script src='http://ajax.googleapis.com/ajax/libs/jquery/1.2.6/jquery.js' type='text/javascript'/>

EVLENME BAHSİ



EVLENME BAHSİ
EVLENMENİN HÜKMÜ
EVLENMENİN RÜKÜNLERİ
NİKAHIN ŞARTLARİ
NİKAHLANILMASI EBEDİYYEN HARAM OLAN KADINLAR
EVLENME İLE İLGİLİ DİĞER HÜKÜMLER
NİKAHLANILMASI GEÇİCİ OLARAK HARAM OLAN KADINLAR
EVLENME İLE İLGİLİ DİĞER HÜKÜMLER
HARAM OLAN NİKAHLAR
VELAYET BÖLÜMÜ
KEFAET BÖLÜMÜ
NİKAHTA DENKLİK=KEFAET
NİKAHTA VEKALET VERME
MEHİR VE MEHİRLE İLGİLİ HÜKÜMLER
MÜSLÜMAN OLMAYANLARIN EVLENMESİ
BİRDEN FAZLA KADINLA EVLİ OLAN KİMSENİN HANIMLARI ARASINDA ADALETİ GÖZETMEK
EVLENMENİN HÜKMÜ
1- Normal bir durumda (kadına karşı nefsinde aşırı bir arzu duymayanlar için) evlenmek müekked sünnettir.
2- Şiddetli bir şehevi taşkınlık ve arzu halinde evlenmek farzdır.
3- Kadının haklarını yerine getirememekten korkulursa evlenmek mekruh olur.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Aranızdan evli olmayanları, köle ve cariyelerinizden iyi olanları evlendirin. Eğer fakir iseler, Allah onları lûtfu ile zengin yapar. Allah, lûtfu bol olan, hakkıyla bilendir."
(Nûr: 32)
"Şüphesiz ki biz, senden önce Rasuller gönderdik. Onlara da zevceler ve evlâtlar verdik."
(Rad: 38)
Abdullah (r.a) demiştir ki: Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Ey gençler! Evlenmeye gücü yeten evlensin. Zira evlilik gözü ve ferci iyi korur. Gücü yetmeyen de oruç tutsun. Çünkü oruç, gencin kendisini günahlardan koruyan bir kalkandır."
(Buharı, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei) Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Üç kişi vardır ki, Allah onlara yardım etmeyi üzerine almıştır:
"Birincisi; borcunu ödemek isteyen mükâtib
ikincisi; namuslu kalmak niyetiyle evlenen kişi,
üçüncüsü de; Allah yolunda cihad eden kişidir."
(Tirmizi, Nesei, Hakim)
Enes (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir: Rasulullah (s.a.s) evlenmeyi emreder, hiç evlenmemeyi ise şiddetle yasaklardı. Ve şöyle buyururdu:
"Sevimli çocuk yapan kadınlarla evlenin. Çünkü kıyamet gününde diğer nebilere karşı sizin çokluğunuzla övüneceğim."
(Ahmed) İbn Hibban rivayet etti ve Sahih dedi.
EVLENMENİN RÜKÜNLERİ
1- İcab: İki taraftan birinin "kendimi veya müvekkilimi veya kızımı sana nikahladım" veya "seninle evlendirdim" demesidir.
2- Kabul: Diğer tarafın "kabul ettim" veya "kendim için veya müvekkilim için kabul ettim" demesidir.
Evlenme akdi; ayrıca birisi geçmiş, diğeri gelecek zamanı ifade eden iki fiil kipi ile de olur. Meselâ; biri "kızını bana nikahla" diğeri de "nikahladım" dese caizdir.
Evlenmek akdi; "evlendirdim" deyimiyle olduğu gibi "hibe, temlik veya tasadduk ettim" deyimleriyle de olur. Fakat "sana kiraladım" veya "sana emanet ettim" veyahut ta "sana vasiyet ettim" deyimleriyle olmaz. Çünkü bu sözler karşı taraf için tamamen sahip olmayı ifade etmez.
Ebu Hureyre (r.a)’den Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Dul kadın, kabulünü ifâde etmedikçe evlendirilmediği gibi, kız da razı olduğunu ifâde etmedikçe nikâhlanamaz."
"Kızın rızası ve izni nasıl anlaşılır?" diye sordular. Rasulullah (s.a.s): "Susması" ile buyurdu.
(Bühari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)
Ebu Hureyre (r.a)'den Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Dul kadın, velisinden önce, kendisi hüküm ve kararını bildirir. Kızın ise rızası sorulur. Susması razı olması demektir."
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)
Ebu Hureyre (r.a)'den Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Yetim kız (nikâhlamrken) razı olup olmadığı bizzat kendisinden sorulur. Susarsa, susması razı olması demektir. