script src='http://ajax.googleapis.com/ajax/libs/jquery/1.2.6/jquery.js' type='text/javascript'/>

DİYANET NEREDEN NEREYE! - Ali Eren Hocaefendi



Türkiye’de dini hizmetlerle vazifeli resmi müessese Diyanet İşleri Başkanlıpı’dır. Onun içindir ki, dini bir sorusu olan Müslümanların başvurmayı düşündükleri yer haliyle Diyanet olur, oluyor veya olması icap eder. Onun için, Diyanet’in büyük bir manevi mes’uliyet içinde olduğu ortada.

Bu müessese, verdiği cevaplarda yakın zamanlara kadar Ehli Sünnetten ayrılmadı. Hatta ortalığın tozunu dumana katan şu meşhur başörtüsü meselesinde bile, Diyanet bazı malum ilahiyatçılar gibi davranmadı ve doğru cevabı/fetvayı vermekten çekinmedi. Gönül ister ki Diyanetimiz bu güzel ve takdire şayan hassasiyetini devam ettirsin ve zaman geçtikçe bazı malum ilahiyatçılar gibi olmasın yani yavaş yavaş ilahiyatlaşmasın(dı)

BöYle olup olmadığını anlamak için DİB’nın hem öncesine hem bu gününe bakmak lazım.

Diyanet’in geçmişinden bahsederek, “takdire şayan hassasiyet” ifadesiyle az yukarıda yarı yarıya zaten kanaatimizi ifade ettik. Şimdiki icraatlarını da zaten görüyor ve yaşayarak biliyoruz. Eskiden beri devam eden icraatı hakkında her ne kadar “takdire şayan hassasiyet” diyorsak da siz okuyucularımızın bunun sebebini bilmeniz için niçin öyle söylediğimizin izahını yapmamız lazım.

Belgeler gösteriyor ki, Diyanet, önceleri dini hizmetlerde bayağı hassas imiş. İsterseniz geçmişine ait numunelik bir belgeye bakarak önceki senelerdeki Diyanet İşleri Başkanlığı ile şimdiki Diyanet İşleri Başkanlığı’nı karşılaştıralım. Bakalım ikisi arasında fark var mı, varsa ne kadar..

Sözü, DİN’nın 1954 senesinde yani bundan 58 sene önce yayınladığı bir ta’mime getirmek istiyorum. Bu ta’mim, gayet kıymetli ve ibretli hükümler taşıyor. İslamın esaslarını ve sünnete uymak hususunu gayet güzel ifade ediyor. O zamanla bu zaman arasınaki farkın farkında olmak ve ibadetlerimizin yavaş yavaş nasıl bozulduğunun farkına varmak için bu ta’mimin bilinmesi, her Müslümanın bundan haberdar olması lazım.

1954 tarihli ve 27785 sayılı bu ta’mim, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI Yazı İşleri ve Evrak Müdürlüğü tarafından bütün valiliklere ve kaymakamlıklara gönderilmiş. Ta’mimde, buna uymayanlar hakkında şu ifadelere yer veriliyor: “Aksine hareket edenler hakkında kanuni muameleye tevessül olunacağı (kanuni işlem yapılacağı) ta’mimen tebliğ olunur.” İmza: Diyanet İşleri Reisi Eyüp Sabri Hayırlıoğlu

Erba´in-i İdrisiyye 10. İsm-i Şerif



Peygamberimizin Yüce Ahlaki - Güvenilirligi


El-Emin Geliyor...

Efendimize (asm), peygamberlik vazifesinin verilmesinden önceki dönemlerdi... Kabe'nin yeniden inşaası için kabileler bir araya gelmiş olanca güçleri ile çalışmaktaydılar. Sıra Hacer-ül Esved'in yerine yerleştirilmesine gelmişti ki, her kabilenin canla başla yerine getirmek isteyeceği bu vazife için kabileler bir biri ile anlaşmazlığa düşmüşlerdi. Bu anlaşmazlık öyle büyümüştü ki, bir an sesler yükselir olmuş ve kılıçlar kınlarından çıkmıştı.

