriyâ, zâtýn kemâli demektir. Her bakýmdan büyük, varlýðýnýn kemâline hudut yoktur. Bütün büyüklükler O'na mahsustur.

el-HAFÎZ
Yapýlan iþleri bütün tafsilâtýyla tutan, her þey'i belli vaktine kadar âfât ve belâlardan saklýyan...
Hýfz, korumak, demektir. Bu koruma iki þekilde olur.
Birincisi, varlýklarýn devamýný saðlamak, muhafaza etmektir.
Ýkincisi, birbirlerine zýd olan þeylerin, yekdiðerlerine saldýrmasýný önlemek, birbirlerinin þerrinden onlarý korumaktýr.
Allah her mahlûkuna, kendine zararlý olan þeyleri bilecek bir his ilham buyurmuþtur. Bu Hafîz ism-i þerîfinin tecelliyatýndandýr. Bir hayvan kimyevî tahlil raporuna muhtaç olmadan kendine zararlý otlarý bilir ve onlarý yemez. Kullarýn amellerinin yazýlmasý, zâyi olmaktan korunmasý da Hafîz isminin iktizasýdýr. Bu bakýmdan âhirette yeniden dirilme ve yaptýklarýndan hesaba çekilme ile Hafîz isminin yakýndan alâkasý vardýr.

el-MUKÎT
Her yaratýlmýþýn azýðýný ve gýdasýný tayin eden, azýklarý beden ve kalblere gönderen...
Bu mânaya göre Mukît, Rezzak mânasýnadýr. Yalnýz Mukît, Rezzâk'tan daha hususîdir. Rezzak, azýk olaný da olmayaný da içine alýr.

el-HASÎB
Herkesin hayatý boyunca yapýp ettiklerinin, bütün tafsilât ve teferruatiyle hesabýný iyi bilen;
Her þey'e ve herkese her ihtiyacý için kâfi gelen...
Allah Teâlâ, neticesi hesapla bilinecek ne kadar miktar ve kemmiyet varsa hepsinin neticelerini hiçbir ameliyeye (iþleme) muhtaç olmadan doðrudan doðruya ve apaçýk bilir.
Allah Teâlâ, herkese her ihtiyacý için kâfidir. Bu kifâyet, O'nun varlýðýnýn devam ve kemâlini gösterir.

el-CELÎL
Celâdet, ululuk ve heybet sâhibi, celâl sýfatlarý ile muttasýf...
Celâdet ve ululuk, Allah'a mahsustur. Onun zâtý da büyük, sýfatlarý da büyüktür. Fakat bu büyüklük, cisimlerdeki gibi hacim veya yaþlýlýk itibarý ile deðildir. Zamanla ölçülmez, mekânlara sýðmaz.

el-KERÎM
Keremi, lütuf ve ihsâný bol...
Allah vaad ettiði zaman sözünü yerine getirir, verdiði zaman son derece bol verir, muktedirken afveder.

er-RAKÎB
Bütün varlýklar üzerinde gözcü, bütün iþler murakabesi altýnda bulunan...
Bir þey'i koruyan ve devamlý kontrol altýnda bulundurana rakîb derler; bu da bilgi ve muhafaza ile olur.
Allah Teâlâ, bütün varlýklarý her lâhza gözetip duran bir þâhid, bir nâzýrdýr. Hiçbir þey'i kaçýrmaz. Her birini görür ve herkesin yaptýðýna göre karþýlýðýný verir.

el-MÜCÎB
Kendine dua edip yalvaranlarýn isteklerini iþitip cevab veren, onlarý cevabsýz býrakmayan...
Burada bir hususu iyi bilmek gerekir: Cevab vermek ayrýdýr, kabûl etmek ayrýdýr. Âyet-i kerîmede, Allah tarafýndan her duaya cevab verileceði va'dedilmiþtir. Fakat kabûl edileceði va'dedilmemiþtir. Zira kabûl edip etmemek Cenâb-ý Hakk'ýn hikmetine baðlýdýr. Hikmeti iktiza ederse istenenin aynýný, ayný zamanda kabûl eder. Dilerse istenenin daha iyisini verir. Dilerse o duâyý âhiret için kabûl eder, dünyada neticesi görülmez. Dilerse de kulun menfaatine uygun olmadýðý için hiç kabûl etmez.

el-VÂSÝ'
Geniþ ve müsaadekâr...
Allah'ýn ilmi, rahmeti, kudreti, afv ve maðfireti geniþtir ve her þey'i kaplamýþtýr. Allah'ýn ilminden hiçbir þey gizlenemez, ikram ve ihsanýna bir nihayet yoktur.

el-HAKÎM
Bütün iþleri hikmetli...
Allah Hakîm'dir. Faydasýz, boþ ve tesadüfî bir iþi yoktur. Her emir ve filinin her yönüyle sonsuz fayda ve maslahatlarý vardýr. Her yarattýðý mahlûk, her yaptýðý iþ bütün kâinat nizamý ile alâkalýdýr. Kâinatýn umumî nizamý ile tenâkuz teþkil eden hiçbir hâdise, bir mahlûk, bir iþ yoktur.

el-VEDÛD
Ýyi kullarýný seven, onlarý rahmet ve rýzasýna erdiren, sevilmeye ve dostluðu kazanýlmaya biricik lâyýk olan...
Vedûd'un iki mânasý vardýr: 1. Seven, 2. Sevilen.
Allah Teâlâ, kullarýný çok sever, onlarý lütuf ve ihsanýna garkeder. Sevilmeye lâyýk ve müstehak olan da ancak O'dur.

el-MECÎD
Zâtý þerefli, ef'âli güzel olan, her türlü övgüye lâyýk bulunan...
Bu ism-i þerîfin mânasýnda iki mühim unsur vardýr:
Biri: Azamet ve kudretinden dolayý yaklaþýlamaz olmak.
Ýkincisi: Yüksek huylarýndan, güzel iþlerinden dolayý övülüp sevilmek...

el-BÂÝS
Ölüleri diriltip kabirlerinden kaldýran; gönüllerde saklý olanlarý meydana çýkaran...
Allah Teâlâ insanlarý, onlar ölüp toprak olduktan sonra âhiret günü dirilterek kabirlerinden kaldýracak ve ruhlarý ile cesedleri birlikte olarak hesaplarýný görecek, sonra da yine ruh ve cesedleri birlikte olarak mükâfat veya cezalarýný verecektir.

eþ-ÞEHÎD
Her zamanda hâdiselerin dýþ yüzünü bilen ve her yerde hâzýr ve nâzýr olan...
Allah, mutlak surette herþey'i bilmesi bakýmýndan Alîm'dir. Hâdiselerin esrarýný, iç yüzünü bilmesi yönünden Habîr'dir. Dýþ yüzünü bilmesi yönünden de Þehîd'dir.

el-HAKK
Varlýðý hiç deðiþmeden duran...
Hakk, varlýðý hakikî bulunan zâtýn ismidir. Yani, varlýðý daima sâbittir. Allah Teâlâ'nýn zâtý, yokluðu kabûl etmediði gibi, herhangi bir deðiþikliði de kabûl etmez. Hakikaten vâr olan yalnýz Allah'týr.

el-VEKÎL
Usûlüne uygun þekilde, kendisine tevdi edilen iþleri en güzel þekilde neticelendiren...
Kendisine iþ ýsmarlanan zâta vekîl denir. Allah Teâlâ en güzel ve en mükemmel vekîl'dir. Ýþlerin hepsini tedvîr, tedbîr ve idare eden O'dur. Fakat kendisi hiçbir iþinde vekîle muhtaç deðildir. Allah Teâlâ, kendisine tevekkül edenlerin iþlerini en iyi neticeye ulaþtýrýr.

el-KAVÝYY
Çok kuvvetli...

el-METÎN
Çok saðlam...
Kuvvet, tam bir kudrete delâlet eder. Metânet ise, kuvvetin þiddetini ifade eder.
Allah'ýn kuvveti de öteki sýfat ve isimleri gibi nâ-mütenâhîdir, tükenmez, gevþemez, hudut içine sýðmaz, ölçüye gelmez. Allah'ýn kudreti bahsinde zorluk - kolaylýk söz konusu deðildir. Bir yapraðý yaratmakla kâinatý yaratmak birdir.
Allah Teâlâ tam bir kuvvet sahibi olmak bakýmýndan, Kaviyy, gücünün çok þiddetli olmasý bakýmýndan Metîn'dir.

el-VELÝYY
Ýyi kullarýna dost olan, yardým eden...
Allah, sevdiði kullarýnýn dostudur. Onlara yardým eder. Sýkýntýlarýný, darlýklarýný kaldýrýr, ferahlýk verir. Ýyi iþlere muvaffak kýlar. Her çeþit karanlýklardan kurtarýr, nurlara çýkarýr. Artýk onlara korku ve hüzün yoktur. Herkesin korktuðu zaman, onlar korkmazlar.

el-HAMÎD
Ancak kendisine hamd ü senâ olunan, bütün varlýðýn diliyle biricik övülen, medhedilen...
Hamd; ihsan sâhibi büyüðü övmek, tâzim fikri ve teþekkür kasdiyle medh ü senâ etmektir.
Her mevcûd, hâl diliyle olsun, kâl diliyle olsun, Allah Teâlâ'yý tesbih ve takdîs etmektedir. Bütün hamd ü senâlar O'na mahsustur. Hamd ve þükürle kendisine tâzim ve ibâdet olunacak veliyy-i nimet ancak O'dur.

el-MUHSÎ
Herþey'in sayýsýný bir bir bilen...
Ýlmi herþey'i ihâta eden ve herþey'in miktarýný bilip eksiksiz tastamam sayabilen Allah'dýr.
Allah Teâlâ, herþey'i olduðu gibi görür ve bilir, yani, bütün mevcûdatý toptan bir yýðýn hâlinde birbirinden seçilmez karýþýk bir þekilde deðil; cinslerini, nev'ilerini, sýnýflarýný, ferdlerini, zerrelerini birer birer saymýþ gibi gayet açýk görür ve bilir.

el-MÜBDÝ'
Mahlûkatý maddesiz ve örneksiz olarak ilk baþtan yaratan...
Mübdi, bir mânada îcad demektir. Muîd ism-i þerîfi de îcad mânasýna gelir. Ýcadýn bir benzeri daha evvel yaratýlmýþ, meydana getirilmiþ ise, iâde; deðilse, yani, benzeri, maddesi olmayan yeni bir þey ise ibdâ denir.

el-MUÎD
Yaratýlmýþlarý yok ettikten sonra tekrar yaratan...
Herþey mukadder olan ömrünü tamamlayýp öldükten sonra, Allah'tan baþka kimse kalmaz, fakat varken yok olan bu insanlarý âhiret günü Allah Teâlâ diriltip yeniden hayatlandýrýr, yeniden yaratýr. Sonra da dünya hayatlarýnda yaptýklarý iþlerden hesaba çeker.

