İslam dininin en önemli
şartlarından birisi, Allahu Zülcelal’in miraçta Hz. Peygamber (A.S.V) vasıtası
ile bütün mü’min kullarının üzerine beş vakit olarak farz kılmış olduğu,
insanları kurtuluşa götüren namaz ibadetidir.
Namaz dinin direğidir
ve Allah’u Zülcelal’i hatırlamanın en güzel şeklidir. O’nun için Allahu
Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;
“Muhakkak ki ben,
yalnızca ben Allah’ım. Benden başka ilah yoktur. Bana kulluk et; beni anmak
için namaz kıl.” (Taha; 14)
Ebû Hüreyre (r.a) anlatıyor:
“Hz. Peygamber (s.a.v)’in şöyle söylediğini işittim:
أرَأيْتُمْ
لَوْ
أنَّ
نَهْراً
بِبَابِ
أحَدِكُمْ
يَغْتَسلُ
فِيهِ
كُلَّ
يَوْمٍ
خَمْسَ
مَرَّاتٍ
مَا
تَقُولُونَ
يُبْقِى
ذلِكَ
مِنْ
دَرَنِهِ
شَيْئاً؟
قالُوا:
َ
يُبْقِى
ذلِكَ
مِنْ
دَرَنِهِ
شَيْئاً.
قالَ:
فذلِكَ
مَثَلُ
الصَّلَواتِ
الخَمْس،
يَمْحُوا
اللّهُ
بِهَا
الخَطَايَا
“Sizden birinizin kapısının önünden
bir nehir aksa ve bu nehirde her gün beş kere yıkansa, acaba üzerinde hiçbir
kir kalır mı, ne dersiniz?” Sahabeler;
“Bu hal, onun kirlerinden hiçbir şey
bırakmaz!” deyice, Hz. Peygamber (a.s.v) tekrar şöyle buyurdu;
“İşte bu, beş vakit namazın misalidir.
Allah onlar sayesinde bütün hataları siler” buyurdu.” (Buhâri, Müslim)
Namaz, mü’minlerle
kafirler arasındaki en önemli farklardan biridir. Bir kimse, namaz kılmakla hem
Allah’u Zülcelal’in emrini yerine getirmektedir, hem de inanmayanlardan ve
Allah’u Zülcelal’e asi olan kimselerden ayrılmaktadır.
Namaz hususunda
insanlar birkaç gruba ayrılırlar:
1- Namazı kabul
etmeyenler; Bunlar kafirlerdir. Allah’u Zülcelal bir ayet-i kerimede:
“İnkarcı insan, ne iman etti, ne de
namaz kıldı” (Kıyamet 31) buyurmuştur.
2- Namazı kabul eden,
fakat gereğini yerine getirmeyenler; Allah’u Zülcelâl böyle kimseler hakkında
da bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur.
“Nihayet onların peşinden öyle bir
nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu
yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler.” (Meryem 59)
3-) Allah’u Zülcelâl’in
bir kısım emir ve nehiylerini yerine getirirken, bir kısmını tembellikleri
yüzünden terk edenler; Allah’u Zülcelâl böyle kimseler hakkında da:
“Onlar namaza kalktıkları zaman,
tembellikle kalkarlar.” (Nisa; 142) buyurmuştur. Bu hal, münafıklık alametidir.
4-) Hem namazı kabul
eden, hem de gereğini yerine getirenlerdir. Bunlar mü’minlerdir. Allahu
Zülcelal böyle kimseler hakkında da şöyle buyurmuştur;
“Gerçekten Mü’minler kurtuluşa
ermiştir. Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler.” (Mü’minun; 1-2)
“İşte, asıl bunlar varis olacaklardır;
(Evet) Firdevs’e varis olan bu kimseler, orada ebedi kalıcıdırlar.” (Mü’minun;
10-11)
İşte insan bütün
bunlara bakarak, hangi guruptan olduğunu meydana çıkarabilir.
Namaz, kıyamet gününde
insanın sorguya çekileceği ilk ameldir. Eğer insan namazının hesabını verirse,
diğer sorgusu da kolay olur. Nitekim Hz. Peygamber (a.s.v) bir Hadis-i şerifte
şöyle buyurmuştur;
“Allahu Teala adn cennetini yarattığı
zaman, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşer
kalbinin düşünmediği ni’met ve güzellikler yaratıp, ona; “Konuş” buyurdu. O da
üç defa;
‘Muhakkak namazlarını huşu içinde
kılanlar kurtuldu.’ dedi” (Hakim)
Allahu Zülcelal, Namaz
kılan kimseye şu üç şeyle ikramda bulunur;
1-) Gökten üzerine
rahmet yağar.
2-) Ayaklarının ucundan
semaya kadar melekler etrafını sarar.