Birkaç gün süren bu anlaşmazlık süresince Kabe'nin inşaasına ara verilmiş, herkes Hacer-ül Esved'in yerleştirilmesi meselesine odaklanmıştı. Kanlı bir hadisenin kopması her an beklenirken, Ku­reyş’in en yaşlılarından Ebû Ümeyye diye bilinen Huzeyfe b. Muğîre, ortaya atıldı ve taraflara şu tekli­fi sundu:

“Ey Ku­reyşliler! Anlaşamadığınız şu işte, mâbedin şu kapısından (Benî Şey­be Kapısını eliyle işaret ederek) ilk girecek zâtı aranızda hakem yapın; o kimse bu işi bir neticeye bağlasın!”[1]

Ebû Ümeyye’nin beklenmedik bu teklifi, taraflarca tereddütsüz kabul gör­dü. Artık bütün gözler Benî Şeybe kapısındaydı! Acaba kim çıkacaktı ve kabilelerin anlaşmazlığına nasıl bir çareyle son vere­cekti? Hiçbir kabilenin gönlünü kırmadan bu işi nasıl halledecekti? Merak dolu bakışlar, mescidin mezkûr kapısını dikkatle süzmekte idi. Kapıdan bir zât belirdi!

Uzaktan fark ettiler, kendisine mahsus boyu posu ve yürüyüşüyle vakar içinde gelen bu zâtı derhal tanıdılar ve sevinç içinde bağırdılar:

“El-Emin o! Muhammed o! Onun aramızda vereceği hükme râzıyız!”[2]

Evet, gelen Muhammedü’l-Emin’di (a.s.m.). Herkesin iti­madını kazanmış olan dürüst insandı. Bu sebeple, merak dolu bakışlar, birden sevinç bakışlarına döndü. Çünkü âdil karar vereceğinden hepsi tereddütsüz emindi.

Saleten Tüncina Arapça - Türkçe - Okunuşu - Fazileti





Salaten Tüncina Duası'nın Türkçe Anlamı:

"Allahım! Efendimiz Muhammed'e (sav) ve onun ehli beytine salât at. Bu salâvat o derece değerli olsun ki: Onun hürmetine bizi bütün korku ve belalardan kurtarsın. Bizim ihtiyaçlarımızı o salâvat hürmetine yerine getirsin, bizin bütün günahlardan bu salâvat hürmetine temizlersin, o salâvat hürmetine bizi derecelerin en üstüne yüceltirsin, o salâvat hürmetine hayatta ve öldükten sonra düşünülebilecek bütün hayırlar konusunda gayelerin en sonuna kadar ulaştırsın. Ey merhametlilerin merhametlisi bize bunları merhametinle nasip et. Allah Tealâ bize kafidir ve ne iyi bir dost, ne iyi bir vekildir. Ey Rabbimiz, senin mağfiretini dileriz, dönüş yalnız sanadır."


Saleten Tüncina Duası Okunuşu:

"Allâhumme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidina Muhammedin salâten tüncînâ bihâ min-cemî'il-ehvâli vel âfat. Ve takdî lenâ bihâ cemîal hâcât ve tutahhirunâ bihâ min-cemîi's-seyyiât ve terfe'unâ bihâ ındeke a'lâ'd-deracât ve tubelliğunâ bihâ aksâ'l-ğayât min cemiîl-hayrâti fî'l-hayâti ve ba'del-memât birahmetike Yâ erhame'r-rahimîn. Hasbunellahu ve ni'mel vekîl, ni'mel mevlâ ve ni'me'n-nasîr. Ğufraneke rabbenâ ve ileyke'l-masîr."

Namaz Sonrası Yapılan Tesbihatların Söylenişi ve Manaları



Namaz Sonrası Tesbihat Nasıl Yapılır?
Namazdan Sonra Tesbihat Şöyle Yapılır;
Allahumme entesselamu ve minkesselam, tebarekte ya zel celali vel ikram.” denilir.
Alâ Râsulina salavat” Anlamı:
Peygamberimiz üzerine salavat” (getirin) anlamında söylenir.
Subhanallahi vel hamdu lillahi ve la ilahe illellahu vallahu ekber. Ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim.” Anlamı:
Allahı bütün noksan sıfatlardan tenzih eder, kemal sıfatlarla muttasıf olduğunu kabul ederim. Bütün hamd ve şükürler Allah’adır. Allah’tan başka hiç bir ilah yoktur. İhtiyaçları gideren ve zararları yok eden yalnız yüce ve güçlü olan Allah’tır.
Ayetel Kürsi okunur.
Ve hüvel aliyyül aziymi zül celali subhanellah.” 33 defa Sübhânallah:
Allah noksanlardan uzaktır, kemal sıfatlarla muttasıf (sıfatlanmış) tır.
Subhanel bagiy daime nil hamdülillah.” 33 defa Elhamdülillah: Hamd (şükür) Allah’adır
Rabbil alemiyne teala şanuhu allahu ekber.” 33 defa Allahu ekber: Allah en büyüktür.
Lâ ilâhe illâllahü vahdehû lâ şerike leh. Lehü`l-mülkü ve lehü`l-hamdü ve hüve alâ külli şey`in kadîr
Allah Teala’dan başka ilah yoktur, tek ilah sadece odur, ortağı da yoktur. Bütün mülk ona aittir. Bütün hamdü senalar onadır. Her şeye kâdirdir.
Allahümmehşürna fi zümretis sâlihin” Anlamı: Bizi mahşerde salihler topluluğu ile yargıla.
Burada dua edilir.
El Fatiha” denilir ve Fatiha suresi okunur. Böylece tesbihat sonra erer.