el-MUHYÎ
Hayat veren, can baðýþlayan, saðlýk veren...
Allah Teâlâ, cansýz maddelere hayat ve can verir.
Her gün, her saat, her saniye yeryüzünde milyonlarca varlýk hayat bulup dünyaya gelmektedir. Bütün bunlar, Allah'ýn emr ü fermaniyle, yaratmasýyle ve müsaadesiyle olmaktadýr. Allah yoðu var edip hayat verdiði gibi, ölüyü de tekrar canlandýrabilir. Buna ihyâ, yani, diriltme denir. Hayatý hiç yoktan veren zâtýn, ölülere yeniden hayat verip diriltmesi elbette son derece kolaydýr.

el-MÜMÎT
Canlý bir mahlûkun ölümünü yaratan...
Allah, yarattýðý her canlýya muayyen bir ömür takdîr etmiþtir. Canlý varlýklar için ölüm mukadder ve muhakkaktýr. Hayatý yaratan Allah olduðu gibi, ölümü yaratan da yine O'dur.
Ancak bu ölüm, yok oluþ, hiçliðe gidiþ deðil, bil'akis fâni hayattan bâkî hayat geçiþtir.

el-HAYY
Diri; her þey'i bilen ve her þey'e gücü yeten...
Hayy, diri demektir, bunun zýddýna meyyit denir ki, ölü mânasýna gelir.
Allah Teâlâ ölmez, daima hâzýr ve nâzýrdýr. Yaþayan mahlûkatýn hayatýný veren de O'dur. O olmasaydý hayattan eser olmazdý. O daima fenâdan, zevalden, hatâdan münezzehtir. Her an Alîm, her an Habîr, her an Kadîr'dir.

el-KAYYÛM
Gökleri, yeri, her þey'i ayakta tutan...
Kayyûm, kâim'in mübalâðasýdýr. "Her þey üzerinde kâim" demektir. Bunun mânasý "Bir þey'in kýyâmý, yani, bir varlýk sâhibi olarak durabilmesi neye baðlý ise, onu veren" demektir.
Allah Teâlâ, her þey'in mukadder olan vaktine kadar durmasý için sebeblerini ihsân etmiþtir. Onun için herþey Hak ile kâimdir.

el-VÂCÝD
Hiçbir þey'e ihtiyacý olmayan; istediðini, istediði vakit bulan. Kendisi için lüzumlu olan þeylerin hiç birinden mahrum olmayan...
Ulûhiyet sýfatlarý ve bunlarýn kemâli hususunda kendisine gerekli olan herbir þey, þâný yüce olan Allah'ýn zâtýnda mevcuddur.

el-MÂCÝD
Kadr ü þâný büyük, kerem ve semâhati bol...
Allah Teâlâ'nýn kendisiyle âþinalýðý olan kullarýna kerem ve semâhati ifadeye sýðmaz, ölçüye gelmez. Meselâ: Onlarý temiz ahlâk sâhibi olmaya, iyi iþler yapmaya muvaffak kýlar da, sonra yaptýklarý o güzel iþleri, hâiz olduklarý seçkin vasýflarý sebebiyle onlarý över, sitayiþlerde bulunur. Kusurlarýný afveder, kötülüklerini mahveder.

el-VÂHÝD
Tek...
Zâtýnda, sýfatlarýnda, iþlerinde, isimlerinde, hükümlerinde asla þerîki (ortaðý) veya nazîri (benzeri) ve dengi bulunmayan...

es-SAMED
Hâcetlerin bitirilmesi, ýzdýraplarýn giderilmesi için tek merci', ihtiyaç ve dileklerde kendisine müracaat edilen, arzu ve bütün istekler kendisine sunulan...
Allah Teâlâ, her dileðin biricik merciidir. Yerde, gökte bütün hâcet sâhipleri yüzlerini O'na döndürmekte, gönüllerini O'na baðlamakta, el açarak yalvarmalarýný O'na arzetmektedirler. Buna lâyýk olan da yalnýz O'dur.

el-KÂDÝR
Ýstediðini, istediði gibi yapmaða gücü yeten...
Allah Teâlâ, kudretine bir ayna olmak üzere kâinatý yaratmýþtýr. Gök boþluðunun ölçülmesi mümkün olmayan geniþliði içinde, akýllara hayret ve dehþet verecek derecede birbirlerine uzak mesafelerde milyarlarca güneþleri yandýrmak... Fezalarda, sayýsý belirsiz âlemleri birbirine çarpmadan koþturmak... Bir damla suyun içinde, birbirine temas etmeden hesapsýz hayvanatý yüzdürmek Kâdir isminin tecelliyatýndandýr.

el-MUKTEDÝR
Kuvvet ve kudret sâhipleri üzerinde istediði gibi tasarruf eden...
Allah Teâlâ her þey'e karþý mutlak ve ekmel surette Kâdirdir. Her þey'e kâdir olduðu içindir ki, dilediði þey'i yaratýr ve isterse onda dilediði kadar kuvvet ve kudret de yaratýr.

el-MUKADDÝM
Ýstediðini ileri geçiren, öne alan...
Allah Teâlâ bütün mahlûkatý yaratmýþtýr. Fakat, ancak seçtiklerini ileri almýþtýr. Ýnsanlarýn bâzýsýný dince, dünyaca bâzýsý üzerine derece derece yükseltmiþtir. Fakat bu yükseltme ve seçme, kullarýn kendi amelleri ile ona lâyýk olmalarý neticesinde olmuþtur.

el-MUAHHÝR
Ýstediðini geri koyan, arkaya býrakan...
Allah Teâlâ istediðini ileri, istediðini geri aldýðý gibi, bâzan da kullarýnýn teþebbüslerini, onlarýn bekledikleri zamanda semerelendirmez, maksadlarýný arkaya býrakýr. Bunda birçok hikmetleri vardýr. Bu hikmetleri araþtýrmalý, sezmeðe çalýþmalýdýr.

el-EVVEL
Her varlýktan mukaddem olan, baþlangýcý olmayan...
Allah Teâlâ bütün varlýklar üzerine mukaddem olup kendi varlýðýnýn evveli yoktur. Kendisi için asla baþlangýç tasavvur olunamaz. Onun için Ona EVVEL demek, "ikincisi var" demek deðildir. "Sâbýk'ý, yani, kendisinden evvel bir varlýk sâhibi yok" demektir.

el-ÂHÝR
Sonu olmayan...
Herþey biter, helâk ve fenaya gider, ancak O kalýr. Varlýðýnýn sonu yoktur. Evveliyetine bidayet olmadýðý gibi, âhiriyetine nihayet yoktur. Onun için Ona "Âhir" demek, "Bir sâbýk'ý yani, kendisinden evvel bir varlýk sâhibi var" demek deðildir. "Bir lâhýký yok" demektir.

ez-ZÂHÝR
Âþikâr olan, kat'î delillerle bilinen...
Allah Teâlâ'nýn varlýðý herþeyden âþikârdýr. Gözümüzün gördüðü her manzara, kulaðýmýzýn iþittiði her naðme, elimizin tuttuðu, dilimizin tattýðý her þey, fikirlerimizin üzerine çalýþtýðý her mâna, hâsýlý, gerek içimizde, gerek dýþýmýzda þimdiye kadar anlayýp sezebildiðimiz her þey O'nun varlýðýna, birliðine, kemal sýfatlarýna þâhiddir.

el-BÂTIN
Gizli olan; duyu organlarý ile idrâk edilemeyen...
Allah Teâlâ'nýn varlýðý hem âþikardýr, hem gizlidir.
Âþikârdýr, çünkü varlýðýný bildiren delil ve niþanlarý gözsüzler bile görmüþ ve bu hakikatler hakikatý yüce varlýða, eþyanýn umumî þehadetini saðýrlar bile iþitmiþtir.
Gizlidir. Çünkü biz Onu künhüyle bilemeyiz. Amma varlýðýný kat'î surette biliriz.

el-VÂLÎ
Mahlûkatýn iþlerini yoluna koyan;
Bu muazzam kâinatý ve her an biten hâdisatý tek baþýna tedbîr ve idare eden...
Allah Teâlâ bütün varlýðý idare eden, biricik ve en büyük vâlidir. Diðer vâliler ve hükümdarlarýn idaresi, O'nun izni ve müsaadesi iledir. Ve onlarýn velâyet ve idaresi, son derece nâkýstýr.
Allah'ýn velâyet ve tedbiri ise sýnýrsýz, gerçek ve hakikîdir. Her þey emri ve iradesi altýndadýr. Herþey'i bilir. Ondan habersiz mülkünde hiçbir þey cereyan etmez. Âdile mükâfatýný, zâlime cezasýný eksiksiz verir... Sebebler, O'nun icraat ve idaresinde yardýmcý deðil, sadece izzet ve haþmetini gösteren birer perdedirler. Hakikî te'sir, O'nun kudretindendir.

el-MÜTEÂLÎ
Yaratýlmýþlar hakkýnda aklýn mümkün gördüðü her þeyden, her hal ve tavýrdan pek yüce ve pek münezzeh...
Meselâ, bir zengin hakkýnda, "Bu adam yarýn fakir düþebilir", denebilir ve adam da zenginken fakir olabilir. Fakat Allah Teâlâ hakkýnda, bu gibi ihtimallerin düþünülmesi mümkün deðildir. O, her türlü noksanlýk, eksiklik, zaaf, âcizlik, hatâ ve kusurdan münezzehtir. Ýsteyenler çoðaldýkça ihsaný artar, herkese hikmet ve iradesine göre verir. Verdikçe hazîneleri tükenmez...

el-BERR
Kullarý hakkýnda kolaylýk isteyen; iyilik ve bahþiþi çok olan...
Allah Teâlâ kullarý için daima kolaylýk ve rahatlýk ister, zorluk istemez, zorluk çýkaranlarý da sevmez. Yapýlan kötülükleri baðýþlar, örter. Bir iyiliðe en az 10 mükâfat verir. Kul gönlünden iyi bir þey geçirmiþse, onu yapmamýþ olsa bile, yapmýþ gibi kabûl edip mükâfat verir. Aksine kötülükleri ise yapmadýkça cezalandýrmaz.

et-TEVVÂB
Tevbeleri kabûl edip, günahlarý baðýþlayan...
Bu ism-i þerîf, tevbe'nin mübalâða sîgasýdýr. Tevbenin asýl mânâsý dönmektir. Kulun isyan yolundan dönmesi demektir.

el-MÜNTEKIM
Suçlularý, adaleti ile müstehak olduklarý cezaya çarptýran...
Allah Teâlâ'nýn intikamý vardýr. Âsîlerin belini kýran, cânilerin hakkýndan gelen, taþkýnlýk yapan azgýnlara hadlerini bildiren þübhesiz ki O'dur.

el-AFÜVV
Afvý çok...
Allah Teâlâ, günahlarý silen, onlarý hiç yokmuþ gibi kabûl edendir.
Bu mânaya göre bu isim, Gafûr ismine yakýndýr. Ancak arada þu fark vardýr: Gufran: Günahlarý örtüvermek demektir. Afv ise, günahlarý kökünden kazýmaktýr. Günahlarý kökünden kazýmak, o þey'i örtmekten daha iyidir.

er-RAÛF
Çok re'fet ve þefkat sâhibi...
Mahlûkat içinde bilhassa insanlar için, Allah'ýn inâyeti, kerem ve re'feti hiçbir ölçüye ve ifadeye sýðmayacak kadar geniþ ve büyüktür.

