Hazreti Ali
-Keremallahu Vecheh- bildiriyor;
Resulullah
-Salallahu Aleyhi ve Sellem- bir gun beni huzuruna cagirdi. Soyle buyurdu;
Yâ Alî! Sen
bana Hârûn aleyhisselâmın Mûsâ aleyhisselâma olduğu gibisin. Fekat benden sonra
Resûl gelmez. Sana vasıyyet ederim, dinleyip, ezberlersen, şükr edenlerden
olursun ve şehîd olursun. Allahü teâlâ hazretleri seni kıyâmet gününde fakîh ve
âlim olarak diriltir. Buyurdu ve devam etdi;
Yâ Alî! Bil
ki mü’minin üç alâmeti olur. Nemâz kılmak, oruc tutmak ve sadaka vermek.
Münâfıkın da üç alâmeti olur. Başkalarının yanında nemâzın rükû’unu ve sücûdunu
[secdesini] tam yapar. Tenhâda hiçbir rüknü yerine getirmez. Medh etdikleri
zemân seve seve yapar. Allahü teâlâ hazretlerini açıkda çok zikr eder. Yalnız
kalınca Allahü teâlâ ve tekaddes hazretlerini unutur.
Yâ Alî!
Zâlimde de üç alâmet olur: Kendinden aşağı olana kahr eder [baskı yapar]. Kâdir
olduğu [gücü yetdiği zemân] halkın malını zor ile alır. Nereden yiyip,
giyindiğini hiç incelemez.
Yâ Alî!
Kıskançlarda da üç alâmet olur: Herkesin huzûrunda, karşısındakine yaltaklanır.
Gıyâbında onu gıybet eder. Her kime musîbet erişirse, sevinir. Yâ Alî!
Münâfıkda da üç alâmet olur: Söz söylese yalan söyler. Bir şey va’d etse,
va’dinde durmaz. Yanına emânet koysalar, hıyânet eyler. Yâ Alî! Tenbeller
içinde üç alâmet olur. Allahü tebârek ve teâlâ hazretlerinin tâ’atinde
tenbellik eder. Kusûrlu amel eder. Ameli zâyi’ olur [boşa gider]. Nemâzı te’hîr
eder. Hattâ vaktini de geçirir.
Yâ Alî! Tevbe
eden kimsede üç alâmet olur: Harâmlardan perhîz eder [kaçınır]. İlm öğrenmekde
gayretli olur. Nasıl ki, göğüsden [memeden] çıkan sütün geri girme ihtimâli
olmadığı gibi, günâha bir dahâ geri dönmez. Yâ Alî! Akllı kimsede üç alâmet
olur. Dünyâyı hor, zelîl tutar. Cefâlar çeker. Kıtlık vaktinde sabr eder.
Yâ Alî! Sabr
edende de üç alâmet olur: Kendini ziyâret etmiyenleri kendisi ziyâret eder. Onu
mahrûm edenlere bağışda bulunur. Kendine zulm edenlere karşı durmaz; karşı
koymaz.
Yâ Alî!
Ahmak olanın üç nişânı vardır: Allahü teâlâ hazretlerinin farzlarında tenbellik
eder. Abes sözleri çok söyler. Allahü teâlâ hazretlerinin mahlûklarına eziyyet
eder.
Yâ Alî! İyi
bahtlı olanın üç nişânı vardır: Halâl yir. Kendi şehrindeki ilm meclisinde
hâzır olur. Beş vakt nemâzı imâm ile kılar.
Yâ Alî!
Bedbaht olanda üç nişân vardır: Harâm yir. Ulemâdan uzak olur. Nemâzını özrsüz
yalnız kılar.
Yâ Alî! İyi
işleri olanın üç alâmeti vardır: Allahü teâlâya tâatde acele eder. Harâm
etdiklerinden sakınır. Kendine kötülük eden kimseye iyilik eder.
Yâ Alî! Kötü
amelli olanın üç alâmeti vardır: Allahü teâlâ ve tekaddes hazretlerinin
emrlerini yapmakda tenbellik eder [gevşek davranır]. Herkese ziyânı dokunur.
Kendisine iyilik edene, kötülük eder.
Yâ Alî!
