script src='http://ajax.googleapis.com/ajax/libs/jquery/1.2.6/jquery.js' type='text/javascript'/>

Esma'ul Hüsna, Esma'ul Hüsna 50. İsm-i Şerif

Misyonerlerin Hedefleri


 
Şu an dünyada onca baskıya, sindirmeye ve zulme rağmen dinamizmini, canlılığını ve hayatiyetini sürdüren ve insanlığa umut ve ufuk verebilecek olan tek din İslam dinidir. Batılılar bu gerçeği gördüler ve o yüzden, komünizmden sonra, İslamı hedef seçtiler.

Bunun için şu iki şeyi yapmayı planlıyorlar: Birincisi, ne yapıp edip İslamı terörle, özdeşleştirerek mahkum etmek. Müslümanları terörist, zararlı kimseler olarak göstermek. İkincisi de, İslamın içini boşaltarak sadece ferdi bir inanç meselesi haline getirerek dünyaya, hayata ilişkin entelektüel, siyasi, ekonomik, kültürel taleplerini iptal etmeye çalışmak.

Bunu sağlamak için de, İngiliz Sömürge Bakanlığı Hıristiyan misyonerlerine üç asır önce şu gizli talimatı verdi:

1- İslâm alimleri, toplum nezdinde küçük düşürülerek saf dışı edilmelidir.

2- Peygamberin dinden maksadı sadece İslâm dini değildir. Hıristiyanların ve Yahudilerin dinleri de Müslümanlıktır. Çünkü kaynakları birdir. Bu konu ısrarla vurgulanmalıdır.

3- Müslümanlar ibadetlerden alıkonulmalıdır. “Allah’ın ibadete ihtiyacı olmadığı” gibi gerçekler her an onlara telkin edilmelidir. Böylece ibadetten soğumaları sağlanmalıdır.

4-Müslümanların kılık kıyafetiyle, yaşayışıyla, yazı, karikatür ve fıkralarla alay edilmeli.

5- Müslümanların ellerinde gerçek Kur’an’ın olmadığı... Hadislerin uydurma olduğu söylenmeli... Ve onlar Kur’an ve Sünnet hakkında şüpheye düşürülmelidir.

Özetlemek gerekirse, Hıristiyan aleminin hedefi, dinin temeli olan iman esaslarını bildiren kelâm ve fıkhı ilmini yok edip, İslamiyeti emir ve yasakları olmayan bir hümanizma, bir felsefi ahlâk sistemi haline getirmek... (s.43 pdf) 
 
Bernard Shaw: “Hiç şüphesiz gelecekte Avrupa’nın dini İslâm olacaktır.” (S.73 pdf) 

İngilizlerin “İslamı Nasıl Yıkabiliriz?” plânı

İngiliz Casusu Hempher hatıralarında, kendisine verilen,”iki” devlet sırrından bahseder. Bu sırlardan biri, İslamı yıkma çalışmalarının esaslarını teşkil eden ve az sayıdaki casuslara gizli olarak verilen “İslamı Nasıl Yıkabiliriz?” kitabıdır. Bu kitapta geçen yıkım planlarının birçok maddesi “Dinlerarası diyalog ve hoşgörü” prensipleri ile bire bir örtüşüyor. Hempher, bu planları bakınız nasıl anlatıyor:

1- Müslümanların arasında, ırkçılık, milliyetçilik taassubunu körükliyecek ve onların dikkatlerini, İslâmiyetten önceki kahramanlıklarına çekeceksiniz. Mısır’da Firavunluğu, Îrân’da Mecûsîliği, Irâk’ta Bâbilliği, Anadolu’da eski medeniyetleri ihyâ edeceksiniz

2- Şu dört şeyi, gizli ve âşikâr yaymak lâzımdır: İçki, kumar, zinâ ve domuz eti. Bu işi yapmak için, İslâm memleketlerinde yaşayan Hıristiyan, Yahûdî, Mecûsî ve diğer gayri Müslimlerden azamî derecede istifâde edilecek.

3- Çıkardığımız meşkalelerle, Müslümanları din kitâbı okumağa, dinlerini öğrenmeğe vakit bulamıyacak hale getireceğiz.

4- Cihâdın geçici bir farz olduğunu, vaktinin son bulduğunu telkîn edeceğiz. İslâm dînine ve İslam ahlâkına bağlı olan kimseleri kötületeceğiz. Din terbiyesinin kaynağı olan âile yuvalarını yok edeceğiz. Bunun için, müstehcen resimleri neşrederek, gençleri fuhşa, livâtaya, cinsî sapıklığa sürükliyeceğiz. İslâm ahlâkını bozunca, İslâmiyeti yok etmek kolay olur.

