A´dan Z´ye… ا´den ي´ye… Beşikten mezara kadar öğrenilmesi gereken, kadın-erkek tüm Müslümanlara farz olan ve sonu Cennete varan bir yoldur İlim✦Amel✦İhlas
Gusül Bahsi
GUSÜL BABI
GUSLÜN HÜKMÜ
GUSLÜN FARZLARI GUSLÜN SÜNNETLERİ GUSLÜ GEREKTİREN HALLER SÜNNET VE MÜSTEHAP OLAN GUSL GUSLETMELERİ FARZ OLAN KİMSELERE HARAM VE MEKRUH OLAN ŞEYLER |
|||
|
Sûrelerin Nüzûl (İniş) Sebepleri
1-el-FÂTİHA
Müddesir sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. 7 (yedi) âyettir. Kur'an'ın ilk sûresi olduğu için açış yapan, açan manasına "Fâtiha" denilmiştir. Diğer adları şunlardır: Ana kitap manasına "Ümmü'l-Kitâp" dinin asıllarını ihtiva eden manasına "el-Esâs", ana hatlarıyla İslâm'ı anlattığı için "el-Vâfiye" ve "el-Seb'u'l-Mesânî", birçok esrarı taşıdığı için "el-Kenz". Peygamberimiz "Fâtiha'yı okumayanın namazı olmaz" buyurmuştur. Onun için, Fâtiha, namazların her rekâtında okunur. Manası itibariyle Fâtiha, en büyük dua ve münâcâttır. Kulluğun yalnız Allah'a yapılacağı, desteğin yalnızca Allah'tan geldiği, doğru yola varmanın da doğru yoldan sapmanın da Allah'ın iradesine dayandığı, çünkü hayrı da şerri de yaratanın Allah olduğu hususları bu sûrede ifadesini bulmuştur. Kur'an, insanlığa doğru yolu göstermek için indirilmiştir. Kur'an'ın ihtiva ettiği esaslar ana hatları ile Fâtiha'da vardır. Zira Fâtiha'da, övgüye, ta'zime ve ibadete lâyık bir tek Allah'ın varlığı, O'nun hakimiyeti, O'ndan başka dayanılacak bir güç bulunmadığı anlatılır ve doğru yola gitme, iyi insan olma dileğinde bulunulur.
Müddesir sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. 7 (yedi) âyettir. Kur'an'ın ilk sûresi olduğu için açış yapan, açan manasına "Fâtiha" denilmiştir. Diğer adları şunlardır: Ana kitap manasına "Ümmü'l-Kitâp" dinin asıllarını ihtiva eden manasına "el-Esâs", ana hatlarıyla İslâm'ı anlattığı için "el-Vâfiye" ve "el-Seb'u'l-Mesânî", birçok esrarı taşıdığı için "el-Kenz". Peygamberimiz "Fâtiha'yı okumayanın namazı olmaz" buyurmuştur. Onun için, Fâtiha, namazların her rekâtında okunur. Manası itibariyle Fâtiha, en büyük dua ve münâcâttır. Kulluğun yalnız Allah'a yapılacağı, desteğin yalnızca Allah'tan geldiği, doğru yola varmanın da doğru yoldan sapmanın da Allah'ın iradesine dayandığı, çünkü hayrı da şerri de yaratanın Allah olduğu hususları bu sûrede ifadesini bulmuştur. Kur'an, insanlığa doğru yolu göstermek için indirilmiştir. Kur'an'ın ihtiva ettiği esaslar ana hatları ile Fâtiha'da vardır. Zira Fâtiha'da, övgüye, ta'zime ve ibadete lâyık bir tek Allah'ın varlığı, O'nun hakimiyeti, O'ndan başka dayanılacak bir güç bulunmadığı anlatılır ve doğru yola gitme, iyi insan olma dileğinde bulunulur.
Fatiha Suresi Ruh´ul Furkan Tefsiri icin bakiniz:
http://eliftenyeye.blogspot.de/2012/05/fatiha-suresi.html#more
2-el-BAKARA
Medine'de inmiştir. 286 (ikiyüzseksenaltı) âyettir. Kur'an'ın en uzun sûresidir. Adını, 67-71. âyetlerde yahudilere kesmeleri emredilen sığırdan alır. Yalnız 281. âyeti Veda Haccında Mekke'de inmiştir. İnanca, ahlâka ve hayat nizamına dair hükümlerin önemli bir kısmı bu sûrede yer almıştır.
