Cemaatle Namaz Kilmak



CEMAATLE NAMAZ KILMAK
CEMAATİN FAZİLETİ
İMAMLIK BABI
İMAM VE CEMAATİN DURUŞU
Cemaatin Hükmü: Cemaatle namaz kılmak sünnet-i müekkededir.
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Köyde ve çölde bulunup ta cemaatle namaz kılma yan üç kişi yoktur ki, şeytan onları dalâlete sürükleme sin. Şu halde cemaate devam et. Çünkü tek kalan koyunu ancak kurt kapar."
(Ebu Davud, Nesei, Ahmed, Hakim)
İbni Mesud (r.a) şöyle buyurdu:
"Hatırlıyorum ki, münafıklıkta meşhur olan veya hasta bulunanlardan başka, hiç kimse cemaatten geri kalmazdı. Hatta hasta olan kimse bile iki kişi arasında sürünerek gelirdi."
(Müslim)

Kadir Suresi Tefsiri




Rahman ve Rahim Allah´ın Adı ile
Müfessirlerin çoğunun görüşüne göre Medine'de inmiştir. Bunu es-Sa'lebi zikretmiştir. d-Maverdi ise bunun aksini nakletmektedir. Derim ki: ed-Dahhak'ın görüşü ile İbn Abbas'ın iki görüşünden birisine göre bu sûre Medine'de inmiştir. el-Vâkıdi'nin naklettiğine güre Medine'de inmiş ilk sûre budur. Beş âyettir. [1]

1. Doğrusu, Biz, onu Kadr gecesinde indirdik.
"Doğrusu, Biz, onu" yani Kur'ân'ı "...indirdik." Her ne kadar bu sûrede henüz Kur'ân-i Kerim'den sözedilmemiş ise de mananın böyle olduğu bilinen bir husustur. Kur'ân'ın tamamı da zaten tek bir sûre gibidir. Yüce Allah, şöyle buyurmaktadır: "O Ramazan ayı ki Kur'ân onda indirilmiştir." (Bakara, 2/185) Bir başka yerde de şöyle buyurmaktadır; "Hâ, Mim. Apaçık ki tabayemin olsun, ki şüphesiz Biz onu mübarek bir gecede indirdik." (ed-Duhan, 44/1-3) Bu buyrukta "mübarek gece"den kasıt, Kadir gecesidir. eş-Şa'bî dedi ki: Biz, Kur'ân'ı Kadir gecesinde indirmeye başladık, demektir. Bir görüşe göre Cebrail (a.s) Kur'ân'ı bir defada, toptan, Kadir gecesinde Levh-i Mahfuzdan dünya semasınadaki Beytu'i-Izze'yt: indirmiştir. Cebrail, Kur'ân'ı yazıcı meleklere yazdırmış, daha sonra da Peygamber (sav)'a kısım kısım indirmeye devam etmiştir. Kur'ân'ın ilk nazil olmaya haşlaması ile son nazil olun buyrukları arasında yirmiüç yıllık bir zaman geçmiştir. Bu açıklamayı İbn Abbas yapmıştır. Daha önceden el-bakara Sûresi'nde (2/185. âyet, 8. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. el-Maverdi'nin naklettiğine göre, İbn Abbas şöyle demiştir: Kur'ân Ramazan ayında. Kadir gecesinde, mübarek bir gecede, Allah tarafından bir defada, Lehvı-i Mahfuzdan dünya semasındaki yazıcı, şerefli meleklere indirilmiş, daha sonra yazıcı, şerefli melekler yirmi senelik bir zaman süresinde bunu peyderpey Cebrail'e bildirmiş, Cebrail de bunu Peygamber (sav)'a yirmi yıl süre içerisinde kısım kısım bildirmiştir, İbnu'l Arabi dedi ki: "Ancak bu açıklama batıldır. Çünkü Cebrail ile Allah arasında ayrıca bir vasıta olmadığı gibi, Cebrail ile Muhammed -ikisine de selâm olsun- arasında bir vasıta yoktur."



Esma'ul Hüsna 11. İsm-i Şerif


 
 

1. Mucize: Kur´an-i Kerim




Peygamber Efendimizin (asm) en büyük, ebedî mucizesi Kur’an’dır. Kur’an yüzlerce ayetiyle Hazreti Peygamber’in (asm) davasını ispat eder. Aynı zamanda Kur’an’ın kendisi Peygamberimizin (asm) en büyük mucizesidir. Öyle bir mucizedir ki, kırk yönden mucize olduğunu, ihtisas sahibi olan binlerce Kur’an alimi tarafından ispat edilmiştir.

