EVLENME BAHSİ
EVLENMENİN HÜKMÜ
EVLENMENİN RÜKÜNLERİ
NİKAHIN ŞARTLARİ
NİKAHLANILMASI EBEDİYYEN HARAM OLAN KADINLAR
EVLENME İLE İLGİLİ DİĞER HÜKÜMLER
NİKAHLANILMASI GEÇİCİ OLARAK HARAM OLAN KADINLAR
EVLENME İLE İLGİLİ DİĞER HÜKÜMLER
HARAM OLAN NİKAHLAR
VELAYET BÖLÜMÜ
KEFAET BÖLÜMÜ
NİKAHTA DENKLİK=KEFAET
NİKAHTA VEKALET VERME
MEHİR VE MEHİRLE İLGİLİ HÜKÜMLER
MÜSLÜMAN OLMAYANLARIN EVLENMESİ
BİRDEN FAZLA KADINLA EVLİ OLAN KİMSENİN HANIMLARI ARASINDA ADALETİ GÖZETMEK
EVLENMENİN HÜKMÜ
|
1- Normal bir durumda (kadına
karşı nefsinde aşırı bir arzu duymayanlar için) evlenmek müekked sünnettir.
2- Şiddetli bir şehevi taşkınlık
ve arzu halinde evlenmek farzdır.
3- Kadının haklarını yerine
getirememekten korkulursa evlenmek mekruh olur.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Aranızdan evli olmayanları, köle ve
cariyelerinizden iyi olanları evlendirin. Eğer fakir iseler, Allah onları
lûtfu ile zengin yapar. Allah, lûtfu bol olan, hakkıyla bilendir."
(Nûr: 32)
"Şüphesiz
ki biz, senden önce Rasuller gönderdik. Onlara da zevceler ve evlâtlar
verdik."
(Rad: 38)
Abdullah
(r.a) demiştir ki: Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Ey
gençler! Evlenmeye gücü yeten evlensin. Zira evlilik gözü ve ferci iyi
korur. Gücü yetmeyen de oruç tutsun. Çünkü oruç, gencin kendisini
günahlardan koruyan bir kalkandır."
(Buharı, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei) Rasulullah (s.a.s) şöyle
buyurdu:
"Üç
kişi vardır ki, Allah onlara yardım etmeyi üzerine almıştır:
"Birincisi; borcunu ödemek isteyen mükâtib
ikincisi; namuslu kalmak niyetiyle
evlenen kişi,
üçüncüsü de; Allah yolunda cihad eden
kişidir."
(Tirmizi, Nesei, Hakim)
Enes
(r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir: Rasulullah (s.a.s) evlenmeyi emreder,
hiç evlenmemeyi ise şiddetle yasaklardı. Ve şöyle buyururdu:
"Sevimli
çocuk yapan kadınlarla evlenin. Çünkü kıyamet gününde diğer nebilere karşı
sizin çokluğunuzla övüneceğim."
(Ahmed) İbn Hibban rivayet
etti ve Sahih dedi.
|
|
EVLENMENİN RÜKÜNLERİ
|
1- İcab: İki taraftan
birinin "kendimi veya müvekkilimi veya kızımı sana nikahladım"
veya "seninle evlendirdim" demesidir.
2- Kabul: Diğer tarafın
"kabul ettim" veya "kendim için veya müvekkilim için kabul
ettim" demesidir.
Evlenme
akdi; ayrıca
birisi geçmiş, diğeri gelecek zamanı ifade eden iki fiil kipi ile de olur.
Meselâ; biri "kızını bana nikahla" diğeri de
"nikahladım" dese caizdir.
Evlenmek
akdi;
"evlendirdim" deyimiyle olduğu gibi "hibe, temlik veya
tasadduk ettim" deyimleriyle de olur. Fakat "sana kiraladım"
veya "sana emanet ettim" veyahut ta "sana vasiyet
ettim" deyimleriyle olmaz. Çünkü bu sözler karşı taraf için tamamen
sahip olmayı ifade etmez.
Ebu
Hureyre (r.a)’den Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Dul
kadın, kabulünü ifâde etmedikçe evlendirilmediği gibi, kız da razı olduğunu
ifâde etmedikçe nikâhlanamaz."
"Kızın
rızası ve izni nasıl anlaşılır?" diye sordular. Rasulullah (s.a.s):
"Susması" ile buyurdu.
(Bühari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)
Ebu
Hureyre (r.a)'den Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Dul kadın,
velisinden önce, kendisi hüküm ve kararını bildirir. Kızın ise rızası
sorulur. Susması razı olması demektir."
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)
Ebu
Hureyre (r.a)'den Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Yetim kız
(nikâhlamrken) razı olup olmadığı bizzat kendisinden sorulur. Susarsa,
susması razı olması demektir. Razı olmadığı takdirde rızâsı hilâfına zorla
nikâhlandırılmaz."
(Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)
|
|
NİKAHIN ŞARTLARİ
|
Evlenme
akdi; hür,
aklı başında ve erginlik çağına ermiş, müslüman olan iki erkek veya bir
erkek, iki kadın şahid huzurunda olur. Şahidler âdil olmasalar veya iftira
suçundan cezalanmış olsalar bile evlenme akdi caizdir. Bu şahidler iki
tarafın usûl ve füruğundan (yâni; baba, dede, anne, nine, evlâd veya
torunlardan) olabilir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Erkeklerinizden
iki de şahid tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa şahitlerden kendilerine
güvendiğiniz bir erkek ve biri unutunca diğerinin hatırlatması için iki
kadın yeter."
(Bakara: 282)
İbni
Abbas (r.a)'nun şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Kendilerini
delilsiz olarak evlendiren kadınlar fahişelerdir."
(Tirmizi)’Mevkuf hadis.
Mekke'li
Ebuzzübeyr anlatıyor:
Ömer b.