 

Erba´in-i İdrisiyye 9. İsm-i Şerif

 
 


Peygamberimizin Yüce Ahlaki - Kulluk



Peygamber Efendimiz (asm), her konuda olduğu gibi kulluk ve ubudiyet konusunda da ümmetine örnek olmuş; peygamberliği onun bir beşer olduğu gerçeğini ortadan kaldırmadığı gibi, bir kulun yaratıcısına ibadet etmesi mükellefiyetinden de azade kılmamıştır. Hz. Peygamber (asm) de ümmetin diğer fertleri gibi her türlü emir ve yasağın muhatabı olmuş, hatta bazı durumlarda -mesela gece namazı- bizlere göre sünnet sayılan ek mükellefiyetlerin ona farz olmasıyla daha ağır bir sorumluluk üstlenmiştir.

Beni Övmede Haddi Aşmayın

Peygamber oluşundan dolayı hiçbir zaman ayrıcalıklı biriymişçesine tavır ve davranışlarda bulunmayan Efendimiz (asm),

“Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı övmede haddi aştıkları gibi, beni övmede siz de haddi aşmayın. Bilin ki ben sadece bir kulum. Benim hakkımda Allah’ın kulu ve elçisidir, deyin.”[1]

buyurarak kul olma bilincinde de bizlere güzel bir örneklik sergilemiştir.

Ashâb-ı Kiram’ın kendisine hürmeten kullandığı bazı ifadeleri düzelten Allah Resûlü (asm), bir defasında kendisini,

“Ey kâinâtın en hayırlısı.” diye çağıran kişiye dönmüş ve

“O, İbrahim’di.” demiştir.[2] Başka bir rivayette ise,

“Beni Yunus b. Matta’ya üstün tutmayın. Peygamberler arasında tafdil (daha faziletli olduğunu söyleme) yapmayın. Beni, Mûsâ’dan daha hayırlı görmeyin. Ben şüpheye düşme hususunda İbrahim’e göre daha zayıfım. Yusuf’un kaldığı kadar hapiste kalsaydım kralın davetine hemen uyardım.”[3]

ifâdeleriyle kendisine aşırı ta’zimde bulunulmasını yasaklamıştır.

Şükreden Bir Kul Olmayayım mı?

Namaz Tesbihatları ve Anlamları

 
Namaz Tesbihatları ve Anlamları,Sübhane Rabbiyel Azim ne demek?,Semiallahulimen hamideh ne demek?,Rabbena leke’l-hamd ne demektir?,Esselamu aleykum ve rahmetullah ne demektir?,Merak edilen namaz tesbihatları’nın okunuşları ve anlamları..
Allahu Ekber
Anlamı: Allah en büyüktür.
Sübhane Rabbiyel Azim
Anlamı: Ey büyük Rabb’ım! Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim.
Semiallahulimen hamideh
Anlamı: Allah kendisine hamd edenleri işitti.
Rabbena leke’l-hamd
Anlamı: Ey Rabbımız! Her çeşit hamd ancak sanadır.
Sübhane Rabbiye’l-ala
Anlamı: Ey Yüce Rabb’ım! Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim.
Esselamu aleykum ve rahmetullah
Anlamı: Allah’ın selamı üzerinize olsun