3-ÂL-İ İMRÂN
Medine'de nâzil olmuştur. 200 (İki yüz) âyettir. 34-37. âyetlerde Hz. Meryem'in babasının mensup olduğu İmrân ailesinden söz edildiği için sûre bu adı almıştır.
4-en-NİSÂ
Hicretten sonra Medine'de nâzil olmuştur, 176 (yüzyetmişaltı) âyettir. "Nisâ" kadınlar demektir. Bu sûrede daha çok kadından, cemiyet içinde kadınların hukukî ve içtimaî yer ve değerlerinden bahsedildiği için adına "Nisâ" denmiştir.
2-el-BAKARA
Medine'de inmiştir. 286 (ikiyüzseksenaltı) âyettir. Kur'an'ın en uzun sûresidir. Adını, 67-71. âyetlerde yahudilere kesmeleri emredilen sığırdan alır. Yalnız 281. âyeti Veda Haccında Mekke'de inmiştir. İnanca, ahlâka ve hayat nizamına dair hükümlerin önemli bir kısmı bu sûrede yer almıştır.
3-ÂL-İ İMRÂN
Medine'de nâzil olmuştur. 200 (İki yüz) âyettir. 34-37. âyetlerde Hz. Meryem'in babasının mensup olduğu İmrân ailesinden söz edildiği için sûre bu adı almıştır.
4-en-NİSÂ
Hicretten sonra Medine'de nâzil olmuştur, 176 (yüzyetmişaltı) âyettir. "Nisâ" kadınlar demektir. Bu sûrede daha çok kadından, cemiyet içinde kadınların hukukî ve içtimaî yer ve değerlerinden bahsedildiği için adına "Nisâ" denmiştir.
İslâm’a Göre Ağaç Dikmek
Meyveli ve meyvesiz ağaçların, ormanların, yeşilliklerin, çeşit çeşit
bitkilerin faydaları sayılamayacak kadar çoktur.
Peygamber Efendimiz, "Dikilen ağaçtan alınacak meyve sayısı kadar dikene sevap verilir" buyurmuştur. (Ahmed İbn Hanbel)
Diğer bir hadîs: "Bir ağaçtan insanlar, hayvanlar, kuşlar yararlanırsa, o ağacı diken için sadaka olur." (Ahmed İbn Hanbel)
Bir kimse bir ağaç dikse, aradan uzun yıllar geçse, adam ölse, ağaç büyüse, gölgesinde biri dinlense ve ferahlansa dikene yine sevap yazılır, mükafat verilir.
Biri, çölleşen, bitki örtüsü tahrip edilen, erozyona uğrayan bir araziyi otlarla, çalılarla, ağaçlarla yeşillendirse yine sevap alır.
Ormanları yakanlar canidir, azap göreceklerdir.
Tarlalarda anız yakmak günahtır.
Peygamber Efendimiz, "Dikilen ağaçtan alınacak meyve sayısı kadar dikene sevap verilir" buyurmuştur. (Ahmed İbn Hanbel)
Diğer bir hadîs: "Bir ağaçtan insanlar, hayvanlar, kuşlar yararlanırsa, o ağacı diken için sadaka olur." (Ahmed İbn Hanbel)
Bir kimse bir ağaç dikse, aradan uzun yıllar geçse, adam ölse, ağaç büyüse, gölgesinde biri dinlense ve ferahlansa dikene yine sevap yazılır, mükafat verilir.
Biri, çölleşen, bitki örtüsü tahrip edilen, erozyona uğrayan bir araziyi otlarla, çalılarla, ağaçlarla yeşillendirse yine sevap alır.
Ormanları yakanlar canidir, azap göreceklerdir.
Tarlalarda anız yakmak günahtır.
Aşağıda yazılı altı şeyi yapanlar, öldükten
sonra sevap kazanırlar, amel defterleri açık olur:
1. (Dine uygun olan, dine aykırı olmayan) faydalı bir kitap yazan.