Sâlih olan kulun üç alâmeti vardır: Allahü tebârek ve teâlâ hazretleri ile iyi
amel işlemek için sulh eder. Kendi dînini ilmi ile kuvvetlendirir. Kendisine ne
beğenir ise, halka da onu beğenir.
Yâ Alî!
Perhîzkâr olanın [sakınan, müttekî olanın] üç nişânı vardır: Kötüler ile berâber
olmakdan kaçınır [sakınır]. Harâma düşmek korkusundan halâlden sakınır ve
yalandan kaçınır.
Yâ Alî!
Günâhkârların da üç alâmeti vardır: İşlerinde yanılır ve hatâ eder. Lehv ve
la’b ile [oyun ve çalgı ile] meşgûl olur. Unutkan olur. Yâ Alî! Kara gönüllü
olan kimsenin üç nişânı olur: Za’îflere acımaz. Az nesneye kanâ’at etmez. Va’z
ve nasîhat ona fâide vermez.
Yâ Alî!
Sâdık olanın üç nişânı vardır: İbâdet etmesini gizler. Mübtelâ olduğu musîbeti
gizler.
Yâ Alî!
Fâsıkda üç nişân vardır: Fitne ve fesâdı sever. Halka hastalık ve musîbet
ister. İyi amelden kaçar.
Yâ Alî!
Süflî olanın üç nişânı vardır: Akrabâsını azarlar. Komşularına eziyyet eder.
Günâh işlemeyi sever. Yâ Alî! Allahü teâlânın red etdiği kimsenin üç alâmeti
vardır: Yalanı çok söyler. Yalan yere çok yemîn eder. Halka sıkıntı verir,
hâcetini halk üzerine yükler.
Yâ Alî! Âbid
olanın üç nişânı vardır: Allahü tebârek ve teâlâ hazretlerinin ta’zîminden
kendi nefsini zelîl tutar, Şehvetlerini terk eder. Allahü teâlâ ve tekaddes
hazretlerinin rızâsı için huzûrunda çok durmağı âdet eder.
Yâ Alî!
Muhlîs olanın üç nişânı vardır: Kâdir olursa [gücü yeterse] afv eder. Malının
zekâtını verir. Sadaka vermeği sever.
Yâ Alî!
Bahîlde üç nişân vardır: Açlıkdan korkar. Birşey isteyenden korkar. Kendine
iyilik eden kimseye, içindekinin hilâfına [aksine] dili ile hayr söyler.
Yâ Alî!
Yüreksiz olanın üç nişânı vardır: Korkak olur. Gönlü [kalbi] katı olur. Havf
edici olur. Yâ Alî! Sâbir [sabr edici] olanın üç nişânı vardır: Tâat etmeğe
sabr eder. Mâ’siyyeti terk etmeğe sabr eder. Allahü teâlâ hazretlerinin
ahkâmına sabr eder.
Yâ Alî!
Senin dostun olanın üç alâmeti vardır: Malını sana fedâ eder. Nefsini sana fedâ
eder. Senin sırrını gizli tutar.
Yâ Alî!
Fâcir olanın üç nişânı vardır: Yemîn etmekle öğünür. Hanımları aldatır. Çok
bühtân eder.
Yâ Alî!
Kâfirin üç nişânı vardır: Allahü teâlânın dîninde şek [şübhe] eder. Allahü
Sübhânehü ve teâlâ hazretlerinin dostlarını düşman tutar. Rabbine tâat ve
ibâdetden gâfil olur.
Yâ Alî!
Rahmetden uzak kılınmış kulların üç nişânı vardır: Allahü tebârek ve teâlâ ve
tekaddes hazretlerinin mekrinden emîn olur. Rahmetinden ümîdsiz olur. Allahü
teâlânın Resûlüne muhâlefete kendine âdet eder.
Yâ Alî! Afv
edilmiş kulun üç nişânı vardır: Allahü Sübhânehü ve teâlâ hazretlerinin azâbından
korkucu olur. Mekrinden çekinir. Sırf Allah için yapılan va’z ve nasîhatden
çekinir.
Yâ Alî!
Allahü tebârek ve teâlâ dergâhında halkın iyisi odur ki, herkese menfa’ati
olur. Halkın kötüsü odur ki, gönlü [kalbi] kinli olur. Gammaz ve kötü amelli olur.