5- Müslümanlara; Peygamberin, İslâmdan kastının herhangi bir din olduğunu ve bu dînin Yahûdîlik ve Hıristiyanlık da olabileceğini, sadece İslâm dîninin olmadığı inancını aşılıyacaksınız.

6- Müslümanları, ibâdetlerinden uzaklaştırmaya çalışacak ve “Allah insanların ibâdetlerine muhtâc değildir” diyerek, onları ibâdetlerin faydaları hakkında tereddüde düşüreceksiniz.

7- Müslümanların inançlarına bid’atler sokup, İslâmı, gericilik ve terör dîni olmakla ithâm edeceksiniz. İslâm memleketlerinin geri kaldığını, sarsıntılara uğradığını söyleyecek ve böylece onların İslâma olan bağlılıklarını zayıflatmış olacaksınız.

8- Çocukları babalarından uzaklaştırıp, büyüklerinin dînî terbiyelerinden mahrûm kalmalarını sağlayacaksınız. Onları, biz yetişdireceğiz. Çocuklar babalarının terbiyelerinden koptukları an, dinden ve âlimlerden kopmaya mahkûm olacaklardır.

9- Örtünmek gerçek İslâmî bir emir değildi, diyerek kadınların soyunmasını sağlayıp sonra da, gençleri ona karşı tahrîk edip, her ikisinin arasında beraberlik hâsıl olması için çalışacaksınız! Müslümanlığı yok etmek için, bu iş, çok tesîrlidir.

10- Her vesîle ile camiye gidenler arasına kin ve düşmanlık sokarak, cemaat ile namaz kılmağı ortadan kaldıracaksınız.

11- Türbe yapmanın bid’at olduğu gerekçesiyle, hepsinin yıkılması lâzımdır diyeceksiniz. Ayrıca İslam büyüklerinin kabirleri hakkında, şübheye düşürerek, onları ziyaret etmekten men edeceksiniz.

12- Seyyidlerin, Peygamberlerin soyundan geldikleri husûsunda insanlar tereddüde düşürülecek. Seyyidlerin diğer insanlarla karışmaları, kaybolmaları temin edilecek.

13- Bütün Müslümanlara hürriyyetin önemini bahâne ederek, “Herkes dilediğini yapabilir. Emr-i bil-ma’rûf ve nehy-i anil münker ve İslâm ahkâmının öğretimi farz değildir” diyeceksiniz!. Böylece İslamiyetin emir ve yasaklarını ortadan kaldıracaksınız.

14- İslâmın yalnız arabların dîni olduğu fikri yayılacak. Mahalli inançlar desteklenerek, İslâmın yayılması ve Müslüman olmayanlara öğretilmesi faaliyyetleri önlenecek.

15- Hayır müesseselerinin sınırları daraltılacak. Öyle olacak ki, kişi câmi, medrese ve bunlara benzer hayır kurumları yapamaz hâle getirilecektir.

16- Fıkıh kitapları saf dışı edilerek, dinin doğrudan Kur’andan öğrenilmesi için yönlendirme yapılacak. Sonra, Müslümanları Kur’ân hakkında şübheye düşürecek ve içinde noksanlık ve fazlalık bulunan tahrîf edilmiş her dilde Kur’ân tercemeleri hazırlayıp, diyeceksiniz ki: “Kur’ân bozulmuş. Birbirini tutmuyor.” Aynı şekilde, hadisler hakkında da şüphe uyandırılacak. Ayrıca, Arab memleketleri dışında, ezân, namaz gibi ibadetlerin arapça yapılmasını önleyeceksiniz.

17- Misyonerliğin sahasını genişletip, her sınıf ve mesleğe bilhassa doktor, mühendis, muhasebeci v.s. gibi mesleklere sokmalıyız. İslâm memleketlerinde Kilise, okul, hastahâne, kütüphâne ve hayır cemiyyetleri ismi altında propaganda, neşriyât merkezleri açmalı ve bunları, İslâm memleketlerinin dört bir bucağına yaymalıyız. Milyonlarca Hıristiyan kitâblarını ücretsiz dağıtmalıyız. İslâm târîhinin yanında, Hıristiyan târîhini, devletler hukûkunu da neşir etmeliyiz. Kilise ve manastırlara râhib ve râhibe ismi altında câsûslarımızı yerleşdirmeliyiz. Bunları vâsıta olarak kullanıp, Hıristiyan hareketlere rehberlik yapmalarını temîn etmeliyiz. Müslümanların her hareket ve fikirlerini öğrenip bize aktarmalarını temîn etmeliyiz. İslâm târîhini bozup, tahrîf edecek ve Müslümanların ahvâl ve dinlerini iyice öğrendikden sonra, onların bütün kitâblarını imhâ edecek, islâm ilimlerini yok edecek, profesör, ilim adamı, araşdırmacı gibi isimler altında, bir Hıristiyan ordusu kurmalıyız.”

