Esmaü'l Hüsna - Allah'ýn c.c Ýsimleri

ALLAH
Bu ism-i þerif, Cenâb-ý Hakk'ýn has ismidir. Bu itibarla diðer isimlerin ifade ettiði bütün güzel vasýflarý ve Ýlâhî sýfatlarý içine alýr. Diðer isimler ise, yalnýz kendi mânalarýna delâlet ederler. Bu bakýmdan Allah isminin yerini hiçbir isim tutamaz.
Bu isim, Allah'tan baþkasýna ne hakikaten ve ne de mecazen verilemez. Diðer isimlerin ise, Allah'tan baþkasýna isim olarak verilmesinde bir mahzur yoktur. Ýnsanlara Kadir, Celâl ismini vermek gibi. Yalnýz bu isimlerin baþýna, insanlara izafe edildiklerinde, "kul" mânâsýna gelen "abd" kelimesinin ilâvesi güzeldir. Abdülkadir ismi gibi...

er-RAHMÂN
Ezel'de bütün yaradýlmýþlar hakkýnda hayýr ve rahmet irade buyuran;
Sevdiðini, sevmediðini ayýrdetmiyerek bütün mahlûkatýný sayýsýz nimetlere garkeden...
Hayatlarý için lüzumlu olan bütün rýzýklarý veren...

er-RAHÎM
Pek ziyade merhamet edici;
Verdiði nimetleri iyi kullananlarý daha büyük ve ebedî nimetler vermek suretiyle mükâfatlandýrýcý...
Rahmân ism-i þerîfinden Allah Teâlâ'nýn ezelde bütün mahlûkatý için hayýr ve rahmet irade buyurduðu anlaþýlýr. Rahîm ism-i þerîfi ise, mahlûkatý arasýnda irade sahipleri, hususan mü'minler için rahmet-i Ýlâhiyyenin tecellisini ifade eder.

el-MELÝK
Bütün mahlûkatýn hakikî sâhibi ve mutlak hükümdârý...
Allah'ýn, ne zâtýnda ve ne de sýfatýnda hiçbir varlýða ihtiyacý yoktur. Bilâkis herþey zâtýnda, sýfâtýnda, varlýðýnda ve varlýðýnýn devamýnda O'na muhtaçtýr. Bütün kâinatýn hakikî sâhibi, mutlak hükümdârýdýr.

el-KUDDÛS
Hatâdan, gafletten, aczden ve her türlü eksiklikten çok uzak ve pek temiz...
Allah, hissin idrâk ettiði, hayâlin tasavvur ettiði, vehmin tahayyül ettiði, fikrin tasarladýðý her vasýftan münezzeh ve müberradýr. O hatâdan, gafletten, acizden ve her türlü eksiklikten çok uzak ve pek temiz olandýr. Bu bakýmdan her türlü takdîse lâyýktýr.
Ýnsan su'-i ihtiyârý karýþmadýðý müddetçe kâinatta fýtrî olarak bulunan umumî temizlik hakikatý da, Cenâb-ý Hakk'ýn KUDDÛS isminin tecellîsidir.

es-SELÂM
Her çeþit ârýza ve hâdiselerden sâlim kalan;
Her türlü tehlikelerden kullarýný selâmete çýkaran;
Cennet'teki bahtiyar kullarýna selâm eden...
Bu ism-i þerif, Kuddûs ismi ile yakýn bir mânâ ifade etmekte ise de Selâm ismi, daha ziyade istikbale aittir. Yani, Cenâb-ý Hakk'ýn gerek zâtý, gerek sýfatý ileride en ufak bir tegayyüre, bir deðiþikliðe, bir za'fa uðramaktan münezzehtir. O, ezelde nasýlsa ebedde de öyledir.

el-MÜ'MÝN
Gönüllerde îman ýþýðý yakan, uyandýran;
Kendine sýðýnanlara aman verip onlarý koruyan, rahatlandýran...
Allah Teâlâ, kalblere îman ve hidâyet baðýþlayarak oralardan þübhe ve tereddüdleri kaldýrmýþtýr.
Kendine sýðýnanlara aman verip korumuþ, emniyetle rahatlandýrmýþtýr.

el-MÜHEYMÝN
Gözetici ve koruyucu...
Allah, yarattýðý mahlûkatýnýn amellerini, rýzýklarýný, ecellerini bilip muhafaza eder. Bütün varlýðý görüp gözeten, yetiþtirip varacaðý noktaya ulaþtýran ancak O'dur. Hiçbir zerre, hiçbir lâhza, Onun bu lûtuf ve âtýfetinden boþ deðildir.

el-AZÎZ
Maðlûb edilmesi mümkün olmayan galib.
Bu ism-i þerîf, kuvvet ve galebe mânâsýna gelen ÝZZET kökünden gelir. Allah Teâlâ mutlak sûrette kuvvet ve galebe sâhibidir.
Ýzzet sýfatý, Kur'an'da birçok yerlerde azab âyetleri bahsinde gelmiþtir. Fakat bu ism-i þerîfin yine birçok defa Hakîm ism-i þerîfi ile birleþtiði görülür. Bunun mânasý: Allah Teâlâ'nýn kudreti galibdir, fakat hikmeti ile kötülerin cezasýný te'hir eder, kötülük edip durmakta olan insanlarý cezalandýrmakta acele etmez, demektir.

el-CEBBÂR
Kýrýlanlarý onaran, eksikleri tamamlayan;
Dilediðini zorla yaptýrmaya muktedir olan...
Bu ism-i þerif cebir maddesindendir. Cebir, "kýrýk kemiði sarýp bitiþtirmek, eksiði bütünlemek" mânasýna geldiði gibi, "icbar etmek", yani, "zorla iþ gördürmek" mânasýna da gelir.
Bu mânaya göre Allah Teâlâ Cebbâr'dýr. Yani, kýrýlanlarý onarýr, eksikleri tamamlar, her türlü periþanlýklarý düzeltir, yoluna kor.
Cebbâr'ýn ikinci mânasýna göre de; Allah Teâlâ kâinatýn her noktasýnda ve her þey üzerinde dilediðini yaptýrmaða muktedirdir. Hüküm ve iradesine karþý gelinmek ihtimali yoktur.

el-MÜTEKEBBÝR
Her þeyde ve her hâdisede büyüklüðünü gösteren...
Büyüklük ve ululuk, ancak Allah'a mahsustur, varlýðý ile yokluðu Allah'ýn bir tek emrine ve iradesine baðlý bulunan kâinattan hiçbir mevcut, bu sýfatý takýnamaz.

el-HÂLIK
Herþey'in varlýðýný ve varlýðý boyunca görüp geçireceði halleri hâdiseleri tayin ve tesbit eden ve ona göre yaratan, yoktan vâr eden...
Bu ism-i þerîfin mânasýnda iki husus vardýr:
1. Bir þey'in nasýl olacaðýný tayin ve takdir etmek,
2. O takdire uygun olarak o þey'i îcad etmek.

