1- Cünüp olarak ziyaret tavafını
yapan kimse ile Arafat vukufundan sonra cinsel ilişkide bulunan kimse
dışında, herkes koyun veya keçiyi kurban edebilir. Bu iki kimse ise deve
veya sığırdan başkasını kurban edemezler.
2- Haccın nafile kurbanı ile
Temettü ve Kıran haccı kurbanlarından yemek caizdir. Çünkü bu kurbanlar
ihramda bir kusur işlemekten ötürü lâzım gelen kefaret kurbanları olmayıp
birer ibadet oldukları için diğer kurbanlar gibi onlardan yemek caizdir,
hatta müstehaptır.
Câbir b.
Abdillah (r.a)'dah rivayet edildiğine göre: Rasulullah (s.a.s) kurban
ettiği her deveden bir parça etin alınmasını emretti. (Toplanan) etler bir
çömleğe konulup pişirildi. Sonra Rasulullah (s.a.s) ve beraberindekiler
etten yediler ve et suyundan içtiler.
(İbn-i Mace Sahih senedle
rivayet etti)
3- Haccın nafile kurbanı ile
Temettü ve Kıran haccı kurbanlarından geri kalan diğer hac kurbanlarından
yemek caiz değildir. Zira geri kalan kurbanların hepsi kefaret
kurbanlarıdır. Zueyb Ebu Kabiysa (r.a)'dan; Rasulullah (s.a.s) kurbanlık
develerini benimle gönderir ve şöyle buyururdu:
"Eğer biri sakatlanır da ölmesinden
korkarsan, derhal kes, nalını kanına bula ve hörgücühün sağ tarafını onunla
damgala. (Hacc niyeti ile yolda bulunan) ne sen, ne de arkadaşların ondan
yemesin."
(Müslim, Ebu Davud,
Tirmizi, Nesei)
4- Hac kurbanları '
Harem'den başka bir yerde kesilemezler. Zira Allah (c.c) ihramda av öldüren
kimseye lâzım gelen cezayı "Kabe'ye ulaşacak bir kurban"(Maide: 95) diye vasıflandırmıştır. Bunun
için bu vasıf haccın bütün keffaret kurbanlarında şart olmuştur. Hem de hac
kurbanına Hediy denilir. Hediy ise hediye olarak bir yere gönderilen kurban
demektir.Hedyin yeri ise Harem'dir.
Rasulullah (s.a.s)'de:
"Mina'nın her tarafı kurban kesme yeridir.
Mekke'nin de bütün yol ve dereleri kurban kesme yeridir"buyurmuştur.
(Ebu Davud, İbni Mace)’Hasen senedle.
5- Hac kurbanlarının eti her
yerin fakirlerine verilebilir. Çünkü fakirlere yardım gayesini amaçladığı
için hangi fakirlere verilirse verilsin gaye gerçekleşmiş olur.
6- Hac kurbanlarını nişanlamak ve
beraberce Arafat'a götürmek vacip değildir. Çünkü HEDİY kelimesi kurban
etmek için bir yere götürülen hayvan demek olduğuna göre onda nişanlanmış
olma şartı yoktur. Fakat Temettü ve Kıran hacçı kurbanlarını nişanlamak
iyidir. Çünkü bu kurbanların bayramdan önce kesilmesi caiz olmadığı için
bayrama kadar onları tutacak kimse bulunmayabilir. Hem de Temettü ve Kıran
haccı kurbanları kefaret kurbanları olmayıp birer nûsûk oldukları için
onlarda aşikârlık esastır. Kefaret kurbanları ise bayramdan önce
kesilebildikleri için öyle değildirler. Kaldı ki, kefaret kurbanları
ihramda kusur işlemenin cezası oldukları için gizli kalmaları daha
uygundur.
Mervân
(r.a)'dan;
Rasulullah
(s.a.s) Hudeybiye olayı esnasında Ashâbtan bin küsur kişi ile çıktı.
Zulhuleyfe'ye geldiğinde, Rasulullah (s.a.s) kurbanını kilâdeledi
(kurbanlık olduğu belli olsun diye boğazını nişanladı), damgaladı ve Umre
yapmak niyeti ile ihrama büründü:
(Buhari, Ebu Davud, Ahmed)
7 - Deveyi ayakta, sığır, koyun ve
keçiyi ise yatırarak kesmek daha iyidir.