Hattab (r.a)'nun huzuruna bir erkek ve bir kadının şahitliği ile kıyılan
bir nikâh davası getirildiğinde :
"Bu
gizli nikâhtır, caiz kılmam. Eğer benden öncekilerden gör şeydim, böyle
nikâhla evlenenleri (recm) ederdim" dedi.
(Muvatta)
Şahitlerin
hür, akıllı ve erginlik çağına ermiş olması şart koşulmuştur. Çünkü; köle,
deli ve erginlik çağına ermemiş kişilerde velayet vasfı yoktur. Velayet
vasfı olmayınca şahidlik te olmaz.
Şahitlerin
müslüman olmasının şart koşulmasının sebebi ise; müslüman olmayan kimsenin
müslümamn aleyhinde şahidliğinin dinlenemeyeceği içindir.
Kitap
ehli (Yahudi veya Hristiyan) dininde bulunan kadını, müslüman bir erkeğin
nikâh etmesinde şahitlerin islâmı şart değildir. Kitap ehlinden iki kişinin
bulunması da yeterlidir.
|
|
NİKAHLANILMASI EBEDİYYEN HARAM OLAN KADINLAR
|
a) Neseb Sebebiyle
Nikahı Haram Olan Kadınlar:
1- ANNELER: Kişiye, kendi
annesi haram olduğu gibi, anne ve ,basının da anneleri haramdır. Bu ne
kadar yukarıya çıksa da böyledir.
2-
KIZLAR: Kendi
kızı, kızının kızı ve oğlunun kızı haramdır. Bu, ne kadar aşağı inse yine
de böyledir.
3- KIZ KARDEŞLER: Ana baba
aynı olan kız kardeşler haram olduğu gibi, yalnız baba veya yalnız ana aynı
olan kız kardeşler de haramdır.
4- HALALAR: Anababa aynı
olan halası (yâni; babasının, ana-baba aynı olan kız kardeşleri) haram
olduğu gibi, yalnız baba aynı olan halası ve yalnız ana aynı olan halası da
haramdır. Babasının ve dedelerinin halaları da böyledir. Bunun gibi,
anasının ve nenelerinin halaları da aynı hükme dahildirler.
5- ERKEK KARDEŞİNİN KIZLARI:
Kişiye, ana-baba aynı olan erkek kardeşlerinin kızları haram olduğu gibi
baba aynı veya ana aynı olan erkek kardeşlerinin kızları da haramdır.
6- KIZ KARDEŞİNİN KIZLARI:
Kişiye, ana-baba aynı olan kız kardeşinin kızları haram olduğu gibi, baba
aynı veya ana aynı olan kız kardeşinin kızları da haramdır.
b) Sıhriyet (Evlenmeden Meydana Gelen Akrabalık) Sebebiyle Nikâhı Haram
Olan Kadınlar:
1- KAYIN
VALİDELER: Kişiye,
karısının anası haram olduğu gibi anasının anası ve babasının anası da
haramdır.
2- ÜVEY KIZLAR: Kişiye, cinsi münasebette
bulunduğu karısının, diğer kocasından olan kızları ve onun oğullarının
kızları da haramdır.
3-
GELİNLER: Kişiye,
kendi oğlunun karısı haram olduğu gibi oğlunun oğlunun ve kızının oğlunun
karıları da haramdır. Oğulluğunun karısı ise haram değildir.
4-ÜVEY
ANALAR: Kişiye,
babasının karısı ki bu onun üvey anası olmuş oluyor- haram olduğu gibi
dedesinin (yâni; gerek baba babasının, gerek ana babasının) karısı da
haramdır. Babasının zina ettiği kadınla da evlenmesi ona haramdır.
c) Süt Emme Sebebiyle Nikâhı Haram Olanlar:
Neseb sebebiyle nikâhı haram olan kadınlar süt emme sebebiyle de haram
olurlar.
Rasulullah
(s.a.s) şöyle buyurdu:
"Nesebten
ötürü haram olanlar sütten ötürü de haram olurlar."
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi.Nesei)
Allah'u
Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Sizlere;
analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz,
kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt
analarınız, sütkardeşleriniz, karılarınızın anaları, kendileri ile gerdeğe
girdiğiniz karılarınızdan yanınızda kalan üvey kızlarınız (şayet onlarla
gerdeğe girmemişseniz) size bir sakınca yoktur. Öz oğullarınızın eşlerini
ve iki kız kardeşi bir arada almak haram kılındı."
(Nisa: 23)
Allah'u
Teâla şöyle buyuruyor:
"Babalarınızın
evlenmiş olduğu kadınlarla evlenmeyin. Ancak geçmişte olanlar müstesnadır.
Şüphesiz o, bir ayıptı. Allah'ın gadabını gerektiren bir işti. Ve pek kötü
bir yoldu."
(Nisa: 21)
|
|
EVLENME İLE İLGİLİ DİĞER HÜKÜMLER
NİKAHLANILMASI GEÇİCİ OLARAK HARAM OLAN KADINLAR
|
1 - İki kız kardeşi birlikte nikâh
altında bulundurmak caiz değildir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"iki kız kardeşi bir arada almak haram
kılındı."
(Nisa: 23)
Ümmü Habibe (r.a)'dan; Rasulullah (s.a.s)'e:
"Ey Allah'ın Rasulü! Ebu Süfyan'ın kızı,
kızkardeşim ile evleniniz" dedim. Rasulullah (s.a.s): "Bunu
arzu ediyor musun?" diye sordu. Dedim ki: "Evet, arzu
ediyorum. Çünkü ben senin, ortağı olmayan tek zevcen değilim. Böyle hayırlı
bir işte bana ortak olabilenler arasında en çok kız kardeşimin bulunmasını
isterim." Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s):
"O, bana helâl değildir. (Çünkü bir anda iki
kız kardeş ile evlenmek haramdır)" buyurdular. Dedim ki:
"Ey Allah'ın Rasulü! Vallahi senin, Ebu
Seleme' nin kızı Dürre ile evleneceğin söyleniyor." Rasulullah
(s.a.s): "Yâni zevcem Ümmü Seleme'nin kızı ile mi?" diye
sordular.
