A´dan Z´ye… ا´den ي´ye… Beşikten mezara kadar öğrenilmesi gereken, kadın-erkek tüm Müslümanlara farz olan ve sonu Cennete varan bir yoldur İlim✦Amel✦İhlas
MÜRŞİD-İ KÂMİL
Mâneviyat
yolunda ilerleyen bir mümin, çok değişik tecellîlerle karşılaşır. Zîrâ insan
kalbi okyanus gibidir. Bu okyanusun suları bazen çok durgundur, bazen de
korkunç dalgalı bir fırtına hâlindedir. Bu sebeple okyanusu geçip sâhil-i
selâmete ulaşmak için geminin sağlamlığı kadar dirâyetli bir kaptana da ihtiyaç
vardır. Eğer kaptan fırtınalar esnâsında gemisine hâkim olamazsa, onu okyanusun
derinliklerine gömüverir. Henüz yolun başındakilerde bu gibi tecellîler pek
görülmez. Ancak bu deryada açıldıkça Rahmânî mi şeytânî mi olduğu bilinemeyen
zuhûratlar, ferdden ferde değişen bâzı mânevî cilveler, inkıbâz, inbisât30
vs. tâbir olunan birtakım hâller kendini göstermeye başlar. İşte bunların
tesbîti ve tedbîri için dirâyetli ve kâmil bir mürşidin rehberliğine ihtiyaç
vardır.
Her mümin bu
istikâmete ermek için kendisini bir disiplin altına almalıdır. Ümmete en büyük
numûne şahsiyet olan Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in kalbî
hayâtını da titizlikle ve tâkat nisbetinde tatbîk etmeye çalışmalıdır. Rasûl-i
Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in Hakk’a teslîmiyetini, belâ ve
sıkıntılar karşısında sabır ve şükür hâlini, nîmetler, derya gibi önünde
akarken sergilediği istiğnâ, tevâzû ve mahviyeti, imkân nisbetinde hayata
geçirmelidir. Bu sebeple kalbî inkişâf yolundaki engelleri aşabilmek için,
peygamber vârisi olan âlimlerin, âriflerin ve mürşid-i kâmillerin rehberliğine
tevâzû ve edeble mürâcaat edip, tavsiyelerini cân u gönülden tatbîke gayret
etmelidir. Hak dostlarının yakınında ve terbiyesi altında bulunmayı nîmet
bilmelidir. Çünkü nûrunu güneşten alan mehtap, nasıl güneşin varlığına bir
delîl ise, nûr-i Muhammedî ile nûrlanmış velîler de Hazret-i Peygamber’in birer
şâhidi ve vârisidir.
Tasavvuf,
kişide fıtraten -az veya çok- var olan mânevî istîdâdı inkişâf ettirmektir. Her
gönül -tâbir câizse- altında petrol bulunan bir arâzî gibidir. Fakat sondaj
vurulmadığı için o petrol, kendi başına hiçbir zaman dışarı çıkma imkânı
bulamaz. İşte o alt zemindeki petrol, Cenâb-ı Hakk’ın insana verdiği mânevî bir
istîdâddır. Bu da tıpkı akıl gibi her insanda muhtelif seviyededir.
Bu istîdâdın
inkişâfı için mânevî sondajı vurarak o cevheri açığa çıkaracak olan, mürşid-i
kâmildir. Ancak bu petrolün yukarı çıkabilmesi için tâ mâdenin bulunduğu
mıntıkaya kadar o sondajın ulaşabilmesi gerekir. Ve sondaj âletinin bir kayaya
çarpıp parçalanmaması için de sağlam olması îcâb eder. Bu demektir ki mânevî
rehberliğine teslîm olunacak mürşidin muktedir ve dirâyetli olması da son
derece mühimdir. Bunun da belli bâzı kıstasları vardır. Yeri gelmişken bu mühim
meseleye bir nebze temâs etmek isteriz:
Gerçek bir
mürşid-i kâmili, sâhib olduğu şu üç vasıfla tanımak mümkündür:
Birinci vasıf:
Kitap ve sünnete tam bir ittibâdır. Kâmil bir mürşidin hayatı ve amelleri
Kur’ân-ı Kerîm ve sünnet-i seniyye ahlâkının yaşanmasından ibârettir. Mürşid-i
kâmillerin Kitap ve sünnete bağlılıkları daha bir üst derecededir. Tıpkı karlı
arâzîdeki bir şahsın, adımlarını önden giden rehberin ayak izlerine, tam bir
hassâsiyetle basarak yürümesi gibidir. Bunun için mürşid-i kâmile “veresetü’l-enbiyâ”,
yâni peygamber vârisi denir. Tabiî ki, böyle bir bağlılığın muhtevâsında
nefsânî bir hayat yaşanamaz.