2. Bir su kuyusu açan.
3. Bir çeşme yaptıran.
4. Meyve ağacı diken.
5. Bir cami veya mescid yaptıran.
6. Kendisi öldükten sonra, ona dua edecek veya ettirecek sâlih evlat yetiştiren.
Ağaç dikmek de böyledir.
Kendini Hesaba Cekmek
|
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kıyamet günü terazi kurarız. O gün, hiç kimseye zulmedilmez. Herkesin, yaptığı zerre kadar iyilik ve kötülüğü meydana çıkarıp, teraziye koyarız. Herkesin hesabını yapmaya yetişiriz.) [Enbiya 47] Peygamber efendimiz de buyurdu ki: (Akıllı kimse, günü dörde ayırır, birincisinde, yaptıklarını ve yapacaklarını hesap eder. İkincisinde, Allahü teâlâya münacat eder, yalvarır. Üçüncüsünde, bir işte çalışıp, helal para kazanır. Dördüncüsünde, istirahat eder ve mubahlarla kendini eğlendirir, haramlardan kaçar.) [İ.Gazali] İslam âlimlerinin en büyüklerinden imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Peygamberlerin gönderilmesi, İslamiyet’in emirleri yasakları, hep, nefsi kırmak, ezmek içindir. Onun taşkınca isteklerini önlemek içindir. İslamiyet’e uyuldukça, nefsin istekleri azalır. Bunun içindir ki, İslamiyet’e uymak, nefsin isteklerini yok eder. |
Hayizla Ilgili Hükümler
|
İstihare Yapmak
İstihare, bir işin hakkında hayırlı olup
olmadığını anlamak için abdest alıp iki rekat namaz kıldıktan sonra bu
husustaki duayı okuyarak o işle ilgili rüya görmek üzere uykuya yatmaktır. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: Dört şeyi yapan dört şeyden mahrum kalmaz: 1- Şükreden, nimetin artmasından, 2- Tevbe eden, kabulden, 3- İstihare eden, hayırdan, 4- İstişare eden, doğruyu bulmaktan, hakikate ulaşmaktan mahrum olmaz. Herhangi bir işe başlarken, mesela evlenirken, ev alırken istihare yapmalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Mutluluk, istihare namazı kılmakla gerçekleşir.) [Hakim] (İstiharede bulunmak ve kadere rıza göstermek kişinin mutlu olacağına, bunun aksi ise, kişinin mutsuz olacağına alamettir.) [Tirmizi] (İstihare eden kimse mahrum kalmaz, istişare eden pişman olmaz. İktisat eden darlık çekmez.) [Taberani] |
Hasta Olan Kimsenin Namazi
|
Şifa mucizesi " HACAMAT "
Peygamber
Efendimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem) Hadis-i Şerif'de "Mirac'dan
inerken hangi Melek cemaatine rastlasam. Ey Muhammed (Sallallahü aleyhi ve
sellem)! Ümmetine hacamat olmalarını emret! dediler." buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem) hayber'de zehirli koyun buduyla zehirlenildiği zaman, Cebrail Aleyhisselâm kendisine hemen kafasının arkasından hacamat yaptırmasını söylemiştir.
"Hacamat her hastalığa faydalıdır,uyanık olun hacamat olun."
Kafadan hacamat olmak; delilik, cüzzam, gece körlüğü, alaca, başağrısı, diş, göz, kulak gibi hastalıklara ve daha birçok hastalığa şifadır. "Kafadan hacamat olmak her hastalığın ilacıdır"Hadis-i Şerif
Peygamber Efendimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem) hayber'de zehirli koyun buduyla zehirlenildiği zaman, Cebrail Aleyhisselâm kendisine hemen kafasının arkasından hacamat yaptırmasını söylemiştir.
"Hacamat her hastalığa faydalıdır,uyanık olun hacamat olun."
Kafadan hacamat olmak; delilik, cüzzam, gece körlüğü, alaca, başağrısı, diş, göz, kulak gibi hastalıklara ve daha birçok hastalığa şifadır. "Kafadan hacamat olmak her hastalığın ilacıdır"Hadis-i Şerif
Hacamat 70 hastalığa şifadır. Bunlardan bazıları; Kanser, cüzzam, delilik,
alaca hastalığı,kısırlık ve daha bir çok hastalık. Kanser olup ameliyat olması
gereken bir kişide, hacamattan sonra kanser kütlesinin yok olduğu görülmüştür.