Dikkatinizi çekerim bu planlar, yaklaşık 250 sene önce yapılmıştır. Uygulamalar da ısrarlı bir şekilde takip edilmiş ve edilmektedir. Bugünkü İslam âleminin perişan haline bakıp yapılan çalışmalarda ne derece başarı elde ettiler, siz karar verin! (S.97 pdf)

Dinlerarası DİYALOG TUZAĞI ve Dinde Reform. Mehmet Oruç

Erba´in-i İdrisiyye 35. İsm-i Şerif


İSLAM ALEMİNİ VE ÖZELLİKLE VATANIMIZI TEHDİT EDEN ÜÇ BÜYÜK TEHLİKE HAKKINDAKİ 3 VASİYETİM


İSLAM ALEMİNİ VE ÖZELLİKLE VATANIMIZI TEHDİT EDEN ÜÇ BÜYÜK TEHLİKE HAKKINDAKİ 3 VASİYETİM

Türkiye için gördüğüm en büyük tehlike üçtür. Ben ölsem de, kalsam da bu hususlara dikkat edin!

1. Diyalogçuların misyoner faaliyetlere yol açıp, insanların Hristiyanlaştırılmasına ve neticede Türkiye'nin bölünmesine sebep olması.

2. Ehl-i Beyt mezhebi adı altında sünni Müslümanların Şi'ileştirilmesi.

3. Selefi düşünce adı altında Vehhabiliğin aşılanması.



(Arka Kapak Yazısı)

MEVA'İZ-İ AHMEDİYYE -5-

"(Habibim! De ki:) 'Gerçekten işte bu benim dosdoğru yolumdur, öyleyse siz ona hakkıyla uyun! (Onu bırkaıp da, Yahudilik, Hristiyanlık gibi batıl dinlere yahut ona uymuş gibi gözüküp de, Benim ve ashabımın temsilcisi konumundaki Ehl-i Sünnet ve'l-cemaat yolundan başka) yollara ise asla uymayın, sonra onlar sizi O (Allah-u Subhanehu)nun (biricik) yolundan ayırır.

İşte size! O (Allah) bu (dosdoğru yolu)nu (izlemenizi) size kuvvetlice emir buyurmuştur. Ta ki siz (haktan ayrılarak sapıklığa düşmekten) iyice sakınasınız!' "

(En'am Suresi: 153)


(Sayfa 1)

MEVA'IZ-I AHMEDİYYE

- 5 -

İSLAM ALEMİNİ VE ÖZELLİKLE VATANIMIZI TEHDİT EDEN ÜÇ BÜYÜK TEHLİKE HAKKINDAKİ 3 VASİYETİM

Türkiye için gördüğüm en büyük tehlike üçtür. Ben ölsem de, kalsam da bu hususlara dikkat edin!

1. Diyalogçuların misyoner faaliyetlere yol açıp, insanların Hristiyanlaştırılmasına ve neticede Türkiye'nin bölünmesine sebep olması.

2. Ehl-i Beyt mezhebi adı altında sünni Müslümanların Şi'ileştirilmesi.

3. Selefi düşünce adı altında Vehhabiliğin aşılanması.

Ahmet Mahmut Ünlü (Cübbeli) Hoca Efendi'nin Vaazlarından derlenmiştir.



(Sayfa 2)

(Sayfa 3)

Bismillahirrahmanirrahim

(Ve enne haza sırati müstakimen fettebiuh, vela tettebiu's-sübüle fe teferreka biküm an sebilih, zaliküm vassaküm bihi lealleküm tettekun)

"(Habibim! De ki:) 'Gerçekten işte bu benim dosdoğru yolumdur, öyleyse siz ona hakkıyla uyun! (Onu bırakıp da, Yahudilik, Hristiyanlık gibi batıl dinlere yahut ona uymuş gibi gözüküp de, Benim ve ashabımın temsilcisi konumundaki Ehl-i Sünnet ve'l-cemaat yolundan başka) yollara ise asla uymayın, sonra onlar sizi O (Allah-u Sübhanehü)nun (biricik) yolundan ayırır.