Hastalarin Sifasi icin Rasulullah (sav) ´in Ögrettigi Dua


 
Arifan Dergisi
 

Cübbeli Ahmet Hoca - Sesli (mp3) Sohbet Arsivi


Index of /23/items/Cubbeli_Ahmet_Hoca/




../
Allah_Yolunda_Cihad.mpeg                           30-Oct-2006 02:33            14156092
Allah_in_Gazabindan_Korkalim.mpeg                  30-Oct-2006 02:26            12764079
Allah_in_Kudreti-ve_Azametine_Iman.mpeg            30-Oct-2006 08:18             9868039
Amellerimiz_Yaziliyor.mpeg                         30-Oct-2006 02:39            12936069
Basimiza_Gelenler_Nefsimizdendir.mpeg              30-Oct-2006 02:44            13060203
Biz_Allah-a_Soz_Verdik.mpeg                        30-Oct-2006 03:02             8752088
Buhara_dan_Haberler-1.mpeg                         30-Oct-2006 03:06             8692111
Buhara_dan_Haberler-2.mpeg                         30-Oct-2006 03:09             9360219
Buhara_dan_Haberler-3.mpeg                         30-Oct-2006 03:13            12124183
Cehennemin_Atesini_Insan_Kendi_Goturur.mpeg        30-Oct-2006 03:19            12696160
Cemaatin_Onemi.mpeg                                30-Oct-2006 03:25            12640154
Cemaatten_Ayrilmak.mpeg                            30-Oct-2006 03:32            13664154
Cubbeli_Ahmet-Ahiret_Kardesi_Olmanin_Onemi.mp3     29-Oct-2006 03:44            28081153
Cubbeli_Ahmet-Allah_Dostlarinin_Halleri.mp3        29-Oct-2006 03:58            55258436
Cubbeli_Ahmet-Allah_Icin_Canini_Satanlar-1.mp3     29-Oct-2006 04:04            19688200
Cubbeli_Ahmet-Allah_Icin_Canini_Satanlar-2.mp3     29-Oct-2006 04:07            18977408
Cubbeli_Ahmet-Allah_Rizasini_Kazanmak.wma          29-Oct-2006 04:12            18464880
Cubbeli_Ahmet-Allah_in_Davetine_Kosun.mp3          29-Oct-2006 04:09            13773503
Cubbeli_Ahmet-Ancak_Iman_Edenler_Kardestir.mp3     29-Oct-2006 04:16            20983579
Cubbeli_Ahmet-Asr_Suresi_Tefsiri.mp3               29-Oct-2006 04:21            32339791
Cubbeli_Ahmet-Asura_Gecesi.mp3                     29-Oct-2006 04:26            31618655
Cubbeli_Ahmet-Asure_Gunu.mp3                       29-Oct-2006 04:31            28765613
Cubbeli_Ahmet-Beklenen_Gun.mp3                     29-Oct-2006 04:34            17963928
Cubbeli_Ahmet-Beraat_Gecesi-1.mp3                  29-Oct-2006 04:38            23264539
Cubbeli_Ahmet-Beraat_Gecesi-2.mp3                  29-Oct-2006 04:42            23596973
Cubbeli_Ahmet-Beraat_Gecesi_1992.mp3               29-Oct-2006 19:55            52354185
Cubbeli_Ahmet-Beraat_Gecesi_1997.mp3               29-Oct-2006 20:30            42873460
Cubbeli_Ahmet-Berat_Kandili.mp3                    29-Oct-2006 04:49            41537767
Cubbeli_Ahmet-Dini_Degistirmek_Isteyenler.mp3      29-Oct-2006 04:52            19051073
Cubbeli_Ahmet-Dustugumuz_Yerden_Kalkacagiz.mp3     29-Oct-2006 04:54            15827981
Cubbeli_Ahmet-Duyduk_Deyip_Duymayanlardan_Olmay..> 29-Oct-2006 04:58            21559299
Cubbeli_Ahmet-Ebedi_Hayat.wma                      30-Oct-2006 07:49            27717047
Cubbeli_Ahmet-En_Buyuk_Tehlike_Irticadir.mp3       29-Oct-2006 05:02            23394975
Cubbeli_Ahmet-Gercek_Kurtulusa_Erenler.wma         30-Oct-2006 07:52            19729411
Cubbeli_Ahmet-Giybet_ve_Kefareti.wma               30-Oct-2006 07:58            33833191
Cubbeli_Ahmet-Hac-Kurban_ve_Mucizeleri.mp3         29-Oct-2006 05:07            29330485
Cubbeli_Ahmet-Haktan_Susan_Dilsiz_Seytandir.mp3    29-Oct-2006 05:12            33206534
Cubbeli_Ahmet-Haram_aylar.mp3                      29-Oct-2006 05:15            21316517
Cubbeli_Ahmet-Herkes_Allah_a_Guvensin.mp3          29-Oct-2006 05:19            21253823
Cubbeli_Ahmet-Hicret.mp3                           29-Oct-2006 05:26            43028120
Cubbeli_Ahmet-Hicri_Yilbasi_1997.mp3               29-Oct-2006 20:57            31605646
Cubbeli_Ahmet-Hicri_Yilbasi_ve_Muharrem_HiCRET-..> 29-Oct-2006 21:12            17525071
Cubbeli_Ahmet-Hicri_Yilbasi_ve_Muharrem_HiCRET-..> 29-Oct-2006 21:25            19489270
Cubbeli_Ahmet-Hilye-i_Serife_ve_Fazileti.wma       30-Oct-2006 08:04            43623227
Cubbeli_Ahmet-Hizir_Hocaefendinin_Sehadeti.mp3     29-Oct-2006 05:29            19253385
Cubbeli_Ahmet-Hz.Hubeyd_in_Sehadeti-1.mp3          29-Oct-2006 05:33            23525535
Cubbeli_Ahmet-Hz.Hubeyd_in_Sehadeti-2.mp3          29-Oct-2006 05:38            28206104
Cubbeli_Ahmet-Hz.Ibrahim_in_Teslimiyeti-1.mp3      29-Oct-2006 05:42            22006619
Cubbeli_Ahmet-Hz.Ibrahim_in_Teslimiyeti-2.mp3      29-Oct-2006 05:43             9481166
Cubbeli_Ahmet-Hz.Isa_nin_Gelisi.mp3                29-Oct-2006 05:49            32042755
Cubbeli_Ahmet-Insanlarin_En_Hayirlilari.mp3        29-Oct-2006 05:53            22122100
Cubbeli_Ahmet-Irtica_Dedikleri.mp3                 29-Oct-2006 05:56            15972457
Cubbeli_Ahmet-Isa_as_in_Kisiligi_ve_Inisi.mp3      29-Oct-2006 21:45            32097636
Cubbeli_Ahmet-Islam_Icin_Calisanlara_Sahip_Ciki..> 29-Oct-2006 06:02            23753584
Cubbeli_Ahmet-Islam_da_Kadin_Haklari.mp3           29-Oct-2006 05:57            10997855
Cubbeli_Ahmet-Islam_in_Sancagi_Dalgalanacak.mp3    29-Oct-2006 06:05            17796065
Cubbeli_Ahmet-Kabir.mp3                            29-Oct-2006 06:11            38464148
Cubbeli_Ahmet-Kadir_Gecesi.mp3 

