Cengiz Numanoglu - Desinler Diye


Şu insan denilen, iki cinsiyet;
Bazen, şeytan ile kurar ünsiyet.
Namus, şeref, hayâ, edep, haysiyet,
Ne bulursa harcar.. Desinler diye...

Kimi var, öyle bir süsler ki sözü;
''Allah'' derken bile, reklamda gözü.
Kırk yılda bir kollar, iki öksüzü,
Ne cömert bir insan.. Desinler diye...

Kimi, iffetini koyar masaya;
Sattıkça doldurur, çelik kasaya,
Bir maymuncuk bulur, her tür yasaya,
Ne akıllı insan.. Desinler diye...

Kimi, şuuraltı, cinsel özürlü;
Dürüst evliliğe, kalbi mühürlü..
Kolyesi boynundan, çıkmaz bir türlü;
Ne çapkın bir erkek.. Desinler diye...

Kimi var, modanın dümen suyunda,
Teşhir hastalığı vardır huyunda.
Kimlik arar durur, etek boyunda;
Ne modern bir kadın.. Desinler diye...

Kimi, kırkbeşini devirmiş çoktan;
Bütçe delik deşik, anlamaz yoktan...
Kaşları kemandır, kirpikler oktan;
Aman ne hoş kadın.. Desinler diye...

Kimi, yaşlandıkça isyankâr olur,
Yılda bir çâreyi neşterde bulur.
Altmışlık cildini, gerdirir durur;
Hâlâ güzel kadın.. Desinler diye...

Kimi, beş yıldızlı salon züppesi;
Eğildikçe, yer süpürür cübbesi.
Kopacak gibidir, o kalın sesi;
Ne nâzik bir insan.. Desinler diye...

Kimi, gönül vermiş, güyâ bilime;
Beyni muhâliftir, aklı selime.
Ezberlemiş, birkaç yaban kelime;
Ne kültürlü insan.. Desinler diye...

Kimi, şöhret yapar, ilim vesîle,
Allah rızâsını, düşünmez bile..
Tepeden bakar ki, cümle câhile;
Ne âlim bir insan.. Desinler diye...

Kimi, iflâs etmiş, ahlâktan yana,
Politik virüsler, karışmış kana.
İhânet vız gelir, hatta vatana;
Siyaset cambazı.. Desinler diye...

Kimi, kıyâmeti, almaz nazara;
Râzı olmaz taştan, normal mezara.
Mermer ısmarlatır, türlü pazara;
Ne büyük adammış.. Desinler diye...

Daha kimler var ki; saymakla bitmez
Hiçbirine, doğru kelâm, kâr etmez.
Gaflet kapısından, ölse de gitmez;
Son nefeste bile, Desinler diye...


CENGİZ NUMANOĞLU

(1993)

 

Esma'ul Hüsna 68. İsm-i Şerifi

Esma'ul Hüsna 68. İsm-i Şerifi
 

Nişanlılar Dinen Birbirlerine Yabancıdır - Cübbeli Ahmet Hoca Efendi


Nişan hiçbir zaman nikâhtan bir parça değildir. Bu yüzden nişanlıların iki yabancı gibi mahremiyet kaidelerine titizlikle riâyet etmeleri, halvet olmamaları, kapalı yerde yalnız kalmamaları, telefon ve internet görüşmelerine yönelmemeleri, zarûrî birkaç görüşme yaptıklarında da lâubâlî davranmamaları ve birbirinin ellerini asla tutmamaları gerekir.

MAHREMiYET SAGLAMAZ

Burada şunu belirtmek gerekir ki, nişan hiçbir zaman nikâhtan bir parça olmadığı için nişanlıların dînen birbirlerine yabancılığı sürmektedir. 

Bu yüzden nişanlıların evde olsun, arabada olsun, umûmî gezi yerlerinde olsun iki yabancı gibi mahremiyet kaidelerine titizlikle riâyet etmeleri, halvet olmamaları, kapalı yerde yalnız kalmamaları, telefon ve internet görüşmelerine yönelmemeleri, zarûrî birkaç görüşme yaptıklarında da lâubâlî davranmamaları ve birbirinin ellerini asla tutmamaları gerekir. 

RASÛLÜLLÂH YALNIZ KALINMASINI YASAKLADI

Zira nişanlılık başkasının nişan yapmasına mânî olmak dışında iki taraf arasında hiçbir mahremiyet sağlamaz, dolayısıyla nişanlı çiftler arasında nâmahremlik devam etmektedir ki Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) birbirine nâmahrem olan iki kişinin bir yerde yalnız kalmasını şiddetle yasaklamıştır. 

Nitekim İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:   “Bir adam, beraberinde mahremi olmayan kadınla asla tenhâda kalmasın.” (Buhârî, et-Terğîb fi’n-nikâh:110, no:4935, 5/2005) 

Bilindiği üzere büluğa ermiş bir erkeğin mahremi olmayan yabancı kadınların avret yerlerine bakması câiz değildir. Kadının avret yeri ise el ve yüz dışındaki bütün bedenidir. 

