“İnsan yediği yemeğine baksın.” (Abese 24)
Bu emir
bizi yoktan var eden ve sayısız nimetlerle bizi kuşatan rabbimizden geliyor.
Her insan yediği yemeğe bakar ama Rabbimizin istediği bakman öyle değil. Ya
nasıl bakmak? “Bu yemekleri benim önüme kim gönderdi?”
diye düşünmektir.
Bunları
düşüneceğiz.Önümüzde türlü yemekler var. Ekmek var, domates var, biber var,
patlıcan var, fasulye var, elma var, portakal var, armut var. Bunların
şekilleri başka, renkleri başka, tatları başka. Her biri nereden gönderildi?
Belki dünyanın bir ucundan geldi. Ama rastgele gelmedi Allah-u Teala
Hazreteleri o yiyecekleri, içecekleri hususiyle bize ayırdı.
Yiyecekler
yetişip gönderildiği yerlerden bize gelinceye kadar kimse onu yiyemedi içemedi.
Zaten kimse kimsenin rızkını yiyemez. Bu nedenle rızık için kimse
endişelenmemeli, harama lüzum yok helalinden yemeli. Meşayıh-ı ızamdan
birisine: “Yemek yerken her aza bir işle meşgul, kalp
ne ile meşgul?“ diye sorduklarında “Zikrullah ile” cevabını verir.
Burada
zikrullah Allah ism-i şerifini tekrarlamak değildir. Ya nedir? “Bu gıdaları Rabbim Teala ve Tekaddes Hazretleri önüme
koydu.” Bunu hatırlamaktır. Her yere ve hale göre zikir vardır.
Dünyayı
dolaşsak bir buğday tanesi yaratan bulamayız. Bir domates icad eden bulamayız.
Bir incir çekirdeği dahi yapan bulamayız. Ancak hepsi Allah Teala’nın
yaratmasıyla var olmuş bizim önümüze konmuştur. Rüzgarlarla bulutları o
sevkettirmiştir. Yağmurları O yağdırmıştır. Toprağı O halk etmiştir. Toprağı
kazanı da O yaratmıştır. Toprağı bitirme kabiliyetini O veriyor. Her işi O
sağlıyor.
Mesela
bir yiyceğin meydana gelmesi için toprak lazım, toprağı kazan lazım, tohum
lazım, tohumu atan lazım, o tohumun topraktan filizini çıkarması lazım ve o
filizinde topraktan gıdasını alarak büyümesi lazım. Ondan sonra onu her türlü
afattan korumak lazım.
Mesela bir buğdaydan başaklarını yaratmak lazım. Her başakta taneler yaratmak lazım. Bunlar içinde hava, su, toprak ve hararet lazım. Bütün bu sayılanların içerisinde insanın yaptığı sadece bir kazmak bir de hazır tohumu aktarmaktır ki, insan onu dahi Mevlanın kudretiyle yapyor. Mevla ondan gücünü alsa onu da yapamaz.
Mesela bir buğdaydan başaklarını yaratmak lazım. Her başakta taneler yaratmak lazım. Bunlar içinde hava, su, toprak ve hararet lazım. Bütün bu sayılanların içerisinde insanın yaptığı sadece bir kazmak bir de hazır tohumu aktarmaktır ki, insan onu dahi Mevlanın kudretiyle yapyor. Mevla ondan gücünü alsa onu da yapamaz.
Ağıza
alınan yiyecekler yutulur, fakat onu yutamayanlarda olur. Kanserliler ve küçük
dili felçli olanlar niye yutamıyorlar? Bazı hastaların midesine boru ile
aktarıyorlar.
Yutulan
lokmanın da hazmı lazım. Büyük abdeste, küçük abdeste çıkmak lazım. Bunların
hiçbiri bizim elimizden gelmez. Bunların hepsi başlı başına meseledir. Bunları
düşünmezsek kamil insanlar zümresine giremeyiz.
Resulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şerifin de buyuruyor ki:
“Bir saat tefekkür etmek bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır” İşte bunları düşünmek tefekkürüdür.
“Bir saat tefekkür etmek bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır” İşte bunları düşünmek tefekkürüdür.
Hatta bir
rivayette; “yetmiş sene ibadetten daha hayırlıdır.”
Takdir
etmedikten sonra kıymeti yok. Kıymet biki kıymetin bilinsin. Pend-i Attar’da
bir beyit vardır.
“Kadri merdum ra şinas ey muhterem”
“Ta şinaset digeran kadri tu hem”
“Kadri merdum ra şinas ey muhterem”
“Ta şinaset digeran kadri tu hem”
“Sen
insanların kıymetini bil ki, insanlarda senin kıymetini bilsin”
Sen
Mevla’yı takdir et ki, Mevla’da seni takdir etsin. Mevla Teala buyuruyor ki:
“Siz bana itaat ve ibadet ederek beni anın ki bende sizi mağfiretimle
anayım” (Bakar
suresi:152′den)
Şu ayet-i
kerimede de şöyle buyuruluyor:
“Allah’ı unuttular, Allah’da onları unuttu” (Tevbe suresi:67′den)
Bu konuyu
tekid eden bir başka ayette şudur:
“Eğer Allah’a yardım ederseniz O (Mevla) da size yardım eder” (Muhammed suresi:7)
Bu
ayetler hep gösteriyor ki gerek zikretmek, gerek tefekkür etmek suretiyle Mevla
Teala Hazretlerini takdir etmek lazımdır
www.ismailaga.info
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.