Peygamberimizin Yüce Ahlaki - Cesareti


Cesur

ŞECAAT VE NECDET 

Şecaat: Dinî ve dünyevî hukukunu korumak için canını dahî verecek derecede gösterilen bir yiğitlik olarak tarif edilir.

Necdet: Korku ve dehşet veren bir hâdise anında ve olağanüstü haller karşısında sabır ve sebat göstererek soğukkanlılığını koruyup, endişeye kapılmadan sakin bir şekilde hareket etmektir.

Bu hasletlerden her ikisi de Peygamberimiz (asm)'de tam ve mükemmel manada bulunuyordu.

O, insanların en cesuru, en yüreklisi, en kahramanı ve en yiğidi idi. Gençliğinden itibaren hayâtının bütün devrelerinde şecaat manasındaki cesaret, Peygamberimiz (asm)'de çok açık bir şekilde görülüyordu.

 Peygamberimiz (asm) tebliğinde ve insanları hakka davetinde o derece metanet, sebat ve cesaret gösteriyordu ki, büyük devletler, büyük dinler, kavim ve kabilesi ve hatta amcası ona şiddetli düşmanlık ettikleri halde, zerre kadar bir tereddüt eseri, bir telaş, bir korkaklık göstermiyor; tek başına bütün dünyaya meydan okuyor; İslâmiyeti anlatmaya devam ediyordu. Bu sebat ve azmin sonunda nihayet İslâmiyeti dünyaya hakim kıldı.

O’nda (asm),  her zaman sarsılmaz ve sağlam bir irade vardı. Bu iradenin ters yüz edilmesi mümkün değildi. Çünkü O’ndaki (asm) iradeyi Cenâb-ı Hakk, gizli meşietiyle biledikçe bilemişti.

Fikih Babi - KAYNAKLAR



KAYNAKLAR
1- El-Mebsut - Şemseddin es-Serahsi
2- El-Hidaye - Aliy İbn Ebibekir El-Merginâni
3- Haşiyet-i İbni ağabeydin- İbni Abidin
4- Kitab ıl-Fıkh alel-Mezahib il-Erbaa Abdurrahman el-Ceziri
5- Sahih-i Buhari
6- Sahih-i Müslim
7- Sünen-i Ebu Davud
8- Sünen-i Nesei
9- Sünen-i Tirmizi
10- Sünen-i İbni Mace
11- Müsned- İmam Ahmed İbn Hanbel
12- Muvatta- İmam Malik İbn Enes
13- Mecmeğ iz-Zevaid ve Menbeğ el-Fevaid- ibn Hacer el-Heysemi
14- Kitab el-Asar ..Muhammed İbn Hasen El-Şeybani
15- Kitab il-İ tibar- Hazimi
16- El Müstedrek - Hakim
17- Et-Tabakat- İbnSa'd
18- Ulûm el-Hadis- Hakim
19- Ed-Diraye- Hafız İbn Hacer el-Askalani
20- Feth el-Kadir- İbn el-Hemmam
21- Şerh Meanil Esâr- Tahavi
22- Nasb ar-RayeMuhammed..Abdullah İbnu Yusuf el-Hanefi ez-Zeylai
23- Ahkam-ül Kur'an- Tahavi
24- Ahkam-ur Razi- Razi
25- El-Muğcem es-Sagir- Taberani
26- El-Muğni- İbn Kudame

 


 

 

Ölü veya Diri Rabbim Dilerse Arasında Bir Fark Yoktur - Cübbeli Ahmet Hoca


Bedenin esâretinden, ilişkilerinden ve engellerinden kurtulan bir ruhta, öyle tasarruflar, öyle kuvvetler, öyle himmetler ve Allâh-ü Teâlâ ile öyle süratli irtibatlar bulunur ki, beden içerisinde hapsolmuş basit bir ruhta bu güçlerin hiç biri tasavvur edilemez.