İkinci vasıf:
Söz ve hâlleriyle Allâh’ı hatırlatmasıdır. Allâh’ın velî kulları esmâ-yı
ilâhiyye tecellîlerine kâmilen mazhar olup, cemâlî sıfatları ahlâka inkılâb
ettirdiklerinden etrafındakilere dâimâ Allâh’ı hatırlatırlar. Nitekim ashâb-ı
kirâm:
“– Allâh’ın velî kulları kimlerdir?” diye sorduklarında, Allâh Rasûlü
-sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
(Allâh’ın velî kulları) yüzlerine bakıldığında
Allâh Teâlâ’yı hatırlatan kimselerdir.” (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid,
X, 78; İbn-i Mâce, Zühd, 4) buyurmuştur.
İşte Allâh dostu bir mürşid-i kâmilin sîmâsının da muhâtabının gönlüne
huzur vermesi, onu mânevî bir âleme taşıması, Allâh’ı ve âhireti hatırlatması
îcâb eder. Çünkü onlar, Allâh ve Rasûlü’nün ahlâkıyla ahlâklanmışlardır.
Cenâb-ı Hakk’ın en mâruf isimlerinden ikisi “Rahmân” ve “Rahîm”dir.
Allâh’ın velî kulları da çok merhametlidirler. Cenâb-ı Hak, “Settâru’l-uyûb”
dur. Bir velî de ayıp araştırmayıp bilâkis örter. Cenâb-ı Hak, Kerîm’dir;
evliyâullâh da cömerttir ve ikrâm etmekten haz duyar. Cenâb-ı Hak Gafûrdur;
velîler de hatâ ve kusurları affederler. Cenâb-ı Hak, Halîm’dir; evliyâullâh da
hilm sâhibidirler.
Kâmil mürşidler, Allâh’ın dostudurlar. Bu sebeple onlar, diğer insanlardan
pek çok yönleriyle farklıdırlar. Kalbleri Allâh’a yakındır. İbâdetlerinde
ciddiyet ve huşû vardır. Davranışlarına çok dikkat ederler. Rasûlullâh
-sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in izinden yürüdükleri için onların duâları diğer
insanların duâlarından daha makbûldür. Vücûdları zâkir hâle gelip sadırları da
berraklaştığı için girdikleri yerlere ferahlık verirler.
Samîmî bir mümin, bir fâsıkla ihtilâtın mânevî sıkletinden müteessir olur.
Hâlbuki sâlih bir müminle birliktelik, onun rûhuna huzûr bahşeder. Lâkin bir
mümin için Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’le berâberlik, hayâl
ötesi bir güzelliktir. O peygamberler sultanının mânevî heybetine muhâtab
olmanın şerefi karşısında bir müminin alacağı mânevî hazzı târif etmek mümkün
değildir. İşte mürşid-i kâmiller de Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve
sellem-’in izinden yürüdükleri, sünnet-i seniyyeye kâmilen ittibâ ettikleri ve
nebevî ahlâka en çok onlar yaklaşabildikleri için, kaynağı Allâh Rasûlü
-sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den gelen mânevî bir heybet ve feyiz taşırlar.
Nasıl ki; elektriğe tutulan bir insan sarsılır, gerçek bir mürşidin de insanın
rûhunu önce biraz sarsması, sonra da onu ihyâ edip mânevî ufuklara götürmesi
lâzımdır.
CEVHERÂTU'L-KEMAL SİGASI OKUNUSU MANASI
Bu Gece 7 Defa okunacak... Peygamber Efendimiz SAS Bedeniyle ziyaretcimiz olacak insaallah...
Okunusunu Dinlemek icin...
1.
Cevheretul Kemal,Çok Değerli Bir
Salavat ve Bilgisi
Ticânîler arasında çokça methedilen ve Ahmed Ticânî (ö.1231/1835)’nin ancak
abdestle okunmasını tavsiye ettiği Cevheretü’l-kemâl de bir salavât metnidir.
“Allahümme salli ve sellim alâ ayni’r-rahmeti’r-rabbâniyyeti ve’l-yâkûteti’l
mütehakkıkati’l-hâitati”
şeklinde başlayan Cevheretu’l-kemâl’in günlük dersler içerisinde on iki defa okunması istenmektedir. Ticânîlerin inanışına göre Cevheratu’l-kemâl’in okunması esnasında Hz. Peygamber ve Hulefâ-i Râşidîn mânen hazır bulunur, evrâdın okunmasına iştirak ederler.
