Şu helak edici yedi günahtan kaçınınız: Allah’a şirk koşmak, büyü yapmak, Allah’ın haram kıldığı bir nefsi haksız yere öldürmek, faizcilik, yetim malı yemek, savaştan kaçmak ve namuslu bir kadına iftira atmak. ( İmam Buhari, İmam Müslim, Ebu Davud, Camiu’s-Sağir)
Hem dünyada, hem de ahiretteki mes’uliyeti çok ağır olan ve sakınılması emronulan bu yedi günahın kötü sonuçlarını biraz düşünmek, bu günahlardan kaçınmanın ne kadar gerekli olduğunu anlamaya yeterlidir.
Dinimizde “büyük günah” kavramı içine giren birçok günah vardır. Alimlerin bazılarına göre, büyük günahların yetmiş ya da daha fazla çeşidi vardır. bu hadis-i şerifte ise bu günahların en önemlilerinden yedi adedi zikredilmiştir. Şöyle ki:
1- Allah’a şirk koşmak: Allah’a bir ortak isnat etmek, en büyük günahtır. Bu günahı işleyenlerin cehennemde ebediyen kalacakları dinen sabittir. Şüphe yok ki, Allah’ın bir olduğuna, zatında ve sıfatında bir benzeri ve ortağı olmadığına, yaratılmış her şey, en büyükten, en küçük zerreye kadar, şehadet etmektedir ve bu hakikat bütün peygamberler tarafından kesin bir şekilde haber verilmiştir. Allah’ın birliğini insanlığa bildirmemiş olan hakiki bir din yoktur.
Eğer Allah’ın -haşa- bir ortağı olsaydı, bu kainatın varlığından ve düzenli işleyişinden bir eser görülmezdi. Bir kere düşünelim, eğer bir değil de iki yaratıcı bulunsaydı, biri fazla olmaz mıydı? Biri diğerinden daha güçlü olsaydı, diğeri yaratıcılık sıfatına nasıl sahip olabilirdi ki! İki ortak yaratıcıdan biri diğerinin işine engel olabilir miydi, olamaz mıydı?
Ve eğer engel olamasaydı, kendisinde böyle bir güçsüzlük düşünülebilecek bir zat, bu kainatın yaratıcısı olmak sıfatına nasıl sahip olabilir? Kısacası Allah’ın ortağı, eşi ve benzeri olmaktan münezzeh olduğu birçok akli ve fikri delille sabittir. Bunun aksini düşünenlerse, Allah’ı inkar etmiş ve küfür ve sapkınlık bataklığına düşmüş bulunurlar.
2- Sihir-Büyü Yapmak: Sihir ve büyü, bazı kötü ruhlu kimselerin kullandıkları, kendilerini günaha götürecek bir kısım batıl sebeplerden, mesela birtakım haram sözlerden ve aşağılık işlerden ibarettir ki; bunların üzerine olağanüstü sayılabilecek derecede bazı meydana gelir.
Batıl bir şeyi hakikat gibi ortaya çıkarmaya sihir denilir. Sihir yapmak büyük bir günahtır; çünkü sihir yaparken dine ve toplum hayatına aykırı amaçlar peşinde koşulmuş, toplum hayatına zarar verecek yaralar açılmak istenmiş olur. Kehanette bulunup geleceğe dair haberler vermek, müneccimlikte bulunup yıldızların hareketlerinden birtakım hükümler çıkartmak ve bunları kesin olacakmış gibi söylemek, birtakım maddeleri altına, gümüşe dönüştürmek düşüncesiyle “simya” denilen boş işlerle uğraşmak da, bir çeşit sihirle uğraşmak gibidir.
3- Haksız yere adam öldürmek: Öldürülmesi dinen caiz olmayan bir kişiyi kasten öldürmek, büyük bir cinayet ve günahtır. Toplum hayatının düzgün işleyişine bir saldırı gibidir. Amacı ne olursa olsun, birini haksız yere öldürmüş olanlar, çok büyük bir azabı hak etmiş olduklarını bilmelidirler. Fakat haklı yere öldürmek, mesela, bir kişiyi birini öldürmüş olduğu için kısas olarak öldürmek, eşitlik esasına dayanan şer’i bir ceza olduğundan bunda günah yoktur. Çünkü bu adaletin bir gereğidir.