Peygamberimizin Yüce Ahlaki - Öğretici



Peygamber Efendimizin (asm) öğretmenliği ve terbiye ediciliği de müstesnadır. Onun terbiyesi ile meydana gelen o Asr-ı saadetin emsalsiz fertlerinden günümüze kadar gelen ümmetin fertleri hep Efendimizin (asm) terbiyeciliğinin şahitlerindendir. Evet, bu icraatı yapan Allah'tır; bunu sarraf ve cevherci olan Hz. Muhammed'in (asv) eliyle yapmıştır. Bu itibarla, denebilir ki, tüm insanlığı, hakiki insanlığa ve insanî kemalâta yükselten veya yükseltme adına eşsiz bir din getiren Hz. Muhammed Mustafa'dır (asm).

O’nun (asm) terbiye sistemi sadece nefis eksenli bir terbiye sistemi değildi. O (asm) ümmetini nefis, akıl, kalp ve bütün hissiyatıyla ele almış; çocuklarını diri diri toprağa gömen o vahşi kavimden, en medeni bir toplum meydana getirmişti. Bu durumu mümtaz sahabe Cafer İbn Ebî Talib'in, Necaşî karşısında söylediği sözler tam olarak özetlemektedir:

"Ey Melik, biz kan içer, leş yer, zina eder, hırsızlık yapar, adam öldürür ve yağmacılıkla iştigal ederdik... Kuvvetli olan, zayıfı ezer ve insanlık adına utandırıcı daha neler neler yapardık..."[1]

Cafer İbn Ebî Talib böyle derken, Hz. Muhammed'den (asv) evvel insanlığın nasıl üst üste karanlıklar içinde bulunduğuna dikkati çekiyordu.

Şimdi genel bazı başlıklar halinde Efendimizin (asm) terbiye sistemi hakkında bilgiler ve örnekler verelim. Ancak bilinmelidir ki, burada nakledeceklerimiz, ancak denizden bir damla kadar değerlendirilmelidir.

Okuma Yazmaya Verdiği Önem


Bedir Savaşı’nda yakalanan esirlerden kurtuluş fidyesi vermeye gücü yetmeyip de okuma yazma bilen esirler vardır. Efendimiz (asm) bunlara ensardan onar çocuğa yazı öğretmek şartıyla serbest bırakılacaklarını söylemişti. Bu fikir, hem esirlere, hem de Ensar’a iki taraflı menfaati olan bir görüştü. Hemen eğitim için kolları sıvayan esirler ve ashab, kısa süre içinde okuma ve yazmayı öğrenmişti. Bu sayede Medine’de okuma yazma bilenlerin sayısı iyice artmıştı.[2] Bunların içerisinde vahiy katibi olan ve istikbalde Kur’an’ın mushaf haline getirilmesinde vazife alacak olan Zeyd bin Sabit Hazretleri de vardı. O dönemde bir çocuktu, ama Allah Resulü’nün (asm) harika terbiyesi onu hem vahiy katibi yapmış hem de Kur’an’ın günümüze mushaf olarak ulaşması vazifesinde görev ifa edecek bir eğitim almasını temin etmişti.