Zira
Allah (c.c): "Rabbin için namaz kıl ve kurban nahreyle." (Kevser: 2) buyurmuştur. NAHR ise ayakta
boğazlamak demek olduğu için müfessirler: "Bu âyet ile deve kurban
edilmesi emir buyurulmuştur" demişlerdir.
Allah
(c.c): "Allah bir sığır zebhetmenizi buyurur" (Bakara: 67) âyeti ile:
"Ona
fidye olarak zebhedilecek büyük bir kurbanlık verdik" (Saffat: 107) âyetinde ise ZEBIH kelimesini kullanmıştır. ZEBİH
ise yatırarak boğazlamaktır.
Enes b.
Mâlik (r.a)'den rivayet edildiğine göre:
Rasulullah
(s.a.s) kurban bayramında iki boynuzlu alaca iki aded koç kurban ederdi ve
(kurbanları keseceği zaman) "Bismillahi vallahû ekber"
derdi. And olsun ki ben O'nu, ayağını kurbanların (sağ) yanlarına basarak
kendi eliyle keserken gördüm."
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbni Mace)
Ebu
Hureyre (r.a)'den rivayet edildiğine göre:
Rasulullah
(s.a.s) Veda haccında Temettü eden zevceleri yerine aralarında (bölüşülmek
üzere) bir sığır zebhetti (boğazladı).
(Ebu Davud, İbni Mace)
Enes
(r.a)’den; şöyle demiştir:
"Rasulullah(s.a.s)yedi tane deveyi kurban
olarak ayakta kesti."
(Buhari, Müslim)
Ziyad b. Cübeyr'den; şöyle demiştir:
"Mina'da
ibn Ömerle beraber idim. Bir adamın de vesini oturtarak kesmek istediğini
gördü. İbni Ömer (r.a) ona:
"Öndeki
sol ayağını bağlayarak ayağa kaldırdık tan sonra kes. Çünkü bu
Muhammed(s.a.s)'in sünneti dir."
(Müslim, Ebu Davud)
8- Herkesin kendi kurbanını
yapabiliyorsa kendi eliyle kesmesi daha iyidir.
Enes b.
Malik (r.a)’den rivayet edildiğine göre:
Rasulullah
(s.a.s) kurban bayramında iki boynuzlu, alaca iki aded koç kurban ederdi ve
(kurbanları keseceği zaman) Bismillahi vallahu ekber" derdi. And olsun
ki ben O'nu ayağını kurbanların (sağ) yanlarına basarak kendi eliyle
keserken gördüm.
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbni Mace)
Hem de
kurban kesmek bir ibadet olduğuna göre hekesin kendi ibadetini bizzat
kendisinin yapması daha iyidir. Zira kişinin kendi ibadetini bizzat
kendisinin yapmasında daha fazla huşu vardır. Ancak şu var ki, kimisi
hayvan kesmesini beceremez veyahut rahatlıkla yapamaz. . Bunun için bu
kimseler kurbanlarını başkalarına Kestirirlerse caizdir.
9- Kurbanın çul ve yuları da
fakirlere verilmeli dir. Kurbanı kesen kasaba kurbandan ücret verilemez.
Ali b.
Ebu Tâlib (r.a)'den; şöyle demiştir: Rasulullah (s.a.s) bana (Veda haccında
Mekke'ye sevk ettiği kurbanlık) develerine nezâret etmemi, semerleri ile
derilerini (fakirlere) taksim etmemi ve Kasaba (ücret olarak) develerden
bir şey vermememi emretti ve:
"Kasaba
(ücretini) biz (yanımızdan) veririz" buyurdu.
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, İbni Mace, Nesei, Ahmed)
10- Kurbanlığını beraberinde süren
kimse eğer yol da ona binmek zorunda kalırsa binebilir. Binmek ihtiyacında
olmayan kimsenin ise, binmemesi daha iyidir. Çünkü onu Allah yolunda vermek
üzere malından ayırdığı için yerine varıncaya kadar ondan yararlanması
doğru değildir. Ancak eğer ona binmek ihtiyacında ise o zamar binmesinde
bir sakınca yoktur. Eğer deveye binmesi yüzünden devede bir eksiklik
meydana gelirse, meydane gelen eksiklik miktarına zamin olur.