Yâ Alî!
Halkın en iyisi, Allahü tebârek ve teâlâ hazretleri indinde o kimsedir ki, ömrü
uzun olur ve ameli iyi olur.
Yâ Alî!
Allahü tebârek ve teâlâ hazretlerinin indinde en kötü ve Onun buğz etdiği kimse
o kimsedir ki, halk onu hayrlı zan eder. Onda hiç hayr olmaz. Zâhirî salâh ile
süslü, bâtını günâh ile doludur. Bundan dahâ kötüsü o kimsedir ki, ondan
sakınmak için kendine ikrâm olunur. Bundan dahâ kötüsü zenginlere ikrâm eder.
Fakîrleri hor ve zelîl tutar. Zenginlere çeşidli, renkli ni’metler ile
cömertlik eder. Fakîrlere bir parça ekmek vermez. Bundan dahâ beteri o kimsedir
ki, yalnız başına yiyip, bir kimseye, bir nesne vermez. Bundan da beteri o
kimsedir ki, bir müslimân kardeşine dostluk izhâr eder. Sonra onu helâk eder.
Yâ Alî!
Kerâmet, günâhlardan geçmekdir [günâhları terk etmekdir].
Yâ Alî!
Allahü tebârek ve teâlâ hazretlerinden kormanın aslı, Allahü teâlânın harâm
etdiği herşeyden sakınmakdır.
Yâ Alî!
Doğru söyleyici kimsenin alâmeti, doğru söylemek âdeti olur. Kızgınlık ânında
ve rızâ vaktinde ve hâcet vaktinde [ihtiyâc ânında] de doğru söyler.
Yâ Alî! Beş
şey gönlü öldürür. Çok yimek. Çok uyumak. Çok konuşmak. Çok gülmek. Rızk için
çok endîşe etmek. Harâm yimek îmânı za’îfletir, kalbi karartır.
Yâ Alî! Beş
şey kalbi katı eder, karartır: Kalb çok kararırsa, Allahü teâlâ korusun, kâfir
olur. Bunlar günâhı bilmez, günâh işler. Tok olduğu hâlde yemek yimek. Zulm ile
mal toplamak. Nemâzı te’hîr etmek. Sol eli ile yimek ve içmek.
Yâ Alî! Beş
şey unutkanlık hâsıl eder: Fâre artığı yimek. Kıbleye karşı bevl etmek. Durur
hâldeki suya bevl etmek. Gül [göl] üzerine bevl etmek. Harâm ile geçinmek.
Yâ Alî! Beş
nesne [şey] gönlü [kalbi] parlatır, münevver eder: Sûre-i ihlâsı çok okumak. Az
yimek. İlm meclisine hâzır olmak. Az pişmiş ekmek yimek. Gece nemâzı kılmak.
Yâ Alî! Beş
şey gönlü rûşen eder, aydınlatır, karanlığını giderir: İlm meclisinde oturmak.
Elini yetîm başına sürmek. Seher vaktinde çok istigfâr etmek. Çok yimeği terk
etmek. Çok oruc tutmak.
Yâ Alî! Beş nesne gözün nûrunu artdırır: Kâ’be-i mu’azzamaya bakmak. Mushaf-ı şerîfe bakmak. Anne-babasının yüzüne bakmak. Âlimin yüzüne bakmak. Akar suya bakmak.
Yâ Alî! Beş
nesne kişiyi kocaltır [çökdürür]. Borcu çok olmak. Çok gâmı olmak. Kadının
nefesi erkeğe erişmek. Çok koku sürünmek. Çok balgam gelmek.
Yâ Alî!
Cennet kapısında gördüm; yazılmış. Her kim hevâsına muhâlefet ederse, Cennet
onun yeri olur. Cehennem der ki: Yâ Rabbî! Beni neden dolayı yaratdın. Allahü
teâlâ celle şânühü buyurdu: (Her bahîl ve mütekebbîr için) [Cimri ve kibrli için].
Cehennem dedi, ben onlar içinim.
Yâ Alî!
Allahü tebârek ve teâlâ hazretlerinin rızâsı anne ve babanın rızâsındadır.
Gadâbı onların gadâbındadır. Yâ Alî! Kâfir de olsa, komşuna ikrâm eyle. Kâfir
de olsa müsâfire ikrâm eyle. Anaya-babaya kâfir de olsalar ikrâm eyle.
