A´dan Z´ye… ا´den ي´ye… Beşikten mezara kadar öğrenilmesi gereken, kadın-erkek tüm Müslümanlara farz olan ve sonu Cennete varan bir yoldur İlim✦Amel✦İhlas
Hıristiyan misyonerlerin yapamadığı işi üstlenip İslam
dinini tahrip davası güdenlerin temel prensibi haline gelen “hadis
inkarında” aşırıya gidip işi Peygamberimize
dayandıranlar artık “Peygamber şeriat koyamaz,
Peygamber hüküm koyamaz, Peygamber helal haram koyamaz, Peygamber Kur’an-ı
kerimi yorumlayamaz” demeye başladılar.
Onlara göre bunların hiçbirisini peygamber yapamaz ama
kendileri pek ala yapabilir… Kuran’ı istedikleri gibi yorumlar, istedikleri
manayı çıkarır, istedikleri ayeti görüp diğerini görmezden gelirler. Ayetleri
istedikleri gibi yorumlarlar. Ayetlerin zahiri manasından fıkıh çıkarır fetva
bile verirler…
Bu Müslüman görünümlü kâfirler elbette Peygamberimizin
hadislerini inkar edip, O’nu dinde etkisiz kılmaya çalışırlar. Yoksa
kendilerine böyle geniş bir alan bulabilirler mi? Hayır…
Şimdi bu konuda şuurlanmamız için Kur’an-ı Kerimden
deliller ortaya koyacağız. Bu delilleri inci tanesi gibi dizeceğiz.
“Hadis kabul etmem, sadece Kur’an”
diyenlere “İşte al sana Kur’an” diyeceğiz…
PEYGAMBERİN ŞAH DAMARINI KESERİZ Yukarıdaki
iddiayı gündeme getirenler şu ayeti kerimeyi de kendilerine delil olarak
alırlar: HAKKASURESİ: 42. Bir kâhinin
sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz! 43. O,
âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir. 44,45. Eğer
(Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı mutlaka onu
kudretimizle yakalardık. 46. Sonra da
onun şah damarını mutlaka keserdik. 47. Hiçbiriniz
de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı.
Ayet-i kerimeye zahiri olarak bakan kişinin bile böyle
bir mana çıkarması imkânsızdır. Ayette Peygamberimizin Allahu Teala’ya isnat
ederek hiçbir şey söylemeyeceği, söyleyemeyeceği belirtiliyor. Yani bu ayet
aslında Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)i bütünüyle tasdik
ediyor ve O’nun İslam, din, şeriat adına sarfettiği her sözün Allah’u Teala’nın
teminatı altında olduğunu beyan ediyor. Çünkü ayette geçen tehdit Peygamberimiz
hakkında gerçekleşmemiştir.
Sahabeler ve ümmet, Kur’an-ı Kerimi Peygamber Efendimizin
iki dudağı arasından almışlardır. Peygamberimiz bunları ayet olarak yazılmasını
tayin ettiği vahiy kâtiplerine emretmiştir. Ve Peygamberimiz kendi sözlerinin
bu ayetlere karışmaması için ilk önceleri hadislerin yazılmasını bile
yasaklamış, daha sonra serbest bırakmıştır. Bunun dışında
Allahu Teala’nın kendisine bildirdiği ancak ayet olarak okunamayan şeyleri de “Rabbim bana bildirdi”“Allah (Celle Celaluhu) bana
bildirdi” gibi ifadelerle aktarmıştır. Bunlara da hadis-i kudsi diyoruz.
Bütün bunlar Peygamberimizin mubarek ağzından çıktığı halde hiçbiri birbirine
karışmamış ve kategorize edilmiştir. Dolayısıyla bu iddianın içi boştur.
İnkarcıların iddiasının tersine ayetler Peygamberimizi tasdik etmektedir.
Alttaki delillerden de anlayacağınız üzere Peygamber
Efendimiz helal haram koyma yetkisine sahiptir. Eğer bir kişi “Allah
adına helal haram koyamaz” derse
yukarıdaki ayetleri delil olarak gösterebiliriz. Allahu Teala, Peygamberinin
bile kendi adına bir şey uydurması halinde şah damarını keseceğini beyan
ediyor. Böyle bir şey vukua gelmediğinden dolayı Peygamberimizin koyduğu
hükümlerin de aslında Allahu Teala tarafından koyulduğu anlaşılmaktadır. Çünkü
bir ayeti kerimede: “O nefsani bir
arzudan dolayı konuşmaz, O ancak vahyedilmekte olan bir vahiydir.” (Necm 3,4)
Peygamberimizin günlük olağan hayatın dışında olan ve
Dini yaşamı ilgilendiren her konuşması Allahu Teala’nın O’na bir vahyidir ve
ondan hüküm çıkartılır. Mesela altını erkeklere haram kılması gibi. Bunun lafzı
Peygamberimizdendir ancak aslında O kendisine vahyolunan hükmü koymakta, (haşa)
nefsani hareket etmemektedir.