Ebu
Hureyre (r.a)'den;
Rasulullah
(s.a.s) (önünde bir deveyi sevkeden) bir adamı görmüş ve demiştir ki:
"Devene binsene!" Adam:
"O, kurbanlık devedir" diye cevap verdi.
Rasulullah (s.a.s) yine:
"Devene binsene!" buyurdular. Ravi diyor
ki:
Ve adamı devesine binmiş olarak Rasulullah (s.a.s)
ile konuşup giderken gördüm. Nallar da devenin boynunda idi.
(Buhari, Müslim, Ebu
Davud, Tirmizi, Nesei, İbni Mace)
Ebu
Zubeyr (r.a)'den;
Câbir’den
kurbanlık hayvana binmek hakkında sordum. Şöyle dedi:
"Rasulullah
(s.a.s)'in şöyle dediğini işittim:
"Başka
bir binek buluncaya kadar, taşıyabildiği sürece bin
(Müslim, Ebu Davud)
11 - Eğer kurbanlığın sütü
bulunursa sağamaz ve kuruması için memelerine soğuk su serper. Zira süt,
kurbanlığın vücudundan oluştuğu için kendisi ondan yararlanamaz. Bu da eğer
onu kesme zamanı yakınsa, böyledir. Eğer kesilmesi daha uzak ise hayvanın
zarar görmemesi için onu sağıp sütünü fakirlere verir. Şayet sütü kendisi
harcarsa, zamin olup ya da o kadar süt veya sütün değerini fakirlere
vermesi lâzım gelir.
12 - Eğer kurbanlığını beraberinde
sürerken kurbanlığı yolda ölürse eğer kurbanı nafile ise yerine başka bir
kurban koymak zorunda değildir. Zira onu kurban yapmak istiyordu. O da
elden çıkmıştı. Eğer boynuna borç olmuş bir kurbanı ödemek için onu
götürüyor idiyse onun yerine başka bir kurban koyması gerekir. Çünkü
boynuna borç olmuş olan kurban bunun ölümü ile ödenmiş olmaz.
13 - Eğer beraberinde sürdüğü
kurbanlıkta büyük sayılan bir eksiklik meydana gelirse artık kurbanlığa
yaramadığı için yerine başka kurban koyması gerekir.
Eğer
kurbanlık deve yolda yorulup yahut hastalanıp yürüyemez olursa nafile ise
onu kaldığı yerde keser, kanı ile boynundaki nali boyayarak hörgücünün
yanlarına sürer. Ve etinden ne kendisi ve ne de zenginlerden herhangi biri
yiyemez.
Züey
el-Huzai (r.a)'den rivayet edildiğine göre:
Rasulullah
(s.a.s)kurbanlık develerini kendisiyle beraber (Mekke'ye) gönderiyor ve
şöyle buyuruyordu:
"Kurbanlıklarından
ölüm tehlikesiyle karşılaş? ve öleceğinden korktuğun hayvan olduğu zaman
sen hemen onu boğazla ve boynundaki nalı onun kanına batırdıktan sonra
hörgücünün üstüne vur (ki kurbanlık olduğu bilinsin). Ne sen ne de senin
beraberindeki kâfilede hiç bir kimse onun etinden bir şey yemeyin."
(Müslim, Ahmed, İbni Mace)
Devenin
boynundaki naldan maksat, kurbanlık olduğunu bildirmek için boynuna takılan
nişandır. Böy yapmanın faydası şudur ki: Kurbanlık olduğu bilinde zenginler
yemeyip fakirlere kalsın. Çünkü zengin, fakir herkesin ondan yiyebilmesi
için yerine varması şartır. Bu ise yerine varamadığı için hiç kimseye helâl
olmaması gerekirdi. Fakat onu canavarlara yem yapmatansa fakirlere vermek
daha iyidir. Zira ne de olsa fakirlere vermek sevaptan hali değildir.
Kurbandan da gaye sevaptır.
Eğer
yolda hastalanıp yürüyemiyen deve vacip bir kurbanlık ise onun yerine bir
başkasını koyar ve onda hem malı olduğu ve hem de artık kurbanlığa yaramadı
için istediği tasarrufu yapar.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.