“Allah daima tövbe edenleri sever, temizlenenleri de
sever.”
“(Bu alış verişi yapanlar), tövbe edenler, ibadet
edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rükû edenler, secde
edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah'ın sınırlarını
koruyanlardır. O müminleri müjdele.”
“Kullarının tövbesini kabul eden, kötülükleri affeden,
yaptıklarınızı bilen ancak O’dur.”
“Kötülükleri işleyip dururken, ölüm kendisine geldiği
zaman; “Şimdi tövbe ettim” diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tövbesi makbul
değildir.” “Savaştan geri kalanların bir kısmı da, suçlarını itiraf ettiler.
Onlar iyi işi kötüyle karıştırmışlardı. Allah'ın onların tövbesini kabul etmesi
umulur.”
“Ettiği zulümden sonra tövbe edip düzelen kimse,
bilsin ki Allah onun tövbesini kabul eder. Allah şüphesiz bağışlayandır,
merhametli olandır.”
“Ey inananlar! Yürekten tövbe ederek Allah'a dönün ki,
Rabbiniz kötülüklerinizi örtsün, sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere
koysun. Allah'ın peygamberini ve onunla beraber olan müminleri utandırmayacağı
o gün, ışıkları önlerinde ve defterleri sağlarından verilmiş olarak yürürler
ve: "Rabbimiz! Işığımızı tamamla, bizi bağışla, doğrusu Sen her şeye
Kadir'sin" derler.”
“Ancak tövbe eden, iman edip salih amel işleyenlerin,
işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet
eder.”
Resulullah (s.a.a): “Tövbe, geçmişi örter.”
Resulullah (s.a.a): “Günahtan tövbe eden kimse, hiçbir
günahı olmayan kimse gibidir.”
İmam Ali (a.s): “Tövbe kalbi temizler ve günahları
yıkar.”
Tövbe Edenlerin Makamı
“Allah şüphesiz daima tövbe edenleri sever,
temizlenenleri de sever.”
Resulullah (s.a.a): “Allah nezdinde tövbe eden mümin
erkek ve kadından daha sevimli bir şey yoktur.”
Resulullah (s.a.a): “Tüm Âdemoğulları hata edicidir.
Hata edenlerin en hayırlısı tövbe edenlerdir.”
Tövbe Edenler
Resulullah (s.a.a): “Tövbe eden kimsenin dört alameti
vardır: Amelinde Allah için hayır dilemesi, (ihlâslı olması) batılı terk
etmesi, hakka bağlı bulunması ve hayır işlere ihtiraslı olmasıdır.”
İmam Ali (a.s), tövbe edenlerin niteliği hakkında
şöyle buyurmuştur: “Günah ağaçlarını gözlerinin ve kalplerinin önüne diktiler. Onu
pişmanlık suyu ile suladılar. Bu ağaçlar onlara esenlik yemişi vermiş; neticede
hoşnutluk ve keramet (yücelik) kazandırmıştır.”
İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s), münacatında şöyle
buyurmuştur: “Allah’ım! Bizleri (nefsinin) şehvet ateşlerinin perdesini tövbe suyunu
dökerek söken ve cehalet kaplarını hayat suyu ile berrak kılan kimselerden
kıl.”
Tövbenin Kabulü
“Kullarının tövbesini kabul eden, kötülükleri affeden,
yaptıklarınızı bilen O’dur.”
İmam Ali (a.s): “Tövbe ihsan edilen kimse kabulünden
mahrum kalmaz. İstiğfar ihsan edilen kimse mağfiretten mahrum kalmaz.”
Tövbe Ne Zaman Kabul Edilir?
“Kötülükleri işleyip dururken, ölüm kendisine geldiği
zaman; “Şimdi tövbe ettim” diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tövbesi makbul
değildir.”
Resulullah (s.a.a): “(Ölümü) müşahede etmeden önce
tövbe eden kimsenin tövbesini Allah kabul eder.”