Bu bakışın şehvetli veya şehvetsiz olması yâhut fitneye sebep olacak şekilde olup-olmaması netîceyi değiştirmez. Nitekim Allâh-u Te‛âlâ: “ Habîbim! İmanlı erkeklere de ki;  haramlara karşı gözlerini yumsunlar da sadece helâllere baksınlar ve tenâsül uzuvlarını zina ve livâta gibi haramlardan  korusunlar! 

İşte sana!  Günahlara düşüp kirlenmelerindense bu kendileri için daha temiz bir  hareketdir. Muhakkak Allâh onların kime bakmakta ve ne yapmakta olduklarının görünen-görünmeyen yönlerini hakkıyla bilen bir Habîr’dir. İmanlı kadınlara da de ki; gözlerini erkeklerin ve kadınların avret yerlerine bakmaktan yumsunlar ve tenâsül uzuvlarını  zinadan ve şehvetle birbirine sürtünmeden korusunlar.  Örf ve âdete göre, zorunlu olarak kendilerinden görünen  yüzler, ayaklar ve eller dışında ziynet  mahalleri olan vücutlarının diğer yerlerini meydana çıkarmasınlar” (Nûr Sûresi:30-31’den) âyet-i kerîmelerinde inanan erkek ve kadınlara gözlerini haramlardan sakınmalarını emretmiştir.

ZARURET MÜBAH KILAR

Istihare Namazi Ve Duasi

Günlük Veya Haftalik Yahut Aylik Ya da Yillik Hayirlarin Celbi ve Serlerin Def´i Icin Kilinacak Bir Istihare Namazi ve Duasi

