İçindekiler:
Şevval Ayı Orucunun Fazileti
Şevval Ayı İle İlgili Hadis-i Şerifler
Şevval Ayı Orucunu Aralıksız Tutmak Şart mıdır?
Ramazandan Kaza Borcu Olan Şevval Ayı Orucunu Tutabilir mi?
6 Günlük Şevval Ayı Orucunu Tutmaya Ne Zaman Başlamalıyız?
6 Günlük Şevval Orucunu Pazartesi ve Perşembe Günleri Tutabilir miyiz?
Şevval Orucunu Şevval Ayında Tutmayıp da Zikâde Ayında Kaza Edebilir miyiz?
Şevval Ayı Orucunun Fazileti
Şevval Ayı İle İlgili Hadis-i Şerifler
Şevval Ayı Orucunu Aralıksız Tutmak Şart mıdır?
Ramazandan Kaza Borcu Olan Şevval Ayı Orucunu Tutabilir mi?
6 Günlük Şevval Ayı Orucunu Tutmaya Ne Zaman Başlamalıyız?
6 Günlük Şevval Orucunu Pazartesi ve Perşembe Günleri Tutabilir miyiz?
Şevval Orucunu Şevval Ayında Tutmayıp da Zikâde Ayında Kaza Edebilir miyiz?
a) Şevval Ayı Orucunun Fazileti
Ramazan-ı Şerif’ten sonraki ay olan Şevval ayında oruç
tutmak öteden beri sevimli bir adet olarak gelmiştir.Bir ay boyunca oruca
alışmış olan insanlar, şevval ayında da altı gün oruç tutmaya büyük bir ilgi
göstermiş, hatta teravih gibi sıcak bir ilgiyle şevval ayı orucunu sürdüre
gelmişlerdir… Elbette bu sıcak ilgi sebepsiz değildir. Nitekim Efendimiz (sas)
Hazretleri, şevval ayı orucunun bir sene oruç tutmuş gibi sevaba vesile
olacağını duyurmuş, bu yüzden de bir ay Ramazan orucu tutanlar, şevvalde altı gün
oruç tutmakla bütün seneyi oruçlu geçirmiş olma sevabını kaçırmak
istememişlerdir.
Hazreti Ebu Eyyub (Radıyallâhu Anh)’dan riyavet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır:
Hazreti Ebu Eyyub (Radıyallâhu Anh)’dan riyavet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır:
“Bir kimse Ramazan-ı Şerif ayını oruçlu
olarak geçirip arkasından Şevval ayında da altı gün oruç tutarsa, bütün seneyi
oruçlu geçirmiş gibi olur.” [Müslim, Sıyam:204; Ebu Davud,
Sıyam:58; Tirmizi, Savm:52; İbn-i Mace, Sıyam:33; Ahmed b. Hanbel:3/308, 324,
344, 5/417, 419; Darimi, Savm:44]
Allahü Te’âlâ (Celle Celalûhu) yapılmış olan iyi amellere en az on misli ile
mukabele edeceğini ayeti kerime ile beyan etmekte ve şöyle buyurmaktadır:“Her
kim hayırlı bir iş ile gelirse kendisine onun (yapmış olduğu iyiliğin) on
misli sevap vardır.” [En’am Suresi: 160]
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) azatlı kölesi Hazreti Sevban (Radıyallâhu
Anh)’dan rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Allahü Te’âlâ (Celle Celalûhu) bir
iyiliğe karşılık on mislini vermiştir. Buna göre Ramazan-ı Şerif ayı orucu on
aya, Ramazan-ı Şerif’ten sonra tutulan altı gün oruç ise iki aya mukabildir ki,
böylece bir sene oruç tutulmuş olur.” [Nesei; İbn-i Huzeyme, Sahih]
Zira böylece o kimsenin tuttuğu orucun hepsi otuz altı
gün olur.
