DÜNYA SEVGİSİ



Şura/20- Her kim ahiret kazancını isterse, biz onun kazancını artırırız, her kim de dünya kazancını isterse ona da ondan veririz, ama onun ahirette hiçbir nasibi yoktur.

Ra’d/26. Allah, dilediği kimseye rızkı genişletir de, daraltır da. Onlar ise dünya hayatı ile ferahlanmaktalar. Oysa dünya hayatı ahiret hayatının yanında bir yol azığından ibarettir.

Lokman/33- Ey insanlar! Rabbinizden sakının ve bir günden korkun ki, baba çocuğuna hiçbir fayda veremez. Çocuk da babasına hiçbir şeyle fayda sağlayacak değildir. Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. O halde dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o çok aldatıcı şeytan sizi Allah’ın affına güvendirerek aldatmasın.

Hadid/20. Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah’tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.

Salih amellerin Ahiretteki Karsiligi



Taberani el-Kebır’de Hakim-i Tirnıizi Nevadir el-Usul’de Isbehani Tergib’de Abdurrahman bin Semurete (Radıyallahû anh) ‘den rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:
Bir gün Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem,) yanımıza geldi. Buyurdu ki:
Dün akşam acaip bir şey gördüm. Ümmetimden, ruhunu almak için kendisine melek’ül-mevt gelen bir adam gördüm. Onun, ana babasına yaptığı iyilikler, o meleği çevirdiler.
Ve ümmetimden, kabir azabına kapılmış bir adam gördüm. Onun aldığı abdestler gelip o azaptan onu kurtardılar.
Ve ümmetimden bir adam gördüm, şeytanlar etrafını sarmıştılar. Onun Allah’a yaptığı zikir geldi, onu onların arasından kurtardı.
Ve ümmetimden, azap meleklerinin etrafını sardığı bir adam gördüm. Namazı gelip onu, onların elinden kurtardı.
Ve ümmetimden bir adam gördüm, susuzluktan ağzını açmıştı. Vardığı her havuzdan kovuluyordu. Sonra orucu gelip ona su verdi, onu doyurdu.
Ve ümmetimden bir adam gördüm; yanında peygamberler halka halka oturmuştular. O adamın, yaklaştığı her halka onu kovuyordu. Sonra cenabetten yıkanması geldi, elinden tutup onu yanı¬ma oturttu.
Ve ümmetimden bir adam gördüm, önü karanlık, arkası karanlık, sağı karanlık, solu karanlık, altı karanlık, üstü karanlık. O karanlıklar içinde şaşırmıştı, sonra Hacc ve Umresi gelip onu o karanlıklardan kurtardılar. Etrafını nurlarla doldurdular
Ve ümmetimden bir adam gördüm, müminlerle konuşur. Onlar onunla konuşmazdı. Sıla-i rahim geldi, «Ey müminler cemâati! onunla konuşun» deyince onunla konuşmaya başladılar.
Ve ümmetimden birisini gördüm, eliyle ateşin alev ve kıvılcımlarını yüzünden kovuyordu. Sonra, verdiği sadakalar geldi, yüzüne bir örtü, başında gölgelik oldular.
Ve ümmetimden, birisini gördüm, her taraftan gelen zebaniler onu yakalamıştılar. AdamIN yaptığı emr-i bi’l-mâruf nehy-i ani’l-münker gelip onu onların ellerinden kurtardılar, rahmet meleklerinin ellerine teslim ettiler,
Ve ümmetimden, bir adam gördüm, dizleri üzerine çömelmiş. Allah ile onun arasında bir perde vardı. Güzel ahlâkı geldi, elinden tuttu. Onu Allah’ın huzuruna bıraktı.
Ve ümmetimden sahifesi, sol eline verilmiş bir adam gördüm. Onun Allah’dan korkusu geldi, sahifesini sağ eline verdi.

KABİR HAKKINDA




Nebiyy-i Ekrem (SAV) buyurmuşlardır ki:
“Allah’ım (CC)! Kabir azabından Sana sığınırım. Ateş azabından Sana sığınırım. Hayatın ve ölümün fitnelerinden Sana sığınırım. Deccalin fitnelerinden Sana sığınırım.”[1]

AYET-İ KERİMELER
Taha / 124. Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.