İmam Bakır (a.s), boğazına işaret ederek şöyle
buyurmuştur: “Can buraya gelince âlim için artık tövbe etmek olmaz. Ama cahil
için tövbe vardır.”
İmam Rıza (a.s), Firavun’un iman ettiği ve Allah’ın
birliğini ikrar ettiği halde Allah’ın kendisini suda boğmasının nedeni
sorulunca şöyle buyurmuştur: “Zira o azabı gördükten sonra iman etti. Azabı
gördükten sonra iman etmek makbul değildir.”
Pişmanlık Tövbedir
Resulullah (s.a.a): “Pişmanlık tövbedir.”
İmam Ali (a.s): “Günahtan pişmanlık istiğfardır.”
İmam Ali (a.s): “Pişman olan şüphesiz tövbe eder.
Tövbe eden ise Allah’a dönmüş sayılır.”
Güzel İtiraf
“Savaştan geri kalanların bir kısmı da, suçlarını
itiraf ettiler. Onlar iyi işi kötüyle karıştırmışlardı. Allah'ın onların
tövbesini kabul etmesi umulur.”
İmam Ali (a.s): “Günahını ikrar eden asi, ameliyle
övünen itaatkâr kimseden daha hayırlıdır.”
İmam Bakır (a.s): “Allah’a yemin olsun ki günahtan
sadece onu ikrar edenler kurtulur.”
İmam Bakır (a.s): “Hayır, Allah’a yemin olsun ki
Allah-u Teala insanlardan sadece şu iki niteliği istemiştir: Nimetlerini itiraf
etsinler ki Allah da onlara olan nimetlerini artırsın. Günahlarını itiraf
etsinler ki kendileri için mağfiret buyursun.”
Tövbenin Dayanakları
“Ettiği zulümden sonra tövbe edip düzelen kimse,
bilsin ki Allah onun tövbesini kabul eder. Allah şüphesiz bağışlayandır,
merhametli olandır.”
“Doğrusu ben, tövbe edeni, iman edip salih amel
işleyerek doğru yola gireni bağışlarım.”
İmam Ali (a.s): “Tövbe dört şey üzere bina edilmiştir:
Kalp ile pişmanlık, dil ile istiğfar, organlarıyla amel etmek ve bir daha
günaha dönmemeye azmetmek.”
Veheb bin Abdurrabbeh Nehe’ büyüklerinden birinden
naklen: İmam Bakır’a (a.s), “Ben Haccac’ın zamanından şimdiye kadar valiyim.
Tövbem kabul olur mu?” diye sordum ama İmam sustu, cevap vermedi. Sözümü
tekrarlayınca da İmam Bakır (a.s) şöyle buyurdu: “Hayır, her hak sahibine
hakkını eda edinceye kadar (tövben) kabul olmaz.”
Tövbe Çeşitleri
Resulullah (s.a.a): “Her günah için bir tövbe icat et:
Gizliye gizli ve açığa açık ile.”
Tevbe-i Nasuh (Yürekten Tövbe)
“Ey iman edenler! Samimi bir tövbe ile Allah'a dönün.”
Resulullah (s.a.a): “Tevbe-i Nasuh, işlediğin günahtan
pişman olman, Allah’tan mağfiret dilemen ve bir daha ebedi olarak günaha
dönmemendir.”
İmam Hadi (a.s), Tevbe-i Nasuh hakkında sorulunca
şöyle buyurmuştur: “Batının zahir gibi ve hatta ondan daha iyi olmasıdır.”
Tövbeyi Ertelemek
İmam Ali (a.s): “Her ne zaman bir günah işlersen, onu
ortadan kaldırmak için tövbe etmekte acele davran.”
İmam Ali (a.s): “Tövbeyi yarına erteleyen kimse ölümün
hücumu hususunda en büyük tehlike ile karşı karşıya kalmıştır.”
İmam Cevad (a.s): “Tövbeyi ertelemek, aldanmak; bugün
yarın diye savsaklamak ise şaşkınlıktır.”