el-BÂRÝ'
Eþyayý ve her þey'in âzâ ve cihazlarýný birbirine uygun bir halde yaratan...
Her þey'in vücudu mütenasib, yani, âzasý, hayat cihazlarý ve aslî unsurlarý keyfiyet ve kemmiyet bakýmýndan birbirine münasib olarak yaratýldýðý gibi, hizmeti ve faydasý da umumî âhenge uygun yaratýlmýþtýr.

el-MUSAVVÝR
Tasvîr eden, herþey'e bir þekil ve hususiyet veren...
Allah Teâlâ herþey'e bir sûret, bir özellik vermiþtir. Herþey'in kendisine göre þekli, dýþtan görünüþü vardýr ki, baþkalarýna benzemez.
Meselâ: Ýnsanlar arasýnda tamamiyle birbirinin ayný iki insan yoktur.
Bundan daha garibi, parmak uçlarýndaki çizgilerdir. Bu çizgiler, insanlarýn sayýsý kadar deðiþik gidiyor ve hiçbiri ötekine uymuyor. Þu halde insanýn hiç taklit olunamayacak imzasý, bastýðý parmak izidir.
Ýþte bunlar, Allah Teâlâ'nýn MUSAVVÝR isminin tecellîleridir.

el-ÐAFFÂR
Maðfireti pek bol olan...
Gafr, örtmek ve sýyânet etmek (korumak) mânâsýnadýr. Allah mü'minlerin günahlarýný örter. Dilediði kullarýný da günahlardan sýyânet eder, korur. Bu, onlar için en büyük nimetlerden biridir.

el-KAHHÂR
Herþey'e, her istediðini yapacak surette galib ve hâkim...
Kahr, bir þey'e, onu hor ve hakîr kýlacak veya mahv ve helâk edebilecek sûrette galib olmaktýr. Allah Teâlâ Kahhâr'dýr, her vechile üstün ve daima galibdir. Kuvvet ve kudretiyle her þey'i içinden ve dýþýndan kuþatmýþtýr. Hiçbir þey O'nun bu ihâtasýndan dýþarý çýkamaz. Ona karþý herþey'in boynu büküktür. Kahrýna yerler, gökler dayanamaz. Kahr ile nice azýp sapmýþ ümmetleri ve milletleri mahv ve periþan etmiþtir.

el-VEHHÂB
Çeþit çeþit nimetleri devamlý baðýþlayýp duran...
Bu isim, Vehhâb kelimesi hibe kökünden gelmektedir. Hibe, "herhangi bir karþýlýk ve menfaat gözetmeden birine bir malý baðýþlamak" mânasýnadýr. Vehhâb ise, "Her zaman, her yerde ve her þey'i çok çok ve bol bol veren ve karþýlýk beklemeyen" demektir.

er-REZZÂK
Yaratýlmýþlara, faydalanacaklarý þeyleri ihsân eden...
Rýzýk, Allah Teâlâ'nýn bilhassa yaþayan mahlûkatýna faydalanmalarýný nasib ettiði her þeydir. Rýzýk yalnýz yenilip içilecek þeylerden ibaret deðildir. Kendisinden faydalanýlan herþey'e rýzýk denir.
Maddî rýzýk, her türlü yiyecek ve içecek, giyilecek ve kullanýlacak eþya, para, mücevher, çoluk-çocuk, vücudun çalýþma kudreti, bilgi, mal-mülk, servet v.s. gibi þeylerdir.
Mânevî rýzýk ise, ruhun ve kalbin gýdasý olan þeylerdir. Baþta îman olmak üzere insanýn mânevî hayatýna ait bütün duygular ve o duygularýn ihtiyacý olan þeyler, hep mânevî rýzýktýr.

el-FETTÂH
Her türlü müþkilleri açan ve kolaylaþtýran...
Fettâh kelimesi, feth'den gelmektedir. Feth ise, "kapalý olan þey'i açmak" mânasýnadýr.
Kapalý bir þey'i açmak:
a. Maddî olur; bir kapýyý, bir kilidi açmak gibi.
b. Mânevî olur; kalbden tasalarý, kederleri atýp gönlü açmak gibi.
Bitkilerin çiçek açmasý, tohum ve çekirdeklerin sünbül vermesi, rýzýk ve rahmet kapýlarýnýn açýlmasý hep Fettâh ism-i þerifinin tecellîsindendir.

el-ALÎM
Her þey'i çok iyi bilen...
Allah, her þey'i tam mânasýyla bilir. Her þey'in, içini, dýþýný, inceliðini, açýklýðýný, önünü, sonunu, baþlangýcýný, bitimini çok iyi bilendir O. Olmuþlarý bildiði gibi, olacaklarý da ayný þekilde bilir. Onun için, olmuþ - olacak, gizli - açýk söz konusu deðildir. Bunlar, insanlar hakkýnda geçerli olan mefhumlardýr. Ýnsanlarýn bilmesi nisbî ve ârýzîdir. Allah'ýn bilmesi ise, - bütün isim ve sýfatlarýnda olduðu gibi - zâtî'dir. Onun için O'nun bilmesinde dereceler bulunmaz.

el-KÂBID
Sýkan, daraltan...

el-BÂSIT
Açan, geniþleten...
Bütün varlýklar Allah Teâlâ'nýn kudret kabzasýndadýr. Ýstediði kulundan, ihsân ettiði servet ve sâmâný, evlâd ve iyâli, yahut hayat zevkini, gönül ferahlýðýný alýverir. O adam zenginken fakir olur, yahut evlâd acýsýna boðulur, yahut iç sýkýntýsýna, ýstýrap ve huzursuzluk içine düþer.
Ýþte bu haller, Kâbýd isminin tecellileridir.
Allah, istediði kuluna da yepyeni bir hayat verir, neþ'e verir, rýzýk bolluðu verir, bu da Bâsýt isminin tecelliyatýdýr.

el-HÂFID
Yukarýdan aþaðýya indiren, alçaltan...
Allah Teâlâ, istediði kulunu yukarýdan aþaðý atýverir. Þan ve þeref sâhibi iken, rezîl ve rüsvây eder ve bu muamelesi çok defa, kendisini tanýmýyan, emirlerini dinlemeyen âsiler, baþkalarýný beðenmiyen mütekebbirler ve hak, hukuk tanýmayan zâlim zorbalar hakkýnda tecellî eder.

er-RÂFÝ'
Yukarý kaldýran, yükselten...
Allah Teâlâ, istediði kulunu indirdiði gibi, istediði kulunu da yükseltir. Þan ve þeref verir. Bâzý gönülleri îman ve irfan ýþýðý ile parlatýr, yüksek hakikatlardan haberdâr eder.
Allah'ýn yükselttiði insanlar, çok defa melek huylu, tatlý dilli, insanlarýn ayýplarýný, kusurlarýný örtüp eksiklerini tamamlayan; onlara malýyla, bedeniyle, bilgisiyle, nasihatiyle yardým eden nâzik, kibar insanlardýr. Onlar bu istikametten ayrýlmadýkça Allah da bu nimeti kendilerinden almaz.

el-MU'IZZ
Ýzzet veren, aðýrlayan...

el-MÜZÝLL
Zillete düþüren, hor ve hakîr eden...
Ýzzet ve zillet, birbirine zýd mânalardýr. Ýzzet kelimesinde "þeref ve haysiyet", Zillet kelimesinde ise "alçaklýk" mânasý vardýr.
Bunlar hep Allah Teâlâ'nýn, mahlûkatý üzerindeki tasarruflarý cümlesindendir.