Kur’an’ın mucize oluşunun ispatını Kur’an-ı Kerim sitemiz, Kuran-iKerim.org ‘ a havale ederek, Kur'an'ın üstünlüğünü ve özelliklerini anlatan Mustafa Asım Köksal Hocamızın bir çalışmasını buraya aynen almak istiyoruz:

Peygamberimiz Aleyhisselamın Ümmetine Bıraktığı Birinci Büyük Emanet: Kitab

Peygamberimiz Aleyhisselam, Veda Haccında irad buyurduğu hutbesinde:

"Ben size öyle bir şey bıraktım ki, ona sımsıkı sarılırsanız, hiçbir zaman dalâlete düşmez, sapmazsınız: O, Allah'ın Kitabı ve Resûlullah’ın sünnetidir"

buyurmuştur.[1]

Kur'ân-ı Kerîm'e göre de; Kitab ve sünnet, Müslümanlar için başvurulması gereken iki hidayet kaynağıdır.[2]

Peygamberimiz Aleyhisselam, bir hadis-i şeriflerinde:

"Peygamberlerden hiçbir peygamber yoktur ki, ona insanların iman etmek zorunda kaldığı mucizelerin bir benzeri verilmemiş olsun. Bana verilen mucize ise Allah'ın bana vahyettiğidir, Kur'ân'dır. Bunun için, kıyamet günü peygamberlerin en çok ümmetlisi ben olacağımı umarım!"

buyurmuştur.[3]

Gecmis Namazlarin Kazasi



GEÇMİŞ NAMAZLARIN KAZASI
1- Namazını kaçıran kimse, kaçırdığı namazı hatırladığı anda ve içine girdiği vaktin namazından önce kılması gerekir. Zira kaza namazı ile vakit namazı arasında sıra gözetimi gerekir.
İbni Ömer (r.a)den Rasulullah (s.a.s)in şöyle buyurduğu rivayet edildi:
"Kim ki uykuda kalıp veya unutup bir namazını kaçırır ve ancak imam ile birlikte bir namazda iken onu hatırlarsa, içinde bulunduğu namazı tamamladıktan sonra, hatırladığı namazı kaza etsin. Ondan sonra imam ile birlikte kıldığı namazı bir daha kılsın."
(Dare Kutni, Beyhaki, Tahavi)’Mevkuf hadis.
2- Şayet kaçırdığı namazı kaza ettiği taktirde vakit namazının kazaya kalacağından endişe ediyorsa, ozaman vakit namazını öne alır. Fakat vakit dar olmadığı zaman kaza namazından önce vakit namazı kılmak caiz değildir. Eğer geçmiş namazlar birden fazla olursa onları sıra ile kaza etmek gerekir.
Câbir b. Abdullah (r.a)’den şöyle rivayet edilmiştir:
"Hendek gününde konuşan Ömer b. el-Hattab (r.a), Kureyş kâfirlerine sövmeye başladı ve dedi ki:
"Yâ Rasulallah! Az kaldı güneş batıncaya kadar ikindi namazını kılamayacaktım." Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s):"
"Vallahi ben ikindi namazını kılmadım" buyurdu. Câbir diyor ki: Bundan sonra Buthan vadisine indik. Rasulullah (s.a.s) abdest aldı ve biz de abdest aldık. Rasulullah (s.a.s) güneş battıktan sonra ikindi namazını kıldı. sonra akşam namazını kıldı."
(Buhari, Müslim, Tirmizi) I Abdullah b. Mesud
Abdullah b. Mes'ud (r.a)’den şöyle dediği rivayetedilmiştir:
"Hendek günü müşrikler Rasulullah’ı dört namazdan meşgul’ ettiler. Gece oldukça ilerleyince Bilâle ezan okumasını ve sonra ikâmet getirmesini emretti ve öğle namazını kıldı. Sonra ikâmet getirdi, ikindi namazını kıldırdı Sonra ikâmet getirdi, akşam namazını kıldı. Sonra ikâmet getirdi, yatsı namazını kıldı."
(Tirmizi, Nesei, Ahmed) Tirmizi bu hadis için sahih dedi.