Dilenciyi kâfir de olsa red etme.
Yâ Alî! Her
kim şübheliden yir, dîni örtülü olur. Gönlü siyâh olur. Her kim harâm yir ise
gönlü [kalbi] ölür ve dîni köhne olur. Yakîni za’îf olur. Düâsı perdelenir.
İbâdeti az olur.
Yâ Alî!
Mücrim olan kul düâ etse, Allahü teâlâ celle şânühü onu helâkını istediği şeyde
verir ve meleklere emr eder ki, verin istediği nesneyi ki, onun helâkı ondadır.
Sesini kesin.
Yâ Alî!
Allahü teâlâ kullarından bir kula gadâb edecek ise, ona harâm mal nasîb eder.
Gadâbı çok olunca, bir şeytânı onun üzerine musallat eder ki, onu dünyâda
meşgûl eder. Dünyâ işleri kolaylaşır. Dinden uzaklaşır. Sonra o kul der ki,
Allahü teâlâ gafûrürrahîmdir.
Yâ Alî!
Allahü Sübhânehü ve teâlâ bir kulu sever, o kulun düâsını gecikdirir [te’hîr
eder]. Melekler derler, yâ Rabbî bu mü’min kulun düâsını kabûl eyle. Allahü
teâlâ ve tekaddes buyurur ki, (Bırakın benim kulumu. Siz onun üzerine benden
dahâ çok mu acıyorsunuz. Ben onun düâsını tedarruan severim. Ve ben alîm ve
habîrim.)
Yâ Alî! Bir
kişinin ölüm ânında, a’zâları birbirine selâm verir. Der, esselâmü aleyke. Ben
öldüm. Sen de ölsen gerek. Böylece ak tüy kara tüyüne der; ben öldüm; ya’nî
ağardım. Sen de ölürsün.
Yâ Alî! Şâd
olup, kahkaha ile gülme ki, Allahü teâlâ ve tekaddes böyle olanları sevmez.
Dâimâ hüznlü ol ki, Allahü tebârek ve teâlâ hazretleri hüznlü olan kimseleri
sever.
Yâ Alî Her
yeni gün olunca, o yeni gün, ey insan oğlu ben senin yeni gününüm. Ben senin
üzerine şâhidim. Bak, ne istersin. Her gece olunca, gecede böyle söyler. Gündüz
ile ve gece ile sohbeti iyi yap.
Yâ Alî!
Allahü tebârek ve teâlâ hazretlerinin fadlından halâli taleb et ki, halâl taleb
etmek mü’minler üzerine farzdır.
Yâ Alî!
Abdest aldıkdan sonra İnnâenzelnâ [Kadr] sûresini okumakdan geri kalmıyasın.
Allahü teâlâ ve tekaddes hazretleri herbir abdestde sana ellibin senelik abdest
sevâbı verir.
Yâ Alî! Her
kim ayaklarını yıkadıkdan sonra, bana salevât verse, Allahü tebârek ve teâlâ
hazretleri, onun bütün üzüntülerini giderir, ferâhlandırır, düâları müstecâb
olur.
Yâ Alî!
Tehâretlenince, yeniden su al ve önüne sür ve sonra, (Sübhâneke Allahümme ve bi
hamdike eşhedü en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerîke leke estagfiruke ve
etübü ileyke.) oku. Sonra yüzünü bir tarafına çevir ve şöyle söyle: (Ve eşhedü
enne Muhammeden abdüke ve Resûlüke). Her kim böyle yaparsa, Allahü tebârek ve
teâlâ hazretleri onun günâhlarını az veyâ çok olsun, afv eder.
Yâ Alî! Her
kim Allahü tebârek ve teâlâ hazretlerini fecr tulû’ etmezden evvel ve gün
doğmazdan evvel zikr ederse, Allahü teâlâ, onun Cehennemde azâb olunmasına râzı
olmaz. Onun günâhları yedi kat gökdeki yıldızlar adedince olur ise de azâb
etmezler. Yâ Alî! Sabâh nemâzını cemâ’at ile kılasın. Güneş doğup, yükselinceye
kadar yerinde otur. Sonra iki rek’at nemâz kıl ki, Allahü tebârek ve teâlâ
hazretleri, sana bir hac ve ömre sevâbı verir. Köle azâd etmek sevâbı ve bin
dinâr fîsebîlillah sadaka etmişce sevâb verir.