es-SEMÝ'
Ýyi iþiten...
Allah Teâlâ iþitir. Kalblerimizdeki sözleri ve iþitilmek þânýndan olan her þey'i iþitir. Mesafeler, onun iþitmesine perde olamaz. Birini iþitmesi, ötekilerini iþitmesine mâni olmaz. Her hâdiseyi ayný derece açýk olarak iþitir.

el-BASÎR
Ýyi gören...
Allah Teâlâ herkesin gizli açýk yaptýðýný ve yapacaðýný görüp durmaktadýr. Karanlýklar O'nun görmesine mâni olamaz. Karanlýk gibi, yakýnlýk - uzaklýk, büyüklük - küçüklük gibi insanlarýn görmelerine engel olan þeyler de O'nun görmesine mâni olmaz.

el-HAKEM
Hükmeden, hakký yerine getiren...
Allah Teâlâ Hâkim'dir, her þey'in hükmünü O verir ve hükmünü eksiksiz icra eder. Hâkimlerin hâkimliðine, hükümdarlarýn hükümdarlýðýna hüküm veren de ancak O'dur. O'nun hükmü olmadan hiçbir þey, hiçbir hâdise meydana gelemediði gibi, O'nun hükmünü bozacak, geri býraktýracak, infazýna mâni olacak hiçbir kuvvet, hiçbir hükûmet, hiçbir makam da yoktur.

el-ADL
Tam adâletli...
Adalet, zulmün zýddýdýr. Zulüm kelimesinde; incitme, can yakma mânasý vardýr. Zulmetmiyerek herkese hakkýný vermek ve her þey'i akýl ve mantýða, hikmet ve maslahata uygun olarak yapmak da adalet demektir.
Allah Teâlâ Âdil'dir. Zâlimleri sevmez. Zâlimlerle düþüp kalkanlarý ve hattâ sadece uzaktan onlara imrenenleri ve sevenleri de sevmez.

el-LÂTÎF
En ince iþlerin bütün inceliklerini bilen, nasýl yapýldýðýna nüfuz edilemeyen en ince þeyleri yapan;
Ýnce ve sezilmez yollardan kullarýna çeþitli faydalar ulaþtýran...
Allah Teâlâ Lâtîf'dir. En ince þeyleri bilir. Çünkü onlarý yaratan O'dur. Nasýl yapýldýðý bilinmiyen, gizli olan en ince þeyleri yapar.

el-HABÎR
Her þey'in iç yüzünden, gizli taraflarýndan haberdar olan...
En küçüðünden en büyüðüne kadar bütün eþya ve hâdiselerden Allah haberdardýr. Onun haberi olmadan hiçbir hâdise cereyan etmez.

el-HALÎM
Hilm, suçlularýn cezasýný vermeye gücü yetip dururken bunu yapmamak, onlar hakkýnda yumuþak davranmak ve cezalarýný geriye býrakmaktýr. Suçluyu cezalandýrmaða iktidarý olmayana halîm denmez. Halîm, kudreti yettiði halde, bir hikmete binaen cezalandýrmayana denir.
Allah Teâlâ Halîm'dir. Her günah iþleyeni hemen cezalandýrmaz. Hýþým ve gazabda acele etmez, mühlet verir. Bu mühlet içinde yaptýklarýna piþman olup tevbe edenleri afveder. Israr edenler hakkýnda, hüküm artýk kendisine kalmýþtýr.

el-AZÎM
Bütün büyüklüklerin sâhibi...
Azamet, büyüklük mânasýnadýr. Hakikî büyüklük Allah'a mahsustur. Yerde, gökte, bütün varlýk içinde mutlak ve ekmel büyüklük, ancak O'nundur ve herþey O'nun büyüklüðüne þâhiddir. Bu sýfatta da Allah'a herhangi bir denk bulunmasý muhaldir.

el-ÐAFÛR
Maðfireti çok...
Allah Teâlâ'nýn maðfireti çoktur. Bir kulun kusuru ne kadar büyük ve çok olursa olsun onlarý örter, meydana çýkarýp da sâhibini rezîl etmez.
Kusurlarý insanlarýn gözünden gizlediði gibi, melekût âlemi sâkinlerinin gözünden de gizler. Ýnsanlarýn görmediði bâzý þeyleri melekût âlemi sâkinleri görürler. Gafûr ism-i þerîfi, kusurlarýn onlarýn gözünden de gizlenmesini ifade eder.

eþ-ÞEKÛR
Kendi rýzâsý için yapýlan iyi iþleri, daha ziyadesiyle karþýlayan...
Þükür, iyiliði, iyilikle karþýlamak demektir. Þükür, Allah Teâlâ'ya karþý kulun yapmasý gereken bir vazifesidir.
Þekûr ise, az tâat karþýlýðýnda çok büyük dereceler veren, sayýlý günlerde yapýlan amel karþýlýðýnda âhiret âleminde sonsuz nimetler lûtfeden demektir. Bu mânaya Allah'dan baþka hakikî sâhip yoktur.

el-ALÝYY
Her hususta, herþeyden yüce olan...
Allah Teâlâ yücedir, yüksektir.
Yüksekliðin hakikî mânasý þudur:
1. Allah'tan daha üstün bir varlýk düþünülmesi imkânsýzdýr.
2. Bir benzeri veya ortaðý veya yardýmcýsý yoktur.
3. Þânýna yaraþmayan her þeyden uzaktýr.
4. Kudrette, bilgide, hükümde, iradede ve diðer bütün kemâl sýfatlarýnda üstündür. Þu halde Aliyy, her þey kendisinin dûnunda, emrinde ve hükmü altýnda olan Zât demektir.

el-KEBÎR
Büyüklükte kendisinden daha büyüðü düþünülemeyen...
Allah Teâlâ kibriyâ sâhibidir. Kibriyâ, zâtýn kemâli demektir. Her bakýmdan büyük, varlýðýnýn kemâline hudut yoktur. Bütün büyüklükler O'na mahsustur.

el-HAFÎZ
Yapýlan iþleri bütün tafsilâtýyla tutan, her þey'i belli vaktine kadar âfât ve belâlardan saklýyan...
Hýfz, korumak, demektir. Bu koruma iki þekilde olur.
Birincisi, varlýklarýn devamýný saðlamak, muhafaza etmektir.
Ýkincisi, birbirlerine zýd olan þeylerin, yekdiðerlerine saldýrmasýný önlemek, birbirlerinin þerrinden onlarý korumaktýr.
Allah her mahlûkuna, kendine zararlý olan þeyleri bilecek bir his ilham buyurmuþtur. Bu Hafîz ism-i þerîfinin tecelliyatýndandýr. Bir hayvan kimyevî tahlil raporuna muhtaç olmadan kendine zararlý otlarý bilir ve onlarý yemez. Kullarýn amellerinin yazýlmasý, zâyi olmaktan korunmasý da Hafîz isminin iktizasýdýr. Bu bakýmdan âhirette yeniden dirilme ve yaptýklarýndan hesaba çekilme ile Hafîz isminin yakýndan alâkasý vardýr.