İşte size! O (Allah) bu (dosdoğru yolu)nu (izlemenizi) size kuvvetlice emir buyurmuştur. Ta ki siz (haktan ayrılarak sapıklığa düşmekten) iyice sakınasınız!' " (En'am Suresi: 153)

(Sayfa 4)

(Sayfa 5)

Bismillahirrahmanirrahim

Elhamdülillahillezi hedana li haza vema künna linehtediye levla en hedanallah, lekad caet rusülü rabbina bil hak

Sallu ala rasülina muhammed
Allahümme salli ala seyyidina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim

Sallu ala tabibi kulubina muhammed
Allahümme salli ala seyyidina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim

Sallu ala şefii zünübina muhammed
Allahümme salli ala seyyidina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim

(Euzü billahi's-semii'l-alimimi mineşşeydanirracim, rabbi euzü bike min hemezati'ş-şeyatin, ve euzü bike rabbi en yahzurun, bismillahirrahmanirrahim)

(Ve enne haza sırati müstakimen fettebiuh, vela tettebiu's-sübüle fe teferreka biküm an sebilih, zaliküm vassaküm bihi lealleküm tettekun)

(Sayfa 6)

Sadakallahü'l-azim, Allahümme'n-fe'na bi'l-kur'ani'l-azim, ve barik lena fiyh, velhamdülillahi rabbil alemin, ve estağfirullahe'l-hayye'l-kayyum, hassantüküm bil hayyil kayyumillezi la yemütü ebeden, ve defa'tü ankümü's-süe bila havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim.

Allah-u Teala ve Tekaddes Hazretleri mevlid ayımızı mübarek eylesin, amin! Muhammed Mustafa (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in doğduğu ay'a kavuşmuş bulunuyoruz.

Önümüzde mevlid gecesi, doğum gecesi var, Allah-u Teala ümmet için yeni rahmetlere vesile eylesin. Amin! Bütün zahmetleri kaldırsın. Amin!

Bu gece yine mevzumuz Muhammed Mustafa (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)dir. O'nun doğumudur, O'nun doğumu ile ilgilidir, velakin size dediğim gibi, Yahudi ve Hristiyanların cennete gireceklerini iddia edenlere sözlü bazı cevaplar verdim.

Birkaç aydır gittiğim yerlerde konuşuyorum, burada da konuştum, iki kere geldim, konuştum.

Esma'ul Hüsna 49. İsm-i Şerif

VAHDET (HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE SARILMAK)



Âl-i İmrân, 103; Kavram, 155
 
Vahdet; Anlam ve Mâhiyeti
Vahdet; Şimdi Değilse Ne Zaman?  
Kur’ân-ı Kerim’de Vahdet Kavramı
Hadis-i Şeriflerde Vahdet Kavramı
Vahdetin Tezâhürü; Cemaat
Cemaat ve Tebliğ Çalışmalarında Usûl
İhtilâflara Yaklaşım
Kur’an’ın Işığında İhtilâfları Çözüm Tarzı
Tefrika; İhtilâfın Şiddetle Haram Olan Şekli

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعاً وَلاَ تَفَرَّقُوا وَاذْكُرُوا نِعْمَةَ اللهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَآءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِهِ اِخْوَانًا وَكُنْتُمْ عَلَى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَا كَذَلِكَ

يُبَيِّنُ اللهُ لَكُمْ اَيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

وَلاَ تَكُونُوا كَالَّذِينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَآءَ هُمُ الْبَيِّنَاتُ وَاُولَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ

“Hep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a, Kur’an’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetlerini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmiş ve O'nun nimeti sâyesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.” (3/Âl-i İmrân, 103)

“Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ihtilâf ederek ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için pek büyük bir azap vardır.” (3/Âl-i İmrân, 105)

Vahdet; Anlam ve Mâhiyeti 9;

Vahdet; Birlik, teklik, bir ve tek olma, parçalar arasındaki âhenkten doğan bütünlük demektir. Allah'ın birliğine de vahdet denildiği gibi, aynı zamanda Allah'la bir olmaya da vahdet denilmiştir.

“Vahdet”, “tevhid” kelimesi ile aynı köktendir; ikisi arasında kopmaz bir bağ vardır. Tevhid, birlemek; vahdet de birleşmek demektir. Allah’ı birlemeyen kimsenin, tevhide iman edenlerle birleşemeyeceği gibi; vahdet anlayışından ve ahlâkından mahrum insanın da gerçek muvahhid olması beklenemez.