Yâ Alî!
Hazârda ve seferde Duhâ nemâzına devâm et ki, kıyâmet günü olduğu zemân, bir
nidâ edici Cennetin şerefeleri üzerinden nidâ eder ki, nerededir o kimseler ki,
duhâ nemâzını kılarlar idi. Duhâ kapısından varıp, selâmetle ve emân ile
Cennete girsinler. Allahü teâlâ ve tekaddes hazretleri Duhâ nemâzını emr
etmediği hiçbir Peygamber göndermedi [ya’nî her Peygambere emr etmişdir].
Yâ Alî! Her
kim Cum’a günü gusl ederse, Allahü tebârek ve teâlâ onun günâhlarını afv eder.
Bu Cum’adan gelecek Cum’aya kadar pürnûr olur. Kabrde ve mîzânda ağırlık olur.
Yâ Alî! Kulların sevgilisi, Allahü teâlâ hazretlerine o kuldur ki, secdede (Yâ
Rabbî! Ben nefsime zulm etdim. Beni afv et! Zîrâ günâhları ancak sen afv
edersin.) der. Yâ Alî! Şerâb içen ile dostluk etme. O mel’ûndur. Zekât vermiyen
kimse ile arkadaşlık etme. O Allahü teâlânın düşmanıdır. Fâiz yiyen ile
arkadaşlık etme ki, o Allahü teâlâ hazretleri ile muhârebe eder. Kur’ân-ı
kerîmde bu bildirilmişdir. [Bekara sûresi 279.cu âyet-i kerîmesinde meâlen];
(Eğer fâizi terk etmezseniz, Allaha ve Peygambere karşı harbe girmiş
olursunuz...) buyurulmuşdur.
Yâ Alî! Düâ
ederken veyâ Kur’ân-ı azîm-üş-şân tilâvet ederken sesini çok yükseltme. Çünki,
nemâz kılanların nemâzlarını fesâda verirsin. Yâ Alî! Nemâz vakti gelince
nemâzını kıl. Çünki şeytân seni meşgûl eder. Bir hayrlı işe niyyet etdiğin
zemân, hemen o işi yap. Çünki, şeytân seni o hayrlı işden men’ eder.
Yâ Alî! Her
kim ücret ile bir işçi tutar; ücretini temâm vermezse, Allahü tebârek ve teâlâ
hazretleri onun tâatlarını mahv eder. Ben onun kıyâmet gününde hasmı olurum.
Yâ Alî!
Cebrâîl aleyhisselâm, âdem oğlu olup da, yedi iş işleseydim, diye temennî
etmişdir. Beş vakt nemâzı cemâ’at ile kılsaydım. Âlimler ile otursaydım.
Hastaları sorsaydım. Cenâze nemâzını kılsaydım. Su dağıtsaydım. Dargın olan iki
kimseyi barıştırsaydım. Yetîmlere şefkât etseydim. Yâ Alî! Sen de bunun üzerine
hırslı ol.
Yâ Alî!
Yetîm ağladığı zemân Arş-ı mecid titrer. Allahü Sübhânehü ve teâlâ hazretleri
buyurur ki, yâ Cebrâîl, bu yetîmi ağlatanın yerini Cehennemde bul! Ben de onu
ağlatayım. Her kim ki onu sevindirir ve güldürür. Onun Cennetde yerini geniş et
ki, ben onu sevindireyim ve güldüreyim.
Yâ Alî!
Allahü tebârek ve teâlâ hazretleri, Âdem oğlunun bedeninde dilden iyi birşey
halk etmemişdir. Onun ile Cennete girer. Ve onun ile Cehenneme girer. Onu
zindâna koy ki, yırtıcı hayvân gibidir.
Yâ Alî! Eyyâm-ı
beyd orucuna devâm et ki, ayın onüçüncü, ondördüncü, onbeşinci günleridir.
Allahü teâlâ ve tekaddes hazretleri bu günlerde oruc tutanların yüzlerini beyâz
eder. O sene temâmen oruc tutmuş gibi olur.