el-MUKÎT
Her yaratýlmýþýn azýðýný ve gýdasýný tayin eden, azýklarý beden ve kalblere gönderen...
Bu mânaya göre Mukît, Rezzak mânasýnadýr. Yalnýz Mukît, Rezzâk'tan daha hususîdir. Rezzak, azýk olaný da olmayaný da içine alýr.

el-HASÎB
Herkesin hayatý boyunca yapýp ettiklerinin, bütün tafsilât ve teferruatiyle hesabýný iyi bilen;
Her þey'e ve herkese her ihtiyacý için kâfi gelen...
Allah Teâlâ, neticesi hesapla bilinecek ne kadar miktar ve kemmiyet varsa hepsinin neticelerini hiçbir ameliyeye (iþleme) muhtaç olmadan doðrudan doðruya ve apaçýk bilir.
Allah Teâlâ, herkese her ihtiyacý için kâfidir. Bu kifâyet, O'nun varlýðýnýn devam ve kemâlini gösterir.

el-CELÎL
Celâdet, ululuk ve heybet sâhibi, celâl sýfatlarý ile muttasýf...
Celâdet ve ululuk, Allah'a mahsustur. Onun zâtý da büyük, sýfatlarý da büyüktür. Fakat bu büyüklük, cisimlerdeki gibi hacim veya yaþlýlýk itibarý ile deðildir. Zamanla ölçülmez, mekânlara sýðmaz.

el-KERÎM
Keremi, lütuf ve ihsâný bol...
Allah vaad ettiði zaman sözünü yerine getirir, verdiði zaman son derece bol verir, muktedirken afveder.

er-RAKÎB
Bütün varlýklar üzerinde gözcü, bütün iþler murakabesi altýnda bulunan...
Bir þey'i koruyan ve devamlý kontrol altýnda bulundurana rakîb derler; bu da bilgi ve muhafaza ile olur.
Allah Teâlâ, bütün varlýklarý her lâhza gözetip duran bir þâhid, bir nâzýrdýr. Hiçbir þey'i kaçýrmaz. Her birini görür ve herkesin yaptýðýna göre karþýlýðýný verir.

el-MÜCÎB
Kendine dua edip yalvaranlarýn isteklerini iþitip cevab veren, onlarý cevabsýz býrakmayan...
Burada bir hususu iyi bilmek gerekir: Cevab vermek ayrýdýr, kabûl etmek ayrýdýr. Âyet-i kerîmede, Allah tarafýndan her duaya cevab verileceði va'dedilmiþtir. Fakat kabûl edileceði va'dedilmemiþtir. Zira kabûl edip etmemek Cenâb-ý Hakk'ýn hikmetine baðlýdýr. Hikmeti iktiza ederse istenenin aynýný, ayný zamanda kabûl eder. Dilerse istenenin daha iyisini verir. Dilerse o duâyý âhiret için kabûl eder, dünyada neticesi görülmez. Dilerse de kulun menfaatine uygun olmadýðý için hiç kabûl etmez.

el-VÂSÝ'
Geniþ ve müsaadekâr...
Allah'ýn ilmi, rahmeti, kudreti, afv ve maðfireti geniþtir ve her þey'i kaplamýþtýr. Allah'ýn ilminden hiçbir þey gizlenemez, ikram ve ihsanýna bir nihayet yoktur.

el-HAKÎM
Bütün iþleri hikmetli...
Allah Hakîm'dir. Faydasýz, boþ ve tesadüfî bir iþi yoktur. Her emir ve filinin her yönüyle sonsuz fayda ve maslahatlarý vardýr. Her yarattýðý mahlûk, her yaptýðý iþ bütün kâinat nizamý ile alâkalýdýr. Kâinatýn umumî nizamý ile tenâkuz teþkil eden hiçbir hâdise, bir mahlûk, bir iþ yoktur.

el-VEDÛD
Ýyi kullarýný seven, onlarý rahmet ve rýzasýna erdiren, sevilmeye ve dostluðu kazanýlmaya biricik lâyýk olan...
Vedûd'un iki mânasý vardýr: 1. Seven, 2. Sevilen.
Allah Teâlâ, kullarýný çok sever, onlarý lütuf ve ihsanýna garkeder. Sevilmeye lâyýk ve müstehak olan da ancak O'dur.

el-MECÎD
Zâtý þerefli, ef'âli güzel olan, her türlü övgüye lâyýk bulunan...
Bu ism-i þerîfin mânasýnda iki mühim unsur vardýr:
Biri: Azamet ve kudretinden dolayý yaklaþýlamaz olmak.
Ýkincisi: Yüksek huylarýndan, güzel iþlerinden dolayý övülüp sevilmek...

el-BÂÝS
Ölüleri diriltip kabirlerinden kaldýran; gönüllerde saklý olanlarý meydana çýkaran...
Allah Teâlâ insanlarý, onlar ölüp toprak olduktan sonra âhiret günü dirilterek kabirlerinden kaldýracak ve ruhlarý ile cesedleri birlikte olarak hesaplarýný görecek, sonra da yine ruh ve cesedleri birlikte olarak mükâfat veya cezalarýný verecektir.

eþ-ÞEHÎD
Her zamanda hâdiselerin dýþ yüzünü bilen ve her yerde hâzýr ve nâzýr olan...
Allah, mutlak surette herþey'i bilmesi bakýmýndan Alîm'dir. Hâdiselerin esrarýný, iç yüzünü bilmesi yönünden Habîr'dir. Dýþ yüzünü bilmesi yönünden de Þehîd'dir.

el-HAKK
Varlýðý hiç deðiþmeden duran...
Hakk, varlýðý hakikî bulunan zâtýn ismidir. Yani, varlýðý daima sâbittir. Allah Teâlâ'nýn zâtý, yokluðu kabûl etmediði gibi, herhangi bir deðiþikliði de kabûl etmez. Hakikaten vâr olan yalnýz Allah'týr.

el-VEKÎL
Usûlüne uygun þekilde, kendisine tevdi edilen iþleri en güzel þekilde neticelendiren...
Kendisine iþ ýsmarlanan zâta vekîl denir. Allah Teâlâ en güzel ve en mükemmel vekîl'dir. Ýþlerin hepsini tedvîr, tedbîr ve idare eden O'dur. Fakat kendisi hiçbir iþinde vekîle muhtaç deðildir. Allah Teâlâ, kendisine tevekkül edenlerin iþlerini en iyi neticeye ulaþtýrýr.

el-KAVÝYY
Çok kuvvetli...

el-METÎN
Çok saðlam...
Kuvvet, tam bir kudrete delâlet eder. Metânet ise, kuvvetin þiddetini ifade eder.
Allah'ýn kuvveti de öteki sýfat ve isimleri gibi nâ-mütenâhîdir, tükenmez, gevþemez, hudut içine sýðmaz, ölçüye gelmez. Allah'ýn kudreti bahsinde zorluk - kolaylýk söz konusu deðildir. Bir yapraðý yaratmakla kâinatý yaratmak birdir.
Allah Teâlâ tam bir kuvvet sahibi olmak bakýmýndan, Kaviyy, gücünün çok þiddetli olmasý bakýmýndan Metîn'dir.