Tövbeden Daha Kolay Şey
Mesih (a.s): “İnsanlardan hiç kimseye borcu olmayan
kimse, her ne kadar borcunu zamanında ödese bile borçlu olan kimseden daha
huzurlu yaşar ve az hüzünlenir. Hakeza günah işlemeyen kimse de halisane tövbe
edip Allah’a dönse bile günah işleyen kimseden hüzün açısından daha
huzurludur.”
İmam Ali (a.s): “Günahı terk etmek tövbe talebinden
daha kolaydır.”
Allah’ın Tövbe Edenin Ayıplarını Örtmesi
İmam Ali (a.s): “Her kim tövbe ederse Allah da onu
affeder; organlarına (tövbekârın) ayıplarını örtmesini, yeryüzü parçasına
günahlarını gizlemesini ve gözetleyici meleklere yazdıkları suçlarını
unutmalarını emreder.”
Kötülüklerin İyiliklere Çevrilmesi
“Ancak tövbe eden, iman edip salih amel işleyenlerin,
işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet
eder.”
İmam Sadık (a.s): “Aziz ve celil olan Allah Nebi
Davud’a (a.s) şöyle vahyetmiştir: “Ey Davud! Mümin kulum bir günah işleyip
dönünce, o günahtan tövbe edince ve o günahı hatırladığında benden hayâ edince
ben de onu bağışlarım, gözetleyici meleklere o günahı unuttururum ve o günahını
iyiliğe çeviririm. Bu işi yapmaktan çekinmem. Zira ben merhamet edenlerin en
merhametlisiyim.”
GURER’UL-HİKEM’DEN
1- “Tevbe temizleyicidir.”
2- “Tevbe rahmet indirir.”
3- “Tevbenin ihlâsı günahı
düşürür.”
4- “Mümin (Allah’a) çevirici,
istiğfar eden ve çok tövbe eden kimsedir.”
5- “Tövbe kalpleri temizler ve günahları yıkar.”
6- “Tövbe kalp ile pişmanlık, dil ile istiğfarda bulunmak,
organlarıyla günahı terk etmek ve bir daha dönmeyeceğine dair karar almak.”
7- “Ölümü çatmadan önce günahlarından tövbe eden kimse
var mıdır?”
8- “Tevbe dilemekten daha üstün şey günahı terk
etmektir.”
9- “Kötülükler tevbe ile temizlenir.”
10- “Günahlar tövbe ile örtülür.”
11- “Tevbenin meyvesi nefsin kusurlarını telafi
etmektir.”
12- “Güzel tövbe günahı yok eder.”
13- “Tevbe eden Allah’a dönmüştür.”
14- “Kendisine tövbe nimeti verilen kabulden mahrum
olmaz.”
15- “Tevbeyi (özür dilemeyi) kabul etmeyenin günahı
büyük olur.”
16- “Büyük günah için tövbe ne de (güzel bir)
yıkıcıdır.”
17- “Tevbesini erteleyen kimse en büyük tehlike olan
ecelin saldırısına uğrar.”
18- “Tövbesini sürekli erteleyenin dini yoktur.”
19- “Az bir tövbe ve istiğfarda bulunmak bile
günahları ve günahlardaki ısrarı yok eder.”
İBRETLİ ÖYKÜLER
1- Günahın Tedavisi
Emir’ul-Muminin Hz. Ali (a.s)’ın muhlis ashabından
biri olan Kumeyl şöyle diyor:
Bir gün İmam (a.s)’a: “Ey
Emir’el- Müminin! Bir kul günah yapıyor, sonra da mağfiret diliyor. Acaba
mağfiret dilemenin haddi (gerçeği) nedir?” diye sordum.
İmam (a.s): “Ey Kumeyl!
Mağfiret dilemenin haddi tövbedir?” buyurdular.
Kumeyl: “Sadece bu kadar mı?”
İmam (a.s): “Hayır!”
