Nefsin
düşkünlükleri ve aşırı istekleri demek olan şehvetlere karşı her hangi bir
mücâdele göstermemek, onun arzularına tâbî olarak şeytanın yoluna uyup gitmek
de, nefs-i emmâre seviyesinde bulunan kimselerin ahvâli cümlesindendir.
Aslında
nefs-i emmâre, sâhibine karşı şeytandan bile tehlikeli olabilmektedir. Nitekim
bu husûsu İbn-i Atâullâh el-İskenderî şöyle îzâh eder:
“… Sen asıl
nefsinden kork! O nefs ki senin aleyhine çalışır. Üstelik ölünceye kadar da sahibinden
hiç ayrılmaz. Oysa şeytan bile hiç olmazsa Ramazan ayında insandan ayrılır.
Çünkü Ramazan’da şeytanlara kelepçe vurulur. Fakat buna rağmen Ramazan ayında
da devâm eden cinâyet, hırsızlık ve ahlâksızlık vak’aları, şeytanın
kandırmasından değil, nefsin azdırmasından ileri gelmektedir.”
Cenâb-ı
Hakk’ın:
إِنَّ النَّفْسَ لأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ
“Muhakkak ki
nefs, kötülüğü şiddetle emreder.” (Yûsuf, 53) âyet-i kerîmesindeki beyânı, bu
mertebedeki nefse dâirdir.
Diğer
taraftan insanın mânevî âlemdeki mevkii itibâriyle nefs-i emmâre, hayvanât
içerisindeki zehirli yılana teşbîh edilegelmiştir. Şüphesiz ki böyle bir
teşbîhle, nefsin tehlikelerine ve fecî âfetlerine dikkat çekmek murâd
edilmiştir. Nitekim şâir Nev’îzâde Atâî, bu hakîkati şöyle dile getirir:
Döndü
ahlâk-ı zemîme mâre
Şâh-ı mârânı
anın emmâre
«Her kötü
ahlâk, bir yılana benzedi. Bu yılanların şâhı da, nefs-i emmâre oldu.»