MÂLÝKÜ'L-MÜLK
Allah Teâlâ mülkün hem sâhibi, hem hükümdârýdýr. Mülkünde dilediði gibi tasarruf eder. Hiçbir kimsenin O'nun bu tasarrufuna itiraz ve tenkide hakký yoktur... Dilediðine verir, dilediðinden alýr. Mülkünde hiçbir ortaða ve yardýmcýya ihtiyacý yoktur.

ZÜ'L-CELÂLÝ ve'l-ÝKRÂM
Hem büyüklük sâhibi, hem fazl-ý kerem...
Celâl; büyüklük, ululuk mânasýnadýr. Büyüklük alâmeti olan ne kadar kemâlât varsa hepsi Allah'a mahsustur. Mahlûkattaki kemâlât, O'nun kemâlinin zayýf bir gölgesi ve iþaretidir.
Allah Teâlâ ayný zamanda büyük bir fazl-ý kerem sâhibidir de... Mahlûkat üzerine akýp taþmakta olan sayýya gelmez, sýnýr kabûl etmez nimetler hep O'nun ihsaný ve ikrâmýdýr. O nimetlerin zerresinde olsun hiç kimsenin hakký yoktur.

el-MUKSÝT
Bütün iþlerini denk, birbirine uygun ve yerli yerinde yapan.
Mazlûma acýyýp zâlimin elinden kurtaran.
Allah Teâlâ en üstün bir adalet ve merhametin sâhibidir. Her iþi birbirine denk ve lâyýktýr. Zerre kadar da olsa haksýzlýðý tervic etmez. Kullarýna muamelesi merhamet ve adalet üzeredir. Yapýlmýþ olan hiçbir iyiliðin zerresini bile karþýlýksýz býrakmaz. Ýnsanlarýn birbirlerine karþý iþledikleri haksýzlýklarý da düzelterek hakký yerine getirir.

el-CÂMÝ'
Ýstediðini, istediði zaman, istediði yerde toplayan.
Birbirine benzeyen, benzemeyen ve zýd olan þeyleri bir araya getirip tutan...
Cem, daðýnýk þeyleri bir araya toplama demektir. Allah Teâlâ, vücudlarýmýzýn çürüyerek suya, havaya, topraða daðýlmýþ zerrelerini tekrar birleþtirecek, bedenlerimizi yeni baþtan inþa edecektir.
Allah Teâlâ birbirine benzeyen þeyleri bir araya getirip topladýðý gibi, birbirinden ayrý varlýklarý da bir araya getirmektedir. Onlarýn iç içe birlikte yaþamalarýný te'min etmektedir. Sýcaklýk ile soðukluk, kuruluk ile nemlilik gibi birbirine zýd unsurlarý bir arada tutmasý da yine Allah'ýn Câmi' isminin tecellisindendir.

el-GANÝYY
Çok zengin ve her þeyden müstaðnî...
Ganiy, hiçbir þey'e ihtiyacý olmayan, herþey yanýnda mevcud bulunduðu için hiçbir þekilde baþkasýna müracaat mecburiyetinde kalmayan zât demektir.

el-MUÐNÎ
Ýstediðini zengin eden...
Allah Teâlâ dilediðini zengin eder, ömür boyunca zengin olarak yaþatýr. Dilediðini de ömür boyunca fakirlik içinde býrakýr.
Bâzý kullarýný zenginken fakir, bazýlarýný da fakirken zengin yapar.
"Kýyamet günü fakirlik ve zenginlik tartýlmayacak; fakirliðe ne ölçüde sabredildiði, zenginliðe de ne ölçüde þükredilmiþ olduðu hesab edilecek. Mesele, çok fakir veya çok zengin olmak deðil, çok sabretmek veya çok þükretmektir." (Yahya bin Muaz)

el-MÂNÝ'
Bir þey'in meydana gelmesine müsâade etmeyen...
Ýyiden ve kötüden pek çok arzularýmýz vardýr ki biri bitmeden biri ortaya çýkar. Yaþadýðýmýz müddetçe bunlar ne biter, ne de tükenir... Biz de bu arzularýmýzý elde etmek için çalýþýr dururuz. Her arzumuz bir takým sebeblere, sebebler de Mâni' ve Mu'tî olan Allah'ýn emrine baðlýdýr. Allah Teâlâ isteyenlerin isteklerini, dilerse verir; o zaman isteyenin tuttuðu sebebler çabucak meydana gelir. Mu'tî ism-i þerîfinin mânasý budur. Allah Teâlâ bâzý isteklere de müsaade etmez. O zaman isteyenin yapýþtýðý sebebler kýsýr kalýr, ne kadar çabalanýrsa çabalansýn netice vermez. Bu da Mâni' ism-i þerîfinin tecellîsidir.
Kullarýnýn baþýna gelecek felâket ve musibetleri önlemek, geri çevirmek de yine Mâni' ism-i þerîfinin tecelliyatýndandýr.

ed-DÂRR
Elem ve zarar verici þeyleri yaratan...

en-NÂFÝ'
Hayýr ve menfaat verici þeyleri yaratan...
Menfaatlarý ve mazarratlarý, hayýr ve þerleri yaratan Allah Teâlâ'dýr. Ýnsana menfaat ve zararlar belli bâzý sebebler altýnda geliyorsa da, o sebebler o menfaat ve zararlarýn sâhibi ve müessiri deðil, birer perdesidir. Gerçekte zararýn da faydanýn da, hayrýn da þerrin de yaratýcýsý Allah'týr.

en-NÛR
Âlemleri nurlandýran; istediði sîmalara, zihinlere ve gönüllere nûr yaðdýran...
Bütün eþyayý aydýnlatan nûr, þübhesiz ki, Allah'ýn zâtýnýn nûrundandýr. Çünkü göklerin ve yerin nûru O'dur.
Nasýl ki, güneþin aydýnlattýðý her zerre, güneþin varlýðýna bir delildir, kâinatýn her zerresinde görünen aydýnlýk da, o aydýnlýðý yaratan varlýðýn mevcud olmasýna bir delil teþkil etmektedir.

el-HÂDÎ
Hidayeti yaratan.
Ýstediði kulunu hayýrlý ve kârlý yollara muvaffak kýlan, muradýna erdiren.
Her yarattýðýna, neye ihtiyacý varsa, ne yapmasý gerekiyorsa onu öðreten...
Hidâyet; Allah Teâlâ'nýn lütuf ve keremiyle kullarýna, sonu hayýr ve saadet olacak isteklerin yollarýný göstermesi veya o yola götürüp muradýna erdirmesi demektir. Sadece hayýr yolunu ve sebeblerini göstermeðe irþâd; neticeye erinceye kadar o yolda yürütmeye de tevfîk denir.
Hidâyetin karþýlýðý dalâlettir. Dalâlet, doðru yoldan bile bile veya iðfale kapýlarak sapmak demektir. Hidâyetin neticesi îman, dalâletin neticesi îmansýzlýk ve küfürdür...

el-BEDÎ'
Örneksiz, misalsiz, acîb ve hayret verici âlemler îcad eden...
Zâtýnda, sýfatýnda, fiillerinde, emsâli görülmemiþ olan...
Bedî', mübdî mânasýnadýr. Mübdî, ibdâ eden, yani örneði bulunmayan bir þey'i îcad eden demektir.
Allah herhangi bir kuluna peygamberlik veya velîlik vererek üstün kýlmýþsa, bu üstünlükle o kul, kendi zamanýndaki sair insanlara nisbetle bedî' olmuþtur. Bâzý âlimlere verilen Bediüzzaman lâkabý gibi. Bu tâbir, zamanýnýn eþsiz, misilsiz âlimi mânasýna gelmektedir.

el-BÂKÎ
Varlýðýnýn sonu olmayan...
Bu ism-i þerîf "varlýðýn devamýný" bildiren bir kelimedir. Varlýðýn devamý, önü ve sonu olmamakladýr. Önü olmamak mülâhazasýyla Allah Teâlâ'ya Kadîm, sonu olmamak mülahazasýyla Bâkî denir. Bu mânalara yakýn Ezelî ve Ebedî ism-i þerifleri de vardýr.
Allah Teâlâ'nýn varlýðý, devam bakýmýndan zaman mefhumu içine girmez. Çünkü, zaman denilen þey, kâinatýn yaratýlmýþ olduðu andan itibaren sonsuzluða doðru akýþýnýn derecelerini gösteren bir mefhumdur. Þu halde, zaman yaratýlmýþlar baþlamýþtýr ve onlarla bitecektir. Kâinat yokken zaman da yoktu, fakat Allah Teâlâ vardý. Kâinat biter, zaman da biter, fakat Allah BÂKÎdir.

el-VÂRÝS
Servetlerin geçici sâhipleri elleri boþ olarak yokluða döndükleri zaman servetlerin hakikî sâhibi...
Allah Teâlâ mülkün gerçek sâhibi olduðu gibi, gerçek vârisidir de. Ýnsanlarýn mülk sâhibi olmalarý geçici olduðu gibi, varislikleri de geçici ve muvakkattýr. Mülkün gerçek vârisi, mülk sâhibi Allah'týr. Kýyâmet hengâmýnda bütün canlýlar ölecek, bütün mülk tamamýyla O'na kalacaktýr.

er-REÞÎD
Bütün iþleri ezelî takdîrine göre yürütüp, bir nizam ve hikmet üzere âkýbetine ulaþtýran;
Her þey'i yerli yerine koyan, en doðru þekilde nizama sokan...
Reþîd isminde iki mâna vardýr:
1. Doðru ve selâmet yolu gösteren. Bu mânada Hâdî ismiyle eþ mânaya gelir.
2. Hiçbir iþi boþ ve faydasýz olmayan, hiçbir tedbîrinde yanýlmayan, hiçbir takdîrinde hikmetsizlik bulunmayan zât mânasýndadýr.

es-SABÛR
Allah, bir iþi, vakti gelmeden yapmak için acele etmez. Yapacaðý iþlere muayyen bir zaman koyar ve onlarý koyduðu kanunlara göre - zamaný gelince - icra eder. Önceden çizdiði zamandan, - bir tenbelin yaptýðý gibi, - geciktirmez. Ve kezâ - bir acelecinin yaptýðý gibi - zamaný gelmeden yapmaða kalkmaz. Bil'akis her þey'i, hangi zamanda yapýlmasýný takdîr buyurmuþ ise, o zaman yapar.