el-VELÝYY
Ýyi kullarýna dost olan, yardým eden...
Allah, sevdiði kullarýnýn dostudur. Onlara yardým eder. Sýkýntýlarýný, darlýklarýný kaldýrýr, ferahlýk verir. Ýyi iþlere muvaffak kýlar. Her çeþit karanlýklardan kurtarýr, nurlara çýkarýr. Artýk onlara korku ve hüzün yoktur. Herkesin korktuðu zaman, onlar korkmazlar.

el-HAMÎD
Ancak kendisine hamd ü senâ olunan, bütün varlýðýn diliyle biricik övülen, medhedilen...
Hamd; ihsan sâhibi büyüðü övmek, tâzim fikri ve teþekkür kasdiyle medh ü senâ etmektir.
Her mevcûd, hâl diliyle olsun, kâl diliyle olsun, Allah Teâlâ'yý tesbih ve takdîs etmektedir. Bütün hamd ü senâlar O'na mahsustur. Hamd ve þükürle kendisine tâzim ve ibâdet olunacak veliyy-i nimet ancak O'dur.

el-MUHSÎ
Herþey'in sayýsýný bir bir bilen...
Ýlmi herþey'i ihâta eden ve herþey'in miktarýný bilip eksiksiz tastamam sayabilen Allah'dýr.
Allah Teâlâ, herþey'i olduðu gibi görür ve bilir, yani, bütün mevcûdatý toptan bir yýðýn hâlinde birbirinden seçilmez karýþýk bir þekilde deðil; cinslerini, nev'ilerini, sýnýflarýný, ferdlerini, zerrelerini birer birer saymýþ gibi gayet açýk görür ve bilir.

el-MÜBDÝ'
Mahlûkatý maddesiz ve örneksiz olarak ilk baþtan yaratan...
Mübdi, bir mânada îcad demektir. Muîd ism-i þerîfi de îcad mânasýna gelir. Ýcadýn bir benzeri daha evvel yaratýlmýþ, meydana getirilmiþ ise, iâde; deðilse, yani, benzeri, maddesi olmayan yeni bir þey ise ibdâ denir.

el-MUÎD
Yaratýlmýþlarý yok ettikten sonra tekrar yaratan...
Herþey mukadder olan ömrünü tamamlayýp öldükten sonra, Allah'tan baþka kimse kalmaz, fakat varken yok olan bu insanlarý âhiret günü Allah Teâlâ diriltip yeniden hayatlandýrýr, yeniden yaratýr. Sonra da dünya hayatlarýnda yaptýklarý iþlerden hesaba çeker.

el-MUHYÎ
Hayat veren, can baðýþlayan, saðlýk veren...
Allah Teâlâ, cansýz maddelere hayat ve can verir.
Her gün, her saat, her saniye yeryüzünde milyonlarca varlýk hayat bulup dünyaya gelmektedir. Bütün bunlar, Allah'ýn emr ü fermaniyle, yaratmasýyle ve müsaadesiyle olmaktadýr. Allah yoðu var edip hayat verdiði gibi, ölüyü de tekrar canlandýrabilir. Buna ihyâ, yani, diriltme denir. Hayatý hiç yoktan veren zâtýn, ölülere yeniden hayat verip diriltmesi elbette son derece kolaydýr.

el-MÜMÎT
Canlý bir mahlûkun ölümünü yaratan...
Allah, yarattýðý her canlýya muayyen bir ömür takdîr etmiþtir. Canlý varlýklar için ölüm mukadder ve muhakkaktýr. Hayatý yaratan Allah olduðu gibi, ölümü yaratan da yine O'dur.
Ancak bu ölüm, yok oluþ, hiçliðe gidiþ deðil, bil'akis fâni hayattan bâkî hayat geçiþtir.

el-HAYY
Diri; her þey'i bilen ve her þey'e gücü yeten...
Hayy, diri demektir, bunun zýddýna meyyit denir ki, ölü mânasýna gelir.
Allah Teâlâ ölmez, daima hâzýr ve nâzýrdýr. Yaþayan mahlûkatýn hayatýný veren de O'dur. O olmasaydý hayattan eser olmazdý. O daima fenâdan, zevalden, hatâdan münezzehtir. Her an Alîm, her an Habîr, her an Kadîr'dir.

el-KAYYÛM
Gökleri, yeri, her þey'i ayakta tutan...
Kayyûm, kâim'in mübalâðasýdýr. "Her þey üzerinde kâim" demektir. Bunun mânasý "Bir þey'in kýyâmý, yani, bir varlýk sâhibi olarak durabilmesi neye baðlý ise, onu veren" demektir.
Allah Teâlâ, her þey'in mukadder olan vaktine kadar durmasý için sebeblerini ihsân etmiþtir. Onun için herþey Hak ile kâimdir.

el-VÂCÝD
Hiçbir þey'e ihtiyacý olmayan; istediðini, istediði vakit bulan. Kendisi için lüzumlu olan þeylerin hiç birinden mahrum olmayan...
Ulûhiyet sýfatlarý ve bunlarýn kemâli hususunda kendisine gerekli olan herbir þey, þâný yüce olan Allah'ýn zâtýnda mevcuddur.

el-MÂCÝD
Kadr ü þâný büyük, kerem ve semâhati bol...
Allah Teâlâ'nýn kendisiyle âþinalýðý olan kullarýna kerem ve semâhati ifadeye sýðmaz, ölçüye gelmez. Meselâ: Onlarý temiz ahlâk sâhibi olmaya, iyi iþler yapmaya muvaffak kýlar da, sonra yaptýklarý o güzel iþleri, hâiz olduklarý seçkin vasýflarý sebebiyle onlarý över, sitayiþlerde bulunur. Kusurlarýný afveder, kötülüklerini mahveder.

el-VÂHÝD
Tek...
Zâtýnda, sýfatlarýnda, iþlerinde, isimlerinde, hükümlerinde asla þerîki (ortaðý) veya nazîri (benzeri) ve dengi bulunmayan...

es-SAMED
Hâcetlerin bitirilmesi, ýzdýraplarýn giderilmesi için tek merci', ihtiyaç ve dileklerde kendisine müracaat edilen, arzu ve bütün istekler kendisine sunulan...
Allah Teâlâ, her dileðin biricik merciidir. Yerde, gökte bütün hâcet sâhipleri yüzlerini O'na döndürmekte, gönüllerini O'na baðlamakta, el açarak yalvarmalarýný O'na arzetmektedirler. Buna lâyýk olan da yalnýz O'dur.

el-KÂDÝR
Ýstediðini, istediði gibi yapmaða gücü yeten...
Allah Teâlâ, kudretine bir ayna olmak üzere kâinatý yaratmýþtýr. Gök boþluðunun ölçülmesi mümkün olmayan geniþliði içinde, akýllara hayret ve dehþet verecek derecede birbirlerine uzak mesafelerde milyarlarca güneþleri yandýrmak... Fezalarda, sayýsý belirsiz âlemleri birbirine çarpmadan koþturmak... Bir damla suyun içinde, birbirine temas etmeden hesapsýz hayvanatý yüzdürmek Kâdir isminin tecelliyatýndandýr.