En’am / 98. O, sizi bir tek nefisten (Âdem’den) yaratandır. (Sizin için) bir kalma yeri, bir de emanet olarak konulacağınız yer vardır. Anlayan bir toplum için âyetleri ayrıntılı bir şekilde açıkladık.

Sahabelerin Faziletlerinden Bazilari

Ebu Bekr Sıddık (r.a.) şöyle anlatır:
Biz Mağarada iken başlarımızın üstünde (bizi aramağa gelen) müşriklerin ayaklarına baktım: "Ey Allah'ın Resulü! Bunlardan biri eğilip de iki ayağı hizasından baksa bizi muhakkak ayak hizasının altında görecektir" dedim. Allah Resulü (a.s.): Ey Ebu Bekr! Üçüncüsü Allah olan iki kişiyi ne zannediyorsun? buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4389

Ebu Saîd'in (r.a.) anlattığına göre:
Resulüllah (a.s.) minbere oturdu ve: "Bir kul ki yüce Allah onu, dünyanın nimetlerinden vermek ile kendi nezdinde olanlar arasında muhayyer bıraktı. O da Allah nezdindekini seçti" buyurdu. Bu söz üzerine Ebu Bekr ağladı da ağladı: Atalarımız ve analarımız sana feda olsun! dedi. Ravi der ki: İşte Allah Resulü, o muhayyer kılınan kul imiş, Ebu Bekr onu hepimizden iyi biliyordu. Allah Resulü şöyle buyurdu: "Muhakkak ki bana karşı, malı ve arkadaşlığı hususunda insanların en cömerti Ebu Bekr'dir. Bir dost edinecek olsaydım, mutlaka Ebu Bekr'i dost edinirdim. Lâkin din kardeşliği (şahsi dostluktan efdaldir). Mescitte Ebu Bekr'in kapısından başka hiçbir kapı bırakılmasın."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4390

Ehl-i Beyt Sevgisi




“İmanın temeli ve en kuvvetli alameti Allah dostlarını sevmek,
düşmanlarına düşman olmaktır.” İmam-ı Gazali (ra)

Yüce Allah İsa’ya (as): “Yer ve gökteki tüm mahlûkatın ibadetini yapsan dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşman olmadıkça sana hiçbir faydası olmaz” buyurdu. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Allah ehl-i beytten her nevi ricsi, kusur ve kötülüğü gidermek ve tertemiz etmek istiyor” (Ahzab, 33:33) ayetini inzal buyurunca Peygamberimiz (sav) Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i (ra) abasının altına aldı ve “İşte benim ehl-i beytim bunlardır. Ya Rabbi bunlardan kötülüğü kaldır ve hepsini temizle” buyurarak dua etmişlerdir.

Her namazda okuduğumuz salavat-ı şerifede “Ve alâ âlihî” diye alini kasdettiğimiz zaman işte bu ehl-i beyti ve onların neslinden gelenleri kasdetmektedir. Asıl kastedilen neseben âl-i beytten gelenler olduğu gibi Kur’ân-ı Kerimde “iman edenler Allah’ın dostlarıdır” (Bakara, 2:257) buyrulduğuna binaen bütün mü’minler bu ayetin şumûlüne dâhildir.
Allah’ın en mükerrem dostları Hz. Peygamber (sav) ve onun âl-i beyti olan Hz. Ali ve onun evladıdır. Onun soyundan gelenler içinde de dinini ve sünnetini muhafaza edenlerdir. Peygamberimizin (sav) dininden ve milletinden, yani sünnetinden olmayanlar onun yakınları bile olsalar onun âlinden sayılmazlar. (Kurtubî, Camiu’l-Beyan, 1:381) Nitekim Hz. Nuh’un (as) inanmayan oğlu için yüce Allah “O senin ehlinden değildir. Çünkü onun yaptığı Salih olmayan bir iştir” (Hud, 11:46) buyurarak iman etmeyenin Hz. Nuh’un oğlu da olsa neslinden olmadığını açıklamıştır.