"Evet, Ümmü Seleme'nin kızı ile" dedim.
Rasulullah (s.a.s): "Vallahi, o benim evimde benim terbiyem altında
yetişip büyümekte olmasa bile, yine evlenmek bana helâl olmaz. Çünkü o, süt
kardeşimin kızıdır. Beni ve onun babası Ebu Seleme’ yi Süveybe emzirmiştir.
Sakın bana kızlarınız ve kız kardeşlerinizle evlenme teklifinde
bulunmayın" buyurdular.
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei)
2- Herhangi bir kadın ile
halasını, teyzesini veyahut erkek veya kız kardeşinin kızını bir nikâh
altında bulundurmak caiz değildir.
Ebu
Hureyre (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:
"Bir
adamın, evli bulunduğu zevcesinin halası ve teyzesi ile aynı zamanda
evlenmesi caiz değildir."
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)
3- Başkasının nikâhlısı bulunan
veya kocasının vefatı veya boşaması neticesinde henüz iddet (şer’i bekleme
müddeti) içinde olan kadınlarla evlenmek caiz de ğildir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"iddet bitinceye kadar nikâh akdine
kalkışmayın."
(Bakara: 235)
4 - Karısını üç talakla
boşayan erkek, bu kadın başka bir erkekle evlenip kocası ölmedikçe veya onu
boşamadıkça onunla evlenmesi helâl değildir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Eğer erkek bu iki boşamadan sonra kadını bir
daha boşarsa, kadın, başka bir erkekle evlenmedikçe kendisine helâl olmaz.
Eğer ikinci koca kadını boşarsa ve onlar da Allah'ın koyduğu sınırları
koruyacaklarına inanırlarsa, tekrar nikâhla birbirlerine dönmelerinde her
ikisine de bir günah yoktur. İşte bu, Allah'ın hudutlarıdır. Onu, bilen bir
kavim için açıklıyor."
(Bakara:230)
5 -Ateşperest, putperest,
güneşe, yıldızlara tapanlar, şekil ve suretlere ibâdet edenler, bâtiniler,
islâm dininde olduğunu iddia ettiği halde inancı yönünden küfre saplananlar
ve Allah'tan başka herhangi bir şeye tapanlarla evlenmek helâl değildir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"İman etmedikçe müşrik kadınlarla evlenmeyin.
Mü'min bircariye hür olan müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Hür olan
müşrik kadın hoşunuza gitse bile. Müşrik erkekleri de iman etmedikçe mü'min
kadınlarla evlendirmeyin. Mü'min bir köle, hür olan müşrik bir erkekten
daha hayırlıdır. Müşrik olan erkek hoşunuza gitse bile. Bu müşrikler
insanları ateşe davet çderler. Allah ise izni ile cennete ve mağfirete
davet eder ve belki düşünürler diye âyetlerini insanlara açıklar."
(Bakara: 221)
|
|
EVLENME İLE İLGİLİ DİĞER HÜKÜMLER
|
1 - Kitap ehli olan yahudi ve
hristiyan kadınlarla evlenmek caizdir. Fakat müslüman kadının ehli kitaptan
olan bir erkekle evlenmesi caiz değildir.
Allah'u
Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Hür
ve iffetli mü'min kadınlar ile sizden önce kendilerine kitap verilenlerden
hür ve iffetli namuslu olmanız, zina yapmamanız, dost edinmemeniz ve
kendilerine mehirlerini vermeniz şartıyla size helaldir"
(Maide: 5)
2- İhramda olan kişi evlenebilir.
Fakat karısıyla cima yapamaz. İbni Abbas (r.a)'nun şöyle dediği rivayet
edildi:
"Rasulullah
(s.a.s) ihramlı iken Meymune ile evlen di."
(Buhari, Müslim)
3- Hür olan kimsenin dört kadınla
evlenmesi caiz dir. Dörtten fazlası caiz değildir.
Allah
(c.c) şöyle buyuruyor:
"Hoşunuza
giden kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz."
(Nisa:
3)
|
|
HARAM OLAN NİKAHLAR
|
1 - MUT'A NİKAHI: Kişinin bir kadınla belirli bir
süre için evlenmesidir.
Hz. Ali
(r.a) şöyle demiştir:
"Rasulullah
(s.a.s) mut'a nikâhı ile ehli eşek etini Hayber gününde yasakladı."
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)
Sabra
(r.a) şöyle demiştir:
"Rasulullah
(s.a.s)'i Hacer-i Esved'in rüknü ile Kabe'nin kapısı arasında iken gördüm.
Şöyle diyordu:
"Ey
insanlar! Kadınlarla mut'a nikâhı yapmaya size izin vermiştim. Allah ise
bunu kıyamet gününe kadar muhakkak Surette yasakladı. Kim mut'a nikâhı ile
bir kadını kendine bağlamış ise onu bıraksın. Bu kadınlara vermiş olduğunuz
herhangi bir şeyi de geri almayınız."
(Müslim, Ebu Davud, Nesei)
|
|
VELAYET BÖLÜMÜ
|
1 - Hür olan, deli olmayan ve
erginlik çağına varan kadın ister kız, ister dul olsun velisi bulunmasa da
kendi kabulü ile nikâhı kıyılabilir. Çünkü kadın, sırf kendi hakkında
tasarruf etmiş olduğu için ve reşit olduğu için bu hakka sahiptir. Kaldı ki
koca seçmek kendisine aittir. Nikâhların veliler tarafından kıyılagelmesi
geleneği de kadınların haya perdesini yırtmamak içindir.