Kumeyl: “Nasıldır öyleyse?”
İmam (a.s): “Kul bir günah
işlediğinde, tahrik ile “Esteğfirullah” (Allah’dan bağış diliyorum) diyor.”
Kumeyl: “Tahrik nedir?”
İmam (a.s): “Dil ve dudakları,
hakikati peşinden getirmek kastıyla hareket ettirmektir.”
Kumeyl: “Hakikat nedir?”
İmam (a.s): “Kalple tasdik
etmek (samimi bir kalple mağfiret dilemek) ve mağfiret dilediği günahı
tekrarlamamaya karar vermektir.”
Kumeyl: “Bunları yaparsam
mağfiret dileyenlerden sayılır mıyım?”
İmam (a.s): “Hayır!”
Kumeyl: “Neden?”
İmam (a.s): “Çünkü sen henüz
mağfiret dilemenin aslına ulaşmamışsın.”
Kumeyl: “Mağfiret dilemenin
aslı nedir?”
İmam (a.s): “Günahtan tövbe
etmektir. İşte bu, ibadet edenlerin ilk derecesidir; bir de ileride her çeşit
günahtan kaçınmaya karar vermektir.
Mağfiret dileme altı mananın
gerçekleşmesiyle olur:
1- Geçmiş (günahlara) karşı
pişmanlık duymak.
2- Günahı, ebedi olarak terk etmeye karar vermek.
3- Kendinle diğer yaratıklar arasında bulunan hakları
eda etmek.
4- Bütün farzlarda, Allah’ın hakkını ödemek.
5- Haramdan biten etleri, deri kemiğe yapışacak
derecede eriterek yerine (helalden biten) et meydana getirmek (vücudu helal
yoldan geliştirmek).
6- Vücuda, günahın tadını tattırdığı gibi, ona itaat
etmenin de zorluk ve acısını tattırmak.”
2- Tövbe Eden Günahkarın Akıbeti
Fasık, facir ve kötü kimselerden olan Abdulvahit b.
Zeyd, abit ve zahitlerden biri olan Yusuf b. Hüseyin’in öğüt verdiği bir
toplantının yanından geçti. O sırada Yusuf b. Hüseyin mecliste bulunanlara
şöyle diyordu: “Allah-u Teala günahkârları sanki onlara muhtaçmış gibi lütfüyle
kendine çağırmaktadır.”
Abdulvahit bu sözü işitince üzerindeki cüppeyi bir
kenara atarak feryat edip mezarlığa gitti. İlk gece Yusuf b. Hüseyin rüya
aleminde bir münadinin Allah tarafından şöyle nida ettiğini işitti: “Günahkar
gencin yardımına koş.” Yani onu bağışlama ve mağfiretimizle müjdele. Yusuf o
genci aramaya koyuldu. Üç gün sonra onu mezarlıkta buldu. Onun yüzünü toprağa
dayadığını, ağlayarak yalvarıp yakardığını gördü. Abdulvahit Yusuf’un
yaklaştığını görünce şöyle dedi: “Seni üç gün, üç gecedir gönderdikleri halde
daha bugün mü geliyorsun?” Bunu dedikten sonra ruhunu Hakk’a teslim etti.”
“Allah’ım! Mevlam! Nice kötülüklerimin üzerini örttün;
nice büyük ve ağır belaları benden geri çevirdin; nice hatalardan korudun beni;
nice hoşa gelmeyen şeyleri uzaklaştırdın; layık olmadığım nice güzel övgüleri,
benim için yaydın.”
Dua, tövbe, yalvarma ve Allah’a dönüş haleti içinde,
gece karanlığında, özellikle de Cuma akşamının geç saatlerinde muhtaç olan
kulun dilinde cari olan “Mevla” kelimesinin zikrinde, örneği bütün varlık
âleminde eşsiz olan bir lezzet vardır. Bu sebeple de Hz. Musa (a.s) Allah ile
münacat ederken şöyle arz etmiştir: “Benim fakirlik ve yoksulluk keşkülümde
öyle bir şeyim vardır ki senin bütün hazinelerinde (onun bir benzeri) yoktur.”