Allah'ýn Diðer Ýsimleri
Allah'ýn isimleri 99 taneden ibaret deðildir. Âyet ve hadîslerde bu 99 isimlerden ayrý olarak Allah'a baþka isimler de izâfe edilmiþtir.
Allah'a izâfe edilen diðer bâzý isimler þunlardýr:
el-Vâhid'in yerine el-Ehad, el-Kahhâr'ýn yerine el-Kâhir, eþ-Þekûr'un yerine eþ-Þâkir; el-Kâfi, ed-Dâim, el-Münevver, es-Sýddýk, el-Muhît, el-Karîb, el-Vitr, el-Fâtýr, el-Allâm, el-Ekrem, el-Müdebbir, er-Refî', Zittavl, Zülmeâric, Zülfadl, el-Hallâk, el-Mevlâ, en-Nasîr, el-Gâlib, el-Hannân, el-Mennân...
Kur'ân-ý Kerîm'de Allah ism-i þerîfi 2800 defa zikredilmiþtir. Allah isminden sonra Kur'an'da en çok zikri geçen isim, Rab ismidir. 960 yerde zikredilmektedir.
Rab isminden sonra, Kur'an'da en çok yer alan isimler ise; Rahmân, Rahîm ve Mâlik isimleridir. Fâtiha sûresinde "Allah" isminden sonra sýra ile zikredilen bu dört ism-i þerîfe, Cenâb-ý Hakk'ýn Rubûbiyet Sýfatlarý adý da verilmektedir.
Terbiye etmek, büyütmek, yetiþtirmek mânalarýný ihtiva eden Rab kelimesinin asýl mânasý: "Bir þey'i derece derece yükselterek, gayesi olan en mükemmele eriþinceye kadar kollayan" demektir.
Ýsm-i A'zam Nedir?
Allah Teâlâ'nýn Kur'an ve hadîs-i þerîflerde zikredilen isimlerinin en büyüðüdür.
Ýsm-i A'zam'ý, Allah, isimleri içinde gizlemiþtir. Bunun da hikmeti, kullarýnýn bütün Esmâ-i Husnâ'ya raðbetini saðlamak, kendisine bütün isimleriyle dua edilmesini te'min etmektir. Ýsm-i A'zam belli olsaydý, insanlar yalnýzca o isimle dua ederler, diðer isimleri terkederlerdi. Çünkü Ýsm-i A'zam'ýn Allah katýnda büyük bir deðeri vardýr. Bu isimle yapýlan dualarýn mutlaka kabûl edildiði rivayet olunmuþtur.
Ýsm-i A'zam'ýn Esmâ-i Husnâ'dan hangi isim olduðu hakkýnda, Ýslâm âlimleri ayrý ayrý kanâatler ileri sürmüþlerdir. Büyük ekseriyetin kanâatý, Ýsm-i A'zam'ýn, lâfza-i Celâl yani Allah ismi olduðudur. Hz. Ali Efendimize göre Ýsm-i A'zam tek isim deðildir. Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs'tan ibaret 6 isimdir.
Ýmam-ý A'zam'a göre, Ýsm-i A'zam, Hakem ve Adl olmak üzere iki isimdir. Gavs-ý A'zam'ýn Ýsm-i A'zam'ý, Hayy ismidir. Ýmam-ý Rabbânî'ye göre de Ýsm-i A'zam, Kayyûm'dur.
Görüldüðü gibi Ýslâm büyükleri, Ýsm-i A'zam'ý farklý isimlerde bulmuþtur. Belki de herbirinin hususi âlemine tecellî eden Ýsm-i a'zam deðiþik olmuþtur.
Esmâ-i Husnâ içinde bir Ýsm-i A'zam olduðu gibi, her isim için de a'zamî bir mertebe vardýr. Bâzan bir ismin a'zamî mertebesi, Ýsm-i A'zam ile karýþtýrýlýr; o isim a'zamî mertebedeki tecellîsi sebebiyle Ýsm-i A'zam sanýlýr. Ýsm-i A'zam'ýn her âlime göre deðiþik olmasýnýn bir sebebi de budur.

Alinti

İ’tikad Risalesi

MÜELLiF DERKi :
işte bu risalede açıklanan inançlar, beş vakit namazın her rekatında kavuşmak için dua
ettiğimiz ve uymak- la emredildiğimiz “Sırat-ı Müstekim” ehli olan ‘Ehli Sünnet ve’1 cemaat’
in dosdoğru görüşleridir.



MUKADDiME
ÖNSÖZ
Şüphesiz bu dünyaya gelen her insan için ilk olarak elde etmesi gereken en önemli şey
imandır. Dünya ve Ahiret saadeti bu imanla yaşayıp bu imanla ölmeye bağlıdır.
Ameller hususunda müsamaha varsa da itikat hususunda hiç bir yanılmanın ve eksikliğin affı
yoktur.
Bundan dolayı şirkin dışındaki günahlar hakkında Allah’ın dilemesine bağlı olarak affı
mağfiret sözü varsa da şirk üzere ölenin asla affedilmeyeceği, Cennet yüzü görmeyip
Cehennemden çıkamayacağı kesindir.
Öyleyse ebedi kurtuluş arayan herkesin her şeyden evvel iman konusu üzerinde durarak Allah
indinde yüzünü ak edecek sağlam bir inanca sahip olması gerekir.
Ancak şu var ki her: “ inandım” diyenin imanı Allah katında muteber değildir.
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de arkasından ümmetinin yetmiş üç fırkaya
ayrılacağını, bunlardan yetmiş ikisinin dalalette kalıp “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat” tan ibaret
olan tek bir fırkanın kurtulacağını defaatla açıklamıştır.
işte elinizdeki bu kitap sizlere bu Fırkay-ı Naciye (kurtulacak fırka) nın neye nasıl
inandıklarını ve bu cemaatten olabilmek için inanılması gereken şartları, anlayacağınız bir
dilde madde madde beyan etmektedir.
Bu kitapta zikredilen hususları bilip bellemeden ve böylece inanmadan aklı, zekası ve rütbesi
ne olursa olsun hiç bir ferdin ahirette kurtulması mümkün değildir.
0 halde Allah ve Resulü tarafından bize sarkıtılan bu ipe sımsıkı tutunarak istenilen sağlam
inanca sahip olmalı ve bu marifetlerden mahrum olan insanlara ulaşıp bu eseri acilen
ulaştırmalıyız ki, belki de bu sayede bir insan daha Ehl-i Sünnet inancıyla ölme nimetine
mazhar olarak ebedi azaptan kurtulur.
Bu risalemizdeki ilimleri halka ulaştırmak günümüzün en önemli meselesidir.
Zira bugün insanlar neye nasıl inanacaklarım şaşırmış bir şekilde bocalamaktadırlar. şte bu
gibi insanlara bu eseri ulaştırmak onlara yapılacak en büyük hayırdır.
Bu konuda daha önce bir çok kitap yazılmışsa da kimisi kısalığından yeterli olmamakta kimisi
de dilinin ağırlığı ve uzunluğundan dolayı istifadeyi azaltmaktadır.
Ama, bu kitap her kesim insana hitap edecek ve ikna edecek niteliktedir.
Allah-u Tealâ’dan niyazımız, insanlara acı yarak imanla ölmelerini temin etmek için kaleme
aldığımız bu risalemizi bize de acıyarak imanla çene kapamamıza vesile kılmasıdır.
Şüphesiz duaları hakkıyla işiten ve kabul eden ancak Odur.
Ahmed Mahmud ÜNLÜ

Ashab-ı Bedir'in isim listesi ve fazileti



1- Bedir Savaşı'na katılanların cennetlik olduklarını bizzat Resulü Ekrem Efendimiz müjdelemişlerdir.

2- Savaşın seyri sırasında kendilerine Allah tarafından gönderilen meleklerin de katıldığı Kur'ân'da bildirilmiş olup bu onlar için ayrıca bir fazilet sebebidir.

3- Ehli kemâl bazı zevatın beyanına nazaran Evliyâullah'dan pek çoğu velilik makamına Bedir ehlinin mübarek isimlerini okumaya devam etmekle nail olmuşlardır.

4- Birçok hastalığa tutulan kimsenin Bedir ehlinin mübarek ismini zikr ederek bu vesile ile şifa taleb edip lütfü ilâhiye mazhar olarak hastalık­larından kurtuldukları rivayet edilmektedir

5- Ehli irfan bir zat: "Hasta bir kimsenin başı­na elimi koyup halis bir niyyetle Bedir ashabının adını okuduğumda mutlak şifa hâsıl olmuştur. Hatta hastanın eceli dahi gelmişse en azından rahatsızlığı hafiflemiştir." demektedir.

6- Bazıları da: "Duadan önce Bedir ashabının isimlerinin okunmasının duânin sür'atle kabulüne vesile olduğunu" söylemişlerdir.

Cafer b. Abdullah şöyle diyor:

"Babam bana Peygamber (S.A.V.)'in bütün ashabını sevmemi vasiyet eder ve şunu ilave ederdi.

"Ey canım yavrum, Bedir ashabının adı zikr edilince duâ kabul olunur, bu mübarek isimleri zikreden kulu, ilâhi rahmet; bereket gufran ve rızâ-ı İlâhî kuşatır. Bu isimleri okuyarak hacetde bulunanın dileği mutlaka yerine getirilir..."

7- "Ehli Bedrin üzerinde bulundurmak, oku­mak, hıfzetmek, düşman üzerine nusret, düşman­ların şerrinden vikayet ve yangın ve hırsız ve boğul­maktan sıyânet ve veba ve tâûn ve cünûn ve emrazı sâireden himayet ve zevali fark ve husûlu gına ve vefâi duyûn ve güfrânü zünûb ve keşfi kürûb ve ten­viri kulûb velhâsıl cemîi matâlibi dünyeviyyeye ve mekâsıdı uhreviyyeye vusul ve celbi menfaii âlakiyye ve enfüsiyye ve ins ve cinnin mazarat-larını def etmek ve merâtibi dünyeviyyeye nail olmak için iksiri mücerreb olduğuna Meşihât-ı İslâmiyye tarafından mücahidini Islamiyyeye hediye olunmuştur."

Şu kadar var ki: Bu mübarek isimlerin okunuşu sırasında herbirinin adı söylenince, Radıyallahü anh (Allah ondan razı olsun) demek lazımdır. Şüphe yok ki Peygamberimizin adı söylenince Sallallahü Aleyhi ve Sellem denecektir. Zira bu edebe riayet etmek, maksadın daha kısa zamanda elde edilmesinde vesiledir.