Cevheretu’l-kemâl şu şekilde okunur:
Bismillahirrahmanirrahiym* Allahümme salli ve sellim ala aynir rahmetir rabbaniyyeti vel yakutetil mütehakkıkatil haitati bi merkezil fühumi vel meani ve nuril ekvanil mütekevvinetil ademiyyi sahıbil hakkır rabbaniyyil berkıl estai bi müznil eryahıl malieti li külli mütearridın minel bühuri vel evani ve nurikel lamiıllezi mele’te bihi kevnekel haitı bi emkinetil mekani* Allahümme salli ve sellim ala aynil hakkılleti tetecella minha uruşül hakaikı aynil mearifil akvemi sıratıket tammil eskam* Allahümme salli ve sellim ala tal’atil hakkı bil hakkıl kenzil a’zami ifadatike minke ileyke ihatatin nuril mutalsemi sallellahü aleyhi ve ala alihi ve salaten tüarrifüna biha iyyah*
Manası:
Ey Allah’ım! Nazargahın olan rahmet pınarı,sonsuz kudretinle tahakkuk eden yakut ve inci tanesi, mana ilimlerinin mübarek Zat-ı Ahmediyyesi’nde neşet eden göz kamaştırıcı nur, Yüce Allah’ın ayan beyan apaçık mucizesi,yağmur tanelerini taşıyan rahmet bulutları arasında çakan şimşekler misali, zamanın ve de denizlerin engelleyemediği bütün mekanları kuşatan, kainatı aydınlatan Muhammed Mustafa’ya salat ü selam et,mübarek eyle Allah’ım!
Ey Allahım! Marifetlerin tecelligahı ve kaynağı,hakkın hakikatin görünen gözü, hakiki saltanatın onun marifetiyle ancak tecelli ettiği,edeceği marifetlerin menbaı,Sırat-ı Müstakim’de sebat etme sonucu zirveye taht kuran, o en berrak, pak ve temiz ruh u pak-i Muhammed(s.a.v.)’e salat ü selam olsun.
Ey Allahım! Hak ve hakikatin apaçık yüzü; senin sonsuz kudret ve celalinle en güzel ahlak-ı hamideye sahip olan, tükenmek bilmeyen hazinenin mümessili,gizli aşikar nur timsali Muhammed Mustafa’ya, al ve ashabına salat ü selam eyle ki, bu selam ile o müstesna insanı tanıyabilelim,onun yolunda yaşıyabilelim. Amin...
Bu salavatın fazileti Ahmed-i Ticani Hazretleri tarafından şöyle açıklanmıştır:
1.Bu salavatın bir defa okunması bütün mahlukatın üç defa okuduğu tesbihe bedeldir.
2.Bu salavat bir mecliste yedi defa okunursa, o meclise Resulü Ekrem (s.a.v.)’in ve dört halifesinin ruhaniyetleri teşrif buyuruyorlar.
3.Bu salavatı günde yedi defadan fazla okuyan, Efendimiz Aleyhisselam’ın özel sevgisine mazhar olur.Veliler ordusuna karışmadan ahirete göçmez.
4.Kim yatarken abdestli olarak yedişer defa okumaya devam ederse, Resulü Ekrem(s.a.v.)’i rüyada görür.
5.Her kim on iki defa okuyup Resulü Ekrem’in ruh-u şeriflerine hediye ederse,kabrini ziyaret etmiş gibi sevaba nail olur.(Cevahirul Meani,2/261)
Abdest almanın mümkün olmadığı durumlarda bu duanın yerine Salât-ı fâtıhiyye* okunur:
Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin el-fâtihu lemmâ uğliga, ve’l-hâtimu lemmâ sebeka, nâsıru’l-hakkı bi’l-hakkı, ve’l-hâdî ilâ sırâtıke’l-müstakîm ve alâ âlihî hakka kadrihî ve mikdârihi’l-azîm
Manası:
Allahım! kapalı (müşkil) işleri açan, işleri tamamlayan, hakkı hak ile destekleyen, doğru yoluna ileten Efendimiz Muhammed’e ve âline büyük miktarda, hakkının kudretince salât et.
abdestle okunmasını tavsiye ettiği Cevheretü’l-kemâl de bir salavât metnidir.
“Allahümme salli ve sellim alâ ayni’r-rahmeti’r-rabbâniyyeti ve’l-yâkûteti’l
mütehakkıkati’l-hâitati”
şeklinde başlayan Cevheretu’l-kemâl’in günlük dersler içerisinde on iki defa okunması istenmektedir. Ticânîlerin inanışına göre Cevheratu’l-kemâl’in okunması esnasında Hz. Peygamber ve Hulefâ-i Râşidîn mânen hazır bulunur, evrâdın okunmasına iştirak ederler.
Cevheretu’l-kemâl şu şekilde okunur:
Bismillahirrahmanirrahiym* Allahümme salli ve sellim ala aynir rahmetir rabbaniyyeti vel yakutetil mütehakkıkatil haitati bi merkezil fühumi vel meani ve nuril ekvanil mütekevvinetil ademiyyi sahıbil hakkır rabbaniyyil berkıl estai bi müznil eryahıl malieti li külli mütearridın minel bühuri vel evani ve nurikel lamiıllezi mele’te bihi kevnekel haitı bi emkinetil mekani* Allahümme salli ve sellim ala aynil hakkılleti tetecella minha uruşül hakaikı aynil mearifil akvemi sıratıket tammil eskam* Allahümme salli ve sellim ala tal’atil hakkı bil hakkıl kenzil a’zami ifadatike minke ileyke ihatatin nuril mutalsemi sallellahü aleyhi ve ala alihi ve salaten tüarrifüna biha iyyah*
Manası:
Ey Allah’ım! Nazargahın olan rahmet pınarı,sonsuz kudretinle tahakkuk eden yakut ve inci tanesi, mana ilimlerinin mübarek Zat-ı Ahmediyyesi’nde neşet eden göz kamaştırıcı nur, Yüce Allah’ın ayan beyan apaçık mucizesi,yağmur tanelerini taşıyan rahmet bulutları arasında çakan şimşekler misali, zamanın ve de denizlerin engelleyemediği bütün mekanları kuşatan, kainatı aydınlatan Muhammed Mustafa’ya salat ü selam et,mübarek eyle Allah’ım!