el-MUKTEDÝR
Kuvvet ve kudret sâhipleri üzerinde istediði gibi tasarruf eden...
Allah Teâlâ her þey'e karþý mutlak ve ekmel surette Kâdirdir. Her þey'e kâdir olduðu içindir ki, dilediði þey'i yaratýr ve isterse onda dilediði kadar kuvvet ve kudret de yaratýr.

el-MUKADDÝM
Ýstediðini ileri geçiren, öne alan...
Allah Teâlâ bütün mahlûkatý yaratmýþtýr. Fakat, ancak seçtiklerini ileri almýþtýr. Ýnsanlarýn bâzýsýný dince, dünyaca bâzýsý üzerine derece derece yükseltmiþtir. Fakat bu yükseltme ve seçme, kullarýn kendi amelleri ile ona lâyýk olmalarý neticesinde olmuþtur.

el-MUAHHÝR
Ýstediðini geri koyan, arkaya býrakan...
Allah Teâlâ istediðini ileri, istediðini geri aldýðý gibi, bâzan da kullarýnýn teþebbüslerini, onlarýn bekledikleri zamanda semerelendirmez, maksadlarýný arkaya býrakýr. Bunda birçok hikmetleri vardýr. Bu hikmetleri araþtýrmalý, sezmeðe çalýþmalýdýr.

el-EVVEL
Her varlýktan mukaddem olan, baþlangýcý olmayan...
Allah Teâlâ bütün varlýklar üzerine mukaddem olup kendi varlýðýnýn evveli yoktur. Kendisi için asla baþlangýç tasavvur olunamaz. Onun için Ona EVVEL demek, "ikincisi var" demek deðildir. "Sâbýk'ý, yani, kendisinden evvel bir varlýk sâhibi yok" demektir.

el-ÂHÝR
Sonu olmayan...
Herþey biter, helâk ve fenaya gider, ancak O kalýr. Varlýðýnýn sonu yoktur. Evveliyetine bidayet olmadýðý gibi, âhiriyetine nihayet yoktur. Onun için Ona "Âhir" demek, "Bir sâbýk'ý yani, kendisinden evvel bir varlýk sâhibi var" demek deðildir. "Bir lâhýký yok" demektir.

ez-ZÂHÝR
Âþikâr olan, kat'î delillerle bilinen...
Allah Teâlâ'nýn varlýðý herþeyden âþikârdýr. Gözümüzün gördüðü her manzara, kulaðýmýzýn iþittiði her naðme, elimizin tuttuðu, dilimizin tattýðý her þey, fikirlerimizin üzerine çalýþtýðý her mâna, hâsýlý, gerek içimizde, gerek dýþýmýzda þimdiye kadar anlayýp sezebildiðimiz her þey O'nun varlýðýna, birliðine, kemal sýfatlarýna þâhiddir.

el-BÂTIN
Gizli olan; duyu organlarý ile idrâk edilemeyen...
Allah Teâlâ'nýn varlýðý hem âþikardýr, hem gizlidir.
Âþikârdýr, çünkü varlýðýný bildiren delil ve niþanlarý gözsüzler bile görmüþ ve bu hakikatler hakikatý yüce varlýða, eþyanýn umumî þehadetini saðýrlar bile iþitmiþtir.
Gizlidir. Çünkü biz Onu künhüyle bilemeyiz. Amma varlýðýný kat'î surette biliriz.

el-VÂLÎ
Mahlûkatýn iþlerini yoluna koyan;
Bu muazzam kâinatý ve her an biten hâdisatý tek baþýna tedbîr ve idare eden...
Allah Teâlâ bütün varlýðý idare eden, biricik ve en büyük vâlidir. Diðer vâliler ve hükümdarlarýn idaresi, O'nun izni ve müsaadesi iledir. Ve onlarýn velâyet ve idaresi, son derece nâkýstýr.
Allah'ýn velâyet ve tedbiri ise sýnýrsýz, gerçek ve hakikîdir. Her þey emri ve iradesi altýndadýr. Herþey'i bilir. Ondan habersiz mülkünde hiçbir þey cereyan etmez. Âdile mükâfatýný, zâlime cezasýný eksiksiz verir... Sebebler, O'nun icraat ve idaresinde yardýmcý deðil, sadece izzet ve haþmetini gösteren birer perdedirler. Hakikî te'sir, O'nun kudretindendir.

el-MÜTEÂLÎ
Yaratýlmýþlar hakkýnda aklýn mümkün gördüðü her þeyden, her hal ve tavýrdan pek yüce ve pek münezzeh...
Meselâ, bir zengin hakkýnda, "Bu adam yarýn fakir düþebilir", denebilir ve adam da zenginken fakir olabilir. Fakat Allah Teâlâ hakkýnda, bu gibi ihtimallerin düþünülmesi mümkün deðildir. O, her türlü noksanlýk, eksiklik, zaaf, âcizlik, hatâ ve kusurdan münezzehtir. Ýsteyenler çoðaldýkça ihsaný artar, herkese hikmet ve iradesine göre verir. Verdikçe hazîneleri tükenmez...

el-BERR
Kullarý hakkýnda kolaylýk isteyen; iyilik ve bahþiþi çok olan...
Allah Teâlâ kullarý için daima kolaylýk ve rahatlýk ister, zorluk istemez, zorluk çýkaranlarý da sevmez. Yapýlan kötülükleri baðýþlar, örter. Bir iyiliðe en az 10 mükâfat verir. Kul gönlünden iyi bir þey geçirmiþse, onu yapmamýþ olsa bile, yapmýþ gibi kabûl edip mükâfat verir. Aksine kötülükleri ise yapmadýkça cezalandýrmaz.

et-TEVVÂB
Tevbeleri kabûl edip, günahlarý baðýþlayan...
Bu ism-i þerîf, tevbe'nin mübalâða sîgasýdýr. Tevbenin asýl mânâsý dönmektir. Kulun isyan yolundan dönmesi demektir.

el-MÜNTEKIM
Suçlularý, adaleti ile müstehak olduklarý cezaya çarptýran...
Allah Teâlâ'nýn intikamý vardýr. Âsîlerin belini kýran, cânilerin hakkýndan gelen, taþkýnlýk yapan azgýnlara hadlerini bildiren þübhesiz ki O'dur.

el-AFÜVV
Afvý çok...
Allah Teâlâ, günahlarý silen, onlarý hiç yokmuþ gibi kabûl edendir.
Bu mânaya göre bu isim, Gafûr ismine yakýndýr. Ancak arada þu fark vardýr: Gufran: Günahlarý örtüvermek demektir. Afv ise, günahlarý kökünden kazýmaktýr. Günahlarý kökünden kazýmak, o þey'i örtmekten daha iyidir.

er-RAÛF
Çok re'fet ve þefkat sâhibi...
Mahlûkat içinde bilhassa insanlar için, Allah'ýn inâyeti, kerem ve re'feti hiçbir ölçüye ve ifadeye sýðmayacak kadar geniþ ve büyüktür.