Yukarıda beyan edilen ayet-i kerime ve Peygamber
Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “Bir kimse bir
iyilik yaparsa, ona o iyiliğin on misli verilir” hadis-i şerifleri
mucibince otuz altı günün her bir gününe karşılık on gün hesap edilirse toplam
üç yüz altmış gün eder.
Ümmet-i Muhammed’in yaptığı iyiliklerin karşılığında
on kat mükâfat almasının hükmeti şu üç sebebe dayanmaktadır.
Geçmiş ümmetlerin ömürleri uzun oluyordu. Dolayısıyla Allahü
Te’âlâ (Celle Celalûhu)‘a karşı çok ibadet ve taat etmiş
oluyorlardı. Hâlbuki Ümmet-i Muhammed’in ömrü çok kısadır. Dolayısıyla ibadet
ve taatleri de azdır. İşte bu yüzdenAllahü Te’âlâ (Celle Celalûhu)
Ümmet-i Muhammed’in ibadet ve taatte diğer geçmiş ümmetlerden ilerde olsunlar
diye işledikleri iyi amelleri on katıyla mükâfatlandırarak, bazı zaman ve
mekânları (Kadir Gecesi, Kâbe, vs) faziletli kılarak geçmiş ümmetlerden daha
üstün bir dereceye eriştirmiştir.
Cennete girmeye eksiksiz ve samimi ibadet ve taat edenler hak kazanırlar. Ümmet-i Muhammed’in ibadet ve taatleri ise eksik ve kusurludur. İşte bu yüzdendir ki, Allahü Te’âlâ (Celle Celalûhu) geniş lütfuyla, Ümmet-i Muhammed’in yaptığı ibadetleri on katıyla mükâfatlandırarak olgunluğa eriştirmiştir. Mü’minler, ancak Allahü Te’âlâ (Celle Celalûhu)‘nun bire on verdiği mükâfatlarla cennete kavuşabileceklerdir.
Allahü Te’âlâ (Celle Celalûhu), bir iyiliğe karşı on mükâfat vereceğini vaadetmiştir. Çünkü kıyamet gününde her mü’minin düşmanı kendisine yakasından asılacaktır. Geriye Allahü Te’âlâ (Celle Celalûhu)‘nun vaadettiği kat kat sevabı kalacaktır. Mü’minin düşmanı bu defa da “Ey Rabbim! O katları da bana ver” deyinceAllahü Te’âlâ (Celle Celalûhu) şöyle cevap verecektir:
Cennete girmeye eksiksiz ve samimi ibadet ve taat edenler hak kazanırlar. Ümmet-i Muhammed’in ibadet ve taatleri ise eksik ve kusurludur. İşte bu yüzdendir ki, Allahü Te’âlâ (Celle Celalûhu) geniş lütfuyla, Ümmet-i Muhammed’in yaptığı ibadetleri on katıyla mükâfatlandırarak olgunluğa eriştirmiştir. Mü’minler, ancak Allahü Te’âlâ (Celle Celalûhu)‘nun bire on verdiği mükâfatlarla cennete kavuşabileceklerdir.
Allahü Te’âlâ (Celle Celalûhu), bir iyiliğe karşı on mükâfat vereceğini vaadetmiştir. Çünkü kıyamet gününde her mü’minin düşmanı kendisine yakasından asılacaktır. Geriye Allahü Te’âlâ (Celle Celalûhu)‘nun vaadettiği kat kat sevabı kalacaktır. Mü’minin düşmanı bu defa da “Ey Rabbim! O katları da bana ver” deyinceAllahü Te’âlâ (Celle Celalûhu) şöyle cevap verecektir:
“Onlar kulumun işlediği iyiliğin
karşılığı değil, benim sonsuz rahmetimden verdiğim mükâfatlardır. Ben sana
kulumun işlediği iyiliklerin mükâfatını verebilirim, kendi rahmetimden verdiğim
mükâfatı veremem.”