Ey Allahım! Marifetlerin tecelligahı ve kaynağı,hakkın hakikatin görünen gözü, hakiki saltanatın onun marifetiyle ancak tecelli ettiği,edeceği marifetlerin menbaı,Sırat-ı Müstakim’de sebat etme sonucu zirveye taht kuran, o en berrak, pak ve temiz ruh u pak-i Muhammed(s.a.v.)’e salat ü selam olsun.
Ey Allahım! Hak ve hakikatin apaçık yüzü; senin sonsuz kudret ve celalinle en güzel ahlak-ı hamideye sahip olan, tükenmek bilmeyen hazinenin mümessili,gizli aşikar nur timsali Muhammed Mustafa’ya, al ve ashabına salat ü selam eyle ki, bu selam ile o müstesna insanı tanıyabilelim,onun yolunda yaşıyabilelim. Amin...
Bu salavatın fazileti Ahmed-i Ticani Hazretleri tarafından şöyle açıklanmıştır:
1.Bu salavatın bir defa okunması bütün mahlukatın üç defa okuduğu tesbihe bedeldir.
2.Bu salavat bir mecliste yedi defa okunursa, o meclise Resulü Ekrem (s.a.v.)’in ve dört halifesinin ruhaniyetleri teşrif buyuruyorlar.
3.Bu salavatı günde yedi defadan fazla okuyan, Efendimiz Aleyhisselam’ın özel sevgisine mazhar olur.Veliler ordusuna karışmadan ahirete göçmez.
4.Kim yatarken abdestli olarak yedişer defa okumaya devam ederse, Resulü Ekrem(s.a.v.)’i rüyada görür.
5.Her kim on iki defa okuyup Resulü Ekrem’in ruh-u şeriflerine hediye ederse,kabrini ziyaret etmiş gibi sevaba nail olur.(Cevahirul Meani,2/261)
Abdest almanın mümkün olmadığı durumlarda bu duanın yerine Salât-ı fâtıhiyye* okunur:
Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin el-fâtihu lemmâ uğliga, ve’l-hâtimu lemmâ sebeka, nâsıru’l-hakkı bi’l-hakkı, ve’l-hâdî ilâ sırâtıke’l-müstakîm ve alâ âlihî hakka kadrihî ve mikdârihi’l-azîm
Manası:
Allahım! kapalı (müşkil) işleri açan, işleri tamamlayan, hakkı hak ile destekleyen, doğru yoluna ileten Efendimiz Muhammed’e ve âline büyük miktarda, hakkının kudretince salât et.
Cübbeli Ahmet Hocamizin Mevlid Gecesi Sohbetleri
Canli Izle: http://www.cubbeliahmethoca.tv/canli.php
Canli Dinle: http://www.lalegulfm.com/
Mevlid Kandili Sohbetleri
Mevlid Kandili (08-03-2009)
Mevlid Kandili (25-02-2010)
DÜRRÜ MEKNUN (SAKLI İNCİ) KASİDESİ VE FAZİLETİ
[ 2010_03_11 ] - Dürr-ü Meknun Kasidesi (1. Sohbet)
İmamı
Âzam Ebû Hanîfe Nû’man ibni Sâbit radiyallâhü anhümaya aittir.
Ravza-ı mutahharayı ziyareti esnasında doğuş olarak inşad eyledikleri bir kasidedir. Bu kaside ile Efendiler Efendisi Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme muhabbet ve yakınlık murad etmişler ve kimsenin duymayacağı bir
şekilde Huzuru Rasûlüllah’da tekellüm eylemişlerdir.
İmamı Âzam ziyaretten sonra Medine-i Münevvere müezzininin kendi kasidesini irâd ederken görünce şaşırıp baka kalmış ve sormuştur: Bu kaside kime aittir? Müezzin:
Ebû Hanîfe Nû’man ibni Sâbitin’dir.
Onu tanıyor musun?
Hayır.
Öyle ise bu kaside-i kimden öğrendin?
Müezzin dedi ki;
Rüyamda, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve
sellem bana okudu ve bende ezberledim. Ayrıca,
kaside-i minarelerden okumamı istedi.
Bu sözler üzerine İmamı Âzam Ebû Hanîfe
radiyallâhü anhın gözlerinden yaşlar boşandı.