Hacamatta kanser'den kısırlığa kadar birçok hastalığa şifa vardır.
Hacamat iki türlü amaç için olur bunlar; 1-Korunma 2-Tedavi (Tedavi amaçlı olduğu zaman,mevsim ve ayın günleri gözetilmez, ancak haftanın günleri gözetilmeye çalışılır.)
Hacamatın faydası akılla bilinebilecek bir şey değildir, nakille bilinir.
Hacamatın faydalı olduğu yaşlar, 2 yaş ile 60 yaş arasıdır.
Kadınların adet nedeniyle hacamata ihtiyacı yoktur görüşü yanlıştır. Adet şifayı gerektirmez, şifa için hacamat olmaları gerekmektedir. Efendimiz'in (Sallallahü aleyhi ve sellem) hanımları hacamat olmuşlardır. Kendilerine cin musallat olan kadınlara hacamat yapıldığı takdirde 6 ay cinler yaklaşamıyor.
Ayın 17 sinde hacamat olmanın 1 senelik şifası.
Hacamat iki türlü amaç için olur bunlar; 1-Korunma 2-Tedavi (Tedavi amaçlı olduğu zaman,mevsim ve ayın günleri gözetilmez, ancak haftanın günleri gözetilmeye çalışılır.)
Hacamatın faydası akılla bilinebilecek bir şey değildir, nakille bilinir.
Hacamatın faydalı olduğu yaşlar, 2 yaş ile 60 yaş arasıdır.
Kadınların adet nedeniyle hacamata ihtiyacı yoktur görüşü yanlıştır. Adet şifayı gerektirmez, şifa için hacamat olmaları gerekmektedir. Efendimiz'in (Sallallahü aleyhi ve sellem) hanımları hacamat olmuşlardır. Kendilerine cin musallat olan kadınlara hacamat yapıldığı takdirde 6 ay cinler yaklaşamıyor.
Ayın 17 sinde hacamat olmanın 1 senelik şifası.
DÜRR-Ü MEKNÛN (Saklı inci)-İMAM-I ÂZAM EBÛ HANÎFE (Serhi)
Cübbeli Ahmet Hoca - Mucizeler- Dürrü meknun serhi
- Mucizeler
- Rasulüllah (s.a.v.)'in her yerde hazır olması
- Vahhabilere reddiye
- Dürrü Meknun ve şerhi
- Mustafa İslamoğlu'na reddiye
- Arifan dergisi Mustafa İslamoğlu'na reddiye
- 3.Muahmmed kitabında şüpheler
- Meleklerin Ebu Cehil'e kamçısı
- Rasulüllah (s.a.v.)'in Hz. Ali'nin gözlerini düzeltmesi
- Zina kitabı
- Zina cd
KASİDE-İ MEYMÛNE-İ
MUBAREKE-DÜRR-Ü MEKNÛN (Saklı inci)-İMAM-I ÂZAM EBÛ HANÎFE
i
Hazırlayan: İhramcızâde Hacı İsmail Hakkı ALTUNTAŞ
BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM
Şüphesiz hamd Allah Teâlâ içindir, O’na hamd eder, O’ndan hidayet ve
bağışlanma dileriz. Nefislerimizin şerrinden, kötü amellerimizden Allah
Teâlâ’ya sığınırız. Şüphesiz Allah’ın hidayet eylediğini saptıracak, O’nun
saptırdığını da hidayete ulaştıracak yoktur. Allah Teâlâ’dan başka İlah
olmadığına, O’nun birliğine ve ortağı olmadığına, Muhammed sallallâhü aleyhi ve
sellemin O’nun kulu ve Rasulü olduğuna şehâdet ederiz.
Sözlerin en doğrusu Allah Teâlâ’nın Kitabı, yolların en hayırlısı
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin yoludur. O’nu sevmek ve O´nun ümmeti
olduğumuzu bilmek, Allah Teâlâ’nın bizlere ihsan kıldığı en büyük nimetlerden
birisidir.
