Yeterli fıkıh ve ilmihal bilgisine sahip olan her Müslüman bilir ki, hür ve mukim (seferî olmayan) erkek Müslümanların farz namazları cemaatle kılmaları gerekir. Cemaate gitmek ihtiyarî (seçimlik, isterse gider istemezse gitmez, keyfe bırakılmış) bir vazife değildir, Resulullah Efendimizin kesin bir emridir.
Bugün
Türkiye halkının sadece yüzde onu namaz kılmaktadır. Namaz kılan erkeklerin de
acaba yüzde kaçı cemaatle kılmaktadır?
Beş
vakit namaz konusunda Türkiye nasıl oldu da bu kadar kötü bir duruma düştü?
Bunun
çeşitli sebepleri vardır:
Birincisi:
İmamların bir kısmı namaz kıldırma memuru durumuna düşürülmüştür. Namaz
kıldırma memurları halkı camiye çekemez. Halkın namaza, cemaate, camiye
çekilebilmesi için mihraplarda karizmatik gerçek imamların bulunması gerekir.
İkincisi:
Halka namaz ve cemaat konusunda yeterli ve etkili öğüt verilmemektedir.
Üçüncüsü:
Cemaatin mecburî olduğu gerçeği halktan gizlenmektedir. Farz namazlar cemaatle
kılınırsa yirmi yedi misli sevap kazanılır denilmekte, fakat gerisi
getirilmemektedir.
Dördüncüsü:
Müslüman kesimin büyükleri, okumuşları, ileri gelenleri, liderleri halkı cemaat
konusunda yeteri kadar uyarmıyor, aydınlatmıyor, bilgilendirmiyor.
Oruç
namazdan daha zor, hele sıcak ve uzun yaz günlerinde daha meşakkatli olmasına
rağmen halkın oruç tutan kısmı, namaz kılanlara nispetle çok daha fazladır.
Camilerin
mihraplarında icazetli ulema ve fukaha, icazetli meşayih, karizmatik
şahsiyetler namaz kıldırsa yüzde on nispeti birkaç sene içinde yüzde elliyi
geçebilir.
Kur'anın,
Sünnetin, fıkhın, Şeriat ahkamının ışığında şunu söyleyebiliriz: Beş vakit
namazı ve farz namazlarda cemaati terk eden bir İslam toplumu iflah olmaz ve
necat bulmaz.
"Namaz
dinin direğidir, onu ayakta tutan dinini ayakta tutmuş olur, onu yıkan dinini
yıkmış olur." (Hadîs meali)
Namaz
ve cemaat konusunda ülkemizin on büyük, yüz orta cemaat liderlerinin,
hocalarının, hocaefendilerinin, üstad ve şeyhlerinin müşterek bir bildiri
hazırlamaları ve bunu büyük gazetelerde yayınlatarak halkı namaza ve cemaate
çağırmaları gerekir.
"Sen
kim oluyorsun da büyüklere böyle bir teklifte bulunuyorsun?" diyenler
çıkabilir. Bendeniz bu teklifi Ümmetin çok naçiz bir ferdi olarak yapıyorum ve
buna hakkım vardır. Hattâ bu teklifi yapmak benim için vaz geçilmez bir
vazifedir.
Beş
vakit namazı kılmamak, kılıyorsa cemaatle kılmamak çok kötü bir alışkanlık ve
tembelliktir. Halkı bundan kurtarmak için namaz ve cemaat seferberliği
başlatılmalıdır.
Şu
hususa da dikkat çekmek isterim:
Bazı
fâsıklar ve münafıklar namaz ve cemaati de maddî menfaate, ranta, şahsî
prestije alet etmek isteyebilir. Bunlara fırsat verilmemelidir. Namaz ve cemaat
çalışmaları ihlasla, Allah rızası için yapılmalıdır.
1967
ile 1971 arasında BUGÜN gazetesini çıkartırken toplu sabah namazları
tertiplenmesine önayak olmuştum. İstanbul'un nüfusu iki milyonu bile geçmezken
ve Boğaz'da köprü yokken, 1968 Haziran'ında Sultanahmet Camii'nde otuz bin
kişilik cemaatle sabah namaz kılınmıştı.
Namaz
ve cemaat Müslümanların müşterek temel değerleridir. Bunlar hiçbir cemaate,
tarikata, hizbe, fırkaya, kliğe, gruba ve sekte alet edilmemelidir.
Namaz
ve cemaat çalışmaları ve hizmetleri şu veya bu cemaat ve tarikat adına değil,
çeşitli meşreblere mensup Müslümanlar tarafından sadece İslam adına yapılmalıdır.
Camilerde
toplanacak mü'minlerden her ne bahane ile olursa olsun kesinlikle makbuzlu veya
makbuzsuz para toplanmamalıdır.
Büyük
cemaatlerin toplandığı camilerin kapılarında Ehl-i Sünnete uygun faydalı
kitaplar satılabilir ama bunların maliyetine verilmesi gerekir. Cami kapıları
ticaret yeri değildir. Cami kapıları şu veya bu tarikatın veya cemaatin
propaganda yapma, taraftar ve holigan devşirme yeri değildir.
Camilere
büyük cemaatler gelirse şu işler yapılmamalıdır:
1.
Ezan okunmuş, konuşan bir zat sözü kesmiyor, cemaati beş on dakika bekletiyor,
namazı geciktiriyor...
2.
Namaz kılındıktan, tesbihattan ve Kur'an-ı Kerimden kısa bir parça okunduktan
sonra cemaat dağılmalıdır. Camilere, namaza, cemaate hiçbir militanlık,
holiganlık, aktivizm, nümayiş bulaştırılmamalıdır.
3.
Cami içinde, avlusunda ve yakınında siyasî nümayişlerden, bağırıp çağırmaktan,
slogan atmaktan kaçınılmalıdır.
4.
Birtakım kişilerin cami içinde ve avlusunda kendilerini alkışlatmalarına izin
ve fırsat verilmemelidir.
Namaz
ve cemaat seferberliği ihlasla yapılırsa başarılı olur. İhlasla yapılmazsa
olmaz, saman alevi gibi bir parlar ve sonra söner.
Namaz
ve cemaat çalışmalarının ücreti Haliq'tan beklenmelidir, mahluqattan değil.
Reformcuların,
dinde yenilik ve değişim taraftarlarının, light ve ılımlı İslamcıların,
bilcümle bozuk bid'at fırkalarının, cemaat ve sekt holiganlarının namazı ve
cemaati alet ve istismar etmelerine imkan ve fırsat tanınmamalıdır.
Namaz
ve Cemaat Afganiciliğe, Vehhabiliğe, Rafiziliğe, Fazlurrahmancılığa,
mezhepsizliğe, Sünnet ve fıkıh düşmanlığına ve diğer bozuk mezheplere alet
edilmelidir.
Kur'an-ı
Kerimin bir ayetinde "...Onlar namazı yitirdiler ve şehvetlerine
uydular..." buyrularak namazı terk eden bir toplum yerilmektedir.
Halkın
en az yüzde doksanı namaz ve cemaat konusunda gaflet içindedir. Bilenlerin
bilmeyenleri bu konuda uyarmaları, bilgilendirmeleri, aydınlatmaları bir
vazifedir. Elde bunca hürriyet, maddî imkan ve fırsat varken, bu önemli ve
temel vazifeyi hakkıyla yerine getirmeyen "bilenlerin" üzerinde büyük
sorumluluk vardır.
Mehmet
Şevket Eygi – Milli Gazete 02 Ekim 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.