İmamı Nesefî “Tuhfe” isimli eserinde Şemsü’I Eimme-i Hulvanî (radiyallâhü anh) den şu nakli buraya aktaralım.
Rüyamda İbni Abbas radiyallâhü anhüma buyurdu ki:
“Müctehidlerin sultanı, Allah Teâlâ’nın dostu Ebû Hanife Nu’man İbni Sabit, Resûlü Ekrem ve Nebiyyi Muhterem (sallallâhü aleyhi ve sellem) Efendimiz Hazretlerini, mübarek Ravzaı mutahharada bir kaside ile medh eylemiştir ki bu kasideye:
“Dürrü meknûn (saklı inci)” ismi verilmiştir.
Bu kasidenin birçok fazilet ve sırları vardır.
1-Her gün Ravza’nın hizmetçileri olan melekler ve Kerûbiyân bu kasidei şerifeyi sabah, akşam okurlar.
2-Bu kaside-i okumaya devam edenlere afetler, kaza ve belalar uğramaz.
3-Düşmanlarını sevindirecek bir kötülükle karşılaşmazlar.
4- Ani gelen ölümden emin olurlar.
5-Bulunduğu eve ve mekâna veba gibi bulaşıcı hastalıklar girmez.
6-Okuyana ve bulunan yere büyü işlemez.
7-Devam edenlerin gönlü sevinç ve ferah dolar.
8-Günahları bağışlanır.
9-Her ne dilek için yedi gün ara vermeden devam edilirse istenen şey gerçekleşir.
İşte İbni Abbas (radiyallâhü anhuma) bana bunları anlatmıştı ki, ben uyandım. O zamana kadar bu kasideden haberdar olmadığım için Mekkei mükerreme ve Medinei Münevvere’de aradım. Nihayet, Bağdat’ta kâmil bir mürşidin yanında buldum. O şeyhi kâmil de duyulmamış diğer bazı özelliklerini bana nakletti. Ömrüm oldukça ben de onu okumaya devam
edeceğimi adadım.
Diğer bazı özellikleri şunlardır.
10-Sadakatle okuyana son nefeste iman nasip olur.
11 -İhlâsla okumaya devam eden hiç fakirlik görmez.
12-Şevk ile kıraatine devam edene kem göz ve nazar isabet etmez.
13-Halisane okuyana hile ve tuzak işlemez.
14-Bir memlekete genel bir felaket isabet etse, bu kaside halisane okununca Allah Teâlâ onu def eder.
15-Okuyan kişinin bütün amelleri makbul olur.
16-Kasidenin akabinde yapılan her dua kabul olur.
Ayrıca Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selemi görmek niyeti ile okunursa rüyada görülür. Eğer
manevi durumu müsait değilse bir Allah Teâlâ dostu ona tebşiratta bulunacaktır.
Okuma adabı abdestli kıbleye dönük bir şekilde 1 fatiha 3 ihlas 11 salavat okunup evvelen Efendimizin s.a.v ruhuna sahabelerin ve İmamı Azamın ruhuna hediye edilecek. Ve kasideye başlanacak
Ravza-ı mutahharayı ziyareti esnasında doğuş olarak inşad eyledikleri bir kasidedir. Bu kaside ile Efendiler Efendisi Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme muhabbet ve yakınlık murad etmişler ve kimsenin duymayacağı bir
şekilde Huzuru Rasûlüllah’da tekellüm eylemişlerdir.
İmamı Âzam ziyaretten sonra Medine-i Münevvere müezzininin kendi kasidesini irâd ederken görünce şaşırıp baka kalmış ve sormuştur: Bu kaside kime aittir? Müezzin:
Ebû Hanîfe Nû’man ibni Sâbitin’dir.
Onu tanıyor musun?
Hayır.
Öyle ise bu kaside-i kimden öğrendin?
Müezzin dedi ki;
Rüyamda, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve
sellem bana okudu ve bende ezberledim. Ayrıca,
kaside-i minarelerden okumamı istedi.
Bu sözler üzerine İmamı Âzam Ebû Hanîfe
radiyallâhü anhın gözlerinden yaşlar boşandı.
İmamı Nesefî “Tuhfe” isimli eserinde Şemsü’I Eimme-i Hulvanî (radiyallâhü anh) den şu nakli buraya aktaralım.
Rüyamda İbni Abbas radiyallâhü anhüma buyurdu ki:
“Müctehidlerin sultanı, Allah Teâlâ’nın dostu Ebû Hanife Nu’man İbni Sabit, Resûlü Ekrem ve Nebiyyi Muhterem (sallallâhü aleyhi ve sellem) Efendimiz Hazretlerini, mübarek Ravzaı mutahharada bir kaside ile medh eylemiştir ki bu kasideye:
“Dürrü meknûn (saklı inci)” ismi verilmiştir.
Bu kasidenin birçok fazilet ve sırları vardır.
1-Her gün Ravza’nın hizmetçileri olan melekler ve Kerûbiyân bu kasidei şerifeyi sabah, akşam okurlar.