Cenab-ı Hakk (c.c.) bizleri onların şefaatine nail eylesin. Amin

(Rıdvanullahi aleyhim ecmeıyn)

01. Seyyidüna ve nebiyyüna Muhammed el-Muhaciri (Sallallahu teala aleyhi ve sellem)
02. Seyyidüna Ebû Bekir Sıddıyk el-Muhaciri (R.A.)
03. Seyyidüna Ömer ibnü'l-Hattab el-Muhaciri (R.A.)
04. Seyyidüna Osman ibn-i Affan el-Muhaciri (R.A.)
05. Seyyidüna Aliyy ibn-i Ebi Talib el-Muhaciri (R.A.)
06. Seyyidüna Talha bin Ubeydullah el-Muhaciri (R.A.)
07. Seyyidüna Zübeyr ibn-i Avvam el-Muhaciri (R.A.)
08. Seyyidüna Abdurrahman bin Avf el-Muhaciri (R.A.)
09. Seyyidüna Sa'd bin Ebi Vakkas el-Muhaciri (R.A.)
10. Seyyidüna Said ibn-i Zeyd el-Muhaciri (R.A.)
11. Seyyidüna Ebu Ubeyde bin Cerrah el-Muhaciri (R.A.)
12. Seyyidüna Übeyy ibn-i Ka'b el-Hazreci (R.A.)
13. Seyyidüna el-Ahnes ibn-i Habib el-Muhaciri (R.A.)
14. Seyyidüna el-Erkam ibn-i Erkam el-Muhaciri (R.A.)
15. Seyyidüna Es'ad ibn-i Yezîd el-Hazreci (R.A.)
16. Seyyidüna Enes Mevla Rasülillah Muhaciri (R.A.)
17. Seyyidüna Enes ibn-i Muaz el-Hazreci (R.A.)
18. Seyyidüna Enes ibn-i Katadet'el-Evsi (R.A.)
19. Seyyidüna Evs ibn-i Sabit el-Hazreci (R.A.)
20. Seyyidüna Evs ibn-i Havli el-Hazreci (R.A.)
21. Seyyidüna İyas ibn-i Evs el-Evsi (R.A.)
22. Seyyidüna İyas ibn'il-Bükeyr el-Muhaciri (R.A.)
23. Seyyidüna Büceyr ibn-i Ebi Büceyr el-Hazreci (R.A.)
24. Seyyidüna Bahhas ibn-i Sa'lebe el-Hazreci (R.A.)
25. Seyyidüna el-Bera bin Ma'rur el-Hazreci (R.A.)
26. Seyyidüna Besbese bin Amr el-Hazreci (R.A.)
27. Seyyidüna Bişr ibn'il-Bera el-Hazrecî (R.A,)
28. Seyyidüna Beşir ibn-i Said el-Hazrecî (R.A.)
29. Seyyidüna Bilal ibn-i Rebah el-Muhaciri (R.A.)
30. Seyyidüna Temim Mevla Hıraş el-Hazreci (R.A.)
31. Seyyidüna Temim Mevla Beni Ganem bin es-Silm el-Evsî (R.A.)
32. Seyyidüna Temim ibn-i Yuar el-Hazrecî (R.A.)
33. Seyyidüna Sabit ibn-i Akram el-Evsi (R.A.)
34. Seyyidüna Sabit ibn-i Sa'lebe el-Hazrecî (R.A.)
35. Seyyidüna Sabit ibn-i Halid el-Hazrecî (R.A.)
36. Seyyidüna Sabit ibn-i Amr el-Hazreci (R.A.)
37. Seyyidüna Sabit ibn-i Hezzal el-Hazrecî (R.A.)
38. Seyyidüna Sa'lebe bin Hatim el-Evsî (R.A.)
39. Seyyidüna Sa'lebe bin Amr el-Hazrecî (R.A.)
40. Seyyidüna Sa'lebe bin Aneme el-Hazreci (R.A.)
41. Seyyidüna Sıkf ibn-i Amr el-Muhaciri (R.A.)
42. Seyyidüna Cabir ibn-i Abdullah bin Riyab el-Hazrecî (R.A.)
43. Seyyidüna Cabir ibn-i Abdullah bin Amr el-Hazreci (R.A.)
44. Seyyidüna Cebbar ibn-i Sahr el-Hazrecî (R.A.)
45. Seyyidüna Cübr ibn-i Atik el-Evsi (R.A.)
46. Seyyidüna Cübeyr ibn-i İyas el-Evsi (R.A.)
47. Seyyidüna Hamza bin Abd'il-Muttalib el-Muhaciri (R.A.)
48. Seyyidüna el-Haris ibn-i Enes el-Evsi (R.A.)
49. Seyyidüna el-Haris ibn-i Evs bin Rafi' el-Evsi (R.A.)
50. Seyyidüna el-Haris ibn-i Evs bin Muaz el-Evsî (R.A.)
51. Seyyidüna el-Haris ibn-i Hatib el-Evsî (R.A.)
52. Seyyidüna el-Haris ibn-i Ebî Hazme el-Evsi (R.A.)
53. Seyyidüna el-Haris ibn-i Hazme el-Hazreci (R.A.)
54. Seyyidüna el-Haris ibn-i Simme el-Hazrecî (R.A.)
55. Seyyidüna el-Haris ibn-i Arfece el-Evsi (R.A.)
56. Seyyidüna el-Haris ibn-i Kays el-Evsî (R.A.)
57. Seyyidüna el-Haris ibn-i Kays el-Hazrecî (R.A.)
58. Seyyidüna el-Haris ibn'un-Nu'man ibn-i Ümeyye el-Evsi (R.A.)
59. Seyyidüna Harise bin Süraka el-Hazrecî (ŞEHİD) (R.A.)
60. Seyyidüna Harise bin Nu'man el-Hazreci (R.A.)
61. Seyyidüna Hatıb ibn-i Ebi Beltea el-Muhaciri (R.A.)
62. Seyyidüna Hatıb ibn-i Amr el-Muhaciri (R.A.)
63. Seyyidüna el-Hubab ibn-i Münzir el-Hazrecî (R.A.)
64. Seyyidüna Habîb ibn-i Esved el-Hazrecî (R.A.)
65. Seyyidüna Haram ibn-i Milhan el-Hazreci (R.A.)
66. Seyyidüna Hureys ibn-i Zeyd el-Hazreci (R.A.)
67. Seyyidüna el-Husayn ibn-i Haris el-Muhaciri (R.A)
68. Seyyidüna Hamza bin el-Mumeyyir el-Hazreci (R.A.)
69. Seyyidüna Harice bin Zeyd el-Hazrecî (R.A.)
70. Seyyidüna Halid ibn-i el-Bükeyr el-Hazrecî (R.A.)
71. Seyyidüna Halid ibn-i Kays el-Hazreci (R.A.)
72. Seyyidüna Habbab ibn'ül-Eret el-Muhaciri (R.A.)
73. Seyyidüna Habbab Mevla Utbe el-Muhaciri (R.A.)
74. Seyyidüna Hubeyb ibn-i İsaf el-Hazreci (R.A.)
75. Seyyidüna Hıdaş ibn-i Katade el-Evsi (R.A.)
76. Seyyidüna Hıraş ibn'is-Sımme el-Hazrecî (R.A.)
77. Seyyidüna Hureym ibn-i Fatik el-Muhacirî (R.A.)
78. Seyyidüna Hallad ibn-i Rafi' el-Hazreci (R.A.)
79. Seyyidüna Hallad ibn-i Süveyd el-Hazrecî (R.A.)
80. Seyyidüna Hallad ibn-i Amr el-Hazreci (R.A.)
81. Seyyidüna Hallad ibn-i Kays el-Hazreci (R.A.)
82. Seyyidüna Huleyd ibn-i Kays el-Hazrecî (R.A.»
83. Seyyidüna Halife bin Adiyy el-Hazrecî (R.A.)
84. Seyyidüna Huneys ibn-i Hazafe el-Muhaciri (R.A.)
85. Seyyidüna Havvat ibn-i cübeyr el-Evsî (R.A.)
86. Seyyidüna Havli bin Ebî Havli el-Muhaciri (R.A.)
87. Seyyidüna Zekvan ibn-i Ubeyd el-Hazrecî (R.A.)
88. Seyyidüna Zü'ş-Şimaleyn ibn-i Abd Amr el-Muhaciri (ŞEHİD) (R.A.)
89. Seyyidüna Raşid ibn-i Mualla el-Hazrecî (R.A.)
90. Seyyidüna Rafi bin Haris el-Hazreci (R.A.)
91. Seyyidüna Rafi' bin ğunecde el-Evsî (R.A.)
92. Seyyidüna Rafi' bin Malik el-Hazrecî (R.A.)
93. Seyyidüna Rafi'ibn'ül-Muall el-Hazrecî (ŞEHİD) (R.A.)
94. Seyyidüna Rafi' bin Yezîd el-Evsi (R.A.)
95. Seyyidüna Rib'ıy bin Rafi' el-Evsî (R.A.)
96. Seyyidüna er-Rebi'ibn-ü İyas el-Hazrecî (R.A.)
97. Seyyidüna Rabia bin Eksem el-Muhaciri (R.A.)
98. Seyyidüna Ruhayle bin Sa'lebe el-Hazrecî (R.A.)
99. Seyyidüna Rifaa bin Haris el-Hazreci (R.A.)
100.Seyyidüna Rifaa bin Rafi' el-Hazrecî (R.A.)
101.Seyyidüna Rifaa bin Abd'il Münzir el-Evsî (R.A.)
102.Seyyidüna Rifaa bin Amr el-Hazreci (R.A.)
103.Seyyidüna Zübeyr ibn-i Avvam (R.A.)
104.Seyyidüna Ziyad ibn'is-Seken el-Evsî (R.A.)
105.Seyyidüna Ziyad ibn-i Lebid el-Hazrecî (R.A.)
106.Seyyidüna Ziyad ibn-i Amr el-Hazreci (R.A.)
107.Seyyidüna Zeyd ibn-i Eslem el-Evsi (R.A.)
108.Seyyidüna Zeyd ibn-i Harise el-Muhaciri (R.A.)
