Son Dönem ilahiyat Profesörleri (Cok Önemli) -1





GÜNÜMÜZDEKİ BAZI İLAHİYATÇI PROFÖSÖRLER VE İLAHİYATÇILARIN DAVRANIŞ BİÇİMLERİ VE DÜŞÜNCE YAPILARININ İNCELENMESİDİR (1)

بسم الله الرحمن الرحيم الحمد لله رب العالمين واصلاة و السلام على سيد المرسلين (Dikkat bu yazı rastgele hazırlanmış bir yazı değildir ciddi bir ilmi çalışma neticesinde ortaya çıkmıştır. Yazıyı mutlaka sonuna kadar okuyunuz, ilmi bilgiler verilecektir.

“Ey iman edenler, ALLAH yolunda adım attığınız vakit, iyice anlayın, dinleyin. Size İSLÂM selâmı veren kimseye -dünya hayatının geçici metaına göz dikerek- “Sen mümin değilsin!” demeyin.” (Nisa-94) (Bazı İlahiyatçıların(sanki kendi itikatları çok düzgünmüş gibi) kabir ziyareti yapan temiz Mü’minleri müşrik ilan etmeleri çok vahimdir)“Ümmetim hakkında en çok korktuğum kişi, konuşmasını iyi bilen münafıktır” Hadis-i Şerif (Kaynak : Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned no:143, 1/289)

“Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman Sana gelip günahlarına mağfiret dileselerdi, Peygamber de onların bağışlanması için dua ediverseydi, elbette ALLAH’ı tevbeleri kabul eden ve merhametli bulacaklardı.” Nisa-64 (Demek ki Efendimizin (صلى الله عليه وسلم) huzuruna gidip mağfiret dileyince (ilahiyatçıların söylediğinin hilafına) müşrik olunmuyormuş.) Burada bu ilahiyatçıların ve vehhabi zihniyetinin anlayamadıkları şey mağfiret dilenenin ALLAH’u Teâla olduğudur…

Hz. Ömer رضى الله عنه şöyle demiştir: “Bu ümmet için en çok, ilim bilen münafıklardan korkuyorum. Bunlar, ilimleri dillerinde olan, kalpleri cahil ve amelleri kötü kimselerdir.” (İhyâ)

İlahiyatçı Abdulaziz Bayındır, Sahabe ve Evliya Kabriniرضى الله عنهم ziyaret edeni müşrik ilan etmekte ise de “Fatih Sultan Mehmed” şiirinde bakınız ne buyurmaktadır ;“Fazl-i Hakku himmet-i cünd-i ricalluLLAH ile , Ehl-i küfri serteser kahr eylemektür niyyetüm, Enbiya vü Evliyaya istinadım var benum , Lütf-i Hakk’tandur heman ümid-i fethü nusretüm, Nefsü mâl n’ola kılsam cihanda ictihad, HamdulİLLAH var gazâya sad hazeran rağbetum, Ey
Muhammed mucizat-i Ahmed-i muhtar ile, Umarım galib ola â’dayı dine devletüm”(Herhalde Fatih Sultan Mehmet işi anlamadı da bu üç-beş tane ilahiyat profösörü anladı!!!) FATİH SULTAN MEHMET

Peygamberimizin Yüce Ahlaki - Şakacı


DİŞİ DEVENİN YAVRUSU

Bir arkadaşı kendisinden bir binek devesi ister. O (asm);
"Olur, seni bir dişi deve yavrusuna bindirelim."der. Arkadaşı şaşırarak, itiraz eder.
"İyi ama ey Allah'ın Elçisi, ben dişi deve yavrusunu ne yapayım.Bir işime yaramaz ki."
"Bütün develer bir dişi devenin yavrusu değil midir?"[1]