2-Bu kaside-i okumaya devam edenlere afetler, kaza ve belalar uğramaz.
3-Düşmanlarını sevindirecek bir kötülükle karşılaşmazlar.
4- Ani gelen ölümden emin olurlar.
5-Bulunduğu eve ve mekâna veba gibi bulaşıcı hastalıklar girmez.
6-Okuyana ve bulunan yere büyü işlemez.
7-Devam edenlerin gönlü sevinç ve ferah dolar.
8-Günahları bağışlanır.
9-Her ne dilek için yedi gün ara vermeden devam edilirse istenen şey gerçekleşir.
İşte İbni Abbas (radiyallâhü anhuma) bana bunları anlatmıştı ki, ben uyandım. O zamana kadar bu kasideden haberdar olmadığım için Mekkei mükerreme ve Medinei Münevvere’de aradım. Nihayet, Bağdat’ta kâmil bir mürşidin yanında buldum. O şeyhi kâmil de duyulmamış diğer bazı özelliklerini bana nakletti. Ömrüm oldukça ben de onu okumaya devam
edeceğimi adadım.
Diğer bazı özellikleri şunlardır.
10-Sadakatle okuyana son nefeste iman nasip olur.
11 -İhlâsla okumaya devam eden hiç fakirlik görmez.
12-Şevk ile kıraatine devam edene kem göz ve nazar isabet etmez.
13-Halisane okuyana hile ve tuzak işlemez.
14-Bir memlekete genel bir felaket isabet etse, bu kaside halisane okununca Allah Teâlâ onu def eder.
15-Okuyan kişinin bütün amelleri makbul olur.
16-Kasidenin akabinde yapılan her dua kabul olur.
Ayrıca Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selemi görmek niyeti ile okunursa rüyada görülür. Eğer
manevi durumu müsait değilse bir Allah Teâlâ dostu ona tebşiratta bulunacaktır.
Okuma adabı abdestli kıbleye dönük bir şekilde 1 fatiha 3 ihlas 11 salavat okunup evvelen Efendimizin s.a.v ruhuna sahabelerin ve İmamı Azamın ruhuna hediye edilecek. Ve kasideye başlanacak
Rasulullah (S.A.V)'in Mucizeleri (22.04.2010)
Dürrü Meknun Kasidesi
Ey efendiler efendisi kasıt ve azimle
geldim sana
Rızan umuduyla koruna sığınıp girdim korumana
Vallahi ey yaratılmışların en hayırlısı şüphesiz vardır benim
Senden gayrini istemeyen şevk dolu bir kalbim
Cahın hakkı için gerçekten ben sana tutkunum
Allah biliyor ki muhakkak ben sana meftunum
Sensin o ki sen olmasaydın hiç kimse yaratılmazdı
Asla sen olmasaydın kainat da yaratılmazdı
Sen o zatsın ki ay senin nurundan kisveye büründü
Güneş de senin güzelliğinden nuruyla parlak göründü
Sensin o zat ki sen o vakit semaya yükseltilince
O seninle yüceldi ve süslendi sen gece gelince
Sen o kulsun ki Rabbin sana merhaba diye nida etti
Seni selamlayarak muhakkak ki yakınlığına davet etti
Sensin o ki bizim hakkımızda şefaat diledin
Rabbinden kimseye olmayan nidayı hak ettin
Sen ki Adem ne zaman seninle tevessülde bulundu
O baban olduğu halde zellesinden seninle kurtuldu
Halil senin hürmetine dua edince ateşi serine döndü
Senin parlak nurunla gerçekten ateş kül gibi söndü
Eyyüb sana dua etti başına bela gelince
Hemen zararı giderildi sana dua edince
Seni bildirici ve müjdeleyici olarak geldi Mesih
Senin güzel sıfatlarını ve yüceliğini etti metih
Böylece Musa da daima seninle tevessül edici
Kıyamette zatına sığınıp himayene girici
Yaratılanların tümü ve o bütün peygamberler
Senin sancağın altındadır Resuller ve melekler
Senindir tüm yaratıkları aciz bırakan mucizeler
Senindir nakledilemeyecek kadar büyük faziletler
Yemek zehirli olduğunu söyleyip sana ilan etti
Kertenkelede sana kavuşunca şüphesiz telbiye etti
Kurt sana geldi ceylan sana koştu
Sana iltica edip himayene kavuştu
Yine böylece vahşi hayvanlar sana gelip selam etti
Deve de seni görünce huzuruna koşup şikayet etti
Ağaçları davet ettin sana geldiler itaat ederek
Hepsi de sana koştular nidana icabet ederek
Sular coşup taştı bolca senin ellerinde
Nice taş tesbih etti senin o sağ elinde
Alem içinde bir parça bulut sade seni gölgeledi
Hurma dalı sana kavuşmak için inim inim inledi
Yürüme izin çıkmazdı yumuşak toprakta
Ayakların batarak iz yapardı sert taşta