“Allah Teâlâ kulların zannı üzere hareket eder” müjdesini kendisine yol
edinmiş kullar, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin kapısında kıtmir
olmayı, cihana sultan olmaktan üstün değer tutarlar. Ashab-ı Kehf´in kapısını
bekleyene yapılan ikramı görünce, O’nun kapısındaki kıtmir-i hakirin elbette
kavuştuğu ihsan daha büyük olacaktır. O ihsan iki cihanın selâmetine sebep
olacak büyük bir nimettir.
Ölümü Hatırlamanın Fazileti
|
Her Müslüman, Cennet ve Cehenneme inanır. Cehennemden kurtulmak, Cennete girmek isteyen akıllı kimsenin ölüme hazır beklemesi gerekir. Çünkü Peygamber efendimiz, (Akıllı kimse, kendisini hesaba çekip ölüm için hazırlanan kimsedir) buyuruyor. Bir şey için hazırlanmak, onu sık sık hatırlamakla olur. Hatırlamak ise, hatırlatıcı şeylere bakmakla, onları yapmakla mümkündür. Genel olarak bütün insanlar ölümden gafildir. Bir âyet-i kerimede, (Hesap görme zamanı yaklaşmasına rağmen, insanlar gaflet içinde, bundan yüz çeviriyorlar) buyuruluyor. (Enbiya 1) Dünyanın faydasız zevklerine aldanan, ölümden habersiz yaşar. Yanında ölümden bahsedilince, nefret eder. Peygamber efendimiz, (Kim ölümden nefret ederse, Allah da ondan nefret eder) buyuruyor. Allahü teâlâ da, (Kendisinden kaçtığınız ölüme mutlaka yakalanacaksınız) buyuruyor. (Cuma 8) |
Cennet Gençlerinin Efendileri
"Gökten daha önce hiç
inmemiş olan bir melek geldi, selâm verdi. Sonra Hasan ve Hüseyin'in Cennet
gençlerinin, Hazret-i Fâtıma'nın da Cennet kadınlarının efendisi olduğunu
müjdeledi." (Tirmizî, Menâkıb: 31)
Yine benzer bir hadîste ise,
"Cennet ehlinin gençleri şu beş kişidir: Hasan, Hüseyin, Abdullah ibni
Ömer, Sa'd bin Muaz, Übey bin Kâb" (Câmiüssağîr: 4858) buyuran Resulüllah
(a.s.m.), bir bakıma gençleri de, onların hayatını örnek almaya teşvik etmiş
oluyordu.
Çünkü, Cennette gençlerin
efendisi olmak büyük bir makamdır. Bu makama ulaşan insanların hayatlarını,
ahlâklarını, İslâma hizmet edişlerini örnek alan gençler onlara yaklaşmış
olurlar. Onları seven, onlar gibi yaşayan gençler, Allah'ın inâyetiyle Cennette
o efendilere komşu olurlar.
Peygamberimizin (a.s.m.)
"Cennet gençlerinin efendisi" olarak müjdelediği sahabeler,
gençliklerini Allah'a ibâdet ve Onun dinine hizmet yolunda geçirmişler,
yaşayışlarıyla bütün gençlere örnek olmuşlardır.
Bunların ibret verici
hayatlarından kısa bölümler vererek, onları çok özet de olsa tanıtmış olalım.
Kevser Suresi
,,(Ey Resülüm) Muhakkak biz azimüssan sana kevseri(ilm ü amel;dünya ve ahiret sereflerinden pek cok hayir;Cennet´teki havz-i kevseri verdik).Öyle ise Rabbinin rizasi icin (verdigi nimetlere sükür olarak)namaz kil ve (Arab´in mallarinin hayirlisi olan)develerden bogazla (Muhtaclara tasadduk et.)Süphesiz sonra (Evladsiz,nesli kesik diye)dil uzatandir,hayirsiz nesli kesiki Senin zürriyetin ve hüsnü zikrin kiyamete kadar bakidir.,,(KEVSER SURESI) Kevserin manallarina ait rivayetler:
1-Kevser cok hayir manasindadir.