Yâ Alî! Her
kim ilmsiz ibâdet ederse, zararı fâidesinden çok olur. Onun misâli o a’mâ gibi
olur ki, bir sahrâya delîlsiz gider. O kadar dolaşır ki, kendini dikenlik
arasında bulur.
Yâ Alî! Her
kim her gün yirmibeş kerre (Estagfirullahelî ve li vâlideyye vel’cemî’il
mü’minîne vel mü’minât vel müslimîne vel müslimâti innehû mu’cîbüt da’vât)
derse, Allahü tebârek ve teâlâ o kimseyi kendi dostlarından yazar.
Yâ Alî! Her
kim her gün on kerre (Lâ ilâhe illallahü kable külli ehadin ve lâ ilâhe
illallahü ba’de külli ehadin ve lâ ilâhe illallahü yebka rabbünâ ve yefnâ ve
yemûtü külle ehadin) derse, göklerde hiçbir melek kalmaz; illâ ona bin kerre
istigfâr ederler.
Yâ Alî! Her
her gün yirmibir kerre (Allahümme bârik lî fîl-mevti ve fî mâ ba’det mevti)
derse, Allahü teâlâ ve tekaddes hazretlerinin ona dünyâda verdiği ni’metleri
hesâbsızdır.
Yâ Alî! Her
gün on kerre (Elhamdülillah kable külli ehadin ve elhamdülillahi be’de külli
ehadin velhamdülillah yebka rabbünâ yefnâ külli ehadin velhamdülillahi alâ
külli hâlin) derse, Allahü teâlâ ve azze ve celle o kimseyi büyük günâhı olsa
da afv eder.
Yâ Alî! Her
kim benim üzerime her bir gün ve her bir gecede yüz kerre salevât getirse, ona
şefâ’at etmek, büyük günâhı olsa da, bana vâcib olur. Bu cümlede bütün
müslimânlara nasîhat vardır.
Yâ Alî! Gece
nemâzı kıl! Bir koyun sağacak mikdârı zemân kadar da olsa, gecede iki rek’at
nemâz gündüzleri bin rek’at nemâzdan fazîletlidir. Geceleri nemâz kılanların
yüzleri, gündüzün bütün insanların yüzlerinden güzel olur.
Yâ Alî!
Hiçbir müslimâna la’net etme. Hiçbir hayvana la’net etme. La’net sana geri
döner. Yâ Alî! Her kim Allahü tebârek ve teâlâ hazretlerinin ni’metlerine şükr
ederse, belâlarına sabr ederse, günâhlarına istigfâr ederse, hangi kapıdan
isterse Cennete girer.
Yâ Alî! Çok
uyumak gönlü öldürür. Pişmânlığı, unutkanlığı artdırır. Çok gülmek gönlü
[kalbi] öldürür. Vakârı giderir. Çok günâh işlemek kalbi, gönlü siyâhlaşdırır.
Pişmânlık verir.
Yâ Alî! Her
kim dünyâyı ihtiyâcı kadar taleb ederse, Sırat üzerinden şimşek gibi geçer.
Allahü teâlâ ve tekaddes ondan râzı olur. Her kim dünyâyı isteyip ve
harâmlardan çok mal toplarsa, Allahü tebârek ve teâlâ hazretlerine mülâki
olduğunda, Allahü teâlâ hazretlerini gadâblı bulur.
Yâ Alî! Her
kim bir müslimâna, temiz düşünce ve hulûs-i kalb ile yiyecek verirse, Allahü
teâlâ o kimseye bin hasene [sevâb] verir, bin günâhını afv eder.
Yâ Alî!
Mazlûmun inkisârından [kalbinin kırılmasından] sakın ki, Allahü teâlâ onu kâfir
de olsa kabûl eder.
Yâ Alî!
Borcu az et, râhat olursun. Borç din harâblığıdır. Gündüz zelîl, hakîrdir. Gece
gâm ve gussâlıdır.
Yâ Alî! Her
kim Cum’a gecesi Sûre-i Bekarayı okur ise, o kimseye yedinci gökden, yedinci
yere kadar pürnûr olur. Her kim sûre-i Duhânı okur ise, işlediği ve işliyeceği
günâhları afv eder. Yâ Alî! Her kim Vessemâ’i ve Târik sûresini yatdığı vaktde
okur ise, Allahü Sübhânehü ve teâlâ hazretleri ona, gökde olan yıldızlar
adedince hasene [sevâb] verir.