Tüm dertlilere hastalıklarından sen şifa verdin
Yeryüzünden tümünü de senin cömertliğine gark ettin
Körlüğünden sonra Katade’nin gözünü iade ettin
İbni Husaynı kendi devan şifayab ettin
Hubeyb ve İbni Afra yaralandıktan sonra
Onlara şifa verdin o elinin dokunmasıyla
Aliye deva verdin hayberde göz derdinden
O hemen şifa buldu sebin temiz tükrüğünden
Rabbinden istedin cabir’in oğulları vefat edince
O seni razı etti ölümünden sonra onları diriltince
Dokundun ümmü mabedin süt vermeyen koyununa
O hemen süt dolup aktı dayanamadı şifalı okumana
Açıkça dua ettin sen o kıtlık senesi
Duan üzre boşaldı hemen bulut tanesi
Tüm halkı davet ettin hemen boyun eğdiler
Seve seve hepsi birden nidanı dinlediler
Ey hidayet bayrağı Küfür dinini alçak ettin
O makamda doğru düzgün dinini yücelttin
Kalibde ölülere döndüler hepsi senin düşmanlarından
Sana eziyetleri yüzünden mahrum oldular o rızadan
Bedir günü gerçekten o melekler sana geldi
Rabbin tarafından düşmanlarınla cihat etti
Mekke’yi fethettiğin gün fetih geldi sana
Hendekte de o yardım kesin ulaştı sana
Hud ve yunusun güzelliği hep senin behandan
Yusuf’un cemali de senin o parlak senandan
Cemi’i enbiyadan üstün oldun sen ey Taha
Tesbih olsun seni miraca götüren sübhana
Vallahi alemler içinde yoktur senin mislin
Seni peygamber edenin hakkı için ey yasin
Tarifine çok çalışarak şairler ey Müddessir
Senin üstün sıfatlarından yorgun ve acizdir
İsanın İncili kesin seni bildirmek üzere geldi
O Kuranda senin güzel hilyelerini medhe geldi
Methedenler seninle ilgili neler söyleyebilir
Nede katipler senin mananı cem’e yaklaşabilir
Vallahi eğer denizler olsa mürekkepleri
Buna tahsis edilen dallarda kalemleri
İns-ü cin kadir olamaz cemetmeye o nadirleri
Ebediyyen güç yetiremez kavramaya idrakleri
Ey Efendim sana karşı kalbim çok tutkun
Senin aşkınla ruh kalıntım bile dopdolgun
Tüm suskunluğum seninledir sustuğumda
Yüceliğini methederim konuştuğumda
Her zaman işitirim hoş sözü ancak senden
Baktığımda ise görmem senden başkasını ben
Ey Sahibim darlığım nedeniyle muhtacım şefaatine
Alemler içinde muhtacım ancak senin zenginliğine
Ey ins-ü cinin en keremlisi ya Kenze’l-vera
Rızan ile razı ol cudunla cömert davran bana
Ben çok ümitliyim senden gelecek cömertliğe
Alem içinde senden gayrı yok Ebu Hanife’ye
Hesap günü umulur ki şefaat edersin sen ona
Elbette sımsıkı sarılıcıdır senin sağlam kulpuna
Elbette sen şefaatı makbul olanların ekremisin
Koruna sığınan senin himaye ve korumana ersin
Azığımı bana edeceğin şefaat yap yarınımda
Ola ki senin sancağının altında olurum haşırda
Ey hidayet bayrağı Allah sana salat eyleye
Aşıklar özlem çektikçe makamına gelmeye
Ol salat kıymetli ashabının da cemisine
Tabi’inle sana dostluk edenlerin hepsine
Rızan umuduyla koruna sığınıp girdim korumana
Vallahi ey yaratılmışların en hayırlısı şüphesiz vardır benim
Senden gayrini istemeyen şevk dolu bir kalbim
Cahın hakkı için gerçekten ben sana tutkunum
Allah biliyor ki muhakkak ben sana meftunum
Sensin o ki sen olmasaydın hiç kimse yaratılmazdı
Asla sen olmasaydın kainat da yaratılmazdı
Sen o zatsın ki ay senin nurundan kisveye büründü
Güneş de senin güzelliğinden nuruyla parlak göründü
Sensin o zat ki sen o vakit semaya yükseltilince
O seninle yüceldi ve süslendi sen gece gelince
Sen o kulsun ki Rabbin sana merhaba diye nida etti
Seni selamlayarak muhakkak ki yakınlığına davet etti
Sensin o ki bizim hakkımızda şefaat diledin
Rabbinden kimseye olmayan nidayı hak ettin
Sen ki Adem ne zaman seninle tevessülde bulundu
O baban olduğu halde zellesinden seninle kurtuldu
Halil senin hürmetine dua edince ateşi serine döndü
Senin parlak nurunla gerçekten ateş kül gibi söndü
Eyyüb sana dua etti başına bela gelince
Hemen zararı giderildi sana dua edince
