3. Mucize: Ay´in Yarilmasi

 

















Kur’an’da, “Kıyamet yaklaştı, ay yarıldı. Onlar ise, ne zaman bir mu’cize görseler yüz çevirir ve ‘Bu daimî bir sihirdir.’ derler.”[1]
ayetinin açık işareti ve tüm sahih hadis ve siyer kaynaklarında geçen manevi tevatür derecesindeki ayın yarılması mucizesinin nasıl gerçekleştiği konusunda bilgi verip, ardından bu konuda akla gelebilecek bazı sorulara cevap vermeye çalışacağız.
Ayın Yarılması Mucizesi Nasıl Gerçekleşti?
Ayın ikiye ayrılması mucizesinin Medine'ye hicretten önce[2] Kureyş müşriklerinin istekleri üzerine -Yüce Allah'ın izniyle- Peygamberimiz (asm) tarafından gösterildiği Enes b. Malik[3], Hz. Ali, Huzeyfe b. Yeman[4], Abdullah b. Mes'ud[5], Abdullah b. Abbas[6], Abdullah b. Ömer[7], Abdullah b. Amr b. Âs[8], Cübeyr b. Mut'im[9] (r.anhum ecmain) gibi pek çok sahabeden nakledilmiştir.[10]
Kureyş müşriklerinden, Velid b. Mugîre, Ebu Cehil, Âs b. Vâil, Âs b. Hişam, Esved b. Abdi Yağus, Esved b. Muttalib, Zem'a b. Esved, Nadr b. Haris ve daha başkaları[11], Peygamberimiz’e (asm):
"Eğersen gerçekten peygambersen, bize Kameri (Ayı), yarısı Ebu Kubeys dağı, yarısı da Kuaykıan dağı üzerinde görülmek üzere ikiye ayır!" dediler.
Peygamberimiz (asm):
"Eğer bunu yaparsam iman eder misiniz?" diye sordu.
Müşrikler:
"Evet! İman ederiz." dediler.

Namazin Farzlari



NAMAZIN RÜKUNLARI (FARZLARI)
1 - Farz namazda ayakta durmaya gücü yeten kimse için ayakta durmak. Ayakta durabilen kimse, farz namazı oturarak kılarsa namazı caiz olmaz.
Allah’u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Gönülden boyun eğerek Allahın huzuruna durun." (Bakara: 238)
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Ayakta namaz kıl Bunu yapamıyorsan oturarakkıl. Bunu da yapamıyorsan yatarak namaz kıl." (Buhari)
2 - Niyet etmek.
Niyet: Kalben o namazın hangi namaz olduğunu bilmektir. Bunu dil ile söylemek gerekmez. Cemaat üc namaz kılınırsa, hem vaktin farzına hem de imama uy maya niyet edilir.
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Ameller (yâni; yapılan işler) ancak niyetlere bağlıdır."
(Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesei)
3 - İftitah tekbiri (Başlama tekbiri).
Niyet ettikten sonra "Allahu Ekber" denilerek namaza başlamak.
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Namazın anahtarı temizlik, namaz dışında helâl olan şeyleri haram kılan ilk unsur tekbir (yâni başlama tekbiri) yeniden helâl kılan son unsur da selâm vermektir."
(Tirmizi, Ebu Davud, İbni Mace, Hakim) Tirmizi bu hadis için sahih dedi.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Rabbini yücelt (yâni; namaza başlarken tekbiral)." (Müddesir: 3)
4- Kıraat: namaz kılanın kendisi işitecek derecede dili ile harfleri teshih ederek Kuran’ı Kerim âyetlerinden en az bir âyet okumasıdır.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Namazda, ondan (Kurandan) kolayınıza geleni okuyun.
(Müzzemmil: 20)
5- Rüku ve secdeler.
Rüku: Namazda kıraattan sonra eğilerek elleri parmaklar açık halde diz kapaklarının üzerine koyarak sırtı düz hale getirmektir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Rüku edin secdeye varın."
(Hacc: 77)
6- Namazın sonunda bir teşehhüd miktarı oturmak.
Rasulullah (s.a.s) Abdullah b. Amr b. As (r.a)ye: "Başını son secdeden kaldırıp bir teşehhüd miktarı oturduktan sonra namazın bitmiş olur."
(Ebu Davud, Ahmed, Dare Kutni, Beyhaki)
İbni Hibban bu hadis için Sahih dedi.