Şeriat kafa kesmek değildir - Cübbeli Ahmet Hoca Efendi

Biz Allah’ın gönderdiği her şeye iman ettik. Şeriat İslam demektir. Kur’an ve din ile eşittir. Dolayısıyla bunların birbirinden farkı yoktur. Sen bunu kafa kesmek, el kesmek diye korkutucu mahiyete bürüyerek, insanları nefret ettirip, soğutarak, sonra da kahrolsun diye bağırarak bir yere varamazsın.
Şeriat, İslam, Kur’an, din eşittir. Hepsi birdir. Şimdi millet İslam’ı namaz-abdest, şeriatı ise kafa kesmek, el kesmek zannediyor. Değil! İslam neyse şeriat odur, şeriat neyse İslam odur. Bunların birbirinden farkı yoktur. Bu yanlış anlayışa son vermek lazım.  Hırsızın kolunun kesileceği Kur’an’da Maide Suresi’nde sabittir. Bunu ben söylemiyorum. Bana inanmıyorsanız Diyanet’in mealini açın bakın. Orada da yazıyor. Bugün bunun tatbik edilmemesi ayrı meseledir. Senin ona inanman ayrı meseledir. Allah’ın hükmü bu. Sen buna inanıyor musun, inanmıyor musun? İnandım. Bitmiştir! 
KARAR MAHKEMENİN 
Tatbik etmek bizim elimizde değil. Zaten şahıslar bunu tatbik edemez. Olay mahkemeye intikal etmeli ve mahkeme bu kararı vermelidir. Şimdiki mahkemelerde böyle bir hüküm olmadığı için böyle bir karar veremiyorsa o bizi alakadar etmez. Kur’an’da bu var, biz buna inandık. Biz bunu anlatıyoruz. Yoksa gidipte hırsızın kolunu tut kes demedik ki sana. Senin yapacağın iş değil o. Zina yapana 100 sopa Kur’an’da var. “Sakın da acımayın” diyor. Bu ayeti kerime var. Biz şimdi bu ayeti inkar edebilir miyiz? Bu gibi şeylere şeriat deniliyor. Tamam ama aynı zamanda Kur’an bu. Kur’an’ın, İslam’ın içinde, dinin, kitabın ortasında. Şimdi bir hırsızın kolu kesilse memlekette hırsız kalır mı?!
650 SENEDE 30 VAKA
Osmanlı’da 650 sene boyunca sadece 30 civarı kol kesme vakası olmuş. Millet de kapısı, penceresi açık yatıyormuş. Şimdi her mahallede 30-40 tane hırsızlık oluyordur. Önlenemiyor ne yapacağız?! Anca hapishane yapmaya devam et. Adliye sarayı, hapishane, adliye sarayı, hapishane… Başka çare yok. Çünkü Allah-u Teala böyle buyurmuş. Zina da böyle buyurmuş. Ancak fertler bunu uygulayamaz. Bu mahkeme işidir. Şuandaki mahkemelerdeki maddelerde bu yok. Sen Allah’a tövbe, istiğfar et. Gidipte mahkemeye “Ben zina ettim. Bana 100 sopa vur” demene lüzum yok ki.
İNKÂR EDEMEYİZ
Siyasi cezalar, caydırıcı cezalar, engelleyici cezalar bakımından bu konu konuşuluyor. Şu anda bu yürürlükte değil. Yürürlükte olmaması bizim onu inkâr etmemizi gerektirmez. Biz “Allah’ın kitabındaki ayetler bunlardır. Kur’an’a, şeriata inandık” diyeceğiz.
Ha amel edebiliyor muyuz? Kısmen ediyorsun, etmiyorsun. Niye etmiyorsun? Mecburuz elimizde değil. Bazı şeylere zorlanıyoruz. O zaman mesul değiliz. Zorlayanlar mesul. 
İNSANLARA İLİM VERELİM
Ama elinde şeriatın hükümleriyle yaşama imkânı da var. Şeriat dediğimiz zaman affedersiniz tuvalete sol ayakla girilmesi de şeriattır. Tuvaletten sağ ayakla çıkılması da şeriattır. Hanımınla hayız halinde birleşmemek de şeriattır. Nifaslı kadınla cinsi münasebet yapmamak da şeriattır. Tuttuğun oruç, kıldığın teravih de şeriattır. Bu bir bütündür. Sen bunu kafa kesmek, el kesmek diye korkutucu mahiyete bürüyerek, insanları nefret ettirip, soğutarak, sonra da kahrolsun diye bağırarak bir yere varamazsın. Onun için insanlara ilim verelim. Doğruyu bildirelim. Casiye Suresi’nin 18. ayetinde şeriat kelimesi geçmektedir. Şeriat İslam demektir. Kur’an ve din ile eşittir. Dolayısıyla bunların birbirinden farkı yoktur. Biz Allah’ın gönderdiği her şeye iman ettik.
Şeriat dediğimiz zaman affedersiniz tuvalete sol ayakla girilmesi de şeriattır. Tuvaletten sağ ayakla çıkılması da şeriattır. Hanımınla hayız halinde birleşmemek de şeriattır. 
BiR FiL YETMEZ
Timur çadırını kurmuş, kavuruyor bütün Anadolu’yu. Köylere de bakmaları için birer fil vermiş. Nasreddin Hoca’nın köylüleri de o file bakmaktan aciz kalmış. Hortum gibi çekiyormuş. Her şeyi yiyip bitiriyor. Köylüler Nasreddin Hoca’ya gitmişler “Bu Timur senin adamındır. Sen bir şey söyle de bu fili alsın bizden. Biz bakamıyoruz” demişler. Nasreddin Hoca’da “İçinizden bir heyet seçin. Gelin birlikte gidelim. Bir şekilde mevzuyu açarız” demiş. Köylüler tamam demiş. Nasreddin Hoca önden köylüler arkadan düşmüşler yola. Yolda ilerledikçe Timur’dan korkularına köylüler yavaş yavaş dökülmeye başlamış. Dökülen dökülene… Nasreddin Hoca tam çadıra girecekken arkasına dönüp bir bakmış kimse yok. Neyse çadıra girmiş. Timur “Buyur hocam” demiş. Yedirmiş, içirmiş “Bir emrin mi var hocam” diye sormuş. 
Nasreddin Hoca’da “Bir fil daha istiyor bizim köylüler” diye cevap vermiş. 
KENDiNi ÜSTÜN GÖRME 
Komşuna, arkadaşına bakıyorsun “Bu 5 vakit kılmıyor,  Cuma’dan Cuma’ya gidiyor.Ben 5 vakit kılıyorum, o zaman evliyayım”  diyorsun.
Sahabelerin, evliyaların imtihanlarına, cihatlarına, gayretlerine bakıyorsun kendinin ne mal olduğunu anlıyorsun. “Ben neyim yahu? Şu zatlara bak, biz hiçbir şey yapamıyoruz” diyorsun. Kendini daha altta görüyorsun, hakir görüyorsun.   Sen ne yapıyorsun? Menkıbe kitaplarına, evliyaullahı anlatan kitaplara bakmıyorsun, komşuya, arkadaşa bakıyorsun. “Bu 5 vakit kılmıyor, Cuma’dan Cuma’ya gidiyor. Ben 5 vakit kılıyorum, o zaman evliyayım” diyorsun. 
AYAĞIN YERE BASSIN
Öbürüne bakıyorsun sünnetleri kılmıyor. “Ben sünnetleri de kılıyorum, Kutbul Aktab olacağız az daha” diyorsun. Pazartesi, Perşembe oruçlarını da tutarsan Ğavs sensin o zaman dünyada! Mübarek çıktıkça çıktın. Hele bir ayağın yere bassın. Bu kadar evliya, ulema var. Bu alemde Allah’ın ne velileri, ne dostları var. 
Sen onların yanında nesin yani?! Sen niye alta bakıyorsun, yukarıya baksana. Kendini hakir görsene. Onun için Allah-u Teala bizi bize tanıtsın. Bizi bize bildirsin. 


Kaynak: http://www.gazetevahdet.com/seriat-kafa-kesmek-degildir-1027yy.htm