109.Seyyidüna Zeyd ibn'ül-Hattab el-Muhaciri (R.A.)
110.Seyyidüna Zeyd ibn'ül-Müzeyyen el-Hazrecî(R.A.)
111.Seyyidüna Zeyd ibn'ül-Mualla el-Hazrecî (R.A.)
112.Seyyidüna Zeyd ibn-i Vedia el-Hazreci (R.A.)
113.Seyyidüna Salim Mevla Ebî Huzeyfe el-Muhaciri (R.A.)
114.Seyyidüna Salim ibn-i Umeyr el-Evsî (R.A.)
115.Seyyidüna es-Saib ibn-i Osman el-Muhaciri (R.A)
116.Seyyidüna Sebre bin Fatik el-Muhaciri (R.A.)
117.Seyyidüna Süraka bin Amr el-Hazrecî (R.A.)
118.Seyyidüna Süraka bin Ka'b el-Hazreci (R.A.)
119.Seyyidüna Sa'd Mevla Hatıb el-Muhaciri (R.A.)
120.Seyyidüna Sa'd ibn'i Havle el-Muhaciri (R.A.)
121.Seyyidüna Sa'd ibn'i Hayseme el-Evsî (ŞEHİD)(R.A.)
122.Seyyidüna Sa'd ibn'ür-Rebi el-Hazrecî (R.A.)
123.Seyyidüna Sa'd ibn-i Zeyd el-Evsi (R.A.)
124.Seyyidüna Sa'd ibn-i Sa'd el-Hazrecî (R.A.)
125.Seyyidüna Sa'd ibn-i Sehi el-Hazreci (R.A.)
126.Seyyidüna Sa'd ibn-i Ubade el-Hazrecî (R.A.)
127.Seyyidüna Sa'd ibn-u Ubeyd el-Evsi (R.A.)
128.Seyyidüna Sa'd ibn-i Osman el-Hazrecî (R.A.)
129.Seyyidüna Sa'd ibn-i Muaz el-Evsi (R.A.)
130.Seyyidüna Süflan ibn-i Bişr el-Hazrecî (R.A.)
131.Seyyidüna Seleme bin Eslem el-Evsî (R.A.)
132.Seyyidüna Süleym ibn-ül-Haris el-Hazrecî (R.A.)
133.Seyyidüna Seleme bin Selame el-Evsi (R.A.)
134.Seyyidüna Selît'ibn-i Kays el-Hazrecî (R.A.)
135.Seyyidüna Süleym ibn-ül Haris el-Hazrecî (R.A.)
136.Seyyidüna SUleym ibn-i Kays el-Hazrecî (R.A.)
137.Seyyidüna Süleym ibn-i Amr el-Hazrecî (R.A.)
138.Seyyidüna Süleym ibn-i Milhan el-Hazrecî (R.A.)
139.Seyyidüna Simak ibn-i Sa'd el-Hazrecî (R.A.)
140.Seyyidüna Sinan ibn-i Ebî Sinan el-Muhaciri (R.A.)
141.Seyyidüna Sinan ibn-i Sayfi el-Muhaciri (R.A.)
142.Seyyidüna Sehl ibn-i Huneyf el-Evsî (R.A.)
143.Seyyidüna Sehl ibn-i Rafi' el-Hazrecî (R.A.)
144.Seyyidüna Sehl ibn-i Atik el-Hazreci (R.A.)
145.Seyyidüna Sehl ibn-i Kays el-Hazreci (R.A.)
146.Seyyidüna Sehl ibn-i Vehb el-Muhaciri (R.A.)
147.Seyyidüna Sehl ibn-i Rafi' el-Hazrecî (R.A.)
148.Seyyidüna Sevad ibn-i Zerin el-Hazrecî (R.A.)
149.Seyyiduna Sevad ibn-i Ğaziyye el-Hazrecî (R.A.)
150.Seyyidüna Süveybıt ibn-i Harmele el-Muhaciri (R.A.)
151.Seyyidüna Şüca' ibn-i Ebi Vehb el-Muhaciri (R.A.)
152.Seyyidüna Şerik ibn-i Enes el-Evsî (R.A.)
153.Seyyidüna Şemmas ibn-i Osman el-Muhaciri (R.A.)
154.Seyyiduna Sabiyh Mevla Eb'l-As el-Muhaciri (R.A.)
155.Seyyidüna Safvan ibn-i Vehb el-Muhaciri (ŞEHİD)(R.A.)
156.Seyyidüna Şuheyb ibn-i Sinan el-Muhaciri (R.A.)
157.Seyyidüna Sayfi bin Sevad el-Hazreci (R.A.)
158.Seyyidüna ed-Dahhak ibn-i Harise el-Hazreci (R.A.)
159.Seyyidüna ed-Dahhak ibn-i Abd-i Amr el-Hazrecî (R.A.)
160.Seyyidüna Damre bin Amr el-Hazreci (R.A.)
161.Seyyidüna et-Tufeyl ibn-i Haris el-Muhaciri (R.A.)
162.Seyyidüna et-Tufeyl ibn-i Malik el-Hazrecî (R.A.)
163.Seyyidüna et-Tufeyl ibn-i Nu'man el-Hazrecî (R.A.)
164.Seyyidüna Tuleyb ibn-u Umeyr el-Muhaciri (R.A.)
165.Seyyidüna Asım ibn-i Sabir el-Evsî (R.A.)
166.Seyyidüna Asım ibn-i Adiyy el-Evsî (R.A.)
167.Seyyidüna Asım ibn-i Ukeyr el-Hazrecî (R.A.)
168.Seyyidüna Asım ibn-i Kays el-Evsi (R.A.)
169.Seyyiduna Akıl ibn'ül-Bükeyr el-Muhaciri (R.A.)(ŞEHİD)
170.Seyyidüna Amir ibn-i Ümeyye el-Hazreci (R.A.)
171.Seyyidüna Amir ibn-i Bükeyr el-Muhaciri (R.A.)
172.Seyyiduna Amir ibn-i Rebia el-Muhacirî (R.A.)
173.Seyyidüna Amir ibn-i Sa'd el-Hazrecî (R.A.)
174.Seyyidüna Amir ibn-i Seleme el-Hazrecî (R.A.)
175.Seyyidüna Amir ibn-i Füheyre el-Muhaciri (R.A.)
176.Seyyidüna Amir ibn-i Muhalled el-Hazrecî (R.A.)
177.Seyyidüna Amir ibn-i Yezîd el-Evsî (R.A.)
178.Seyyidüna Ayiz ibn-i Maıs el-Hazreci (R.A.)
179.Seyyidüna Abbad ibn-i Bişr el-Evsi (R.A.)
18O.Seyyidüna Abbad ibn-i Kays el-Hazrecî (R.A.)
181.Seyyidüna Ubade bin Samit el-Hazrecî (R.A.)
182.Seyyidüna Abdullah ibn-i Sa'lebe el-Hazrecî (R.A.)
183.Seyyidüna Abdullah ibn-i Cübeyr el-Evsî (R.A.)
184.Seyyidüna Abdullah ibn-i Çahş el-Muhaciri (R.A.)
185.Seyyidüna Abdullah ibnü'l-Ced el-Hazrecî (R.A.)
186.Seyyidüna Abdullah ibn'ül-Humeyyir el-Hazreci (R.A.)
187.Seyyiduna Abdullah ibn'ür-Rebi el-Hazreci (R.A.)
188.Seyyidüna Abdullah ibn-i Revaha el-Hazrecî (R.A.)
189.Seyyidüna Abdullah ibn-i Zeyd el-Hazreci (R.A.)
190.Seyyidüna Abdullah ibn-i Süraka el-Muhaciri (R.A.)
191.Seyyidüna Abdullah ibn-i Seleme el-Evsi (R.A.)
192.Seyyidüna Abdullah ibn-i Sehi el-Evsi (R.A.)
193.Seyyidüna Abdullah ibn-i Süheyl el-Muhaciri (R.A.)
194.Seyyidüna Abdullah ibn-i Şerik el-Evsi (R.A.)
195.Seyyidüna Abdullah ibn-i Tarık el-Evsi (R.A.)
196.Seyyidüna Abdullah ibn-i Amir el-Hazreci (R.A.)
197.Seyyidüna Abdullah ibn-i Abd-i Menaf el-Hazreci (R.A.)
198.Seyyidüna Abdullah ibn-i Urfuta el-Hazrecî (R.A.)
199.Seyyidüna Abdullah ibn-i Amr el-Hazrecî (R.A.)
200.Seyyidüna Abdullah ibn-i Ümeyr el-Hazrecî (R.A.)
201.Seyyidüna Abdullah ibn-i Kays bin Halid el-Hazrecî (R.A.)
202.Seyyiduna Abdullah ibn-i Kays bin Sayfi el-Hazrecî (R.A.)
203.Seyyidüna Abdullah ibn-i Ka'b el-Hazrecî (R.A.)
204.Seyyidüna Abdullah ibn-i Mahreme el-Muhaciri (R.A.)
205.Seyyidüna Abdullah ibn-i Mes'ud el-Muhacirî (R.A.)
206.Seyyidüna Abdullah ibn-i Maz'un el-Muhacirî (R.A.)
207.Seyyidüna Abdullah ibn-i Numan el-Muhacirî (R.A.)
208.Seyyidüna Abd-i Rabb ibn-i Cebr el-Evsî (R.A.)
209.Seyyiduna Abdurrahman ibn-i Cebr el-Evsi (R.A.)
210.Seyyidüna Abdet'el-Haşhaş el-Hazrecî (R.A.)
211.Seyyidüna Abd ibn-i Amir el-Hazrecî (R.A.)
212.Seyyidüna Ubeyd ibn'ut-Teyyihan ey-Evsî (R.A.)
213.Seyyidüna Ubeyd ibn-i Zeyd el-Hazrecî (R.A.)
214.Seyyidüna Ubeyd ibn-i Ebî Ubeyd el-Evsi (R.A.)
215.Seyyidüna Ubeyde bin Haris el-Muhaciri (R.A.)
216.Seyyidüna Utban ibn-i Malik el-Hazrecî (R.A.)
217.Seyyidüna Utbe bin Rebıa el-Hazrecî (R.A.)
218.Seyyidüna Utbe bin Abdullah el-Hazrecî (R.A.)
219.Seyyidüna Utbe bin Gazvan el-Muhacirî (R.A.)