Suffe Mektebi

Erba´in-i İdrisiyye 8. İsm-i Şerif


İNSANIN YARATILIŞI - ÜREMESİ





O, İnsanı Alak'tan yarattı.            

            “Alak”kelimesi çoğuldur. Müfredi “Alakatün” dür. Alak kelimesi diğer ayetlerde müfred olarak geçmiştir. [1][231] Kuran’da yalnız bu sürede çoğul olarak kullanılmıştır. Buna sebep olarak, iki ihtimal ileri sürülmüştür.

l- Kendinden önce geçen ayetin sonundaki (Halaka) kelimesi ile uyum sağlaması için,

2- Ayette geçen “el-İnsan” kelimesi "cinsi" ifade ederek çoğuldur; eşitlik olsun diye, o da cem' olarak kullanılmıştır.[1][232]

Kur'an-ı Kerîmin değindiği temel konulardan biri de yaratılış konularıdır. Bizleri ve yaptığımız işleri yaratan [1][233] yüce Allah, bizim vakıf olmadığımız birçok şeyleri de yaratmıştır.[1][234]

Kur'an-ı Kerîmde, yaratılış olaylarını incelemek ve araştırmakla yükümlü olduğumuzu bildiren ayetler vardır.

" De ki: Yeryüzünde gezin, bakın yaratmağa nasıl başladı..? [1][235]

Yaratma ifadesi Kuran’da değişik kelimelerle zikredilmiştir. Bunlar: “Halaka-Enşee-Ceale-Fatara-Bedea” gibi kelimelerdir. Bunların içinde “Halaka” fiili, değişik kelimelerle en fazla zikredilenlerden biridir.

Mesela: ”Halaka” fiili 64 defa, “Halakaküm” fiili 16 ve “Halakna” olarak ta 24 defa zikredilmiştir. [1][236]

M. Esed’in ve Ötekilerin Meâl ve Tefsirlerindeki Yanlışlar




BELÇİKALI mühtedi Müslümanlardan Abdülaziz kardeşimizden bizzat dinledim: Şu anda tam tarihini hatırlamıyorum, 1975 veya 1977’de olacak, hacca gitmiş, dönüşte bazı İslâm ülkelerine de uğramış. Tanca’da meşhur Muhammed Esed’i de ziyaret etmiş. Bu zat Avusturyalı bir Yahudi iken ihtida eden çok zekî, çok kültürlü, çok ziyalı (aydın) bir kişidir; Arapça dahil olmak üzere beş altı lisan bilirdi. Bizde daha ziyade, İngilizce’den Türkçe’ye çevrilen Kur’ân meâli ve tefsiri ile tanınır.

Muhammed Esed, Tanca’da bahçe içinde bir villada yaşıyormuş. Abdülaziz ve yanındakiler kaşane gibi evde hazretin üçüncü hanımını görmüşler. Amerikalı bir hanımmış, dekolte kıyafetliymiş, elinde bir sigara ağızlığı varmış, misafirleri görünce “Hello!..” demiş.

Belçikalı mühtedi dostum, büyük ve tanınmış bir İslâm mütefekkirinin (düşünürünün) hanımının kıyafetinden rahatsız olmuş; bize taaccüp ve üzüntü ile bahs etmişti.

Muhammed Esed, rahmet-i Rahman’a kavuşmuş bulunuyor. Aleyhinde konuşmak istemem. Lâkin İngilizce’den Türkçe’ye çevrilen ve epey “sükse” yapan Kur’ân meâli ve yorumu hakkında Müslüman kardeşlerimi uyarmak isterim.

Beyan dergisinin 47’nci sayısında (Ocak 2003) Ahmet Tekin imzasıyla bir makale yayınlanmış, bunda Esed’in kitabı tenkit edilmişti. Bu tenkitler üzerine Yeni Şafak gazetesinde Sami Hocaoğlu takma adıyla Mustafa İslamoğlu, Esed’in müdafaasına soyunmuş, yedi gün boyunca Ahmet Tekin’in, Esed’i tenkit eden bendenizin, tefsir profesörü Suat Yıldırım’ın haksız olduklarını iddia etmişti.
Esed’in Kur’ân meâl ve yorumu “Kur’ân Mesajı” adını taşıyor. Bir gazete tarafından Ramazan’da okuyucularına dağıtıldığı için hayli yayılmıştır.