2- Kadın, erginlik çağına
vardıktan sonra ister kız ister dul olsun kimse onu evlenmeye zorlayamaz.
Hidam'ın
kızı Ensârı Hansa (r.a)'dan: Hansa'nm babası, kendisini dul iken biriyle
evlendirmiş, fakat Hansa bu nikahlanmadan hoşlanmamıştı. Bunun üzerine
Rasulullah (s.a.s)'e gelip meseleyi anlatmış, Rasulullah (s.a.s)'de onun
nikâhını bozmuştur.
(Buhari, Ebu Davud)
Bakire
bir kız Rasulullah (s.a.s)'e geldi ve arzusu olmadan babasının kendisini
bir erkeğe nikahladığım söyledi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s) bu kızı,
nikâhı kabul ile reddetmesi arasında serbest bıraktı.
(Ebu Davud, Ahmed, İbni Mace)’Mürsel hadis.
3- Velisi tarafından evlendirilen
buluğa ermemiş çocuğun nikâhı, çocuk ister erkek ister kız olsun, kız da
ister kız ister dul olsun nikâhı sahihtir.
Aişe
(RA)dan:
"Beni,
altı yaşımda iken Rasulullah (s.a.s) kendine evlendirdi. (Üç sene sonra)
ben henüz dokuz yaşında bir kız iken de onunla zifafa girmiştim."
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei, İbni Mace)
4- Babası veya dedesi tarafından
evlendirilen çocuk ister kız ister erkek olsun büyüdükten sonra ona, nikâhı
bozma hakkı yoktur. Zira, baba ile dedenin şefkati çok olduğu için yaptıkları
akit çocuğun kendisi büyük olup onun isteği ile olmuş gibidir. Fakat baba
ile dededen başka veliler tarafından evlendirilen çocuk ise büyüdükten
sonra serbest olup isterse evliliğini sürdürür, isterse bozar. Fakat
çocuğun, nikâhını bozabilmesi için hakimin kararı gereklidir. Çünkü bu
nikâh tek taraflı bozulduğu için diğer taraf ondan zarar görür. Bunun için
hakimin kararına ihtiyaç vardır.
İbni
Ömer (r.a)'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
"Osman b. Maz'un (r.a) vefat etti ve Havle
binti
Hakim b. Ümeyye b. Harise b. el-Evkas isimli
karısından doğma bir kızını bıraktı (yâni; yetim bir kızı kaldı). Osman b.
Maz'un (o kız için) kardeşi Kudame (b. Maz'un) (r.a)'yu vasi tayin etmişti.
Osman ve Kudame benim dayılaramdı. Ben de Osman b. Maz'un'un kızını (dayım)
Kudame'den istedim. Kudame'de nikâhımızı kıydı. Sonra el-Muğire b. Şu'be
(r.a) kızın anasının yanına girerek onu mala rağbet ettirdi. Bunun üzerine
kızın anası ona konmak istedi. Kız da anasının arzusuna uydu. Bunun üzerine
kız ile anası benden imtina ettiler. Nihayet onların işi Rasulullah
(s.a.s)'e intikal etti. Bunun üzerine Kudâme:
"Yâ Rasulallah! Bu, benim erkek kardeşimin
kızıdır. Kardeşim beni ona vasi tayin. etti. Ben de onunla halasının
oğlunun nikâhını kıydım. Ben ne küf'ülük (emsallik) ne de yararlılık hususunda onun hakkında bir
kusur istemedim. Lâkin o bir kadındır. Ve sırf anasının arzusuna uydu"
dedi. İbni Ömer demiştir ki: Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s): "O,
yetim bir kızdır (erginlik çağına varıp) izni olmadan nikâhı yapılamaz"
buyurdu. İbni Ömer:
"Vallahi
ben onu nikahladıktan sonra (böylece) benimle alâkasını kesti. (Buluğ
çağına vardıktan) sonra onu el-Muğire b. Şu'be ile evlendirdiler’"
(Ahmed, Dare Kutni)
5 - Erginlik çağına varan kızın
velisi kendisinden izin istediği zaman eğer kendisi susup cevap vermezse
veyahut gülerse izin vermiş sayılır. Eğer kızın velisi olmayan bir kimse
veyahut daha uzak olan bir velisi kızdan kendisini veli tayin etmesini
isterse kız konuşmadıkça kabul etmiş sayılmaz. Çünkü kızın susup bu kimseye
cevap vermemesi utandığı için değil sözüne önem vermediği için de olabilir.
Bu yüzden susması kabul ettiğini göstermez. Kızdan velayetin kabulü
istenirken kendisini isteyenin adını vermek ve onu kıza tanıtmak gerekir.
Mehrini bildirmek şart değildir. Çünkü nikâh mehirsiz de kıyılabilir. Eğer
kızın velisi onu birisine nikahladıktan sonra durumu öğrenip susarsa kabul
etmiş sayılır. Eğer' kadın dul ise velisi ondan izin istediği zaman isteyip
istemediğini sözle ifade etmesi gerekir. Susması cevap sayılmaz.
(Eğer
bir kızın bekâreti sıçrama, aybaşı adetini görme veya yaralanma gibi bir
olay sonunda kalkarsa yine kız sayılır. Çünkü gerçekte kızdır. Ve daha önce
erkeklerle oturup kalkmadığı için utancında azalma olmamıştır. )
Ebu
Hureyre (r.a)’den Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Dul
kadın kabul ettiğini ifâde etmedikçe evlendirilmediği gibi kız da razı
olduğunu ifâde etmedikçe nikâhlanamaz."
"Kızın
rızası ve izni nasıl anlaşılır?" diye sordular. Rasulullah (s.a.s):
"Susması ile" buyurdu.
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)
6- Köle, çocuk ve deli olan
kimseler veli olamazlar.