2-Cennette bir havzun ismidir
3-Peygamber Efendimizin zikrinin yüksekligidir(.ismidir)
4-Peygamberiz s.a.v. evladidir
5-peygamberin etbainin cokluguna isarettir
6-Kur´an-i Kerim´dir
7-Ümmetinin alimleridir
Aise validemizden :kim kevser´in sesinini duymak isterse,ellerinin kulaklarina koysun(ruhul beyan)
Kevser suresinin sebeb-i nüzülü de bu hadiseyi kuvvetlendirmektedir.Söyle ki peygamberimiz s.a.v.efendimizin evladi ibrahim vefat ettiginde dediler ki:Muhammed vefat ederse onun ismi de anilmayacak,bütün nami (nesli) sona erecektir.
Cünki abdullah isminde erkek cocugu Mekkede Kasim yine Mekkede ibrahim ise Medinede vefat etmislerdir.
Bu itibarla Peygamberin ismi vefatiyle kesilecektir,dediler.Halbuki yüce mevla Peygambere bir nesil verdiki kiyamete kadar devam edecek ve güzel vasfi ve armagani dünya durdukca duracaktir.
Zira haberinde sadiktir.Bütün memleketler peygamberin ümmetleriyle dolup tasmislardir .
Hadisi serifde peygamber efendimiz Kim namazimizi kilar,kestigimiz kurbani keserse o bizdendir.Kim kildigimiz namazi kilmaz ve kestigimiz kurbani kesmezse bizden degildir,buyurmustur.
1.İnnâa
e'taynâakel kevser
2.Fesalli li rabbike ven har
3.İnne şâanieke hüvel ebter
1. Kuşkusuz biz sana Kevser'i verdik.
2.Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes.
3.Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir.
2.Fesalli li rabbike ven har
3.İnne şâanieke hüvel ebter
1. Kuşkusuz biz sana Kevser'i verdik.
2.Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes.
3.Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir.
MELEKLER
Cenâb-ı Allah'ın bütün melekler içinde üstün kıldığı dört büyük melek.
Melek kelimesi Arapça'da "haberci" anlamına gelmektedir. Çoğulu
"melâike" olarak gelmekte ise de, gerek Türkçe'de ve gerekse
Arapça'da çoğul manasına "melek"' olarak da kullanılmaktadır.
Melekler, ruh gibi lâtîf, nûrânî, mahiyetleri Allah katında malum,
varlıkları bizim dünyamıza ait olmayan fakat insanlarla ilgili bir takım
görevleri bulunan varlıklardır. Akıl ve nutukları olup; şehvet ve gadap gibi
beşerî ihtirasları, yemeleri, içmeleri yoktur. Evlenmek, doğmak ve doğurmaktan
uzaktırlar. Çeşitli şekillere girebilirler. Allah'ın emrine asla isyan
etmezler, yerde ve gökte bir takım vazifeler ile meşgul olurlar. Daima Yüce
Allah'ı tesbih ve zikrederler. Meleklerin bu özellikleri için bakınız:
(el-En'âm, 6/9,100; el-Hicr 15/8; el-Fâtır 35/1; el-Meâric 70/4)
Meleklerin sayısı ve her birinin hangi işlerle vazifeli oldukları bizce
malûm değildir. Ancak bunlardan bir kısmı ve vazifeleri Kur'an-ı Kerîm'de ve
Hz. Peygamber'in hadislerinde bildirilmiştir. Bu bilgilere göre"büyük
melekler" olarak tanınan dört melek vardır ki, bunlar: Cebrâil, Azrail,
İsrafil ve Mikâil'dir.
Cebrâil:
Kur'an'da üç yerde "Cibrîl" olarak geçmekte (el-Bakara 2/97, 98;
et-Tahrim 66/4) diğer bazı ayetlerde de kendisinden Rûhu'l-Kudüs ve Rûh olarak
bahsedilmektedir. (el-Bakara 2/87, 253; el-Mâide 5/110).
Vazifesi, Allah'ın emir ve nehiylerini peygamberlerine bildirmektir. Bütün
vahiy onun vasıtasıyla nazil olmuştur.
Cebrâil, bu görevi yerine getirirken peygamberimize çeşitli şekil ve
suretlerde gelirdi. Birçok defa insan şeklinde bu görevini ifa ederdi. İnsan
şekline girdiğinde daha ziyade Dıhye isimli sahabenin kılığında, bazan da
normal bir bedevî olarak gelirdi ki, "Cibrîl hadisi" diye bilinen hadisin
vukûunda Hz. Peygamber'e bu kılıkta gelmiştir.