Önce bu kitabın İngilizce aslı ile ilgili bilgi vereyim:

Erba´in-i İdrisiyye 7. İsm-i Şerif





SKANDAL “İSLAM’DA REFORM” TOPLANTISI – HADİS AYIKLAMA ÇALIŞMALARI





Ali Eren Hocaefendi internette köşesinden kıyısından bilgiler bulunan İslama İhanet toplantısını deşifre etti, okuyanların adeta kanları dondu. İşte Arifan Dergisinde, Ali Eren Hocaefendi’nin toplantıyı deşifre ettiği yazısı:

Değerli okuyucular!
Bu makalede “Bu kadarı da olmaz” dedirten şok edici bilgilerle karşılaşacak ve şoke olacaksınız. Baştan uyaralım, hazırlıklı olunda şokunuz çok şiddetli olmasın. İşte hayretten küçük dilinizi yutacağınız o gerçek:

Sene 1994, Aylardan nisan
Yer: Bursa, Gölüferah Oteli…
“Kur’an Vakfı”nın tertiplediği bir toplantı yapılıyor.
Konu: Dinde ıslahat (düzenleme) yapılması

İslam dini bozuk veya bozulmuş da yahut 1400 senedir hiç düzgün olmamış da bu toplantıdaki zevat düzeltecekmiş.

Toplantıyı yöneten eski Diyanet İşleri Başkanlarından Süleyman Ateş. Toplantıya katılanlar ise aşağıda bazılarının isimlerini vereceğim Türkiye’nin kalburüstü ilahiyatçıları.

ÜÇGEN ÇİZİP ÜÇE BÖLDÜLER
Önce tahtaya, sivri ucu yukarıya bakan bir üçgen çiziyorlar. Sonra üçgenin içinde yatayına aralıklarla iki çizgi çizip üçgeni yatayına üçe bölüyorlar.

En üstteki bölme K yani Kur’an ve Kur’an ilimleri
İkinci bölme S/ sünnet yani Hadis ve Hadis İlimleri
En alt bölme F yani Fıkıh ve usül-ü Fıkıh

Peki, ne yapmak istiyorlar? Yukarıda dediğim gibi (kendilerince) bozuk olan İslam dininde ıslahat (düzeltme) yapmak istiyorlar. İslamı düzeltmeye düzeltecekler de acaba önce bu üçün hangisinden başlasalar?

Esas ıslahatı kendilerinde, kendi kalplerinde olması icap ettiğinin farkında olmayan bu güruh, ellerine almış satırı, İslamın üç ana maddesi olan Kur’an, hadis ve fıkhı parçalamaya başka bir ifadeyle, yok etmeye azmü cezmü kasdetmişler.
Kendilerine sorsanız, İslam bozulmuş da kendileri onu orijinal haline getirecekler. Din esas mecrasından çıkmış da bunlar ameliyat edip düzeltecekler.

Düzeltme kararında hepsi hemfikir de, dedik ya acaba hangisinden başlasalar?
Bir gurup önce fıkıhtan başlayalım diyor. Bir gurup sünnetten/hadisten, diğer bir gurup da Kur’an’dan başlamak fikrinde.

Biliyorum, içinizden “Bunlar delirmiş mi?” diyorsunuz. Hayır delirmemişler. Ama bunlarınki hırs. Bu hırsın ne çeşit bir hırs olduğunun ismini de varın siz verin. Birinci guruptan yani önce fıkhı ele alalım diyenlerden başlayalım.

Bu ilahiyatçıların gayeleri, 1400 senelik usül-i fıkıh/ İslam fıkhının kaidelerini ve bizzat fıkhın kendisini ellerinin arkasıyla itip kendileri yeni bir fıkıh usulü ortaya koymak.

– O toplantıdakiler gibi ilahiyatçı değilse de Mustafa İslamoğlu da aynı şeyleri söylüyor. “yeni bir fıkıh usulü ortaya koymamız lazım” diyor. Bunun manası “İslam fıkhının canına okumamız lazım” demektir. Yine İslamoğlu “başkalarının ürettiği fıkhı tüketmektense kendimiz fıkıh üretmeliyiz” diyor. Başkaları dediği dört mezheb imamları… (Ali Eren Hoca bu kısmın devamında İslamoğlu’nun çorap üzerine mesh verilmesine cevaz vermesini örnek gösteriyor)

HADİSLERİ HALLETMEK
Diğer bir gurup ise önce sünneti halletmek düşüncesinde. Diyorlar ki: “hadislerin sahih/doğru zannedilenleri bile şüpheli. Akla, maslahata hatta (haşa, yüz bin kere haşa) Kur’an’a uymayanı var. Sonra, uyulması gerekn sünnetle, gerekmeyeni de ayırmak lazım.”

