Ölü veya Diri Rabbim Dilerse Arasında Bir Fark Yoktur - Cübbeli Ahmet Hoca


Bedenin esâretinden, ilişkilerinden ve engellerinden kurtulan bir ruhta, öyle tasarruflar, öyle kuvvetler, öyle himmetler ve Allâh-ü Teâlâ ile öyle süratli irtibatlar bulunur ki, beden içerisinde hapsolmuş basit bir ruhta bu güçlerin hiç biri tasavvur edilemez.

Allâh-ü Teâlâ’ya hamd-ü senâlar, Rasûlüllâh (Sallâ-llâhu Aleyhi ve Sellem)’e ve âl-i ashâbına salât-ü selâmlar, ölü ve diri tüm Allâh dostlarına fevka’t-tecellîlerle duâlardan sonra; geçen yazımızda tevessülün ölümden sonra da câiz olduğunun delillerini serd etmeden önce cevabını açıklamak istediğimiz bazı suâller sorduk ve bunlar içerisinden sadece birincisinin cevabını açıkladık ki, o da ölümün bir yok oluş demek olmadığı, sadece bir yurttan diğerine geçiş olduğu konusuydu.


İkinci sorumuzun cevabına gelince; evvelâ şunu ifade edelim ki; Allâh-ü Teâlâ’nın izni ve yardımı olmadan kimsenin bir şeye gücü yetmeyeceği hususunda ölüyle dirinin farkı yoktur. Allâh-ü Teâlâ’nın müsaadesiyle bir şeye kadir olma hususunda ise ölüyle dirinin farkı vardır ama, muhâliflerin dediği gibi, diri muktedir, ölüyse âciz değildir, aslında bu iddia, şirkin ta kendisidir. Zîra diriye müstakil bir güç isnad etmektedir. Fakat ölüyle dirinin gücü arasında farklı bir durum vardır, çünkü ölenin ruhunun, dirininkinden daha güçlü olduğu şüphesiz bir hakîkattir. Zîra bazılarının zannettiği gibi, sadece dirilerden duâ ve hediye bekleyen bir âciz konumuna düşmez, bilakis gerçek gücünü göstermesinin önündeki tek engel olan cesetten kurtulunca, sağ iken yapamadığı şeyleri yapmaya başlar. Nitekim İbn-i Kayyım ki bir çok yanlışların sahibidir, İbn-i Teymiye’nin yanlış fikirlerini yayarak büyük bir ifsâda sebebiyet vermiştir. Ama Mevlâna Hâlid (Kuddise sirruhû)nun da beyânı veçhile; rûhun ölümünden sonraki tasarruflarını ispat hususunda birçok delil toplayarak, kendisini önder kabul ettiklerini savunan tevessül düşmanlarını şaşkına çevirmiştir. İşte bu kişi, “er-Rûh” isimli kitabında şöyle demektedir: ‘Bedenin esâretinden, ilişkilerinden ve engellerinden kurtulan bir ruhta, öyle tasarruflar, öyle kuvvetler, öyle himmetler ve Allâh-ü Teâlâ ile öyle süratli irtibatlar bulunur ki, beden içerisinde hapsolmuş basit bir ruhta bu güçlerin hiç biri tasavvur edilemez.

Âşûra (Aşure) Gecesi ve Gününün Amelleri


Senin Rabbin Diledigini Secer - Cübbeli Ahmet Hoca



“Senin Rabbin dilediğini yaratır ve seçer! Onlar için seçim (hakkı) yoktur...” (Kasas: 68)

Resûlüllah (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki; “Her kim Şaban ayına değer verir, onda Allâh-u Teâlâ’dan sakınırsa, taatıyla amel eder ve nefsini günahlardan tutarsa, Allâh-u Teâlâ onun günahlarını bağışlar ve o sene vuku bulacak tüm belalardan ve hastalıklardan kendisini emin kılar.”

Bu mübarek âyetlerde Allâh-ü Teâlâ hazretleri, yaratmada ve seçmede yegâne olduğunu ve bu hususlarda, kendisiyle çekişecek ve hükmünü geciktirecek hiçbir şey olmadığını haber vermiştir. Hiçbir kimse, Mevlâ Teâlâ hazretlerinin bir şeyi ihtiyar ve iltizam buyurmasına mani olamaz. O’nun dilediği olur, dilemediği olmaz. Hayrı ve şerri ile bütün işler, O’nun kudret elindedir ve işlerin dönüşü O’nadır.
Hâzin ve Kazî’nin beyanlarına göre bu âyetin sebebî nüzûlü; Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm Kendisine Peygamberlik verilip, tebliğ ve dâvete başlayınca, müşrikler: “Allâh-ü Teâlâ Kur’an’ı, bu iki beldenin karyelerinden bir büyük zat üzerine inzal etmeli değil miydi?” demeleri üzerine, bunu red için bu âyet nâzil oluyor.

İHSAR BABI



İHSAR BABI
İHSAR İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
BAŞKASININ YERİNE HACCETMEK
BAŞKASININ YERİNE HACCETMEK İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
ihramda’ olan kimsenin hac veya umresini hastalık, düşman ve benzeri gibi herhangi bir sebepten dolayı tamamlamaya imkân bulamaması demektir.

Sapitanlar 2 - CEMALEDDİN AFGANİ


İslam alemine “alim” olarak lanse edilen din tahrifçilerini sizlere tanıtmaya devam ediyoruz. Bu yazımızda Cemaleddin Afgani’yi tanıyacağız.
Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz Han zamanlarında beş defa sadrazamn olan ve 1871′de ölüp, Süleymaniye Cami bahçesinde gömülen Ali paşa mason idi. Dinde reformcu olan Cemalledin Afgani’yi İstanbul’a getirip, dinde reform yapmak için onunla elele vererekçalışmaya koyuldu. Fakat İslam alimleri uyanık davranarak meydanı bunlara bırakmadılar. Cemalledini rezil ettiler. Ali Paşa’da onu destekleyemedi…
Cemaleddin Afgani 1254’de Afganistan’da doğdu. 1261’de Kabil’e geldi. On sene kaldı. Felsefe kitapları okudu. Bir aralık, Ruslara Afganistan hakkında casusluk yapıp, jurnaller verdi. Ruslardan çok para aldı.