7- Müslüman olmayanlar da
müslümana veli olamazlar.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Allah, hiçbir zaman kâfirlere müslümanlar
üzeri ne bir yetki verecek değildir."
(Nisa: 141)
8- Velilerden hiçbiri
bulunmadığı zaman velayet müslüman hakime veya emire geçer. Rasulullah
(s.a.s) şöyle buyurdu:
"Velisi bulunmayanın velisi hakimdir."
(Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Ahmed)
Tirmizi bu hadis için Hasen dedi.
İbni Hibban ve Hakim rivayet ettiler ve Sahih
dediler.
9- Yakın olan veli hazır
bulunmayıp uzak bir yer de olursa ondan bir derece uzak olan veli, çocuğu
evlendirebilir. Uzak yerden maksak; talib olan kişi o velinin görüşü
alınacak kadar süre bekleyemeyecekse bu uzak bir mesafe sayılır.
|
|
KEFAET BÖLÜMÜ
|
Kefaet: Kadının erkekte arayacağı bir
takım vasıflardır. Erkek istediği kadını nikahlayabilir. Kadının ona denk
ve uygun olmaması onun şerefini zedelemez. Ama şerefli bir kadının
eşdeğerde olmayan bir erkekle evlenmesi, onu küçük düşürebilir. Onun için
evlenmede kefaet (denklik) gözetilir. Eğer bir kadın kendini, küfü (dengi)
olmayan bir kimse ile evlendirirse, velileri kendilerine sürülen lekeyi
silmek için onları ayırabilirler.
Rasulullah
(s.a.s) şöyle buyurdu:
"Bana
bakınız. Kadınları ancak veliler evlendirir Ve kadınlar ancak küfü'leri ile
evlendirilebilirler."
(Dare Kutni, Beyhaki)’Zayıf hadis.
|
|
NİKAHTA DENKLİK=KEFAET
|
1 -
Soyda Denk Olmak:
Soyda
denklik araplarda olur. Kureyş Kabilesi birbirinin dengi sayılır. Bunun
gibi diğer Arap kabileleri de hep birbirinin dengidirler. Araplardan
olmayanlar onlara denk sayılmazlar. Arap olmayanlarda;, iki ve ikiden fazla
babası müslüman olan kimseler birbirlerine denktirler.
Kendisi
müslümanlığı kabul eden veyahut yalnız bir babası müslüman olan kimse, iki
babası müslüman olan kimseye denk değildir. Zira
soy, ancak baba ile dedenin ikisi ile tamam olur. İmam Yusuf, bir baba ile
yetinmiştir.
Yalnız babası müslüman olan kimse de ana-babası
müslüman olan kimseye denk değildir. Kendisi müslümanlığı kabul eden kimse
de bir babası müslüman olan kimseye denk değildir.
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Kureyş kabilesi tek tek birbirlerine
denktir. Diğer
Araplar da kabile kabile birbirlerine denktirler. Arap olmayanlar da kişi
kişi birbirlerine denktirler."
(Beyhaki, Hakim)’Zayıf hadis.
2- Din
Ve Takvada Denk Olmak:
Günah
işleyen kimse, dindar ve güzel huylu bir kıza denk olamaz. Zira en büyük
üstünlük dindarlıktadır. Ve kadın, kocasının soy düşüklüğünden çok, fâsık
olmasından utanç duyar.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Elbetteki Allah nezdinde en şerefli
olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır."
(Hucurat: 13)
Ebu Hatim el-Müzeni (r.a)'den Rasulullah
(s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edildi:
"Dininden ve ahlâkından hoşnut olduğunuz
birisi gelince, onu nikahlayınız. Eğer bunu böyle yapmazsanız yeryüzünde
fitne ve fesat çıkar." Hazır bulunanlar:
"Ey Allah'ın Rasulü! Fakir olşada mı?"
diye sordular.
Rasulullah (s.a.s): "Dini ve ahlâkı sizi
hoşnut eden bir kimse geldimi, onu nikahlayınız" buyurdu ve bunu üç
defa tekrarladı.
(Tirmizi rivayet etti ve
Hasen dedi.)
3- İş Ve Sanatta Denk Olmak:
Adi ve değersiz sanat erbabı, yüksek ve değerli
sanat erbabına denk olamaz. Ebu Hureyre (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:
Ebu Hind, Rasulullah (s.a.s)'in başından kan
almıştı da;
Rasulullah (s.a.s)şöyle buyurmuştur:
"Ey Beyada oğulları! Eğer isterse, ona (Ebu
Hind'e) sizden bir kadın bulup onu evlendirin ve onun kızları ile de
evlenin."Ve ilâve ederek: Eğer ilaç olarak kullandıklarınızda fayda
varsa, kan aldırmakta da vardır" demiştir.
(Ebu Davud, Hakim)
Sahih senedle.
|
|
NİKAHTA VEKALET VERME
|
1- Bir kadın yabancı bir kimseye
kendisini nikâhlandırması için vekâlet verirse bu kişi iki şahit huzurunda
o kadını kendisine nikahlayabilir.
2- Eğer bir kimse bir kadın veya
bir erkeği haberleri olmadan evlendirir ve o kadın veya erkek durumu
öğrendikten sonra kabul ederse nikâh sahihtir, etmezse batıldır.
3- Eğer bir kimse "şahid
olun ben falanca kadınla evlendim" der ve kadın da bunu öğrenince
"kabul ettim" derse nikâh batıldır. Fakat birisi "şahid
olun, ben falanca kadını falanca ile evlendirdim" der ve kadın bunu
öğrendikten sonra "ben kabul ettim" derse caizdir. Eğer bir kadın
da "şahid olun, ben falanca ile evlendim" der ve o kimse de bunu
öğrendikten sonra "ben kabul ettim" derse nikâh batıldır.