Yâ Alî!
Uyumak istediğin zemân istigfâr söyle. (Sübhânallahü velhamdülillah ve lâ ilâhe
illallahü vallahü ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyül azîm.)
oku ve (Kul hüvallahü ehad) sûresini çok oku ki, o Kur’ân-ı azîmin ışığıdır.
Senin üzerine okumak vazîfe olsun Âyet-el kürsîyi ki, bir harfinde bin bereket
ve bin rahmet vardır. Her kim Sûre-i Mülkü yatacağı vakt okuyup, (Allahümme agsîmni
kâimen ve agsîmni bil islâmî, râkıden ve lâ tüşemmitnî adüvven ve lâ hâsiden,
Allahümme innî e’ûzü bike min şerri nefsî ve min şerri külli dâbbetin ente
âhızün binâsiyetiha ve es’elüke minel hayri küllihî.) der ise, Allahü tebârek
ve teâlâ hazretleri cin ve ins şerrinden ve her yaratılmışın şerrinden ona
muhâfaza eder. Yâ Alî! Sûre-i Haşrı oku. Dünyâ ve âhıret şerrinden muhâfaza
eder.
Yâ Alî!
Zeytin yağını yi ve kendini onunla yağla. Sana bir üzüntü erişir ise,
(Sübhâneke rabbî lâ ilâhe illâ ente aleyke tevekkeltü ve ente rabbül arşil
azîm) oku. O düâyı oku ki, Cebrâîl aleyhisselâm bana ta’lîm etmişdir:
(Allahümme innî es’elüke afve vel âfiyete fiddînî veddünyâ ve âhırete).
Yâ Alî!
Allahü tebârek ve teâlâ hazretlerini, gam ve gussa vaktinde zikr et ve (Yâ
hayyü yâ kayyümü yâ lâ ilâhe illâ ente rahmetike estegisüfağfirli ve eslihlî
şe’nî ve ferric hemmî) söyle.
Yâ Alî!
Yemeğe tuz ile başla. Sonunda da tuz ile bitir. Tuz, ölüm hâric, yetmiş derde
devâdır. Yemeklere çörek otu koy. O da ölüm hâric her derde devâdır.
Yâ Alî! Yeni
ayı görünce tehlîl ve tekbîr getir ve (Lâ ilâhe illallahü vallahü ekber ve
a’zîm ve ekdâr ve e’ûzü memâ ehâf ve ehâzer) oku.
Yâ Alî! Bir
kimseden bir hâcet isteyeceğin zemân Âyet-el kürsî oku; sağ ayağını ileri koy.
Yâ Alî! Yedi kimse benim ümmetimden Cennete girerler:
1– Tevbe
eden yiğit [genç].
2– Sadakayı
gizli veren kimse.
3– Harâmı
terk eden ve Duhâ nemâzını kılan kimse.
4– Malının
gitmesine râzı olup, imâm ile bir vakt nemâzının gitmesine râzı olmayan kimse.
5– Allahü
tebârek ve teâlâ hazretlerinin havfından [korkusundan] gözleri yaş ile dolan
kimse.
6– Ulemâ ile
oturan kimse.
7– Bir
mü’mine muhabbet eden ve Allahü teâlâ için ikrâm eden kimse.
Yâ Alî! Bir
kimsenin üzerinden, ülemâ meclisinde oturmadan kırk gün geçse, onun gönlü
[kalbi] kararır. Büyük günâh işler. Zîrâ ilm gönlü diri tutar. İlmsiz ibâdet
olmaz.
Yâ Alî! Her
kimin vera’ı olmasa, günâh işlemekden men’ olmaz. Ona yerin altı yerin
üzerinden iyidir. Ya’nî îmânın yeri belli olmadığından, kabrde durması dahâ
iyidir.
Yâ Alî! Bir
nesneyi pişirmek istersen, iyi pişir. Yediğin vakt çok çiğne. Yağmur yağarken
düâ et. Kâfirler ile ceng olduğu vakt, Kur’ân-ı azîm-üş-şân kırâ’at olunduğu
vakt ve farz nemâzından sonra düâ et.