220.Seyyidüna Osman ibn-i Maz'un el-Muhacirî (R.A.)
221.Seyyidüna el-Aclan ibn'ün Nu'man el-Hazrecî (R.A.)
222.Seyyidüna Adiyy ibn-i Ebi Zağba el-Hazreci (R.A.)
223.Seyyidüna İsmet'übn'ül-Husayn el-Hazrecî (R.A.)
224.Seyyidüna Usaymet'ül-Hazreci (R.A.)
225.Seyyidüna Atıyye bin Nüveyre el-Hazrecî (R.A.)
226.Seyyidüna Ukbe bin Amir el-Hazrecî (R.A.)
227-Seyyidüna Ukbe bin Osman el Hazrecî (R.A.)
228.Seyyiduna Ukbe bin Vehb el-Hazreci (R.A.)
229.Seyyidüna Ukbe bin Vehb el-Muhacirî (R.A.)
230.Seyyidüna Ukkaşe bin Mıhsan el-Muhacirî (R.A.)
231.Seyyidüna Amman ibn-i Yasir el-Muhacirî (R.A.)
232.Seyyidüna Umare bin Hazm el-Hazrecî (R.A.)
233.Seyyidüna Umare bin Ziyad el-Evsî (R.A.)
234.Seyyidüna Amr ibn-i İyas el-Hazrecî (R.A.)
235.Seyyidüna Amr ibn-i Sa'lebe el-Hazrecî (R.A.)
236.Seyyidüna Amr ibn'ül-Cemuh el-Hazrecî (R.A.)
237.Seyyidüna Amr ibn'ül-Haris el-Hazrecî (R.A.)
238.Seyyidüna Amr ibn'ül Haris el-Muhacirî (R.A.)
239.Seyyidüna Amr ibn-i Süraka el-Muhaciri (R.A.)
240.Seyyidüna Amr ibn-i Ebi Şerh el-Muhaciri (R.A.)
241.Seyyidüna Amr ibn-i Talk el-Hazreci (R.A.)
242.Seyyidüna Amr ibn-i Kays el-Hazrecî (R.A.)
243.Seyyidüna Amr ibn-i Muaz el-Evsî (R.A.)
244.Seyyidüna Umeyr ibn-i Haram el-Evsî (R.A.)
245.Seyyidüna Umeyr ibn'ül Humam el-Hazrecî (R.A.) (ŞEHİD)
246.Seyyidüna Umeyr ibn'ül-Amir el-Hazrecî (R.A.)
247.Seyyidüna Umeyr ibn-i Avf el-Muhacirî (R.A.)
248.Seyyidüna Umeyr ibn-i Ma'bed el-Evsî (R.A.)
249.Seyyidüna Umeyr ibn-i Ebî Vakkas el-Muhacirî (R.A.) (ŞEHİD)
250.Seyyidüna Avf ibn'ül-Haris el-Hazreci (R.A.)
251.Seyyidüna Uveym ibn-i Saide el-Evsî (R.A.)
252.Seyyidüna İyaz ibn-i Züheyr el-Muhacirî (R.A.)
253.Seyyidüna Ğannam ibn-i Evs el-Hazrecî (R.A.)
254.Seyyiduna el-Fakih ibn-i Bişr el-Hazrecî (R.A.)
255.Seyyiduna Ferve bin Amr el-Hazrecî (R.A.)
256.Seyyiduna Katade bin Numan el-Hazrecî (R.A.)
257.Seyyidüna Kudame bin Maz'un el-Muhaciri (R.A.)
258.Seyyidüna Kutbe bin Amir el-Hazreci (R.A.)
259.Seyyidüna Kays ibn-i Mıhsan el-Hazrecî (R.A.)
260.Seyyidüna Kays ibn-i Mıhsan el-Hazrecî (R.A.)
261.Seyyidüna Kays ibn-i Muhalled el-Hazrecî (R.A.)
262.Seyyidüna Ka'b ibn-i Cemmez el-Hazreci (R.A.)
263.Seyyidüna Ka'b ibn-i Zeyd el-Hazrecî (R.A.)
264.Seyyidüna Malik ibn-i Ebi Havli el-Muhacirî (R.A.)
265.Seyyidüna Malik ibn-i Ebi Havli el-Muhaciri (R.A.)
266.Seyyidüna Malik ibn'ud Duhşum el-Hazrecî (R.A.)
267.Seyyidüna Malik ibn-i Rifaa el-Hazreci (R.A.)
268.Seyyidüna Malik ibn-i Rifaa el-Hazrecî (R.A.)
269.Seyyidüna Malik ibn-i Amr el-Muhaciri (R.A.)
270.Seyyidüna Malik ibn-i Kudame el-Evsı (R.A.)
271.Seyyidüna Malik ibn-i Mes'üd el-Hazrecî (R.A.)
272.Seyyiduna Malik ibn-i Nümeyle el-Evsi (R.A.)
273.Seyyidüna Malik Mübeşşir bin Abd'il-Munzir el-Evsî (R.A.) (ŞEHİD)
274-Seyyidüna Mücezzer ibn-i Ziyad el-Hazreci (R.A.)
275.Seyyidüna Muhriz ibn-i Amin el-Hazrecî (R.A.)
276.Seyyidüna Muhriz ibn-i Nasle el-Muhaciri (R.A.)
277.Seyyidüna Muhammed ibn-i Mesleme el-Evsî (R.A.)
278.Seyyidüna Midlac ibn-i Amir el-Muhaciri (R.A.)
279.Seyyidüna Mersed ibn-i Mersed el-Hazreci (R.A.)
280.Seyyiduna Mistah ibn-i Üsase el-Muhaciri (R.A.)
281.Seyyidüna Mes'üd ibn-i Evs el-Hazrecî (R.A.)
282.Seyyidüna Mes'üd ibn-i Halde el-Hazrecî (R.A.)
283.Seyyidüna Mes'üd ibn-i Rebia el-Muhacirî (R.A.)
284.Seyyidüna Mes'üd ibn-i Zeyd el-Hazrecî (R.A.)
285.Seyyidüna Mes'üd ibn-i Sa'd el-Hazrecî (R.A.)
286.Seyyidüna Mes'üd ibn-i Sa'd el-Evsi (R.A.)
287.Seyyidüna Mus'ab ibn-i Umeyr el-Muhacirî (R.A.)
288.Seyyidüna Muaz ibn-i Cebel el-Hazreci (R.A.)
289.Seyyidüna Muaz ibn-i Haris el-Hazreci (R.A.)
290.Seyyidüna Muaz ibn-üs Sımme el-Hazrecî (R.A.)
291.Seyyidüna Muaz ibn-i Amr el-Hazreci (R.A.)
292.Seyyidüna Muaz ibn-i Maıs el-Hazreci (R.A.)
293.Seyyidüna Ma'bed ibn-i Abbad el-Hazreci (R.A.)
294.Seyyidüna Ma'bed ibn-i Kays el-Hazreci (R.A.)
295.Seyyidüna Muattib ibn-i Ubeyd el-Evsi (R.A.)
296.Seyyidüna Muattib ibn-i Avf el-Muhaciri (R.A.)
297.Seyyidüna Muattib ibn-i Kuşeyr el-Evsî (R.A.)
298.Seyyidüna Ma'kıl ibn-i Munzir el-Hazreci (R.A.)
299.Seyyidüna Ma'mer ibn-i Haris el-Hazreci (R.A.)
300.Seyyidüna Ma'n ibn-i Adiyy el-Hazreci (R.A.)
301.Seyyidüna Ma'n ibn-i Yezîd el-Muhaciri (R.A.)
302-Seyyidüna Muavviz ibn-i Haris el-Hazreci (R.A.)
303.Seyyidüna Muavviz ibn-i Amr el-Hazreci (R.A.)
304.Seyyidüna Mikdad ibn'ül-Esved el-Muhaciri (R.A.)
305.Seyyidüna Muleyl ibn-i Vebre el -Hazreci (R.A.)
306.Seyyidüna Münzir ibn-i Amr el-Hazrecî (R.A.)
307.Seyyiduna Münzir ibn-i Kudame el-Evsî (R.A.)
308.Seyyidüna Münzir ibn-i Muhammed el-Evsi (R.A.)
309.Seyyidüna Mıhça' ibn'üs-Salih Mevla Ömer'ibn'ül-Hattab el Muhaciri (R.A.) (ŞEHİD)
310.Seyyidüna Nadr ibn-i Haris el-Evsi (R.A.)
311.Seyyidüna Nu'man ibn-i el-A'rac el-Hazrecî (R.A.)
312.Seyyidüna Nu'man ibn-i Ebi Hazme el-Evsî (R.A.)
313.Seyyidüna Nu'man ibn-i Sinan el-Hazrecî (R.A.)
314.Seyyidüna Nu'man ibn-i Abd-i Amr el-Hazrecî (R.A.)
315.Seyyidüna Nu'man ibn-i Amr el-Hazrecî (R.A)
316.Seyyidüna Nu'man ibn-i Malik el-Hazrecî (R.A.)
317.Seyyidüna Nevfel ibn-i Abdullah el-Hazrecî (R.A.)
328.Seyyidüna Vakıd ibn-i Abdullah el-Muhaciri (R.A.)
319.Seyyidüna Varaka bin İyas el-Hazrecî (R.A)
320.Seyyidüna Vedia bin Amr el-Hazrecî (R.A.)
321.Seyyiduna Vehb ibn-i Ebî Şerh el-Muhaciri (R.A.)
322.Seyyidüna Vehb ibn-i Sa'd el-Muhaciri (R.A.)
323.Seyyidüna Hanî'bin'Niyar el-Hazrecî (R.A.)
324.Seyyidüna Hübeyl ibn-i Vebre el-Hazrecî (R.A.)
325.Seyyidüna Hilal ibn-i Mualla el-Hazreci (R.A.)
326.Seyyidüna Yezid ibn-i el-Ahnes el-Muhaciri (R.A.)
327.Seyyidüna Yezîd ibn-i Rukayş el-Muhacirî (R.A.)
328.Seyyidüna Yezidi ibn-i Haram el-Hazrecî (R.A.)
329.Seyyidüna Yezîd ibn'ül-Haris el-Hazrecî (R.A.)
330.Seyyidüna Yezîd ibn'üs-Seken el-Evsî (R.A.)
331.Seyyidüna Yezid ibn'ül-Münzir el-Hazrecî (R.A.)