İmam Ebu
Yusuf'a göre ise; "Eğer bir kadın kendisini bir kimseyle onun haberi
olmadan nikâhlar ve o kimse bunu öğrenince kabul ederse nikâh
sahihtir" demiştir.
Bu
ihtilafların nedeni şudur: İmam Ebu Yusuf'a göre tek kişi her iki taraf
için de fuzûli (elçi olmayan kimse) veyahut bir taraf için fuzûli bir taraf
için asıl veya vekil olabilir.
İmam Ebu
Hanife ile İmam Muhammed'e göre ise olamaz. Eğer akid iki fuzûli arasında
veyahut bir fuzûli ile bir asıl arasında cereyan ederse ittifak ile
caizdir.
|
|
MEHİR VE MEHİRLE İLGİLİ HÜKÜMLER
|
Mehrin
Hükmü: Vaciptir.
Allah
(c.c) şöyle buyuruyor:
"Kadınlara
mehirlerini cömertçe verin. Eğer mehirlerinden gönül hoşluğu ile size bir
şey bağışlarlarsa nu afiyetle yiyebilirsiniz."
(Nisa: 4)
1 - Nikâh kıyılırken kadına bir
mehir biçilmese de nikâh sahihtir. Çünkü nikâh erkek ile kadının evlilik
hayatını yaşamalarını helâl kılmak için yapılan bir akittir. Nikâh
kıyılırken kadına mehir biçilmese de erkek ile kadının varlığı akdin
sıhhati için yeterlidir.
İbni Mesud(r.a)'ye sordular:
"Bir kadın ile mehrini belirtmeden nikahlanıp
zifaf olmadan önce ölmüş olan bir adam hakkında ne dersin?"
İbni Mesud (r.a) cevaben dedi ki:
"Kadının mensup olduğu ailedeki kadınların
(meselâ; kızkardeşinin, amca kızının, halasının) mehri ne kadarsa bu
kadının da mehri o kadardır. Kocasına mirasçı olduğu gibi, ölüm iddeti de vardır."
Bunun üzerine (bunu işiten) Mâ'kil b. Sinan el-Eşcal kalktı ve:
"Rasulullah (s.a.s)'de Berva binti Vasık
hakkında aynı şekilde hükmetmişti" dedi. İbni Mesud'da fetvasındaki
isabet dolayısıyla bu haberden sevinç duydu.
(Ebu Davud, Tirmizi,
Nesei, İbni Mace)
Tirmizi bu hadis için
Hasen-Sahih dedi.
Hakim bu hadis için Sahih
dedi."
2- Mehrin en azı on dirhemdir.
(Yâni; 28 gr. altın). Şayet bir nikâh on dirhemden daha az bir
mehirle kıyılırsa kadına yine on dirhem düşer.
Rasulullah
(s.a.s) şöyle buyurdu:
"On
dirhemden az mehir yoktur."
(Dare Kutni, Beyhaki)’Zayıf hadis.
3- Eğer kişi karısını, onunla
gerdeğe girmeden ve ya tenhalaşmadan boşarsa, kadına biçilen mehrin yarısı
lâzım gelir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Eğer siz kadınlara dokunmadan onları boşarsanız
ve daha önce onlara mehir biçmişseniz biçtiğiniz mehrin yarısı onlara
düşer."
(Bakara: 237)
4 - Eğer erkek, kadınla
tenhalaşır ve onunla gerdeğe girmesi için bir engel bulunmadığı bir yerde
bulunduktan sonra onu boşarsa kadın mehrin tamamını alır. Fakat erkek
kadınla tenhalaşırken ikisinden biri hasta veya Ramazanda oruçlu, veya Hacc
veya Umre ihramında veya kadın aybaşı halinde olursa, bu hallerin
hiçbirinde onunla tenhalaşmış sayılmaz. Bu durumların hangisinde kadını
boşarsa, kadına mehrin yarısı düşer. Zifâ bu durumların hepsi ilişkiye mâni
birer haldir.
Fakat eğer erkek veya kadının orucu sünnet olursa
meh’rin tamamı düşer. Çünkü sünnet olarak oruçlu olan kimse mazeretsiz
olarak orucu bozabilir.
5 - Eğer nikâh kıyılırken
kadına mehir biçilmemiş ise veya ona mehir verilmemek kaydı ile nikâh
kıyılırsa eğer kocası kendisiyle gerdeğe girer yahut gerdeğe girmeden
kocası ölürse ona mehr-i misil (yâni; kadının kız kardeşinin, amca kızının,
halasının mehri kadar mehir verilir.)
İbni Mesud (r.a)'ye sordular:
"Bir kadın ile mehrini belirtmeden nikahlanıp
zifaf olmadan önce ölmüş olan bir adam hakkında ne dersin?"
İbni Mesud (r.a) cevaben dedi ki:
"Kadının mensub bulunduğu ailedeki kadınların
(meselâ; kızkardeşinin, amca kızının, halasının) mehrine kadarsa bu kadının
da mehri o kadardır. Kocasına mirasçı olduğu gibi, ölüm iddeti de
vardır." Bunun üzerine bunu işiten Mâ'kil b. Sinan el-Escal kalktı ve:
"Rasulullah (s.a.s)'de Berva binti Vâsık
hakkında aynı şekilde hükmetmişti" dedi. İbni Mesud (r.a)'da
fetvasındaki isabet dolayısıyla bu haberden sevinç duydu.
(Ebu Davud, Tirmizi, ibni
Mace)
Tirmizi bu hadis için
Hasen dedi. Hakim bu hadis için Sahih dedi.
6- Eğer nikâhı kıyılırken
kendisine mehir biçilmeyen kadının kocası kendisiyle gerdeğe girmeden onu
boşarsa, ona mut'a düşer. Yâni; kocasının kendisine, üzüntüsünü hafifletmek
için bir hediye vermesi gerekir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Kadınlara dokunmadan ve onlara bir mehir
biçmeden onları boşarsanız size günah yoktur. Ancak onlara zengin kendi
haline, fakir kendi haline göre fayda dokundurun."