4- Yetim malı yemek: Yetim malı yemek de büyük günahlardan birisidir. Yetime güzel davranmak, onu korumak ve bakımını eksiksiz yerine getirmek ise Allah’ın hoşnut olacağı bir ameldir. Yetimin, eğer malı varsa, malından kendisi için ihtiyacı kadarı harcanıp, geriye kalanı yine onun adına saklanır. Çocuk erişkin olunca da, malı kendisine teslim edilir. Yoksa onun zayıf halinden yararlanarak malını boş yere harcamak, onun hakkına girmek olacağından, elbette büyük bir günahtır ve böyle bir hareketten kaçınılmalıdır.
5- Faiz alıp-vermek: “Riba (Faiz)” kelimesinin sözlük anlamı “bolluk, çokluk”tur. Terim manası ise; “ödünç verilen paraya karşılık alınan kar”dır. İki çeşdi olan faizin, birinci çeşidi “riba-yı fazl” olarak adlandırılır. Tartılan veya ölçülen bir cins eşyanın kendi cinsi karşılığında fazlasıyla verilmesidir. Bir gram altını, bir buçuk gram altınla; bir kilo buğdayı bir buçuk kilo buğday ile değişmek gibi…
Faizin diğer çeşidi de “riba-yı nesiye”dir; bu da bir cinsten olan iki şeyden birini diğeriyle veresiye olarak değiştirmektir. Miktarları eşit olsa bile yine de dinen caiz değildir. Bir kilo buğdayı bir kilo arpa karşılığında veresiye olarak satmak gibi..
Faiz yemek, dinimizde yasaktır çünkü birçok mahzuru vardır: Toplumda insanlar arasındaki yardımlaşma duygusunu ortadan kaldırır; zenginleri fakirlerin mallarına musallat eder; faizle uğraşmak birçok kişiyi ziraatla, ticaretle, sanatla uğraşmaktan alıkoyar; faiz yüzünden birçok israfa varan hareketler görülür ki, sonucunda büyük zararlar ortaya çıkar.
6- Savaştan kaçmak: Müslümanlar, düşmanlarıyla savaş meydanında çarpışıp dururken, içlerinden birinin kesin bir gereklilik olmaksızın savaştan ayrılıp, düşmana arka çevirmesi, büyük mahzurlar ortaya çıkarabilir. Bu hareket, savaşta azimle çarpışan diğer askerlerin moralini bozup, manevi kuvvetini kırabilir ve sonunda yenilgiye bile sebep olabilir. Bilakis, Allah yolunda savaşmanın ne kadar değerli olduğunu düşünmeli; gaziliğin, şehitliğin kıymetini göze almalı, Allah’a tevekkül ederek ve yalnız O’na güvenerek, O’nun ismini ve dinini yaymaya, Müslümanların haklarını müdafaa etmeye ve korumaya devam etmelidir. Aksi takdirde insan kendisini dünyevi cezadan kurtarabilse de uhrevi cezadan kurtaramaz.
7- Namuslu bir kadına iftira atmak: İnsan nasıl olur da namuslu, temiz ve her türlü kötülükten uzak olan bir kadına ahlaksızlığı yakıştırır! Nasıl onun o pak iffetine çamur atar, onu çirkinlikle bir gösterir!
Oysaki aklı başında bir insan, dilini çirkin sözler sarf etmekten korumalı; kötü bir düşünceyle ya da bir intikam arzusuyla, mü’min, namuslu ve ahlaksızlıktan uzak olan kadınlara iffetsizlik isnat etmemelidir. Böyle bir iftira aile ve toplum kullarını lekeli göstermenin büyük cezasını, buna cesaret edenler elbette çekeceklerdir.
Rabbimiz hepimizi bütün günahlara yaklaşmaktan korusun. (Amin!)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.