3-) Bir melek durmadan
şöyle seslenir;
“ Eğer namaz kılan kişi, münacaat
ettiği zatı yakınen bilse namazdan hiç ayrılmaz.”
Namaz bütün mü’minlerin
üzerine farz kılınmış bir ibadettir. Nitekim Allahu Zülcelal bir ayet-i kerime
de şöyle buyurmuştur;
“Hiç şüphesiz namaz, mü’minler üzerine
vakitleri belirli bir farzdır.” (Nisa; 103)
Hz. Peygamber
(a.s.v)’de bir Hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
“Bir kul namaza kalktığı zaman
günahları başının ve omuzlarının üzerine konulur. Rükuya ve secdeye gittiği
zaman bu günahları dökülür.” (Beyhâki, Tâberani)
Onun için insanın
namazın üzerine adeta titremesi lazımdır. Çünkü dediğimiz gibi insanın kıyamet
gününde ilk olarak sorguya çekileceği ameli namazdır.
Eğer bu sorgudan kolay
kurtulursa, diğer amellerinin sorgusu da kolay olur. Ama namazın hesabını
veremezse, diğer sorguları da çok çetin olur.
Dünyada namaz kılmayan
kimse, ya aklını kullanmıyor yada çok cesaretli demektir. Çünkü Allah’ü
Zülcelâl namaz kılmayan kimseleri çok şiddetli şekilde cezalandıracaktır.
Nitekim bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
“Cennettekiler: Günahkarlara ‘Sizi
Sekar (yakıcı) cehennemine sokan nedir?’ diye sorarlar. Onlarda: ‘Biz namaz
kılanlardan değildik’ derler.” (Müddesir 40-41-42-43)
Dünyada iken namaz
kılmayanlar için, kıyamet günü gelip çattığı zaman, cehennem ateşinin üzerinde
kor haline getirilmiş bir saç ortaya konulur ve Allah’u Zülcelâl buyurur ki:
“Ey Kulum! Dünyada kılmayıp kazaya
bırakmış olduğun namazlarını bu kızgın sac üzerinde kıl .”
Bir kimse nefsini biraz
olsun seviyorsa, namazlarını o kızgın sacın üzerinde kılmak yerine, bu yumuşak
halıların üzerinde kılmalıdır.
Beş dakikanızı ayırıp
kılabileceğimiz bir namazı kılmayıp, kızgın bir sac üzerinde kılmaya bırakmak
nefsimize çok büyük bir hakaret ve zulümdür.
Hz. Peygamber (s.a.v)
bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Kim namaza devam ederse, namaz
onun için bir nur, bir delil ve kıyamet gününde bir kurtuluş olur. Kim de
namazı terk ederse, nursuz ve delilsiz kalır, kurtuluşa eremez. Kıyamet gününde
Karun, Firavun, Haman ve Übeyy bin Halefle beraber olur.” (Ahmed b. Hanbel)
Anlatıldığına göre, Kim
namazını kılmazsa, Allah’u Zülcelâl onu on beş şey ile azaplandırır:
Bunların beş tanesi
dünyada, üç tanesi ölüm anında, üç tanesi kabirde, üç tanesi de kabirden
çıktığı zamandır.
Dünyada iken beş
tanesi;
1-Ömründen bereket
alınır.
2-Salihlerin siması
yüzünden silinir.
3-Ne kadar (hayırlı)
amel yaparsa yapsın, sevap kazanamaz.
4-Duası göklere
yükselmez.
5-Salihlerin dualarında
payı yoktur.
Ölüm anında iken üç
tane;
1-Perişanlık içinde
ölür.
2-Aç olarak ölür.
3-Dünyanın bütün
denizlerini de içse, susuz olarak ölür.
Kabirde iken üç tane;
1-Kabir, kaburgaları
birbirine geçene kadar üzerine daralır.
2-Kabri ateşle dolar ve
gece-gündüz közlerin içinde yanarlar.
3-Şüceal akra isminde
gözleri ateşten, tırnakları demirden ve her bir tırnağının uzunluğu bir günlük
mesafe olan bir yılan musallat olur. Sesi aynı gök gürültüsü gibidir. Der ki:
“Rabbim bana şöyle emretti: Sabah namazını
terk etmeden dolayı, sabah vaktinin girişinden öğlene kadar, öğle namazını terk
etmenden dolayı, öğleden ikindiye kadar; ikindi namazını terk etmenden dolayı,
ikindiden akşama kadar; akşamı terk etmenden dolayı akşamdan yatsıya kadar ,
yatsıyı terk etmenden dolayı da yatsıdan sabaha kadar sana azap vereceğim.”
Ve ona her vuruşunda
yetmiş zira (uzunluk birimidir) yerin dibine girer. Kıyamet gününe kadar bu
azabı devam eder.