Seni bildirici ve müjdeleyici olarak geldi Mesih
Senin güzel sıfatlarını ve yüceliğini etti metih
Böylece Musa da daima seninle tevessül edici
Kıyamette zatına sığınıp himayene girici
Yaratılanların tümü ve o bütün peygamberler
Senin sancağın altındadır Resuller ve melekler
Senindir tüm yaratıkları aciz bırakan mucizeler
Senindir nakledilemeyecek kadar büyük faziletler
Yemek zehirli olduğunu söyleyip sana ilan etti
Kertenkelede sana kavuşunca şüphesiz telbiye etti
Kurt sana geldi ceylan sana koştu
Sana iltica edip himayene kavuştu
Yine böylece vahşi hayvanlar sana gelip selam etti
Deve de seni görünce huzuruna koşup şikayet etti
Ağaçları davet ettin sana geldiler itaat ederek
Hepsi de sana koştular nidana icabet ederek
Sular coşup taştı bolca senin ellerinde
Nice taş tesbih etti senin o sağ elinde
Alem içinde bir parça bulut sade seni gölgeledi
Hurma dalı sana kavuşmak için inim inim inledi
Yürüme izin çıkmazdı yumuşak toprakta
Ayakların batarak iz yapardı sert taşta
Tüm dertlilere hastalıklarından sen şifa verdin
Yeryüzünden tümünü de senin cömertliğine gark ettin
Körlüğünden sonra Katade’nin gözünü iade ettin
İbni Husaynı kendi devan şifayab ettin
Hubeyb ve İbni Afra yaralandıktan sonra
Onlara şifa verdin o elinin dokunmasıyla
Aliye deva verdin hayberde göz derdinden
O hemen şifa buldu sebin temiz tükrüğünden
Rabbinden istedin cabir’in oğulları vefat edince
O seni razı etti ölümünden sonra onları diriltince
Dokundun ümmü mabedin süt vermeyen koyununa
O hemen süt dolup aktı dayanamadı şifalı okumana
Açıkça dua ettin sen o kıtlık senesi
Duan üzre boşaldı hemen bulut tanesi
Tüm halkı davet ettin hemen boyun eğdiler
Seve seve hepsi birden nidanı dinlediler
Ey hidayet bayrağı Küfür dinini alçak ettin
O makamda doğru düzgün dinini yücelttin
Kalibde ölülere döndüler hepsi senin düşmanlarından
Sana eziyetleri yüzünden mahrum oldular o rızadan
Bedir günü gerçekten o melekler sana geldi
Rabbin tarafından düşmanlarınla cihat etti
Mekke’yi fethettiğin gün fetih geldi sana
Hendekte de o yardım kesin ulaştı sana
Hud ve yunusun güzelliği hep senin behandan
Yusuf’un cemali de senin o parlak senandan
Cemi’i enbiyadan üstün oldun sen ey Taha
Tesbih olsun seni miraca götüren sübhana
Vallahi alemler içinde yoktur senin mislin
Seni peygamber edenin hakkı için ey yasin
Tarifine çok çalışarak şairler ey Müddessir
Senin üstün sıfatlarından yorgun ve acizdir
İsanın İncili kesin seni bildirmek üzere geldi
O Kuranda senin güzel hilyelerini medhe geldi
Methedenler seninle ilgili neler söyleyebilir
Nede katipler senin mananı cem’e yaklaşabilir
Vallahi eğer denizler olsa mürekkepleri
Buna tahsis edilen dallarda kalemleri
İns-ü cin kadir olamaz cemetmeye o nadirleri
Ebediyyen güç yetiremez kavramaya idrakleri
Ey Efendim sana karşı kalbim çok tutkun
Senin aşkınla ruh kalıntım bile dopdolgun
Tüm suskunluğum seninledir sustuğumda
Yüceliğini methederim konuştuğumda
Her zaman işitirim hoş sözü ancak senden
Baktığımda ise görmem senden başkasını ben
Ey Sahibim darlığım nedeniyle muhtacım şefaatine
Alemler içinde muhtacım ancak senin zenginliğine
Ey ins-ü cinin en keremlisi ya Kenze’l-vera
Rızan ile razı ol cudunla cömert davran bana
Ben çok ümitliyim senden gelecek cömertliğe
Alem içinde senden gayrı yok Ebu Hanife’ye
Hesap günü umulur ki şefaat edersin sen ona
Elbette sımsıkı sarılıcıdır senin sağlam kulpuna
Elbette sen şefaatı makbul olanların ekremisin
Koruna sığınan senin himaye ve korumana ersin
Azığımı bana edeceğin şefaat yap yarınımda
Ola ki senin sancağının altında olurum haşırda
Ey hidayet bayrağı Allah sana salat eyleye
Aşıklar özlem çektikçe makamına gelmeye
Ol salat kıymetli ashabının da cemisine
Tabi’inle sana dostluk edenlerin hepsine
Kaydol:
Yorumlar (Atom)