MÂLÝKÜ'L-MÜLK
Allah Teâlâ mülkün hem sâhibi, hem hükümdârýdýr. Mülkünde dilediði gibi tasarruf eder. Hiçbir kimsenin O'nun bu tasarrufuna itiraz ve tenkide hakký yoktur... Dilediðine verir, dilediðinden alýr. Mülkünde hiçbir ortaða ve yardýmcýya ihtiyacý yoktur.

ZÜ'L-CELÂLÝ ve'l-ÝKRÂM
Hem büyüklük sâhibi, hem fazl-ý kerem...
Celâl; büyüklük, ululuk mânasýnadýr. Büyüklük alâmeti olan ne kadar kemâlât varsa hepsi Allah'a mahsustur. Mahlûkattaki kemâlât, O'nun kemâlinin zayýf bir gölgesi ve iþaretidir.
Allah Teâlâ ayný zamanda büyük bir fazl-ý kerem sâhibidir de... Mahlûkat üzerine akýp taþmakta olan sayýya gelmez, sýnýr kabûl etmez nimetler hep O'nun ihsaný ve ikrâmýdýr. O nimetlerin zerresinde olsun hiç kimsenin hakký yoktur.

el-MUKSÝT
Bütün iþlerini denk, birbirine uygun ve yerli yerinde yapan.
Mazlûma acýyýp zâlimin elinden kurtaran.
Allah Teâlâ en üstün bir adalet ve merhametin sâhibidir. Her iþi birbirine denk ve lâyýktýr. Zerre kadar da olsa haksýzlýðý tervic etmez. Kullarýna muamelesi merhamet ve adalet üzeredir. Yapýlmýþ olan hiçbir iyiliðin zerresini bile karþýlýksýz býrakmaz. Ýnsanlarýn birbirlerine karþý iþledikleri haksýzlýklarý da düzelterek hakký yerine getirir.

el-CÂMÝ'
Ýstediðini, istediði zaman, istediði yerde toplayan.
Birbirine benzeyen, benzemeyen ve zýd olan þeyleri bir araya getirip tutan...
Cem, daðýnýk þeyleri bir araya toplama demektir. Allah Teâlâ, vücudlarýmýzýn çürüyerek suya, havaya, topraða daðýlmýþ zerrelerini tekrar birleþtirecek, bedenlerimizi yeni baþtan inþa edecektir.
Allah Teâlâ birbirine benzeyen þeyleri bir araya getirip topladýðý gibi, birbirinden ayrý varlýklarý da bir araya getirmektedir. Onlarýn iç içe birlikte yaþamalarýný te'min etmektedir. Sýcaklýk ile soðukluk, kuruluk ile nemlilik gibi birbirine zýd unsurlarý bir arada tutmasý da yine Allah'ýn Câmi' isminin tecellisindendir.

el-GANÝYY
Çok zengin ve her þeyden müstaðnî...
Ganiy, hiçbir þey'e ihtiyacý olmayan, herþey yanýnda mevcud bulunduðu için hiçbir þekilde baþkasýna müracaat mecburiyetinde kalmayan zât demektir.

el-MUÐNÎ
Ýstediðini zengin eden...
Allah Teâlâ dilediðini zengin eder, ömür boyunca zengin olarak yaþatýr. Dilediðini de ömür boyunca fakirlik içinde býrakýr.
Bâzý kullarýný zenginken fakir, bazýlarýný da fakirken zengin yapar.
"Kýyamet günü fakirlik ve zenginlik tartýlmayacak; fakirliðe ne ölçüde sabredildiði, zenginliðe de ne ölçüde þükredilmiþ olduðu hesab edilecek. Mesele, çok fakir veya çok zengin olmak deðil, çok sabretmek veya çok þükretmektir." (Yahya bin Muaz)

el-MÂNÝ'
Bir þey'in meydana gelmesine müsâade etmeyen...
Ýyiden ve kötüden pek çok arzularýmýz vardýr ki biri bitmeden biri ortaya çýkar. Yaþadýðýmýz müddetçe bunlar ne biter, ne de tükenir... Biz de bu arzularýmýzý elde etmek için çalýþýr dururuz. Her arzumuz bir takým sebeblere, sebebler de Mâni' ve Mu'tî olan Allah'ýn emrine baðlýdýr. Allah Teâlâ isteyenlerin isteklerini, dilerse verir; o zaman isteyenin tuttuðu sebebler çabucak meydana gelir. Mu'tî ism-i þerîfinin mânasý budur. Allah Teâlâ bâzý isteklere de müsaade etmez. O zaman isteyenin yapýþtýðý sebebler kýsýr kalýr, ne kadar çabalanýrsa çabalansýn netice vermez. Bu da Mâni' ism-i þerîfinin tecellîsidir.
Kullarýnýn baþýna gelecek felâket ve musibetleri önlemek, geri çevirmek de yine Mâni' ism-i þerîfinin tecelliyatýndandýr.

ed-DÂRR
Elem ve zarar verici þeyleri yaratan...

en-NÂFÝ'
Hayýr ve menfaat verici þeyleri yaratan...
Menfaatlarý ve mazarratlarý, hayýr ve þerleri yaratan Allah Teâlâ'dýr. Ýnsana menfaat ve zararlar belli bâzý sebebler altýnda geliyorsa da, o sebebler o menfaat ve zararlarýn sâhibi ve müessiri deðil, birer perdesidir. Gerçekte zararýn da faydanýn da, hayrýn da þerrin de yaratýcýsý Allah'týr.

en-NÛR
Âlemleri nurlandýran; istediði sîmalara, zihinlere ve gönüllere nûr yaðdýran...
Bütün eþyayý aydýnlatan nûr, þübhesiz ki, Allah'ýn zâtýnýn nûrundandýr. Çünkü göklerin ve yerin nûru O'dur.
Nasýl ki, güneþin aydýnlattýðý her zerre, güneþin varlýðýna bir delildir, kâinatýn her zerresinde görünen aydýnlýk da, o aydýnlýðý yaratan varlýðýn mevcud olmasýna bir delil teþkil etmektedir.

el-HÂDÎ
Hidayeti yaratan.
Ýstediði kulunu hayýrlý ve kârlý yollara muvaffak kýlan, muradýna erdiren.
Her yarattýðýna, neye ihtiyacý varsa, ne yapmasý gerekiyorsa onu öðreten...
Hidâyet; Allah Teâlâ'nýn lütuf ve keremiyle kullarýna, sonu hayýr ve saadet olacak isteklerin yollarýný göstermesi veya o yola götürüp muradýna erdirmesi demektir. Sadece hayýr yolunu ve sebeblerini göstermeðe irþâd; neticeye erinceye kadar o yolda yürütmeye de tevfîk denir.
Hidâyetin karþýlýðý dalâlettir. Dalâlet, doðru yoldan bile bile veya iðfale kapýlarak sapmak demektir. Hidâyetin neticesi îman, dalâletin neticesi îmansýzlýk ve küfürdür...

el-BEDÎ'
Örneksiz, misalsiz, acîb ve hayret verici âlemler îcad eden...
Zâtýnda, sýfatýnda, fiillerinde, emsâli görülmemiþ olan...
Bedî', mübdî mânasýnadýr. Mübdî, ibdâ eden, yani örneði bulunmayan bir þey'i îcad eden demektir.
Allah herhangi bir kuluna peygamberlik veya velîlik vererek üstün kýlmýþsa, bu üstünlükle o kul, kendi zamanýndaki sair insanlara nisbetle bedî' olmuþtur. Bâzý âlimlere verilen Bediüzzaman lâkabý gibi. Bu tâbir, zamanýnýn eþsiz, misilsiz âlimi mânasýna gelmektedir.