(RADIYALLAHU ANHUM ECMAİN)

Ehli sünnet ve’l cemaat Itikadi


Ehli sünnet ve’l cemaat (Radıyallahü anhüm ecmain) Hazeratının i’tikadları budur ki:
  1. Allah Teala Hazretleri birdir, kadimdir, araz,cisim, cevher, musavver, mahdud ve ma’dud değildir.
  2. Kadim, bizim tabirimizle evveli olmayan ve ahiri bulunmayan bir zat-i acell-i a’ladır.
  3. Mahiyet ve keyfiyetle de vasf olunamaz.
  4. Bir mekana muhtaç değildir.
  5. Üzerine zaman geçmez.
  6. O’na hiçbir şey benzemez.
  7. İlminden ve kudretinden hiçbir şey çıkmaz ve kaçmaz.
  8. O’nun zatıyla kaim sıfat- ı ezeliyyesi vardır.
  9. Sıfatları O’nun ne zatının aynı ve ne de gayrıdır. Mesela, aynaya baktığın zaman kendini aynada görürsün. O aynada gördüğün bir bakımdan tıpkı sen, ben değilim desen olmaz, benim desen olmaz. Onun için de ne aynıdır ve ne de gayrıdır demişler. O sıfatlarda şunlardır: Hayat, ilim, kudret, irade, semi, basar, kelam, tekvin.
  10. Allah Teala’yı görmek aklen de naklen de caizdir.
  11. Kainat, alem cemi-i eczasıyla ve sıfatıyla muhdestir, yani yoktan vücuda çıkarılmıştır.
  12. Onu yoktan çıkarıp meydana getiren Allah Teala’dır. Kullarının bütün fiilleri, küfür, iman, taat ve isyan cümlesinin halıkı Allah Teala’dır.
  13. Allah’tan gayrı Halık yoktur.
  14. O fiillerin kullardan suduru, yani oluşu Hak Teala Hazretlerinin iradesi, meş’iyyeti, hükmü, kazası ve takdiri iledir.
  15. Kulların işlerinde kendi ihtiyarları da vardır, onlar ile sevap ve ıkab olunurlar.
  16. Taatta sevap, Ma’siyette de ikab vardır. Güzel işler işleyenleri iyi kimseler medhederler, ahirette de sevaba nail olurlar, bunlara Cenab-ı hakk’ın rızası vardır.
  17. Fena ve kötü şeyler ki ehli dünya da onu sevmez. Ahirette ikaba sebep olanlar da Hakk’ın rızasıyla değillerdir.
  18. Kul , gücü yetmediği bir şeyle teklif olunmaz.
  19. Sevap, Cenab-ı Hakk’ın fazlıdır, azabı da adaleti icabıdır.
  20. Maktül eceliyle ölmüştür. Yani vurdular da öyle öldü demek değil de eceli gelmiş, o bıçak veya kurşun sebep olmuştur.
  21. Ecel birdir.
  22. Haram dahi rızıktır.
  23. Herkes kendi rızkını yer, gerek helal olsun gerek haram olsun.
  24. Kimse kimsenin rızkını yemeye kadir değildir.
  25. Allah Teala, dalalet ve hidayetini halk edendir.
  26. Dilediğine dalalet ve dilediğine de hidayet halk eder.
  27. Kula aslah olanı halk etmek, Allah Teala’ya vacib değildir.
  28. Hz. Resulullah(s.a.v.) ‘in yakaza halinde şahsıyla Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksa’ya, oradan semaya ve oradan da Hakk Teala’nın murad ettiği yere urucu haktır.
  29. Melekül mevt haktır.
  30. Kabirde, bütün kafirlerin ve bazı günahkarlar mü’minlerin azabı haktır.
  31. İbadet ve taat ehlinin nimetlere nail olması da haktır.
  32. Münkereyn meleklerinin kabirde sualleri de haktır.
  33. Kıyamet günü dirilme haktır.
  34. Amellerin tartılması haktır.
  35. Kitap haktır, hesap da haktır.
  36. Havz-ı kevser haktır.
  37. Sırat köprüsü de haktır.
  38. Peygamberlerin, velilerin, şehidlerin şefaatı da haktır.
  39. Cennet ve cehennem de haktır ve el’an muvcutturlar, bakidirler.
  40. Ne cennet, cehennem ve ne de içindekilere fana, yokluk gelmez.
  41. Büyük ve küçük günahlar her ne kadar çok olsa dahi mü’mini imandan çıkarmaz ve küfre de sokmaz.
  42. Cenab-ı Hakk, kendine yapılan şirki afvetmez.
  43. Şirkten maada, büyük ve küçük günahlardan dilediğini mağfiret eder.
  44. Küçük günahlara ikab caizdir. Büyük günahların da afvı caizdir, tövbe etmese dahi.
  45. İman, peygamberimizin Allah tarafından haber verdiği her şeyi kalbiyle tasdik ve lisanıyla da söylemesidir.
  46. Ameller, hakikat-ı imana dahil değillerdir.
  47. Ameller, kendi nefislerinde ziyade olurlar. Fakat, hakikat-ı iman ne ziyade olur ne de eksilir.
  48. Amellerin ziyadesiyle imanın meyveleri ve nurları artar.
  49. Her mü’min: Ben Hakka müminim demelidir. İnşallah ben mü’minim demek te’vil ile olsa dahi doğru değildir. Şek ile olursa, ittifakla, söyleyen dinden çıkar.
  50. İman tasdik ve ikrar olduğuna nazaran mahluktur ve kulun kesbidir, kazancıdır ve Haktan hidayet olduğuna göre de mahluk değildir.
  51. Mukallidin imanı şek ve şübheden ari olursa sahihtir ve lakin kadir ise, delilleri terk ettiğinden asidir.
  52. Bazı kere sa’id, saadete erişen kişi şaki, yani cehennem ehli olur ve bazen de şaki, yani cehennemlik bir kişi de sa’id ani ehl-i cennet olur. Yani, Müslüman iken kafir olur veya kafir iken Müslüman olur. Fakat, Allah’ın hükmünde değişiklik olmaz, gerek zatında ve gerek sıfatında tağyir caiz değildir.
  53. Peygamber gönderilmesinde ve kitab-ı İlahinin inzalinda (inişinde) hikmet ve maslahat vardır.
  54. Hak Teala, kullarına beşerden peygamber gönderdi. İman ve ehl-i taatı cennetle tebşir ve ehl-i küfürle asileri de cehennem ve ikabla tenzir etti. Nasa (insanlara da) din ve dünyalarında muhtac oldukları şeyleri öğrettiler. Onları mu’cizelerle te’yid eyledi.
  55. İlk peygamber Adem aleyhisselam, son peygamber de bizim peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) dir. Bütün peygamberlerin efdali Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) dir.
  56. Melekler de Hz. Allah’ın kullarıdır. Ve emirlerini amillerdir ve masiyetten ma’sumdurlar. Erkeklik ve dişilikleri yoktur, yemek ve içmeye muhtaç değillerdir.
  57. Peygamberler meleklerin rasullerinden, meleklerin rasulleri ise beşerin Salihlerinden, beşerin salihleri ise bütün meleklerden efdaldir.
  58. Keramet haktır ve ol keramet, şeriatında olduğu peygamberlerin mucizesinde dahildir. Veli kerametinde müstakil değildir.
  59. Veli, peygamberlik derecesine vasıl olamaz.
  60. Kuldan, hiçbir hal ile teklif sakıt olamaz.
  61. Efdal-i Evliya Ebu Bekir (r.a.) dır. Ondan sonra Ömer el Faruk, ondan sonra Osman Zü’n-nureyn, ondan sonra da Aliyyü’l Murtaza (r.aleyhüm) hazeratıdır. Hilafet de bu tertib üzeredir.
  62. Sahabeden hiçbirini hayırdan gayrı bir şeyle yad etmek caiz değildir.
  63. Hilafet otuz yıldır. Ondan sonra melik ve emirliktir.
  64. Ehl-i İslam’a bir imam mutlaka lazımdır, Müslümanları hem korumak ve hem de işlerinin layıkıyla görülmesi, cum’a ve bayram namazlarının sıhhati için gerektir.
  65. Fasıkın arkasında namaz kılmak caizdir. Fasıkın cenazesine de namaz kılmak caizdir.
  66. Her zaman mest üzerine meshetmek caizdir.
  67. Dirilerin ölülere duası ve sadakaların ölülere faydası vardır.
  68. Zamanların ve mekanların faziletleri haktır. Ramazan ayı, recep, şaban, muharrem, arefe günü, bayram günleri, Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere, Kuds-i Şerif ve mescidler gibi.
  69. İlim, akıldan efdaldir. Müşriklerin çocukları hakkında imamımız sükut etmiştir.
  70. Sihir vakidir.
  71. Göz değmesi de caizdir.
  72. Müctehid bazen isabet eder bazen hata eder.
  73. İctihadında isabet ederse iki sevap alır., hataları da afvolunur.
  74. Kur’an-ı Kerim’deki nassların mümkün olduğu kadar zahirine hamdolunması vacibdir.
  75. Ümmetten hiçbirisine cennetle şehadet etmeyiz. Yalnız Rasulullah’ın (s.a.v.) şehadet ettikleri aşere-i Mübeşşere müstesna. Onlar da şunlardır: Ebu Bekr, Ömer, Osman, Ali, Talha, Zübeyr, Sa’d, Said, Abdurrahman b, Avf, Ebu Ubeyde b. El- Cerrah rıdvanullahi Teala aleyhim ecmain.
  76. Deccalin çıkması haktır.
  77. İsa (a.s.)’ın semadan nüzulü haktır.
  78. Dabbetü’-arz’ın hurucu haktır.
  79. Kahine, müneccime, arrafa gidip bir şey sormak caiz değildir. Fal bakıcılar da buna dahildir.
  80. Bunların söylediklerine inanmak da caiz değildir.
  81. Cemaat hak ve sevaptır, rahmettir. Ayrılık azabdır.
  82. Allah Teala indinde makbul din İslam dinidir.

Kütüb-i Sitte Muhaddisleri


İMAM BUHARİ (Ölm. 256 / 869)
İMAM MÜSLİM (Ölm. 261 / 875)
EBU DAVUD (Ölm. 275 / 888)
İMAM NESAİ (Ölm. 303/915)
İMAM TİRMİZİ (Ölm. 279 / 892)
İBNU MACE (Ölm. 273 / 868)
İMAM MALİK (Ölm. 179 / 795)



İMAM BUHARİ (Ölm. 256 / 869)
Kısaca Buhari olarak bilinen Ebü Abdullah Muhammed b.İsmail, en büyük hadis bilgini olarak kabul edilir. Sünni gelenek O'nun ana eseri el-Cami es-Sahih'i Kur'an'dan sonra en muteber islam kaynağı ve hadis kitaplarının en büyüğü sayar. Buhari'nin, bu eserini 600.000 hadis içinden seçtiği 7275 hadisten vücuda getirdiği biliniyor. 16 yılda tamamlanan bu eser 97 kitaba ve 3730 baba ayrılmıştır.
Buhari, isminden de anlaşılacağı gibi, islam ilimlerinin, özellikle hadis ve tasavvufun beşik kentlerinden biri olan Buhara'da 13 Şevval 194 h.(21 Temmuz 810 miladi) doğdu. Çok küçük yaşta babasını kaybettiği için yetim olarak büyümüştür. Dedesi Bardizbah, gayrimüslimdi. Berdizbah, çiftçi demektir. Buhari'nin henüz 10 yaşındayken hadisle meşgul olmaya başladığını biliyoruz. Bu yaştan itibaren Mekke başta olmak üzere Hicaz bölgesi, Mısır, İran ve Irak gibi islam kültürünün merkez sahalarını, ilmi tetkikleri için yıllarca dolaştıktan ve sayıları yirmiye varan büyük bilginlerden dersler aldıktan sonra tekrar Türkistan'a dönmüş, Buhara, Semerkant ve Hartank'ta eserlerini yazmaya devam etmiş ve nihayet Hartank'ta, ata binmek üzere olduğu bir sırada kriz geçirmiş ve ardından da ölmüştür.
Buhari, baş eseri Sahih'deki hadisleri, kendilerinden aldığı kişilerin biyografilerini tetkik için et-Tarih el-Kebir adlı bir eser yazmış, daha sonra bu eseri et-Tarih es-Sagir adıyla özetlemiştir. Kaynakların bildirdiğine göre Buhari, et-Tarih el-Kebir'ini Medine'de ikameti sırasında mehtaplı gecelerde Peygamber (s.a.)'in kabri yanında yazmıştır.
Buhari'nin bugün elimizde bulunan diğer üç eseri es-Sülasiyat, el-Edeb el-Müfred ve Halkı Efali İbad adlarını taşımaktadır. O'na izafe edilen Tefsir el-Kur'an ve Tenvir el-Ayneyn'in durumları tartışmalıdır.