Vahdet Zarûrîdir. Çünkü;

Kur’an vahdeti emretmektedir. “Hep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a, Kur’an’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın...” (3/Âl-i İmrân, 103).“Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ihtilâf ederek ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için pek büyük bir azap vardır.” (3/Âl-i İmrân, 105). “Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır, sonra Allah onlara yaptıklarını haber verecektir.” (6/En’âm, 159). “Allah'a ve Rasûlüne itaat edin; birbirinizle çekişmeyin. Sonra korkuya kapılırsınız da rîhınız (rüzgârınız, gücünüz, devletiniz) gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (8/Enfâl, 46). “...Müşriklerden olmayın; ki onlardan dinlerini parçalayanlar ve kendileri de bölük bölük olanlar vardır. (Bunlardan) her fırka/grup, kendi yanındakiyle böbürlenmektedir.” (30/Rûm, 31-32). “Mü’minler ancak kardeştirler.” (49/Hucurât, 10)

Sünnet vahdeti emretmektedir. “Allah’ın eli cemaatle beraberdir.” (Tirmizî, Fiten 7, hadis no: 2166, Humus 1966; Nesâî, Tahrîm 6). “Cemaat rahmet, tefrika (ayrılık çıkarma) azaptır.” (Ahmed bin Hanbel, 4/145, 278). “Bereket, cemaatle beraberdir.” (İbn Mâce, Et’ıme 17). “Cemaatten bir karış ayrılıp sonra ölen kimse câhiliyye ölümü ile (küfür üzere) ölmüş olur.” (Buhârî, Fiten 2). “Cemaatle kılınan namaz, bir insanın tek başına kıldığı namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.” (Buhârî, Ezân 30, Salât 87; Müslim, Mesâcid 245)

Akıl vahdeti emretmektedir. Tek başımıza kaldıramadığımız ağır bir yükü, elbirliğiyle birleşerek kaldırabiliriz. Dâvânın hâkim olması, küfre ve zulme kıyâm edilmesi gibi birkaç kişinin kaldıramayacağı cihad yükünü de ancak birleşerek yerine getirebiliriz. Tek tek kolay kırılabilen ok gibi çubukları, büyük bir demet yaptığımızda kıramayacakları gibi, sürüden ayrılıp tek kalanı kurdun yediği gibi, bireysellik de cinden ve insandan şeytanların tuzaklarına kolay düşürür, vahdetten uzak insan, onların kolay avı olur.

Tarih vahdeti emretmektedir. Başta Benî İsrâil olmak üzere, nice eski kavimler tefrika yüzünden acı mağlûbiyetler tatmışlar, niceleri tarihten silinmişlerdir. Beylikler dönemindeki durum ile Osmanlılar arasındaki fark ve yine ırkçılık, milliyetçilik gibi ümmetin vahdetini bozan fikirlerle tek ümmet ve büyük tek devletten küçük küçük 87 ülkeye ayrılmış, ciddî ağırlıkları olmayan günümüz müslüman dünyasının durumu, ibret almak için yeterlidir.

Günümüzün/çağımızın konumu vahdeti emretmektedir. Avrupa ülkeleri, aralarındaki sınırları kaldırıp Avrupa Birliği adı altında hemen bütün güçlerini birleştirmektedir. Birleşmiş Milletler, Nato vb. ittifakların konumu ve ağırlığı göstermektedir ki bugün işbirliği ve ittifak yapan, birleşen uluslar yarınlara hâkim olabilecektir.

Ekonomi vahdeti emretmektedir. Müslümanların kalkınması, sömürü ve kapitalizmin zulüm çarklarından kurtuluşu, kendi ekonomik güçlerini birleştirip ortaklaşarak ticârî kuruluşlar, holdingler kurmalarını gerektirmektedir. Devir, bakkal devri olmaktan çıkıp süper ve hiper marketler devri olmuştur. Bu da kapitalist vampirlerin mü’min kanı emerek azgınlaşmaması açısından müslümanların vahdetini gerektirmektedir.