Ramazan-ı Şerif ayında oruç tutan, namaz kılan ve
iyilik eden kimse meyvesini vermek üzere dikilen bir ağaca benzer. Nasıl ki
ağacın tutup tutmadığının belli olması için dal ve budak salması ve üzerinden
uzun bir müddet geçmesi gerekirse, kişinin de ibadetlerinin kabul olması için
Ramazan-ı Şerif ayından sonra da ibadeti bırakması değil, tersine daha da derin
bir istekle ibadet ve taate devam etmesi gerekir. İbadetlerin kabul olunmasının
alametlerinden birisi ve başlıcası, onun sürekli yapılmasıdır.
Altı günlük Şevval orucunun sır ve hikmeti şudur:
Ramazan-ı Şerif orucunu bitiripte bayrama çıkan
kimselerin nefisleri çoğu zaman şehevi arzu ve istekleri tatmin etmeye yönelir.
O yüzden de yine gönülleri bir gaflet ve kasvet perdesi örter. Ama altı günlük
Şevval orucu tutulursa, bir yandan gönülleri örtmek isteyen gaflet perdesi
kaldırılır, bir yandan da Ramazan-ı Şerif ayı boyunca yapılan eksiklik ve
bozukluklar giderilmiş olur. Tıpkı farzların ardından kılınan sünnet namazlar
ve namazda işlenen bir hatada yapılan “Sehiv Secdesi” gibi.
Bu orucun meşrû kılınmasındaki bir diğer sır da şudur:
Ramazan-ı Şerif ayının peşindeki bu oruç, farz
namazların peşinden kılınan sünnet namazları gibidir. Nasıl ki bu sünnetler,
farzlarda olması muhtemel kusurları telafi ediyorsa, Şevval ayında tutulan oruç
da Ramazan-ı Şerif orucunda bulunması muhtemel kusurları telafi eder. Ayrıca
oruç ibadetinden usanılmadığı da ifade edilmiş olur.
Süfyanı Sevri (Kuddise Sirruhu) anlatıyor:
Ben Mekke-i Mükerreme’de üç sene oturdum.
Mekkelilerden bir kimse her gün Harem-i Şerif’e gelir, tavaf eder, namaz kılar
ve sonra bana selam verip giderdi. Ben bu kimse ile tanıştım. Bir gün o kimse
beni yanına çağırdı. Bana dedi ki:
“Ben öldüğüm vakitte kendi elinle beni yıka, namazımı
kıl ve defneyle. O gece beni terk etmeyip kabrimde gecele. Münker ve Nekir
meleklerinin suali anında bana Kelime-i Tevhid’i telkin et” dedi.
Ben de o kimsenin istediklerini yapmayı kabul ettim.
Bana emrettiğinin aynını yaptım. Kabrinde geceledim. O gece uyku ile uyanıklık
arasında iken:
“Ya Süfyan! Beni korumaya ve senin telkinine ihtiyaç
kalmadı” diye bir ses işittim.
O zaman:
“Ne sebeple bu lütfa eriştin” diye sordum. Bana cevap
olarak:
“Ramazan-ı Şerif ayının orucunu tutup Şevval ayından
altı gün daha eklemem sebebiyle” dedi.
O zaman ben uyandım. Yanımda kimseyi göremedim. Abdest
aldım, namaz kıldım, uyudum; böylece üç kere gördüm. Bildim ki bu rüya
rahmanîdir; şeytandan değildir. O zaman da kabrin yanından ayrıldım ve “Ya
Rabbi! Beni Ramazan-ı Şerif ayının orucuna ve Şevval’den altı gün orucuna
muvaffak kıl” diye dua ettim. Allahü Te’âlâ (Celle Celalûhu) beni
de muvaffak kıldı.
