SAFER AYININ VAZIFELERI


Sapitanlar 4 - SEYYİD KUTUP



 “Fi-Zilal-il Kur’an” tefsirinin sahibi Seyyid Kutup dikkat edilirse bir gazetecinin ve bir politikacının tabi’i sanatı olan yaldızlı ve heyecanlı yazıları ile okuyuculatını vecde getiren bir hatiptir. O, kapalı bir hazineyi satılığa çıkaran bir tellal gibi, İslamiyeti yalnız övmekte, içini açıp cevherleri teşhir etmeyip, İslam alimlerini ve onların kitaplarını sanki gençlerden saklayıp, kendi görüşlerini din bilgisi olarak teşhir etmektedir.
Bir artist rolü ile okuyucularını teshire çalışırken, çok yerde tezatlara düştüğünü, kendi kendini yalanladığını anlayamamıştır.
İslamiyeti kendine göre yorumlaması, yazdıklarını benimseyenlerin küfre kadar götürmektedir.
Bakınız mesela Maide suresinin 115. Ayetini tefsir ederken “Semadan sonra inme kıssası, hıristiyan kitaplarında, Kur’an-ı Kerimde varid olduğu gibi zikredilmez. Hazreti İsa’nın vefatından çok sonra kaleme alınmış olan bu İncillerde…) demektedir. Halbuki “hazreti İsa’yı öldürmediler, Onu asamadılar” ayeti kerimesini daha önce kendisi uzunca açıklamıştı. Ayeti kerimeler İsa Aleyhisselam’ın öldürülmediğini açıkça belirtiyor. Nisa suresi 157. Ayetinde: “O’nu öldürmediler ve asmadılar” buyruluyor. Seyid kutub’un öldürüldü diyerek tefsir ettiği ayete ise “teveffi” dedildiğini, yani göğe çıkarılma işinin tam olduğunu haber veriyor.
İsa (Aleyhisselam’ın) öldürüldüğünü savunarak Ehli sünnetten ayrılan Seyyid Kutup’un ne denli cahil olduğunu şimdi daha iyi anlayacaksınız.
İBNİ TEYMİYYE’Yİ ÖVÜYOR
“Cihan Sulhü ve İslam” kitabında ibni Teymiyye’ye bağlılığını göstermekten geri kalmayan Seyyid kutup’un sapıklığını göstermesi açısında bazı misaller vereceğiz. İnanın bu birkaç tanesini yüzlercesi arasından sizin için seçiyoruz.
Yine Cihan Sulhü ve ve İslam kitabında şöyle diyor: “Devletçilik sahasında çalışmalar henüz pek azdır. İslamın bu tarafı gereği kadar açıklanamamıştır.”

Esma'ul Hüsna 36. İsm-i Şerif


Hesapsız Sevap Kazandıran Ayet

 
Keşfiil-Esrar'da zikredildiğine göre, îbni Abbâs (Radı-yallâhu anhumâjdan rivayetle, Rasûlullah (Sallallâhualeyhi ve sellem) şöyle buyurdu: '*Her kim, Rûm sûresinin şu üç âyetiyle (17-19) Sâffât sûresinin son üç âyetini her namazdan sonra okursa, gökteki yıldızların, yağmur damlalarının, ağaç yapraklarının, yerdeki toprakların sayısınca kendisine sevap yazılır, öldüğünde ise, kabrinde, her iyiliğine karşı on sevap dâima kendisine ihsan edilir. " (Rûhul-Beyân 3112 ve Neseft, 3/269)

 
 

Zekat - Cübbeli Ahmet Hoca

 
İslâm'ın Köprüsü ZEKÂT

Zekât; fakir ile zengin arasına atılan, onları birleştiren bir köprüdür. Zekâtla zenginin malı kirden, rûhu cimrilikten temizlendiği gibi, fakirin de gönlü kinden temizlenir. Zekât aynı zamanda madde ile manayı, dünya ile âhireti, fâni ile bâkiyi ve en önemlisi de Allah ile kulu birleştiren bir köprüdür. Zekât vermeyen bu köprüyü yıkmış ve bunların arasını açmıştır.

Allah’ın fazlından kendilerine verdiğini (onun yoluna vermekte) cimrilik edenler, sakın bunu kendileri için bir hayır sanmasınlar, bilakis bu (cimrilikleri) onlar için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey de kıyâmet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Ve Allâh-ü Teâlâ bütün yaptıklarınızdan son derece haberdardır.” Âli İmran: 180)
İmâm-ı Fahrurrazi’nin beyanına göre pek çok ulemaya göre cimrilik, vâcib olan şeyi menetmektir. Zira bu ve benzeri âyeti celilelerde cimrilikten dolayı büyük azaplar görüleceği açıklanmıştır ki, nafile olan şeyleri terk etmekte azap düşünülemeyeceğinden cimriliğin, vâcib olan şeyleri terk etmekten ibaret olduğu anlaşılmış olur.

Şu halde kendine, çoluk çocuğuna, muhtaç olan ana-babasına ve düşmanı defetmek için toplanan askere yardım etmek vâcib olduğundan, bunlardan herhangi birini terk eden, zekâtı terk eden gibi günahkâr olur.