Erba´in-i İdrisiyye 34. İsm-i Şerif

Erba´in-i İdrisiyye  34. İsm-i Şerif
 

Amellerin Yedi Kat Sema ve Arş’ın Altına Kadar Yükselişi

 
Aşağıda nakledeceğimiz hadis-i şerif, ehemmiyetine binaen, birçok eserde kaydedilmiştir. Âcizane ben de lüzumlu bulduğum için, Ruhu’l-Beyân’da geçen metnini burada okuyucularla paylaşmanın faydalı olacağını düşündüm.
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), bir gün Hz. Muâz'a (ve onun zımnında kıyamet sabahına kadar gelecek bütün ümmetine) tavsiyede bulunur­ken şöyle buyururlar:
“Ey Muâz! Sana bir hadis (söz) söyleyeceğim; eğer sen onu tutarsan, sana fayda verir. (Yok) eğer, kaybedersen (tutmazsan) o zaman da Allah Teâlâ nezdinde senin huccetin kesilir (delilin kalmaz).
“Ey Muâz! Mübarek olan Allah Teâlâ, yedi kat semâvat ve yeri yaratmadan önce yedi melek yarattı. Yedi kat semâ'nın her birine bu meleklerden birini bevvâb (kapıcı) yaptı. Kulun amellerini muhafeza etmekle vazifeli melekler, sabah vaktinden akşam vaktine kadar, göğe yükselirler. O amellerin güneş aydınlığı gibi bir nuru vardır. Melekler, o ameller ile dünya semasına çıkasıya kadar o ameli temiz ve çok görürler. Birinci kat sema ile müvekkel (vazifeli olan) melek, hafeza meleklerine şöyle seslenir:
- “Gıfuu va’dribuu bi-haaze’l-ameli veche sâhibihî: Durun! Bu ameli alın, sahibinin yüzüne çarpın!
Ben gıybet edenleri  bilen ve tanıyan  biriyim. Rabbim bana,  gıybet edenlerin amellerini buradan öteye geçirmememi emretti. Bu amellerin sahibi gıybet yapan biridir. Onun amelleri buradan öteye geçmez; ne kadar temiz veya çok olursa olsun.”
Fârisî bir beyit meali: ‘Dil o ki, şükür ve teşekkür ede. Hakşinâs kişi kimsenin gıybetinde bulunmaz.’
 
Aleyhissalâtü ve’s-selâm Efendimiz (devam ederek) buyurdular:
“Sonra hafeza melekleri, kulun amellerinden sâlih amel ile -o ameli temiz ve çok görür oldukları halde- ikinci kat semâ'ya gelirler. İkinci kat semâ ile vazifeli melek onlara:
- “Durun! Bu ameli (alın) sahibinin yüzüne çarpın! Ben fahr edenlerle (yaptığı amel ile başkalarına karşı iftihar edip böbürlenen/övünenlerle) vazifeli melekim. Bu amellerin sahibi bu güzel ameller ile (basit ve çirkin olan) dünya menfaatini elde etmek istiyordu. Rabbim, onun amellerinin benden başkasına geçmemesini (buradan öteye yükselmemesini) emretti. Bu kişi amelleriyle, meclislerinde insanlar üzerine iftihar edip/böbürlenip övünüyordu.” Kişiyi Cehennem’den kurtaracak olan güzel ahlâkıdır.
 
Aleyhissalâtü ve’s-selâm Efendimiz (konuşmasına devamla) buyurdular:
“(İkinci kat semâ'yı geçen) kulun amellerini melekler yükseltirler. Sadaka, oruç ve namaz gibi amellerinden nurlar çok güzel bir şekilde etrafa yayılır. Hafeza melekleri bile onun ameline hayret ederler. O ameller ile üçüncü kat semaya kadar gelirler. Üçüncü kat semâ ile vazifeli olan melek onlara:
- “Durun! Bu amelleri (alın) sahibinin yüzüne çarpın! Ben kibir (büyüklük taslayan kişiler ile vazifeli bir) melek'im. Bana Rabbim, onun amellerinin beni geçmemesini (buradan öteye yükselmemesini) emretti. (Bu güzel görüp kendisine hayran kaldığınız amelleri) işleyen kişi, meclislerinde insanlar üzerine kibirlenen bir kişiliğe sahipti. Onun amelleri buradan öteye geçemez” der.

Esma'ul Hüsna 48. İsm-i Şerif

Mustafa İslamoğlu Kainatın Efendisinin Şerefini Düşürmeye Uğraşıyor!


Benim ve mensubu bulunmakla iftihâr ettiğim cemaatin, kimsenin şahsına hakaret ve iftirâ ile veya herhangi bir kimseye yapılan bir iftirâyı nakletmekle işimiz olmaz. Zaten bu tür davranışlar İslâmiyetin yasak ettiği hareketlerdir. Bizim tek derdimiz Ehl-i Sünnet akîdesini muhâfaza etmek ve bunu bozmaya çalışanlara karşı ilmî reddiyelerde bulunmaktır.