(Bakara: 236)
7- Eğer nikâh kıyılırken kadına
mehir biçilmez,ancak sonradan erkek ile kadın kendi aralarında bir şey
üzerinde uyuşurlarsa, eğer erkek gerdeğe girer veya gerdeğe girmeden
ölürse, üzerinde uyuştukları şey kadına düşer. Eğer gerdeğe girmeden kadını
boşarsa kadına mut'a düşer.
8- Eğer akitten sonra kadın,
mehrinde indirim yaparsa bu indirim de sahihtir. Allah (c.c) şöyle
buyuruyor:
"Kadınlara
mehirlerini cömertçe verin.Eğer mehirlerinden gönül hoşluğu ile size birşey
bağışlarlarsa,o nu afiyetle yiyebilirsiniz."
(Nisa: 4)
9- Kadın, mehrini almadıkça
kendini kocasına testim etmek zorunda olmadığı gibi, onunla birlikte başka
yerlere de gitmeyebilir. Ancak eğer mehir vadeli olursa, o zaman kadın
mehrini almadan da kendini kocasına teslim etmek zorunda olur.
Ukber b.
Amir (r.a)'den Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edildi:
"ilk önce yerine getirilmesi gereken şart, kadınları kendinize kendisi
ile helâl kıldığınız şarttır.'
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizı, Nesei)
10- Kişi, karısının mehrini
verdikten sonra onu beraberinde istediği yere götürebilir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Kadınları gücünüz oranında kendi oturduğunuz
yerde yerleştirin."
(Talak: 6)
Eğer bir kimse karısına birşey verdikten sonra
ona: "Sen bunu bana hediye olarak verdin", o da: "Hayır, ben
onu sana olan mehir borcumun bir bölümünü ödemek için verdim" dese,
söz erkeğindir. Zira, veren olduğu için ne niyetle verdiğini ancak o bilir.
Ancak verdiği şey yiyecek bir şey ise o zaman kadının sözü geçerlidir.
|
|
MÜSLÜMAN OLMAYANLARIN EVLENMESİ
|
1- İmam Ebu Hanife'ye göre;
"Eğer müslüman olma yan bir kişi şahidsiz olarak veya müslüman olmayan
başka bir kişinin iddetinde iken evlenir ve sonra bu ikisi müslüman
olurlarsa eğer bu durum eski dinlerinde caiz ise kendi hallerine
bırakılırlar. (Yâni; yeniden nikâh yapılması gerekmez.)"
İmam
Züfer'e göre; "Bu durum dinlerinde caiz olsun veya olmasın nikâhları
geçersizdir. Müslüman oldukları zaman yeniden nikâh yapılması gerekir.
Fakat, güvencemiz altında oldukları için müslüman olmadıkça veya bize
başvurmadıkça biz onlara dokunmayız."
İmam
Muhammed ve İmam Yusuf'a göre kadın, iddette iken evlenirse müslüman
olduktan sonra nikâh geçersiz sayılır ve yeniden nikâh yapılır. Fakat
şahitsiz evlenmişseler müslüman olduktan sonra yeniden nikâh yapılması gerekmez.
Çünkü iddette olan kadının evlenmesi ittifakla bâtıldır. Fakat şahidsiz
olarak evlenmenin cevazında ihtilâf bulunduğu için bununla yükümlü
değillerdir.
2- Mürted olan kimse, ne
müslümanla, ne müslüman olmayanla ve ne de mürted olan bir kadınla evlenemez.
Mürted olan kadın da ne müslümanla, ne müslüman olmayanla ve ne de mürted
olan bir erkekle evlenemez. Çünkü mürted öldürülmeyi hak etmiş bir
kimsedir.
3- Eşlerden biri müslüman ise ve
onlardan çocuk doğarsa çocuk müslümana tâbidir. Bunun gibi, eğer eşlerden
biri sonradan müslüman olursa çocuklar ona tâbidir.
Râfi b.
Sinan (r.a)'den:
Râfi
(r.a) müslüman olmuş, fakat karısı olmamıştı. Sonra karısı Rasulullah
(s.a.s)'e gelip "Ben kızımı isterim" dedi. Râfi'de "Ben de
kızımı isterim" dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s) Râfi'ye;
"Sen şu tarafa geç",karısına da; "Sen de şu tarafa
otur" dedi. Küçüğü de aralarında oturttu. Bundan sonra; "İkiniz
de kızcağızı çağırın bakalım" dedi. Çağırınca kız, anasına doğru
yöneldi.
Rasulullah
(s.a.s): "Yâ Rabbi! Kızcağıza
hidayet buyur" diye dua etti. Bu sefer
kız, babasına döndü ve babası kızı alıp gitti.
(Ebu Davud, Nesei)
4- Eğer çocuğun anne veya
babasından biri mecusi biri ehli kitap olursa çocuk ehli kitaptır.
5- Eğer kadın müslüman olup
ta kocası müslüman olmazsa kocasına "Müslüman ol" diye teklif
edilir. Kabul ederse ne âla. Etmezse hakim onları ayırır. İmam Ebu Hanife
ile İmam Muhammed'e göre bu ayrılma bir boşanma sayılır. Eğer erkek
müslüman olup ta nikahı altında mecusi veya müşrik bir kadın bulunursa bu
defa kadına "Müslüman ol" diye teklif edilir. Kabul ederse ne
âla. Etmezse hakim onları ayırır. Fakat bu ayrılma bir boşanma sayılmayıp
nikâhın bozulmasıdır.
İmam Ebu Yusuf'a göre ise her iki durumda da
hakimin onları ayırması bir boşanma sayılmayıp nikâhlarının bozulmasıdır.
Şayet erkek müslüman olup ve nikâhı altında da, Ehli kitaptan (yahudi,
hristiyan) bir kadın varsa nikâhları devam eder.