Yâ Alî!
Cehennemde demirden bir değirmen vardır. O, Kur’ân-ı kerîmi okudukları ve âlim
oldukları hâlde mücrim olanların başını öğütür. Yâ Alî! Hak ile hükm et ki, her
cevr edici hâkim için, Allahü tebârek ve teâlâ hazretlerinin huzûrunda azâbdan
bir zincir olur ki, uzunluğu yetmiş arşındır. Eğer ondan bir arşınını, bir
yüksek dağın başına koysalar, temâmı yanıp, kül olur.
Yâ Alî!
Yakın zemânda benim ümmetimden râfizîler çıkar. Her kim benim Eshâbıma çirkin
söylerse, seb’ ederse [kötüler ise] onun boynunu vur ki, bu ümmetin
yehûdîsidir.
Yâ Alî! Her
kim bir a’mânın elini tutarsa, Allahü teâlâ onun yüzbin günâhını afv eder. Sol
elini sağ elin ile tut.
Yâ Alî!
Allahü tebârek ve teâlâ ona bir sâlihâ ve mûti’ hanım verip, onun gönlünü hoş
tutması ve imâm ile nemâz kılmak ve komşuları kendinden râzı olmak, Allahü
teâlânın ona ikrâmındandır. Yâ Alî! Melekler istigfâr ederler o kimseye ki,
onun evinde bal olur, zeytin olur ve çörek otu olur. İçinde sûret olan, şerâb
olan, köpek olan, ana-babaya âsî olunan ve hiç müsâfir gelmiyen eve melekler hiç
girmezler. Sefere veyâ cenge giderken Sûre-i Yasîni oku. On kerre innâ enzelnâ
[Kadr] sûresini oku, Allahü tebârek ve teâlâ hazretleri düşmanların şerrinden
emîn eder.
Yâ Alî! Bir
zâlimden korkar isen, (Yâ ilâhe, Cebrâîle ve İsrâfile ve Mikâîle ve Azrâîle ve
yâ ilâhe İbrâhîme ve İsmâîle ve İshaka ve münzelit Tevrâti vel İncîli vel
Zebûri vel Fürkân, Künlî, câren min fülanibni Fülen min kezâ ve kezâ) söyle.
Sefer edeceğin zemân, (Yâ arda Âmentü birabbî ve rabbiki Allahüllezî lâ ilâhe
illâhüvellezî halakanî ve halekaki e’ûzü billâhi min şerri ki ve min şerri mâ
yedübbü aleyki. Ve min şerri külli üsûdîn ve esedin. Ve min şerri vâlidin ve mâ
veledin.)söyle.
Yâ Alî! Sana
bir katılık erişdiği zemân, (Allahümme innî es’elüke bi hakkı Muhammedin âli
Muhammedin illâ necîtenî) söyle.
Hazret-i Âlî
“kerremallahü vecheh” dedi ki, yâ Resûlallah! Senin âlin kimdir. Resûlullah
“sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki, her takî ve nakî
[harâmlardan sakınan temiz müslimânlar] benim âlimdir. Bir köye şunu demeyince
de girme: (Allahümme innî es’elüke hayreha ve hayra men bîha ve e’ûzü bike min
şerrihâ ve şerri men bihâ).
Tâamı üç
parmağın ile yi ki, şeytân iki parmağı ile yir. Hiç kimsenin yüzüne tokat
vurma. Hayvanın dahî yüzüne vurma. Rü’yânı meğer dostun da olsa, söyleme.
Yâ Alî!
Benim vasıyyetimi hıfz et. Nasıl ki ben Cebrâîl aleyhisselâmdan, O Rabbül
âlemînden sübhânehü ve teâlâ hıfz etdi. Yâ Alî! Sana bu vasıyyetde evvelin ve
âhırin ilmini verdim. Her kim ki bunun ile amel eylerse, dünyâda ve âhıretde
selâmet üzere olur.
BURADA " MENAKIB-i CiHAR YAR-I GUZIN" KITABINDAN NAKL EDILEN 6. BAB, 40. MENKIBE TEMAM OLMUSTUR.
Cübbeli Ahmet Hoca - Hz. Ali (ra)´in Faziletleri
28 Ocak 2011
3 Subat 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.