el-BÂKÎ
Varlýðýnýn sonu olmayan...
Bu ism-i þerîf "varlýðýn devamýný" bildiren bir kelimedir. Varlýðýn devamý, önü ve sonu olmamakladýr. Önü olmamak mülâhazasýyla Allah Teâlâ'ya Kadîm, sonu olmamak mülahazasýyla Bâkî denir. Bu mânalara yakýn Ezelî ve Ebedî ism-i þerifleri de vardýr.
Allah Teâlâ'nýn varlýðý, devam bakýmýndan zaman mefhumu içine girmez. Çünkü, zaman denilen þey, kâinatýn yaratýlmýþ olduðu andan itibaren sonsuzluða doðru akýþýnýn derecelerini gösteren bir mefhumdur. Þu halde, zaman yaratýlmýþlar baþlamýþtýr ve onlarla bitecektir. Kâinat yokken zaman da yoktu, fakat Allah Teâlâ vardý. Kâinat biter, zaman da biter, fakat Allah BÂKÎdir.

el-VÂRÝS
Servetlerin geçici sâhipleri elleri boþ olarak yokluða döndükleri zaman servetlerin hakikî sâhibi...
Allah Teâlâ mülkün gerçek sâhibi olduðu gibi, gerçek vârisidir de. Ýnsanlarýn mülk sâhibi olmalarý geçici olduðu gibi, varislikleri de geçici ve muvakkattýr. Mülkün gerçek vârisi, mülk sâhibi Allah'týr. Kýyâmet hengâmýnda bütün canlýlar ölecek, bütün mülk tamamýyla O'na kalacaktýr.

er-REÞÎD
Bütün iþleri ezelî takdîrine göre yürütüp, bir nizam ve hikmet üzere âkýbetine ulaþtýran;
Her þey'i yerli yerine koyan, en doðru þekilde nizama sokan...
Reþîd isminde iki mâna vardýr:
1. Doðru ve selâmet yolu gösteren. Bu mânada Hâdî ismiyle eþ mânaya gelir.
2. Hiçbir iþi boþ ve faydasýz olmayan, hiçbir tedbîrinde yanýlmayan, hiçbir takdîrinde hikmetsizlik bulunmayan zât mânasýndadýr.

es-SABÛR
Allah, bir iþi, vakti gelmeden yapmak için acele etmez. Yapacaðý iþlere muayyen bir zaman koyar ve onlarý koyduðu kanunlara göre - zamaný gelince - icra eder. Önceden çizdiði zamandan, - bir tenbelin yaptýðý gibi, - geciktirmez. Ve kezâ - bir acelecinin yaptýðý gibi - zamaný gelmeden yapmaða kalkmaz. Bil'akis her þey'i, hangi zamanda yapýlmasýný takdîr buyurmuþ ise, o zaman yapar.

Allah'ýn Diðer Ýsimleri
Allah'ýn isimleri 99 taneden ibaret deðildir. Âyet ve hadîslerde bu 99 isimlerden ayrý olarak Allah'a baþka isimler de izâfe edilmiþtir.
Allah'a izâfe edilen diðer bâzý isimler þunlardýr:
el-Vâhid'in yerine el-Ehad, el-Kahhâr'ýn yerine el-Kâhir, eþ-Þekûr'un yerine eþ-Þâkir; el-Kâfi, ed-Dâim, el-Münevver, es-Sýddýk, el-Muhît, el-Karîb, el-Vitr, el-Fâtýr, el-Allâm, el-Ekrem, el-Müdebbir, er-Refî', Zittavl, Zülmeâric, Zülfadl, el-Hallâk, el-Mevlâ, en-Nasîr, el-Gâlib, el-Hannân, el-Mennân...
Kur'ân-ý Kerîm'de Allah ism-i þerîfi 2800 defa zikredilmiþtir. Allah isminden sonra Kur'an'da en çok zikri geçen isim, Rab ismidir. 960 yerde zikredilmektedir.
Rab isminden sonra, Kur'an'da en çok yer alan isimler ise; Rahmân, Rahîm ve Mâlik isimleridir. Fâtiha sûresinde "Allah" isminden sonra sýra ile zikredilen bu dört ism-i þerîfe, Cenâb-ý Hakk'ýn Rubûbiyet Sýfatlarý adý da verilmektedir.
Terbiye etmek, büyütmek, yetiþtirmek mânalarýný ihtiva eden Rab kelimesinin asýl mânasý: "Bir þey'i derece derece yükselterek, gayesi olan en mükemmele eriþinceye kadar kollayan" demektir.
Ýsm-i A'zam Nedir?
Allah Teâlâ'nýn Kur'an ve hadîs-i þerîflerde zikredilen isimlerinin en büyüðüdür.
Ýsm-i A'zam'ý, Allah, isimleri içinde gizlemiþtir. Bunun da hikmeti, kullarýnýn bütün Esmâ-i Husnâ'ya raðbetini saðlamak, kendisine bütün isimleriyle dua edilmesini te'min etmektir. Ýsm-i A'zam belli olsaydý, insanlar yalnýzca o isimle dua ederler, diðer isimleri terkederlerdi. Çünkü Ýsm-i A'zam'ýn Allah katýnda büyük bir deðeri vardýr. Bu isimle yapýlan dualarýn mutlaka kabûl edildiði rivayet olunmuþtur.
Ýsm-i A'zam'ýn Esmâ-i Husnâ'dan hangi isim olduðu hakkýnda, Ýslâm âlimleri ayrý ayrý kanâatler ileri sürmüþlerdir. Büyük ekseriyetin kanâatý, Ýsm-i A'zam'ýn, lâfza-i Celâl yani Allah ismi olduðudur. Hz. Ali Efendimize göre Ýsm-i A'zam tek isim deðildir. Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs'tan ibaret 6 isimdir.
Ýmam-ý A'zam'a göre, Ýsm-i A'zam, Hakem ve Adl olmak üzere iki isimdir. Gavs-ý A'zam'ýn Ýsm-i A'zam'ý, Hayy ismidir. Ýmam-ý Rabbânî'ye göre de Ýsm-i A'zam, Kayyûm'dur.
Görüldüðü gibi Ýslâm büyükleri, Ýsm-i A'zam'ý farklý isimlerde bulmuþtur. Belki de herbirinin hususi âlemine tecellî eden Ýsm-i a'zam deðiþik olmuþtur.
Esmâ-i Husnâ içinde bir Ýsm-i A'zam olduðu gibi, her isim için de a'zamî bir mertebe vardýr. Bâzan bir ismin a'zamî mertebesi, Ýsm-i A'zam ile karýþtýrýlýr; o isim a'zamî mertebedeki tecellîsi sebebiyle Ýsm-i A'zam sanýlýr. Ýsm-i A'zam'ýn her âlime göre deðiþik olmasýnýn bir sebebi de budur.

Alinti

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.