Dua Demeti



Sabahleyin evden çıkarken okunur:
بِسْمِ ٱللهِ تَوَكَّلْتُ عَلَى ٱللهِ لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِٱللهِ
ٱلْعَلِىِّ ٱلْعَظِيمِ

"Bismillâhi tevekkeltü alellâah lâa havle velâa kuvvete illâa billâahil aliyyil azıym."

Sabahları, bilhassa çarşı ve pazarda okunur:
لاَ اِلٰهَ اِلاَّ ٱللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ، لَهُ ٱلْمُلْكُ وَلَهُ
ٱلْحَمْدُ يُحْيِى وَيُمِيتُ وَهُوَ حَىٌّ لاَ يَمُوتُ بِيَدِهِ ٱلْخَيْرُ
وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ

"Lâa ilâahe illellâahü vahdehüü lâa şeriyke leh lehü'lmülkü ve lehü'l-hamdü yuhyii ve yümiytü ve hüve hayyün lâa yemüütü biyedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadiyr."

Mânâsı:

"Allâh'dan başka hiçbir ilah yoktur. Ancak tek o vardır. Onun ortağı yoktur. Öldürür ve diriltir. O diridir, ölmez. Hayır, onun yed-i kudretindedir.
O, her şeye kaadirdir."

PEYGAMBERİMİZİN (S.A.S) HZ ALİ YE NASİHATLERİ



Hazreti Ali -Keremallahu Vecheh- bildiriyor;


Resulullah -Salallahu Aleyhi ve Sellem- bir gun beni huzuruna cagirdi. Soyle buyurdu;


Yâ Alî! Sen bana Hârûn aleyhisselâmın Mûsâ aleyhisselâma olduğu gibisin. Fekat benden sonra Resûl gelmez. Sana vasıyyet ederim, dinleyip, ezberlersen, şükr edenlerden olursun ve şehîd olursun. Allahü teâlâ hazretleri seni kıyâmet gününde fakîh ve âlim olarak diriltir. Buyurdu ve devam etdi;


Yâ Alî! Bil ki mü’minin üç alâmeti olur. Nemâz kılmak, oruc tutmak ve sadaka vermek. Münâfıkın da üç alâmeti olur. Başkalarının yanında nemâzın rükû’unu ve sücûdunu [secdesini] tam yapar. Tenhâda hiçbir rüknü yerine getirmez. Medh etdikleri zemân seve seve yapar. Allahü teâlâ hazretlerini açıkda çok zikr eder. Yalnız kalınca Allahü teâlâ ve tekaddes hazretlerini unutur.


Yâ Alî! Zâlimde de üç alâmet olur: Kendinden aşağı olana kahr eder [baskı yapar]. Kâdir olduğu [gücü yetdiği zemân] halkın malını zor ile alır. Nereden yiyip, giyindiğini hiç incelemez.


Yâ Alî! Kıskançlarda da üç alâmet olur: Herkesin huzûrunda, karşısındakine yaltaklanır. Gıyâbında onu gıybet eder. Her kime musîbet erişirse, sevinir. Yâ Alî! Münâfıkda da üç alâmet olur: Söz söylese yalan söyler. Bir şey va’d etse, va’dinde durmaz. Yanına emânet koysalar, hıyânet eyler. Yâ Alî! Tenbeller içinde üç alâmet olur. Allahü tebârek ve teâlâ hazretlerinin tâ’atinde tenbellik eder. Kusûrlu amel eder. Ameli zâyi’ olur [boşa gider]. Nemâzı te’hîr eder. Hattâ vaktini de geçirir.


Yâ Alî! Tevbe eden kimsede üç alâmet olur: Harâmlardan perhîz eder [kaçınır]. İlm öğrenmekde gayretli olur. Nasıl ki, göğüsden [memeden] çıkan sütün geri girme ihtimâli olmadığı gibi, günâha bir dahâ geri dönmez. Yâ Alî! Akllı kimsede üç alâmet olur. Dünyâyı hor, zelîl tutar. Cefâlar çeker. Kıtlık vaktinde sabr eder.


Yâ Alî! Sabr edende de üç alâmet olur: Kendini ziyâret etmiyenleri kendisi ziyâret eder. Onu mahrûm edenlere bağışda bulunur. Kendine zulm edenlere karşı durmaz; karşı koymaz.


Erba´in-i İdrisiyye 6. İsm-i Şerif



 



1 9