Cebrâil bu gelişlerinin sadece iki defasında aslî suretinde görünmüştür.
Bunlardan birisi (en-Necm, 53/6-7) ayetlerinin nuzûlünde, diğeri ise yine Necm
suresinin 13. ve 14. ayetlerinin nuzûlü esnasındadır (Tecrid-i Sarih Tercümesi,
IX, 95).
Azrâil:
Kur'an-ı Kerîm'de
"Melekü'l-mevt" ( = ölüm meleği) olarak geçmektedir. " Ey
Muhammed de ki; size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize
döndürüleceksiniz." (es-Secde, 32/11)
Allah'ın emri ve izni ile canlıların, ölecekleri zaman canlarını almakla
vazifelidir.
İsrafil:
Kur'an'da "İsrâfil" olarak ismi geçmemektedir. Ancak, kıyametin
vukûu ile ilgili ayette "(İsrâfil tarafından birinci sefer) Sûr'a
üflenince Allah'ın dilediği (melekler) müstesna göklerde olanlar ve yerde
olanlar bayılırlar (ölürler). Sonra Sûr'a (ikinci defa) üflenince ölüler
mezarlarından kalkıp bakınıp dururlar." (ez-Zümer 39/68) buyurulmakta,
dolayısıyla isim olarak olmasa da bu meleğin vazifesi bu ayetle
belirtilmektedir. Buradan kıyametin ve ahiret gününün yani yeniden dirilmenin
başlangıcında bir Sûr'a üfürme olacağı anlaşılmaktadır ki, bu işle vazifeli
melek İsrâfil (a.s.) dır. Bu görevinden dolayı İsrafil'e "Sûr meleği"
ismi de verilmektedir.
Ayrıca İsrâfil'in, "Levh-i Mahfuz"* da yazılanları okumak ve
ilgili meleğe haber vermekle de görevli olduğu bilinmektedir.
Mikâil:
Kur'an-ı Kerîm'de bir yerde "Mikâil" olarak zikredilmektedir.
(el-Bakara 2/98)
Mikâil'in görevi: yağmurun yağdırılması, rüzgârın estirilmesi ve
mevsimlerin tanzimi gibi tabiat olaylarını Allah'ın emri ve izni ile vukua
getirmektir.
Bu dört meleğin dışında, her insanın yanında bulunan ve daima onun küçük,
büyük, gizli ve aşikâr yaptığı bütün işleri yazan melekler vardır ki, bunlara
"Kirâmen kâtibîn"* denir. Ayrıca öldükten sonra kabirde sual sormakla
vazifeli "Münker* ve Nekir"* melekleri de vardır.
Meleklere inanmak, müslümanlığın iman ve itikat esaslarındandır. İnanmayan,
müslüman olamaz; inkâr eden de dinden çıkar. Zira, Kur'an-ı Kerîm'de meleklerin
varlığından bahsedilmekte, bir kısmının ise bizzat isimleri geçmektedir. Yüce
Allah şöyle buyuruyor: "Her kim Allah'a ve meleklerine ve peygamberlerine
ve Cibrîl'e ve Mikâil'e düşman olursa Allah da kâfirlere düşmandır"
(el-Bakara 2/98). Ayrıca Kur'an'da Fâtır suresinin bir diğer adı da
"Melâike suresi"dir.
Melekler, bilfiil vardır. Onları görememiş olmamız onların yokluğu yolunda
bir delil teşkil etmez. Onların bizim tarafımızdan görülmemesi, farklı bir
şekilde yaratılmış bulunmalarından, vücudlarının rûhânî ve nûrâni olmalarındandır.
Bizim gözümüz ise onları görebilecek şekilde yaratılmamıştır. Nitekim kendi
aklımızı ve ruhumuzu da göremiyoruz, fakat onların varlığına inanıyoruz.
Cübbeli Ahmet Hoca - Melekler Konulu Mektubad Dersi
MELEKLERLE İLGİLİ KUR'AN-I KERİM'DE GEÇEN AYETLER
CUMA NAMAZI BAHSI
|
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)