ONLARA NÖBETÇİLİK EDİP
Altmış üç yıllık hayatının en büyük zaferine yol almaktadır. On bin kişilik bir ordunun başında baba ocağı, ana vatanı Mekke'nin kapısına dayanmak üzeredir. Artık bütün Arabistan hâkimiyetini tanımıştır.
Ordunun en önünde ilerlerken yolları üzerinde yeni doğum yapmış dişi bir köpekle yavrularını görür. Arkadaşlarından Suraka oğlu Cuayl'i çağırarak emir verir.
"Anneyle yavrularının önünde duracak ve ordunun tamamı geçinceye kadar onlara nöbetçilik edip, ezilmekten koruyacaksın."
Dişiyle yavruları rahatsız edilmemiş fakat on bin kişilik Fetih ordusu istikametini değiştirmiştir.[1]
KONUŞAMAYAN HAYVAN
Bir gün yolda giderken açlıktan karnı sırtına yapışmış bir deve görür. Yüzü bulutlanır ve devenin sahibine döner:“Konuşamayan bu hayvana bakarken Allah'tan kork!”[2]
KOYUNUN GÖZÜ ÖNÜNDE
Kuzeni Abbas oğlu Abdullah anlatmaktadır. Birgün Allah'ın Elçisiyle (asm) bir yere gidiyorduk. Birisi, kesmek üzere bir koyunu bağlamış, koyunun gözü önünde bıçağı biliyordu. Hz. Muhammed (asv), o kişiye seslendi:“Onu defalarca mı öldürmek istiyorsun?”[3]
SANA KİMSE DOKUNAMAZ
Arkadaşlarıyla oturmaktadır. Bir deve son hızla koşarak yanına gelir ve durur. Sığınmak ister gibi bir hali vardır. Az sonra da deveyi kovalayan sahipleri çıka gelir."Ey Allah'ın Elçisi, bu bizim devemizdir, üç gündür onu arıyorduk, nihayet yanınızda bulduk." derler.
Deve Hz. Muhammed'in arkasında durmaktadır. O devenin yularını bırakmadan konuşur:
"Ama deveniz sizden çok şikâyetçi."
Şaşıran sahipleri sorar:
"Ey Allah'ın Elçisi, ne diyor?"
"O yanınızda büyümüş, yıllarca sırtında yük taşımış, size bir sürü de yavru vermiş ve en sonunda onu kesip etini yemeye kalkışmışsınız."
"Evet, ey Allah'ın Elçisi aynen öyle oldu."
Bunun üzerine Hz. Muhammed (asv) cebinden yüz gümüş ödeyerek deveyi onlardan satın alır ve deveye dönerek:
"Ey deve, haydi git. Allah rızası için serbestsin ve artık sana kimse dokunamaz." der.[4]
__________________________________
[1] Gerçeğe Doğru, (I), s. 10- 25.
[2] Afzalur Rahman, Siret Ansiklopedisi (l). s.47.
[3] M.Felhullah Gülen, Sonsuz Nur (l), s.312.
[4] İbrahim Refik, Güllerin Efendisi, s. 166.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.