Bu altı günün orucu Ramazan Bayramı’nın
ilk günü hariç Şevval ayı içerisinde herhangi bir zamanda peşpeşe
tutulabileceği gibi ayrı ayrıda tutulabilir. Ancak ard arda tutulması daha
faziletli görülmüştür. Çünkü ard arda tutmak, iç dünyamızı ve
gönüllerimizi temizleme bakımından, parça parça tutmaktan daha üstün
derecelidir. Bu yüzden Şevval orucunu da Ramazan ayının orucu gibi ard arda
tutmalı, hatta bu hususta daha fazla titizlik göstermeye gayret etmelidir.
Çünkü Şevval orucu, Ramazan-ı Şerif orucunun eksik ve bozukluklarını giderir.
Sevap derecesine gelince; kişi eğer Şevval orucunu parça parça tutar ve Şevval
ayının sonlarına doğru geciktirirse, sadece Şevval orucunu tutmanın sevabını
kazanır. Ramazan-ı Şerif ayının ardından tutmak, bayramdan sonra Şevval ayının
ilk altı gününde tutmak, ard arda tutmak gibi faziletlerin sevabından mahrum
kalır.
b) Şevval Ayı İle İlgili
Hadis-i Şerifler
“Bir kimse
Ramazan-ı Şerif ayını oruçlu olarak geçirip arkasından Şevval ayında da altı
gün oruç tutarsa, bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur.” [Müslim,
Sıyam:204; Ebu Davud, Sıyam:58; Tirmizi, Savm:52; İbn-i Mace, Sıyam:33; Ahmed
b. Hanbel:3/308, 324, 344, 5/417, 419; Darimi, Savm:44]
“Allahü
Te’âlâ (Celle Celalûhu) bir iyiliğe karşılık on mislini
vermiştir. Buna göre Ramazan-ı Şerif ayı orucu on aya, Ramazan-ı Şerif’ten
sonra tutulan altı gün oruç ise iki aya mukabildir ki, böylece bir sene oruç
tutulmuş olur.” [Nesei; İbn-i Huzeyme, Sahih]
c) Şevval Ayı Orucunu Aralıksız Tutmak Şart mıdır?
6 günlük Şevval ayı orucunun aralıksız tutulması şart
değildir.Eğer bu 6 günlük orucu, ayrı ayrı veya aralıksız tutarsa, bunda bir
sakınca yoktur.
Fakat bu altı günlük orucu ne kadar erken tutarsa,
onun için daha fazîletlidir. Çünkü geciktirmede nice âfet ve musibetler
olmaktadır.
Şâfii âlimleri ile Hanbeli âlimlerinden bazıları bu
görüştedirler.Fakat bu altı günlük orucu tutmada acele etmeyip geciktirmekte de
bir sakınca yoktur. Eğer bu orucu, Şevval ayının ortalarına veya sonlarına
doğru ertelerse, bunda bir sakınca yoktur.
İmam Nevevî -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle
demiştir:
“Ashâbımız şöyle demişlerdir: Şevval ayından altı gün
oruç tutmak müstehaptır.Bu hadis için şöyle demişlerdir: Bu altı günlük orucu,
Şevval ayının başından itibaren birbiri ardınca aralıksız tutabilir.Eğer altı
günlük orucu aralıklarla tutarsa veya Şevval’den sonraya ertelerse,
câizdir.Çünkü bu hadis, genel ve kayıtsız olduğu için bu sünneti işlemiş olur.
Bu meselede bizde (Şâfiî âlimleri arasında) bir görüş ayrılığı yoktur.Nitekim
Ahmed ve Davud da bu görüştedirler.” (el-Mecmu’u Fî Şerhi’l-Muhezzeb).
Muhammed Salih el-Muneccid
d) Ramazandan Kaza Borcu Olan Şevval Ayı Orucunu
Tutabilir mi?
Üzerinde Ramazan orucundan kaza olan kimsenin,
öncelikle tutamadığı bu günleri tutması, sonra da altı günlük Şevval orucunu
tutması gerekir.Çünkü Ramazan orucunun tamamını tutmadan, Ramazan ayından sonra
altı günlük Şevval orucunu tutan kimse, Ramazan orucunu tam olarak tutmuş
sayılmaz.