Kendisine: “Ey Musa! O şey nedir?”diye hitap edilince
Musa şöyle arz etti: “Senin gibi bir Allah’ım var.”
Çirkinlik, kötülük ve ayıpları örtmek, Hak Teala’nın
kul hakkındaki büyük nimetlerinden, yüce ihsanlarından ve eşsiz
lütuflarındandır. Bilmek gerekir ki merhamet sahibi olan Allah-u Teala
çirkinlik ve kötülük dünyasında mümin kulunun günahlarını örtmekte, insanlar
arasında yüzsuyunu korumaktadır. Şüphesiz kıyamet günü de Mümin kuluna ve
dergâhına yönelen günahkâr kuluna daha fazla teveccüh edecektir. Çirkinlik ve
kötülüklerini daha çok örtecektir. Nitekim Allah Resulünden rivayet edilen bir
hadiste de şöyle yer almıştır: “Kulun ahirette günahını örtmedikçe, dünyada
örtmez.”
3- Tövbenin Şefaati
Muaviye b. Veheb şöyle diyor: “İmam Sadık’ın (a.s)
şöyle buyurduğunu işittim: “Kul, halis bir şekilde tövbe edince Allah ona
muhabbet duyar, dünya ve ahirette günahlarını örter.” Ben şöyle dedim: “Nasıl
günahlarını örter?” İmam şöyle buyurdu: “Kendisine tayin edilen iki meleğin
yazdığı günahları onların hafızasından siler ve organlarına şöyle vahyeder:
Senin vesilenle yaptığın günahları gizle” Böylece aleyhine günahları hakkında
şahitlik edecek hiçbir şeyin olmadığı halde Allah’ı mülakat eder.”
4- Tövbe Üstüne Tövbe
Attar, “Mentık’ut-Tayr” adlı kitabında şöyle rivayet
etmektedir: “Bir şahıs, günah üstüne günah işledikten ve birçok suçlara
bulaştıktan sonra tövbe etme başarısını elde etti. Tövbe ettikten sonra da
nefsinin isteklerinin galebe çalması sebebiyle yeniden günaha düştü. Ama bir
müddet sonra yeniden tövbe etti. Bu defa yeniden tövbesini bozdu ve günaha
bulaştı. Sonunda da bazı günahlarının cezasını gördü. Sonunda ömrünü boş yere
geçirdiğini ve ölümünün yaklaştığını hissedince de tövbe etme düşüncesine
kapıldı. Ama utanç duyduğu için tövbe etme yüzünü de bulamadı. Tıpkı ateş
üzerindeki bir buğday tanesi gibi yanıp duruyordu. Sonunda bir seher vakti
gaybi bir münadiden şöyle işitti:
“Ey merhametli olan Allah’ın günahkâr kulu! Sen ilk defa tövbe edince seni bağışladım. Sen tövbeni bozduğun zaman senden
intikam alabildiğim halde sana mühlet verdim. Sonunda yeniden tövbe ettin ve
ben de tövbeni kabul ettim. Ama üçüncü defa yine tövbeni bozdun ve yine kendini
günahlara bulaştırdın. Şimdi eğer tövbe etmek istiyorsan tövbe et ki ben de
senin tövbeni kabul ederim.”
5- İmanlı Bir Kadının Şiddetli Hayâsı ve
Korkusu
İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Bir şahıs ailesiyle birlikte, deniz yoluyla yolculuk
ediyordu. Onların gemisi denizin ortasında battı ve gemide olan yolculardan o
şahsın hanımı dışında hiç kurtulanı olmadı. Bu kadın, bir tahta parçasına
tutunarak, o denizin yakınlarındaki adaların birine sığındı. O adada eşkıya bir
şahıs vardı. Allah’ın bütün hürmet perdelerini yırtmış biriydi. Aniden o
kadının yanına geldiğini fark edince başını kaldırıp ona baktı ve şöyle dedi:
“Sen insan mısın yoksa cin misin?” Kadın, “insanım” dedi.