Üzüntüler içinde uğurladığımız Rebî’u’l-evvel ayında bizlere Rahmeten li’l-âlemîn olan Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in sonsuz himmetlerini ulaştıran Allâh-u Te’âlâ’ya nihâyetsiz hamd-ü senâlardan, kendisi hakkında: “Ben bir kişiye anasından babasından, çoluk çocuğundan ve bütün insanlardan hattâ canından daha sevgili gelmediğim sürece o kişi (kâmil mânâda) îman etmiş olamaz” buyuran Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e ve âl-i ashâbına sınırsız salât-ü selâmlardan sonra!

Geçen yazımızda sizlere söz verdiğimiz başlıkları tâkib etmek suretiyle, bu yazımızda Mustafa İslamoğlu’nun, “Üç Muhammed” kitabında Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şânını tenkıs ve Kâinatın Efendisinin şânına tâzim edenleri tahkîr içeren bâtıl fikirlerini reddederek Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in dünyada himmetlerini, âhirette şefaatlerini taleb etmeye devam edeceğiz.

Ancak şunu tekrar tekrar belirtmekte yarar görüyorum ki; benim ve mensubu bulunmakla iftihâr ettiğim cemaatin, kimsenin şahsına hakaret ve iftirâ ile veya herhangi bir kimseye yapılan bir iftirâyı nakletmekle işimiz olmaz. Zaten bu tür davranışlar İslâmiyetin yasak ettiği hareketlerdir. Bizim tek derdimiz Ehl-i Sünnet akîdesini muhâfaza etmek ve bunu bozmaya çalışanlara karşı ilmî reddiyelerde bulunmaktır.

Nitekim aylardır Ârifân Dergisi’ndeki yazılarımızı tâkib edenler ve toplantılarımıza iştirâk ederek ya da internetten bizi izleyerek sohbetlerimizi dinleyenler, bunun böyle olduğunu bilmektedirler. Bu konuda şüphesi olanlar da yayınlarımızı tâkib etme imkânına her dâim sahiptirler. Dolayısıyla geçen ay bâzı haber ajanslarında kasıtlı bir iftirâ olarak yazılıp çizilen: “Cübbeli Ahmet Hoca’yla Mustafa İslamoğlu belden aşağı kapıştılar, Cübbeli Ahmet Hoca’nın konuşmasından sonra İslamoğlu’nun hapis yatmasına neden olan mahkeme kararı dağıtıldı” şeklindeki haberler tamamen asılsızdır, bunun hiçbir isbâtı ve şâhidi olamaz.

Benim hiçbir konuşmamın peşinden İslamoğlu hakkında belge dağıtılmamıştır. Hele benim gibi iftirâya mâruz kalarak haksız yere iki sene yedi ay üç gün hüküm giymiş birinin, başka biri hakkında verilen karâra dayanarak yorum yapmam veya bu konuda yorum yapanlara katılmam ya da menşei belli olmayan böyle bir yazının dağıtılmasına seyirci kalmam asla düşünülecek bir şey değildir. Bu tür sokak hareketlerinden hiçbir şekilde haberdar edilmediğim halde, bâzı haber ajanslarının sitelerinde ve yeni çıkardıkları gazetelerinde hemen ilk hafta reyting kaygısıyla düzdükleri bu iftirâları okumam beni son derece üzmüştür.

Siz okurlarıma vasiyetim odur ki, fasıklar yoluyla gelen hiçbir habere îtibar etmeyesiniz, Müslümanlar arasında müstehcen haberlerin yayılmasını gönülden bile geçirmeyesiniz. Çünkü Allâh-u Te’âlâ: “Îman edenler içerisinde fuhşî konuların yayılmasını sevenler için dünyada da âhirette de çok acı verici büyük bir azab vardır” (Nûr Sûresi, 19) kavl-i şerîfiyle, aslı olan konuların yayılmasını arzulayanları bile büyük bir azabla tehdit etmişken, ya aslı astarı olmayan bu gibi iftirâları yayanları nasıl cezalandıracaktır?!