SANA BAHA BİÇİLMEZ

Zahir, çölde yaşayan Müslümanlardandır. Çölden Hz. Muhammed (asv)'in siparişlerini getirir ve Hz. Muhammed (asv) de onun şehirden yaptığı alışverişine yardımcı olur. Aralarındaki ilişkinin bu boyutuna dikkat çekerek:
"Zahir bizim çölümüzdür, biz de onun şehriyiz." der.
Fakat Zahir'in ciddi bir sorunu vardır. Doğuştan gelen bazı fizyonomik kusurları nedeniyle insanlar arasında görünmek istememekte, mecburen topluma karıştığı zamanlarda ise "Herkes bana bakıyor!" kompleksi ile ezilmekte, sıkıntı çekmektedir. Hz. Muhammed (asv) de Zahir'in bu sorununun farkındadır. Ve bir gün onu rahatlatmanın fırsatını da yakalar.
Zahir, Medine çarşısının en kalabalık olduğu bir saatte alışveriş yapmaktadır. Hz. Muhammed (asv) sessizce arkasından sokulur, elleriyle Zahir'in gözlerini yumarak bedenini kendisine çeker. Kendisine bu şakayı yapanın, kokusundan Hz. Muhammed (asv) olduğunu tanıyan Zahir ise, duyduğu mutluluktan adeta kendinden geçmiş olarak bütün vücuduyla Hz. Muhammed (asv)'e yaslanır. Peygamberlerinin o güne kadar hiç kimseye bu denli mesafesiz davranmadığını bilen Müslümanlar hayretten büyüyen gözlerle etrafına yığılırlar. Hz. Muhammed (asv) tebessümle seslenir:
"Bir kölem var. Satıyorum. Onu benden kim alır?"
Zahir bir yandan yaşadığı sürpriz iltifatın şokuyla, diğer yandan ise ömrü boyunca bütün bilincini doldurmuş olan o kompleksin etkisiyle, peygamberinin şakasına biraz acılık karışmış bir şakayla cevap verir.
"Yemin olsun ki ey Allah'ın Elçisi, beş para etmez bir köleyi satmaya çalışıyorsun."
İşte Hz. Muhammed (asv)'in beklediği fırsatta budur. "Herkes bana bakıyor" kompleksinin sahibine "herkes" in içinde öyle bir tedavi uygulayacaktır ki, o andan itibaren Zahir, hiç kimse karşısında en küçük bir sıkıntı hissetmeden, rahat ve başı dik olarak yaşayacaktır. Bu tam taşı gediğine koyma fırsatıdır. Hz. Muhammed (asv) o anda şakayı keser. Ciddileşir. Zahir'i göstererek ve kendilerini sarmış olan kalabalığa seslenerek:
"Hayır; andolsun ki Allah ve Allah'ın Elçisi katında senin değerine paha biçilmez!"der.
O gün Zahir'in, hayatının bayram günüdür.[2]

PARAM YOK Kİ

Erba´in-i İdrisiyye 5. İsm-i Şerif


Mevlîd-i Şerif




Mevlit ; Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir.
Peygamber efendimizin doğum günü, bütün Müslümanların bayramıdır

Malumunuz olduğu vechile Alemlere Rahmet Nur Muhammed Mustafa’nın (Sallellâhü Aleyhi ve Sellem) dünyaya teşrif buyurmuş oldukları Meclid Gecesi’dir. Bu gece hakkında İmam Kettani (Rahimehullah) şöyle buyuruyor:
“Mevlid gününün ve gecesinin şerefi ve kıymeti çoktur. Kendisine tabi olanlar için kurtuluş vesilesi olan Peygamber Efendimiz’in (Sallellâhü Aleyhi ve Sellem) doğumu için sevinmek cehennem azabının hafiflemesine sebep olur. Bu geceye hürmet etmek ve sevinmek bütün senenin bereketli olmasına sebep olur. Mevlid gününün fazileti Cuma günü gibidir. Cuma günü cehennem azabının durdurulduğu hadis-i şerif ile bildirilmiştir. Bu günde olduğu gibi, Mevlid gününde de kullara azap yapılmaz. Mevlid geceleri Müslümanlar sevindiğini göstermeli, çok sadaka vermeli ve davet edildiği ziyafetlere gitmelidir.”
Âlimlerin bir kısmı şöyle rivayet etmektedir:

Kadir gecesinin bin aydan daha faziletli olması, o gecede Kur’an-ı Kerim’in indirilmiş olması sebebi iledir. Kur’an-ı Kerim, Peygamber Efendimiz’e (Sallellâhü Aleyhi ve Sellem) indirilmiştir. Peygamber Efendimiz (Sallellâhü Aleyhi ve Sellem) gönderilmemiş olsaydı Kur’an-ı Kerim de indirilmemiş olacak ve Kadir Gecesi diye bir gece de olmayacaktı. Kur’an-ı Kerim’in o gece inmesine sebep olan zat dünyaya gelmeseydi Kadir Gecesi diye bir gece de olmayacaktı.

Cübbeli Ahmet Hoca - Mevlid-i Serif Sohbetleri

Cübbeli Ahmet Hoca | Mevlid Kandili | 14 Şubat 2011 | Mescid Sohbeti‎
 
 
Mevlid Kandili (25-02-2010)