Böylece adam hiç konuşmadan eşiyle oturur gibi onun
karşısında oturdu ve onunla cinsel ilişkiye girmek istedi. Ama kadın titremeye
başladı ve perişan bir hale geldi. Bu eşkıya ona şöyle dedi: “Neden böyle
rahatsız oldun?”
Kadın eliyle göğe işaret ederek şöyle dedi: “O’ndan
korkuyorum.” Adam şöyle dedi: “Daha önce böyle bir şey yaptın mı?”
Kadın: “Allah’ın izzetine yemin olsun ki hayır” dedi.
O şahıs şöyle dedi: “Sen hiçbir bir şey yapmadığın
halde Allah’tan korkuyorsun, ben ise seni bu işe zorluyorum. Allah’a yemin
olsun ki ben perişan olmaya ve Allah’tan korkmaya senden daha layığım.”
Daha sonra bir şey yapmadan ayağa kalktı, ailesine
doğru yola koyuldu. Evine dönerken sürekli tövbe etmeyi ve yaptığı işlerden
dönmeyi düşünüyordu.
Bir gün yol esnasında bir Rahib’e rastladı. Tepedeki
kızgın güneş başlarına vuruyordu. Rahip gence şöyle dedi: “Dua et de Allah
bizler için başımıza gölge göndersin ve güneş bizi böylesine yakmasın.” O genç
şöyle dedi: “Ben kendim için Allah nezdinde iyi bir şey göremiyorum.
Dolayısıyla da O’ndan bir şey istemeye cesaretim yoktur.”
Rahip şöyle dedi: “O halde ben dua ediyorum, sen de
âmin de.” O da: “Evet” iyidir dedi.
Rahip dua etti, o genç de âmin dedi. Çok geçmeden
onların başına bir bulut gölge saldı. Her ikisi de günün bir bölümünde bu
bulutun altında yola koyuldular ve bir yol kavşağına geldiler. Genç bir tarafa,
rahip de diğer bir tarafa yöneldi. O bulut, gençle birlikte hareket etti. Rahip
şöyle dedi: “Sen benden daha iyisin, dua senin için müstecap oldu benim için
değil. Bana kendi durumunu söyle.”
O genç adam, bu kadınla olan hikâyesini anlattı. Rahip
şöyle dedi: “Allah’tan korktuğun için geçmişin bağışlanmıştır. Şimdi gelecekte
de bu hal üzere olmaya dikkat et.”
6- Çirkinlikleri Örten
Hakk Teala’nın çok önemli sıfatlarından biri de,
günahlarını gizlice yapan ve hiç kimsenin günahlarından haberdar olmasını
istemeyen kulunun günahlarını örtmesidir.
Allah-u Teala, kullar gizlice günah işlediklerinde
Allah’ın onlardan saygınlıklarını koruduğu, onu ve dosyasını başkaları
karşısında açmadığını bilsinler diye kendini Settar’ul Uyub (ayıpları örten)
olarak adlandırmıştır. Ama eğer bir günahkâr aşırı hayâsızlık ve küstahlık
içinde herkesin gözleri önünde günah işler ve haysiyetinden korkmazsa, bu
durumda artık böyle bir kimsenin günahlarını örtmenin ve haysiyetini korumanın
bir anlamı da kalmamaktadır.
Nitekim Allah Resulü’nden şöyle buyurduğu
nakledilmiştir: “Her kim tövbe ederse, Allah tövbesini kabul eder; organlarına
günahlarını örtmesi emredilir; yeryüzü parçalarına da günahlarını örtmesi
emredilir; amelleri yazan kâtiplere de yazdıkları şeyler unutturulur.”