Tevfik, Allah Teâlâ’dandır.
Allah Teâlâ, Peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi
ve sellem-’e, onun âile halkına ve ashâbına salât ve selâm eylesin.
İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî
Komitesi Fetvâları; c: 10, s: 392
e) 6 Günlük Şevval Ayı Orucunu Tutmaya Ne Zaman
Başlamalıyız?
Altı günlük Şevval orucuna, Şevval ayının ikinci yani
Ramazan bayramının ikinci gününden itbaren başlanabilir. Çünkü bayramın birinci
günü oruç tutmak, haramdır. Aynı şekilde altı günlük Şevval orucunu, Şevval
ayının dilediğin günlerinde tutabilirsin.
f) 6 Günlük Şevval Orucunu Pazartesi ve Perşembe
Günleri Tutabilir miyiz?
Evet, Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutmanızda
bir sakınca yoktur.Bununla size, hem altı günlük Şevval orucunun sevabı, hem de
Pazartesi ve Perşembe günleri orucunun sevabı yazılır.
Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn -Allah ona
rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:
“Bu altı günlük Şevval orucu, Pazartesi veya Perşembe
günlerine denk gelirse, bu takdirde hem altı günlük Şevval orucu niyetiyle, hem
de Pazartesi veya Perşembe orucu niyetiyle Pazartesi orucunun sevabına nâil
olur.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle
buyurmuştur:
(( إِنَّماَ اْلأَعْمـاَلُ بِالنِّياَّتِ، وَإِنَّمـاَ لِكُلِّ امْرِئٍ ماَ نَوَى، فَمَنْ كاَنَتْ هِجْرَتُهُ إِلىَ اللهِ وَرَسوُلِهِ فَهِجْرَتُهُ إلى اللهِ وَرَسوُلِهِ، وَمَنْ كاَنَتْ هِجْرَتُهُ لِدُنْياَ يُصيِبُهاَ أَوِ امْرَأَةٍ يَنْكِحُهاَ فَهِجْرَتُهُ إِلىَ ماَ هاَجَرَ إِلَيْهِ. )) [رواه البخاري ومسلم وأبو داود والترمذي]
Ameller, ancak niyetlere göre geçerlilik kazanır.
Herkes ancak niyet ettiğinin karşılığını alır. Kimin hicreti, (niyet ve kasıt
olarak) Allah ve Rasûlü için ise, onun hicreti (sevap ve ecir olarak) Allah ve
Rasûlü içindir. Kimin de hicreti dünyadan bir menfaat elde etmek ya da bir
kadınla evlenmek için ise, onun da hicreti, hicret ettiği (gâye) içindir.” (Buhârî; hadis no: 1/9 (1). Müslim;
hadis no: 1907.Ebu Davud; hadis no: 220. Tirmizî;
hadis no: 1647).
(Fetâvâ İslâmiyye; c: 2, s: 154).
g) Şevval Orucunu Şevval Ayında Tutmayıp da Zikâde
Ayında Kaza Edebilir miyiz?
Bir kimse, hastalık, âdet kanının gelmesi veya loğusa
olması gibi bir özür sebebiyle orucunun kazasını veya altı günlük Şevval
orucunu tutamayıp ertelemişse, bu oruca has olan sevabı elde etmesinde hiçbir
şüphe yoktur.Nitekim İslâm âlimleri böyle belirtmişlerdir.
Fakat bir kimsenin hiçbir özürü olmadan orucunu
tutmayıp Zilkâde veya başka bir aya ertelemişse, hadisin zâhiri, bu kimsenin
altı günlük oruca has olan sevabı elde edemeyeceğine delâlet eder ve mutlak
oruç olarak kalır (herhangi bir nâfile oruç hükmünde olur).” (Şeyh Abdurrahman
b. Nasır es-Sa’dî -Allah ona rahmet etsin-)
Bkz:
(el-Fetâvâ’s-Sa’diyye; s: 230)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.