Bu hususu açıklığa kavuşturduktan sonra şimdi delillere
geçelim:
O Kur’an-ı kerimi tebliğ, tebyin ve tefsir etme, Allah’ın
izniyle helal ve haram koyma yetkilerine sahiptir. Bu konuyu ayetler ile ele
alalım.
TEBYİN VE TEFSİR (AÇIKLAMA) YETKİSİ 1- “(Onları) Apaçık deliller ve
kitaplarla (gönderdik). Sana da zikri (Kur’an’ı) indirdik ki, insanlara
kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler, diye.” (16/44)
Ayeti kerimede bildirildiği üzere Hazreti Peygamber,
Allahu Teala’nın bildirdiği ayetleri açıklamakla görevlidir. Bu konuyu
destekleyen bir başka ayet ise şöyledir:
“Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada
“Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı” demeyesiniz diye,
işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed) geldi. (Evet,) size bir
müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (Maide 19.)
HÜKÜM VERME YETKİSİ 2- “Aralarında hüküm vermesi
için Allah’a ve Resulüne davet edildiklerinde, mü’minlerin sözü ancak ‘işittik
ve itaat ettik’ demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.” (Nur 51)
Ayeti Kerimenin iniş sebebi çok manidardır. Münafık Bişr
ile bir yahudi hakkında nazil olmuştur. İkisi arasında bir arazi üzerinde
ihtilâf çıkmıştı. Yahudi, Bişr’i, aralarında hüküm vermesi için Rasûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’a çekerken münafık, Yahudiyi Ka’b ibnu’l-Eşref e
gitmeleri için çekiyor, bir yandan da: “Muhammed bize haksızlık eder,
zulmeder.” diyordu. Sonunda Yahudinin ısrarı ile Peygamberimiz’e gelip
davalarını anlattılar; Allah’ın Rasûlü de Yahudi lehine hükmetti. Ancak münafık,
Hazreti Peygamber (Aleyhisselam)’ın hükmüne razı olmayıp: “Gel bir de Ömer’e
davamızı anlatalım, ondan hüküm vermesini isteyelim.” dedi. Yahudi buna da razı
oldu ve gidip davalarını Hazreti Ömer (Radıyallahu anh)’a anlattılar. Yahudi bu
arada Hz. Ömer’e: “Hazreti Peygamber, benim lehime hükmetti de bu adam O’nun
hükmüne razı olmadı.” dedi. Hazreti Ömer, o münafığa: “Öyle mi oldu?” diye
sordu, onun: “Evet.” cevabı üzerine: “Beni burada biraz bekleyin, hemen
geliyorum.” deyip evine girdi, kılıcını kuşanmış olarak çıktı ve münafığın
oracıkta boynunu vurup öldürdü ve: “Rasûlullah’ın hükmüne razı olmayan hakkında
benim hükmüm budur.” dedi de bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeleri
indirdi. Hazreti Ömer’in
bu davranışı üzerine Cibril: “Ömer, Hak ile bâtılın arasını ayırdı.” demiş,
bunun üzerine Hazreti Ömer’e: “el-Fârûk” lâkabı verilmiştir.
Ayeti Kerimenin ifadesi ile de anlaşılıyor ki
Peygamberimiz hazreti Muhammed Mustafa (Sallallah Aleyhi ve Sellem) kesin bir
hüküm verme yetkisine sahiptir. Mü’minlere düşen ise bu hükme razı olmaları ve
gönülden kabul etmeleridir.
ALLAH VE RESULÜ HÜKMEDİNCE SEÇME HAKKIN YOKTUR! 3- “Allah ve Resulü bir işe
hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre
seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir
sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab 36)
Bir önceki ayeti teyit eden bu ayet de Resulüllah’ın bir
konu hakkında verdiği hükmü Allah’ın (Celle Celaluhu) hükmü ile eşit saymış,
bir fark olmadığını vurgulamış, bu hüküm karşısında seçme veya çıkar bir yol
aramanın batıl olduğunun altı çizilmiş ve bu hükmü kabul etmeyenlerin
(Resulüllah hüküm koyamaz diyenler de dahil) aşikar bir şekilde sapıtacağını
beyan etmiştir.