Kabirden çıkarken üç
tane;
1-Hesabı şiddetli olur.
2-Allah’u Zülcelâl ona
gazaba gelir.
3-Cehennem ateşine
atılır.
(Hadis-i Şerifi rivayet
eden kişi, on beşinci azabı unutmuştur.)
İşte namazı
kılmayanların durumu böyledir. Namaz kılmayan kimselerin kendilerine verdikleri
bu zararın yanında bir de;
“Aile fertlerinden ve komşularından
yetmiş kişiye kadar kötülükleri dokunur.”
Kıyamet gününde, bir
takım insanlar gelip namaz kılmayan kişinin yakasından yapışarak:
“Sen dünyada bizim hakkımızı
kaybettin. Bizim hakkımızı ver “ derler.
Bunlar, Adem (a.s)’den
tâ kıyamet kopuncaya kadar ki salih kimselerdir. Peki neden haklarını isterler?
Çünkü namaz kılan kişi, namazda teşehhüde oturduğu zaman;
“Selam bize ve Allah’ın salih
kullarına” der. Bu duanın sevabı, Adem (a.s)’den kıyamet kopuncaya kadar ki
bütün salih kimselerin ruhlarına ulaşır.
Bir kişi namazı
kılmadığı zaman, o salih kimseleri bu sevaptan mahrum etmiş olur. Onun içinde
bu salih kimseler kıyamet gününde namaz kılmayan kişinin yakasına yapışıp:
“Bizim hakkımızı ver” derler. İnsan
Allah’u Zülcelâl’in huzuruna hiç kimsenin hakkını almadan çıksa bile, sadece bu
hak onun cehenneme gitmesine yeter.
Netice olarak, eğer
insan nefsini biraz olsun seviyorsa namaza çok dikkat etmelidir. Çünkü namaz
insan için çok büyük bir kurtuluştur. Onun için insan namazda geçirdiği vaktini
hayatının en mutlu ve neşeli zamanı olarak bilmelidir.
Namaza ayrılan saatler,
ebedül ebed hiç bitmeyecek olan ahiret hayatımız için bir hazırlıktır. Bu
mükafatı çok büyük olan namaz ibadetinin üzerinde özenle devam eden kimselere
müjdeler olsun.
Çünkü namaz, insanı
Allah’u Zülcelâl’e yaklaştırdığı gibi, şeytanı da mahveder. Onun için Hz.
Peygamber (s.a.v) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Namaz şeytanın yüzünü
siyah eder.” (Deylemi)
Her kim namazını tam
vaktinde eda ederse, Allah’u Zülcelâl ona şu dokuz şeyle ikramda bulunur:
Hz. Osman (r.a)
demiştir ki: “Her kim namazını tam vaktinde eda ederse, Allah’u Zülcelâl ona şu
dokuz şeyle ikramda bulunur:
1-Allah’u Zülcelâl o
kimseyi sever ve ona dost olur.”
Peki bir kimse,
birisini sevdiği zaman onun zarar görmesini ve eziyet çekmesini ister mi?
İstemez. O kişi için daima menfaatli olan şeyleri ister. İşte bir kimse
namazını vaktinde ve huzurlu bir şekilde kıldığı zaman, Allah’u Zülcelâl onu
sever ve ona dost olur.
Allah’u Zülcelâl’in
sevgisi de basit bir şey değildir. İnsan için çok kıymetlidir. Allah’u
Zülcelâl’i sevmesi kadar ne dünyada, ne de ahirette daha kıymetli bir şey
yoktur.
2-O kimsenin vücudu
sıhhatli ve ibadet yapacak bir durumda olur.
3-Melekler o kimseyi
muhafaza eder.
4-Allah’u Zülcelâl o kimsenin
evine daima bereket verir.
5-O kimsenin siması,
salih kimselerin siması gibi olur.
6- Allah’u Zülcelâl o
kimsenin kalbini, bütün mahlukatlara karşı yumuşak , şefkatli ve merhametli
yapar.
7-Sırat köprüsünden
şimşek gibi geçer.
8- Allah’u Zülcelâl o
kimseyi cehennem ateşinden muhafaza eder.
9- Allah’u Zülcelâl o
kimseyi kıyamet günü salih kullarına komşu eder.
Bütün bunlara bakarak,
böyle kıymetli ve mükafatı çok olan namazı terketmemek, tam aksine daha
fırsatımız varken onun üzerine titremek ve namazdan gafil olan diğer mü’min
kardeşlerimize de bu kurtuluş kapısından girmeleri için sohbet ve nasihat etmek
lazımdır. Kaza namazı olan her insan, kalbi kanaat getirinceye kadar
namazlarını kaza etmelidir.
Kaynak: Seyda Muhammed Konyevi; Namaz Hocası, Reyhani yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.