Bu vesîleyle sizleri tekrar bu yalanlara inanmamanız husûsunda uyardıktan sonra reddiyelerime devam edebilirim. Sizlerden ricam, canınızdan çok sevmeniz gereken, gece gündüz sizlerin affı için göz yaşı döken ve doğarken de yaşarken de, mahşerde de sizleri kurtarma derdine düşen Muhammed Mustafa (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) gibi Yüce bir Peygamberin şânını takdire çalışan Kâdı Iyâz, Suyûtî ve Nebhânî gibi büyüklere cephe açan, üstelik İmam-ı Buhârî ve Ahmed ibni Hanbel gibi muhaddis ve müctehidlere: “Peygamberin karizmasını artırmak için hadis uydurdular” diye iftirâ atma cesâretini gösteren bu İslamoğlu’nun fikirlerinden, hiç değilse tuttuğunuz takımın aleyhine konuşanlardan yâhut hayranı olduğunuz bir sanatçı hakkında ileri geri sözler sarfedenlerden rahatsız olduğunuz kadar rahatsız olmanız ve bu reddiyelerimizi insafla okuyup herkese ulaştırmanızdır.

Seçkin Velilerden Yazilmak Için Dua

 
Cübbeli Ahmet Hoca - Dualarim Kitabindan
 
 

Hafızayı Güçlendirme (Hıfz) Namazı Ve Duası


Cübbeli Ahmet Hoca - Hıfız Namazı.( unutkanlığa )

Cuma gecesinin son üçte birinde kalkar, buna güç yetiremezse gecenin evvelinde veya ortasında kalkar, abdest alıp dört rek'at namaz kılar. Zamm-ı sûre olarak birinci rek'atta Yâsîn, ikincide Duhân, üçüncüde Secde, dördüncüde Mülk sûrelerini okur. Teşehhüdü bitirince de şu duayı yapar:



"Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur."
 
"Hamd olsun o Allah'a ki, gökleri ve yeri yarattı, karanlıkları ve aydınlığı var etti."

"O Allah'a hamd olsun ki, kulu Hz. Muhammed (sav)'e Kitab'ı indirdi."

Allah'ı tesbih ederim, hamd Ona mahsustur. Allah'tan başka ilâh yoktur, Allah büyüktür. Havi ve kuvvet yüce ve azim olan Allah'ın (elinde)dir.

Allah, bütün kusurlardan münezzehtir. Ona (kendine mahsus hamdiyle) hamd ederim
Azim olan Allah, bütün eksikliklerden münezzehtir.

Allahım, Efendimiz Hz. Muhammed'e ve Onun âline Allah'ın kemâlâtı adedince ve kemaline yaraşır şekilde salât-ü selâm et ve bereket ver.

Allahım, Hz. Muhammed'e ve Hz. Muhammed'in ailesine, Hz. İbrahim'e ve Hz. İbrahim'in ailesine salât ettiğin gibi salât et. Hz. İbrahim'e ve Hz. İbrahim'in ailesine bereket ihsan ettiğin gibi, Hz. Muhammed'e ve Hz. Muhammed'in ailesine de bereket ihsan et. Şüphesiz Sen, her bakımdan hamde lâyık ve sânı yüce olansın.

Allahım, Efendimiz Hz. Muhammed'e ve Onun sair nebî ve mürselîn kardeşleri üzerine, Allah-ü Tealâ'nın mülkü bakî kaldığı müddetçe, mahlûkatının adedi, Zâtının rızası, Arşının ağırlığı ve kelimelerinin mürekkebi adedince salât-ü selâm et ve bereket ver.

"Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla, kalblerimizde inananlara karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, Sen çok şefkatli ve çok merhametlisin."

Allahım, beni yaşattığın müddetçe ebedî olarak ma'siyetleri terk etme hususunda bana merhamet et, beni ilgilendirmeyen şeylerin altına girmekten beni esirge, Seni benden razı edecek şeylere karşı güzel bakmayı bana ihsan et.

Semâvât ve arzı yoktan yaratan, celâl, ikram ve daimî izzet sahibi Allahım.

Yâ Allah, yâ Rahman, Senden, celâlin ve yüzünün nuru hürmetine, bana öğrettiğin gibi kalbimi kitabının hıfzı ile sürekli irtibatlandırmanı ve benden Seni razı edecek şekilde onu okumakla beni rızıklandırmanı isterim.

Gökleri ve yeri yoktan yaratan, celâl, ikram ve daimî izzet sahibi Allahım.

Yâ Allah, yâ Rahman, Senden, celâlin ve yüzünün nuru hürmetine, kitabınla gözümü nurlandırmanı, lisanımı çözmeni, kalbimi ferahlandırmanı, sinemi açmanı ve bedenime amel ettirmeni isterim. Çünkü hakta bana Senden başka yardım edecek yoktur. Onu da ancak Sen verirsin. Havi ve kuvvet sadece yüce ve azîm Allah'ın elindedir.

(Bunu üç, beş veya yedi cuma tekrarlar.)

 Dua Mecmuası

 
1 9