Muaviye b. Veheb şöyle diyor: “İmam Sadık’ın şöyle
buyurduğunu işittim: “Mümin kul halis bir şekilde tövbe edince; Allah onu
sever, dünya ve ahirette günahlarını örter.” Ben (Muaviye b. Veheb) şöyle
dedim: “Allah onun günahlarını nasıl örter?” İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Amel
kâtiplerine yazdıkları günahları unutturulur. Böylece Allah’ı gördüğünde en
küçük bir günahına şahitlik edecek herhangi bir şahit kalmaz.”
7- Kötü Amellerin Silinip Yerine
İyiliklerin Geçmesi
Allah-u Teala lütuf, kerem ve ihsanıyla, kul tövbe
ettikten sonra kötü amellerini silmekte ve yerine iyilikleri geçirmektedir.
Nitekim Ebu Zer’in Resulullah’tan (s.a.a) naklettiği bir rivayette şöyle yer
almıştır: “Kıyamet günü olduğunda bazı kimseler getirilir. Allah-u Teala kula
küçük günahlarının sunulmasını ve büyük günahlarının örtülmesini emreder ve
kula şöyle denir: “Sen falan gün bir küçük günah işledin.” Kul da o günahını itiraf
eder. Ama kalbi büyük günahlardan dolayı korku ve titreme haleti içindedir.
Burada Allah dilerse kula lütfeder ve her kötülüğünün yerine iyiliğin
koyulmasını emreder. Kul şöyle arz eder: “Ey Rabbim! Benim bir takım büyük
günahlarım da vardır, ama burada göremiyorum.”
Ebu Zer şöyle diyor: “Bu esnada Peygamber (s.a.a)
dişleri görünecek şekilde tebessüm etti ve daha sonra da şu ayeti tilavet
buyurdu: “İşte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir.” -
8- Günahkâr Gencin İkrar ve İtirafı
Mensur b. Ammar şöyle diyor: “Bir gece evden dışarı
çıktım. Bir evin kapısından geçince, içeriden bir gencin yalvarıp yakararak
Allah’a şöyle arz ettiğini işittim: “Ey Allah’ım! Sana karşı günah ettiğim
zaman muhalefet ve isyan amacı içinde olmadım. Nefsimin istekleri bana üstün
geldi, şeytan beni aldattı, sonunda kendime zulmettim ve senin gazabına maruz
kaldım.”
Bu sözleri işitince başımı kapının arasına dayadım ve
Kurân’dan şu ayeti okudum: “Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu
cehennem ateşinden koruyun; onun yakıtı, insanlar ve taşlardır; görevlileri,
Allah’ın kendilerine verdiği emirlere baş kaldırmayan, kendilerine buyrulanları
yerine getiren pek haşin meleklerdir.”
Bu ayeti okuduğum zaman o gencin feryadı yükseldi ve
ben de o kapıdan geçip gittim.”
Ertesi sabah o kapıdan geçince, yaşlı bir kadının
yalvarıp yakararak şöyle dediğini işittim:
“Benim bir çocuğum vardı ki geceleri Hak Teala’nın
korkusundan ağlıyordu. Dün akşam yine münacat ettiğinde birisi geldi, kafasını
kapının arasına dayadı, Hak Teala’nın azap ayetlerinden birini okudu. Bunun
üzerine çocuğum feryat etti, şiddetle ağladı ve sonunda da ruhunu yaratıcıya
teslim etti.”
Ben şöyle dedim: “Ey anne! O ayeti ben okudum ve
çocuğunun ruhunun beka âlemine göçmesine ben sebep oldum. Eğer izin verirsen
onu ben yıkayayım.” Anne şöyle dedi: “Evet, olur!”
Üzerinden kadife parçayı kaldırınca gencin boynunda
bir parça bezin olduğunu gördüm, boynundaki bez parçasını açınca da yeşil hatla
göğsüne şöyle yazıldığını gördüm: “Biz bu kulu tövbe suyuyla yıkadık.”