 

Tehlikeye Maruz Kalinca Okunacak Dua




Arifan Dergisi Nisan 2011
 
 
 


Yemek Yerken Nasil Tefekkür Etmeliyiz


 
Mahmud Efendi Hazretleri (Kaddesallahu esrarahum) bir sohbetinde yemek yerken nasıl düşünmemiz gerektiğini anlatıyor. Gaflet içerisinde değil, yemek yerken bile Mevla Teala’nın nimetlerini düşünerek tefekkür etmemiz gerektiğini vurguluyor

“İnsan yediği yemeğine baksın.” (Abese 24)

Bu emir bizi yoktan var eden ve sayısız nimetlerle bizi kuşatan rabbimizden geliyor. Her insan yediği yemeğe bakar ama Rabbimizin istediği bakman öyle değil. Ya nasıl bakmak? “Bu yemekleri benim önüme kim gönderdi?” diye düşünmektir.

Bunları düşüneceğiz.Önümüzde türlü yemekler var. Ekmek var, domates var, biber var, patlıcan var, fasulye var, elma var, portakal var, armut var. Bunların şekilleri başka, renkleri başka, tatları başka. Her biri nereden gönderildi? Belki dünyanın bir ucundan geldi. Ama rastgele gelmedi Allah-u Teala Hazreteleri o yiyecekleri, içecekleri hususiyle bize ayırdı.

Yiyecekler yetişip gönderildiği yerlerden bize gelinceye kadar kimse onu yiyemedi içemedi. Zaten kimse kimsenin rızkını yiyemez. Bu nedenle rızık için kimse endişelenmemeli, harama lüzum yok helalinden yemeli. Meşayıh-ı ızamdan birisine: “Yemek yerken her aza bir işle meşgul, kalp ne ile meşgul? diye sorduklarında “Zikrullah ile” cevabını verir.

Burada zikrullah Allah ism-i şerifini tekrarlamak değildir. Ya nedir? “Bu gıdaları Rabbim Teala ve Tekaddes Hazretleri önüme koydu.” Bunu hatırlamaktır. Her yere ve hale göre zikir vardır.

2. Mucize: Isra ve Mirac




 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hem Kur’an’ın hem de bütün sahih hadis ve tarih kaynaklarının haber verdikleri; Peygamberimizin (asm) en büyük mucizelerinden birisi de İsra ve Miraç mucizesidir. Biz burada ilk önce Kur’an’daki ilgili ayetlerden ve sahih kaynaklardaki hadislerden ve rivayetlerden İsra ve Miraç mucizesinin nasıl gerçekleştiğini anlatacak, ardından ise bu mucize ile ilgili akla gelebilecek bazı soruların cevaplarını vereceğiz.

Kelime anlamı olarak “isra”, gece yürüyüşü, gece yolculuk etmek[1], “miraç” ise yükselmek, yükseğe çıkmak anlamlarına gelmektedir.[2] İsrâ ve Mirac hadisesi, Efendimizin (asm) peygamberliğinin on ikinci yılında[3], Mekke’de vuku bulmuştur.[4]

Hadise özetle şöyle cereyan etmiştir: Receb ayının 27. Gecesi[5] Cenab-ı Hakk’ın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz (asm) Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ'ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmiştir.

İsra ve miraç mucizesinin nasıl gerçekleştiği Kur’an’da, İsra ve Necm surelerinde anlatılmıştır. İlgili ayetler şöyledir:

“Bir gece, kendisine bazı delillerimizi gösterelim diye kulu Muhammedi, Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren O zatın şanı ne yücedir! Bütün eksikliklerden uzaktır O! Gerçekten, her şeyi işiten, her şeyi gören O'dur.”[6]

“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâ’da gördü. Ki, onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.”[7]

Miraç nasıl oldu?