Allâh-ü Teâlâ’ya hamd-ü senâlar, Rasûlüllâh (Sallâ-llâhu Aleyhi ve Sellem)’e ve âl-i ashâbına salât-ü selâmlar, ölü ve diri tüm Allâh dostlarına fevka’t-tecellîlerle duâlardan sonra; geçen yazımızda tevessülün ölümden sonra da câiz olduğunun delillerini serd etmeden önce cevabını açıklamak istediğimiz bazı suâller sorduk ve bunlar içerisinden sadece birincisinin cevabını açıkladık ki, o da ölümün bir yok oluş demek olmadığı, sadece bir yurttan diğerine geçiş olduğu konusuydu.


İkinci sorumuzun cevabına gelince; evvelâ şunu ifade edelim ki; Allâh-ü Teâlâ’nın izni ve yardımı olmadan kimsenin bir şeye gücü yetmeyeceği hususunda ölüyle dirinin farkı yoktur. Allâh-ü Teâlâ’nın müsaadesiyle bir şeye kadir olma hususunda ise ölüyle dirinin farkı vardır ama, muhâliflerin dediği gibi, diri muktedir, ölüyse âciz değildir, aslında bu iddia, şirkin ta kendisidir. Zîra diriye müstakil bir güç isnad etmektedir. Fakat ölüyle dirinin gücü arasında farklı bir durum vardır, çünkü ölenin ruhunun, dirininkinden daha güçlü olduğu şüphesiz bir hakîkattir. Zîra bazılarının zannettiği gibi, sadece dirilerden duâ ve hediye bekleyen bir âciz konumuna düşmez, bilakis gerçek gücünü göstermesinin önündeki tek engel olan cesetten kurtulunca, sağ iken yapamadığı şeyleri yapmaya başlar. Nitekim İbn-i Kayyım ki bir çok yanlışların sahibidir, İbn-i Teymiye’nin yanlış fikirlerini yayarak büyük bir ifsâda sebebiyet vermiştir. Ama Mevlâna Hâlid (Kuddise sirruhû)nun da beyânı veçhile; rûhun ölümünden sonraki tasarruflarını ispat hususunda birçok delil toplayarak, kendisini önder kabul ettiklerini savunan tevessül düşmanlarını şaşkına çevirmiştir. İşte bu kişi, “er-Rûh” isimli kitabında şöyle demektedir: ‘Bedenin esâretinden, ilişkilerinden ve engellerinden kurtulan bir ruhta, öyle tasarruflar, öyle kuvvetler, öyle himmetler ve Allâh-ü Teâlâ ile öyle süratli irtibatlar bulunur ki, beden içerisinde hapsolmuş basit bir ruhta bu güçlerin hiç biri tasavvur edilemez.

Âşûra (Aşure) Gecesi ve Gününün Amelleri


Senin Rabbin Diledigini Secer - Cübbeli Ahmet Hoca



“Senin Rabbin dilediğini yaratır ve seçer! Onlar için seçim (hakkı) yoktur...” (Kasas: 68)

Resûlüllah (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki; “Her kim Şaban ayına değer verir, onda Allâh-u Teâlâ’dan sakınırsa, taatıyla amel eder ve nefsini günahlardan tutarsa, Allâh-u Teâlâ onun günahlarını bağışlar ve o sene vuku bulacak tüm belalardan ve hastalıklardan kendisini emin kılar.”

Bu mübarek âyetlerde Allâh-ü Teâlâ hazretleri, yaratmada ve seçmede yegâne olduğunu ve bu hususlarda, kendisiyle çekişecek ve hükmünü geciktirecek hiçbir şey olmadığını haber vermiştir. Hiçbir kimse, Mevlâ Teâlâ hazretlerinin bir şeyi ihtiyar ve iltizam buyurmasına mani olamaz. O’nun dilediği olur, dilemediği olmaz. Hayrı ve şerri ile bütün işler, O’nun kudret elindedir ve işlerin dönüşü O’nadır.
Hâzin ve Kazî’nin beyanlarına göre bu âyetin sebebî nüzûlü; Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm Kendisine Peygamberlik verilip, tebliğ ve dâvete başlayınca, müşrikler: “Allâh-ü Teâlâ Kur’an’ı, bu iki beldenin karyelerinden bir büyük zat üzerine inzal etmeli değil miydi?” demeleri üzerine, bunu red için bu âyet nâzil oluyor.