9. Mucize: Hastaların ve Yaralıların Şifa Bulması


 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 



Peygamber Efendimizin (asm) mucizelerinin en önemlilerinden bir kısmı da hastaların ve yaralıların O’nun (asm) eliyle veya nefesiyle şifa bulmaları şeklinde vuku bulmuştur. Bu mucizeler hadis ve siyer kitaplarında çokça zikredilmiştir. Bizler de burada birkaç örneği sizlere nakletmeye çalışacağız:

Ok İsabet Eden Gözün Şifa Bulması

Kadı İyaz, Şifa-i Şerif isimli eserinde pek çok sahabeden rivayet edilen bu mucizeyi, sağlam kaynaklara dayanarak bize naklediyor. Allah Resulü’nün (asm) mümtaz ve ordusunda kumandanlık yapan kahraman bir sahabesi ve Hazreti Ömer (ra) zamanında İslam ordusunun baş kumandanı olan Sad bin Ebi Vakkas anlatıyor:

“Uhud Savaşı’nda ben Allah Resulü’nün (asm) yanındaydım. Allah Resulü (asm) o gün yayı kırılıncaya kadar düşmana ok attı. Yayı kırıldıktan sonra oklarını bana verip at diyordu. Verdiği oklar nasl’sız, yani okun uçmasına yardım eden kanatları olmadığı halde, at diye emrettiği okları attığımda kanatlı oklar gibi gidip düşmana isabet ederdi.”[1]

“O halde iken, Katâde ibni Numan’ın gözüne bir ok isabet etmişti. Gözünü çıkarıp, göz bebeği yanaklarının üzerine aktı. Allah Resulü (asm) mübarek, şifalı eliyle onun gözünü alıp, eski yuvasına yerleştirdi. O göz hiç bir şey olmamış gibi şifa bulup, iki gözünden en güzeli ve en keskin göreni oldu.”

Bu olay oldukça meşhurdur. Hattâ Katâde’nin çocuklarından biri, Ömer ibni Abdi’l-Aziz’in yanına geldiği vakit, kendini şöyle tarif etmiş: “Ben öyle bir zâtın çocuğuyum ki, Allah Resulü (asm), onun çıkmış gözünü yerine koyup birden şifa buldu; en güzel göz o olmuş.” diye, nazım şeklinde Hazret-i Ömer (ra)’e söylemiş, onunla kendini tanıttırmış.[2]

Hem yine sahih kaynaklardan nakledilir ki, ünlü Ebu Katâde’nin, Yevm-i Zîkarad denilen gazvede, bir ok mübarek yüzüne isabet etmiş. Allah Resulü (asm) mübarek eliyle mesh etmiş. Ebu Katâde der ki: “Kat’iyen ve asla ne acısını ve ne de yarasını görmedim.”[3]

Hayber'in Fethindeki İki Şifa Mucizesi

Istirca´in Fazileti


 
Arifan Dergisi Haziran 2011
 

ZEMZEM SUYU



Mâ-i Zemzem

İbn-i Abbas dedi ki:

“Ben Resûlullah’a (sav) içmesi için Zemzem suyu verdim, o da Zemzemi ayakta içti.” (Sahîh-i Buharî, 1232, 5617)

“Eğer bunun Hac farizasından bir parça olmasından çekinmeseydim, size kuyudan iple su çekmek için yardım ederdim.” (Sahih-i Buharî, 1234; İbni Huzeyme, 29426)


“İnsanlar için en iyi kuyu Zemzem, en iyi vadi Mekke Vadisi ve Hindistan’da Âdem’in gömülü olduğu vadidir.” (Sa’d İbn-i Mansur, Kitâb-ı Sünen)


“Zemzem suyu ne için içilirse ona yarar.”

(Sünen-i İbn-i Mâce)


İbn-i Abbas ne zaman kendisini zayıf hissetti ise kendisini Zemzem içerek kuvvetlendirmeye bakardı ve asla misafirlerine Zemzem ikram etmeden yiyecek vermezdi.

Hepimizin ya doğrudan kaynağına giderek, ya da tanıdıklarımızın Hacc veya Umre dönüşünde, ziyâretlerine gittiğimizde içmek şerefine nâil olduğumuz Kur’ân Tilâveti gibi lezzetli bu mâ-i Zemzem, İslâm’ın her mukaddesinde olduğu gibi, birçok hârikalar ve ikrâmlarla dolu. Gerek ortaya çıkışı, gerek dünyanın en kurak mahallerinden birinde bu kadar mükemmel bir suyun hiç kesilmeden ve her sene artarak milyonlarca insanın içme suyu ihtiyâcını karşılaması ve gerekse de aç olanın açlığını gidermesi gibi hârikalarıyla bizlere ne kadar büyük bir ikrâm-ı İlâhî olduğunu gösteriyor.

Zemzem, yaklaşık 4000 sene önce Cenâb-ı Hakk’ın, Hz. Hacer ve İsmâil Aleyhisselâm’a bir lütfu olarak ortaya çıkmıştır. Ve günümüzde de hâlâ ehl-i îmânı maddî ve manevî olarak doyurmaya devam etmektedir.

ZEMZEMİN ORTAYA ÇIKIŞI

PİSLİKLER VE TEMİZLENMESİ



PİSLİKLER VE TEMİZLENMESİ
GALİZA OLAN PİSLİKLER
HAFİFE OLAN PİSLİKLER
PİSLİKLERLE İLGİLİ BAZI MESELELER
PİSLİKLERDEN TEMİZLENMEK
PİSLİĞİ GİDEREN VE GİDERMEYEN ŞEYLER
Pislik iki kısma ayrılır:
1- Galiza (koyu ve sırf pis): Pis olduğu hakkında sabit bir delil olan ve bu delilin aksi bir delil bulun mayan şeylere galiza denir.
2- Hafife (pislik derecesi az olan): Pis olduğu hakkında birbirine zıt deliller bulunan şeylere hafife
denir.

KAYIP BİRİNİ RÜYADA YERİNİ GÖRMEK İÇİN YAPILACAK DUA


Kim rüyasında bir kişinin yaşayıp yaşamadığını ve nerede olduğunu görmek isterse uykudan evvel güzel bir abdest alsın, temiz elbiseler giyinsin. Kıbleye yönelsin ve sağ yanma yatsın. Sonra yedişer kez Şems, Leyi, Tîn ve İhlâs Surelerini okusun ve şu şekilde dua etsin:


Allâhümme erinî fî menâmî (Burada görülmesi istenen kişi söylenir.) vec'al lî feracen ve mahracen ve erinî fî menâmî mestedelle bihî aleyye icabete da'vetî.

Eğer göremezsen yedi defa uygula. Yine bir şey göremezsen muhakkak bir şeyi eksik bırakmışsındır. (Mücerrebât, 107)