İbni
Abbas (r.a)'den:
"Bir
adam müslüman olduktan sonra Rasulullah (s.a.s)'in yanına geldi. Sonra
zevcesi de müslüman olarak geldi. Adam: "Yâ Rasulallah! Zevcem benimle
beraber Müslüman oldu, onu bana ver" dedi. Rasulullah
(s.a.s)'de ona iade etti."
(Tirmizi, Ebu Davud)
İbni Abbas
(r.a)'den:
"Hristiyan
bir kadın kocasından bir müddet önce müslümanlığı kabul ederse, kocasına
haram olur."
(Buhari)
6- Kadının müslümanlığı kabul
etmesi dolayısıyla hakimin onları ayırması halinde eğer kocası onunla
gerdeğe girmiş ise ona mehir düşer. Eğer gerdeğe girmemiş ise ona bir şey
düşmez.
7- İmam Ebu Hanife ile İmam Ebu
Yusuf'a göre, iki eşden biri mürted olup dinden çıkarsa, biribirinden
ayrılırlar. Fakat bu ayrılma boşanma olmayıp nikâhın bozulmasıdır.
İmam
Muhammed ise "Dinden çıkan erkek ise ayrılma boşanmadır" demiştir.
8- Eğer dinden çıkan erkek ise ve
kadınla gerdeğe girmiş ise kadına mehrin tamamı düşer. Eğer kadınla gerdeğe
girmeden mürted olursa", kadına mehrin yarısı düşer. Eğer dinden çıkan
kadın olursa ve kocası onunla gerdeğe girmiş ise yine kadına mehrin tamamı
düşer. Eğer gerdeğe girmeden mürted olursa, kadına ne mehir ve ne de nafaka
düşmez. Çünkü bu ayrılmaya kendisi sebep olmuştur.
9 - Eğer erkek ve kadın ikisi
birlikte dinden çıkar ve bir daha birlikte müslüman olurlarsa nikâhları
devam eder. İmam Zûfer: "Nikâhları bozulur. Çünkü birisi dinden
çıktığı zaman nikâh bozulduğuna göre ikisinin de dinden çıkması halinde
yine birisi dinden çıkmış olur" demiştir.
Ebu
Hanife'nin delili ise:
"Hanife
oğulları Kabilesinin bütün erkek ve kadınları dinden çıkıp tekrar müslüman
oldukları halde Ashab'dan hiçbiri onlara nikâhlarını yenilemelerini
emretmemiştir.
(Bu rivayet Garibtir)
|
|
BİRDEN FAZLA KADINLA EVLİ OLAN KİMSENİN HANIMLARI ARASINDA ADALETİ
GÖZETMEK
|
1- Bir kimsenin iki karısı
bulunursa ister ikisi de kız, ister dul, ister biri kız biri dul olsun
onları bir tutarak sıra ile yanlarında yatması gerekir. Ebu Hureyre
(r.a)'den Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edildi:
"İki
zevcesi olup ta birine meyleden ve diğerini ihmal eden kimse, kıyamet
gününde bir yanı felçli olarak kalkar."
(Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbni Mace, Ahmed)
İbni Hibban ve Hakim bu hadis için Sahih dediler.
Aişe
(r.a)'dan:
Rasulullah
(s.a.s) kadınları arasında taksim yaparken adalet gösterir ve şöyle derdi:
"Yâ
Rabbi! Bu benim mâlik olduğum şeylerdeki taksimimdir. Bunun için, senin
mâlik olup ta benim mâlik olmadığım hususta beni sorumlu tutma."
(Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbni Mace, Ahmed)
İbni Hibban ve Hakim bu hadis için Sahih dediler.
2- Kişi, eşleri yanında kaçar
gece yatması huşu sunda muhayyerdir. Zira kendisine vacip olan,"
sadece bir tutmaktır. Bir tutmanın şeklini tâyin etmek ise kendisine
aittir. Kendisine vacip olan, eşlerini bir tutması da cinsel ilişki de
olmayıp sadece eşit zamanlarda yanlarında yatmadadır. Zira, cinsel ilişki,
uyanan cinsel arzunun bir sonucu olduğu için elde olmayan bir şeydir.
Hz. Aişe
(r.a)'dan:
"Rasulullah
(s.a.s) zevceleri arasında taksim yaparken yanımızda kalmakta bir tercih
yapmazdı. Az gün olurdu ki, hepimizi ziyaret etmiş olmasın. Cinsi
münasebette bulunmadan her zevcesine gelir, sonra sırası olan kadına girer
ve onun yanında geceyi geçirirdi."
(Buhari, Ebu Davud, Ahmed)
3- Kişi, bir yolculuğa çıkmak
istediği zaman karılarının eşitlik hakkı sakıt olur. Kişi aralarında istedi
ğini seçip beraberinde götürebilir. Fakat aralarıda kura çekip kendisine
kura isabet edeni beraberinde götürmesi daha iyidir.
Hz. Aişe
(r.a)'dan:
"Rasulullah
(s.a.s) sefere çıkmak istediği zaman, zevceleri arasında kura çeker, ok
hangisine düşerse, onu beraberinde götürürdü."
(Buharif, Müslim, Ebu Davud, Nesei)
4- Karılardan birinin, kendi
sırasını bir başkasına bağışlaması caizdir.
Hz. Aişe
(r.a)'dan:
"Hiçbir
kadın ahlâk ve davranışı bakımından bana. Şevde'den daha sevimli değildir.
Yaşlandığı zaman:
"Yâ
Rasulallah! Ben seninle olan günümü Aişe’ye bıraktım" dedi. Bu sebeple
Rasulullah(s.a.s) Aişe için, kendi günü ve Şevde'nin günü olmak üzere iki
gün ayırmıştır."
(Buhari, Müslim)
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.