HARAM KOYMA YETKİSİ 4- “Resul size neyi verdiyse
onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının, Allah’tan korkun. Çünkü
Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr 7)
Ayeti kerime çok sarih bir ifadeyle Resulüllah
Efendimizin haram koyma, sakındırma, nehyetme yetkisini ifade etmektedir.
Ayet-i kerimede dikkati çeken husus Resulüllah’ın nehyettiği şeyden sakınılması
ve bu emre itaat hususnda Allah’tan korkulması gerektiğidir. Allahu Teala,
Peygamberinin emirlerini kendi ilahi garantisi altına almış ve mü’minlerin
kesin itaatini emretmiştir. Peygamber’in hükmünden yüz çevirenler ise ayeti
kerimeye göre ancak Allah’u Teala’dan korkmayanlardır.
Yukarıda geçen ayet-i kerimelerde hüküm verme, helal ve
haram koyma yetkisi beyan edilen Resulüllah Efendimizi, Allahu Teala bu ayeti
kerime ile itaat makamında kendisi lie eş değer tutulmakta, Resulüne itaatin
aslında Allah’a itaat olduğu dolayısıyla Resulüne ve verdiği hükme karşı
gelmenin Allah’a karşı gelmek olduğu ifade ediliyor.
ALLAH’A VE RESULÜNE İTAAT EDİN Aşağıda
sıralayacağımız ayetler de Allah ve Resulüne itaati hiç ayırmamıştır… 6- “Allah’a ve Resulüne itaat
edin ki merhamet olunasınız” (Al-i İmran 132)
7- “İşte bu (hükümler) Allah’ın koyduğu sınırlarıdır. Kim
Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde
ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır. Kim de Allah’a ve
Peygamberine isyan eder ve onun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedi
kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.” (nisa
13-14)
8- “Öyleyse
Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin ve Allah’a karşı gelmekten sakının.
Şayet yüz çevirirseniz bilmiş olun ki elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir.” (Maide 92)
9- “Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle
çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun.
Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal 46)
10- “Ey
iman edenler! Allah’a ve Resûlüne itaat edin ve işitir olduğunuz halde ondan
yüz çevirmeyin.” (Enfal 20)
SONUÇ Dikkat
ettiyseniz konunun tamamını ayeti kerimelerden deliller ışında izah ettik.
Zındıklar eğer diyorlarsa ki: “Kur’andan başkasını kabul etmeyiz” biz de diyoruz ki “Alın size Kur’an ve alın size
ayetler” eğer bunları da kabul etmiyorsanız tabi ki diyecek bir sözümüz
yok. Sorgusuz sualsiz bir ahiret sizi bekliyor demektir… Ama sonu cehennem olan
bir ahiret… Çünkü bir ayeti bile kabul etmeyen kişi Müslüman olamaz, Müslüman
olmayanın yurdu ise cehennemdir.
Görüldüğü üzere Allahu Teala, Resulüne hüküm verme, helal
ve haram koyma yetkisi vermiş, Resulüne itaati kendine itaat ile bir tutmuş,
Resulüne isyan ile kendine isyanı ayırmamış ve birlikte zikretmiştir. Bu
ayetlerden Resulüllah’ın hüküm, emir ve yasaklarına itaatin ne kadar mühim bir
mesele olduğu anlaşılmaktadır.
Bütün bu ayetlerden anlaşılacağı üzere Resulüllah
Efendimiz Kur’an-ı sadece tebliğ etmekle değil açıklamakla, beyan etmekle de
vazifelidir. Şeriat koymaya, helal ve haram belirlemeye yetkisi vardır.
Mü’minlerin bu hükümlere itaatten başka seçecekleri yol yoktur.
Müslüman görünümlü, prof, doç etiketli veya hoca kılıklı
herifler maalesef (haşa) “peygamber şeriat koyamaz, hadisler geçersizdir,
hepsini çöpe atın” gibi küfür dolu sözler sarfedebiliyorlar. Gerçeği arayan
ancak bilgisi olmayan insanları da kandırabiliyorlar. Amaçları Resulüllah’ı
dinde etkisiz kılarak kendileri için oluşturdukları geniş alanda İSTEDİKLERİ
İSLAMI insanlara dayatmak…
Bir de bunca delile rağmen inadi bir inkar sergileyip
cehaletinde ısrar edenler var… Onlara da yapılabilecek pek fazla bir şey yok…
Allahu Teala cümlemizi ehli sünnetin pak ve temiz
yolundan ayırmasın, sapmaktan sapıtmaktan muhafaza eylesin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.