9- Yunus’un Kavmi
Yunus’un kavmi, Yunus’un kendilerini terk ettiğini ve
başka bir diyara gittiğini anladıklarında ve azabın belirtilerini görüp azap ve
yok oluş ve helak olacaklarına yakin ettikleri zaman, merhamet sahibi bir
âlimin hidayetiyle yegâne çözümün merhamet sahibi ve günahları bağışlayan
Allah’ın huzuruna acizlik, özür dileme, yalvarıp yakarma ve günahlarını itiraf
etmekte olduğunu anladılar. Böyle bir halle büyük, küçük, yaşlı, genç, kadın ve
erkek eski elbiselerini giyerek, yalın ayak çöllere düştüler, erkekler bir
tarafa, kadınlar diğer bir tarafa, süt ile beslenen çocuklar da annesinin
kucağından ayrılıp çölün bir köşesinde kala kaldılar. Hep birlikte ağlayıp
yakararak tövbe etmeye başladılar. Öyle ki hatta hayvanları bile acı acı inlemeye
başladı. Hak Teala’nın vahdaniyetine şehadette bulundular. Yürekler yakan aşk
dolu bir münacata koyuldular. Tövbe ve pişmanlık içine girdiler, şirk ve
isyandan vazgeçtiler ve onlardan bir grup şöyle dua etti:
“Rabbimiz! Yunus bizlere, mükâfata müstahak olmamız
için köleleri özgür kılmamızı istemişti; bizlere, nerede çaresiz bir kimse
görürsek yardımına koşmamızı istemişti; biz de senin çaresiz kullarınız; senden
başka feryadımıza ulaşacak kimse yoktur; o halde bize yardım et.”
Onların yalvarıp yakarmaları, içler acısı münacatı,
merhamet sahibi yüce Allah’ın huzurunda kabul görünce, canlarının kurtuluş
beraati nazil oldu, azap ve yıldırım dolu bulutlar başlarının üzerinden gitti,
yerine rahmet ve lütuf bulutları geldi. Onların tümü tövbesi kabul olduğu için hoşnutluk
ve sevinç içinde şehirlerine geri döndüler, kendi doğal işlerine koyuldular.
Hak Teala’ya teveccüh etmek, acizliğini ve kusurunu
bildirmek, özür dilemek, pişman olmak, mağfiret dilemek, günahlarını itiraf
etmek, tövbenin hakiki öğelerindendir. Gerçek sevgili olan Allah-u Teala’nın
lütuf, rahmet, mağfiret ve bağışlama sebeplerindendir.
10- Ahmed Hozreveyh ve Hırsız
Hak Teaa’nın ahlakıyla ahlaklanan kimseler, herkese
karşı o ahlak üzere davranırlar ve hakikatte onların ahlak ve davranışları, Hak
Teala’nın ahlak ve davranışlarının bir örneği ve yansımasıdır. Rivayet edildiği
üzere bir hırsız Ahmet Hozreveyh’in evine girdi. O evde çalmaya değecek bir şey
bulamadı. Eli boş olarak, Ahmed’in evinden dışarı çıkmak isteyince, Ahmed’in
büyüklük ve yüceliği hırsızın eli boş olarak evinden çıkmasına engel oldu ve
ona şöyle seslendi: “Ey hırsız! Eli boş olarak evimden gitmene razı değilim.
Kuyudan bir kova al, tövbe guslünü yap. Daha sonra abdest al, namaz kıl, tövbe
ederek mağfiret dile. Böylece belki bir vesile ortaya çıkar da eli boş olarak
evden çıkmamış olursun.” Şafak sökünce bir büyük şahıs Şeyh’e yüz eşrefi hediye
etti. Şeyh o yüz eşrefiyi hırsıza verdi ve şöyle buyurdu: “Bu bir gece ibadet
ve ihlâsının sadece zahiri mükâfatıdır. Hırsız öyle bir halete büründü ki bütün
günahlarından tövbe etti ve Allah’a yöneldi.”
F.Altan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.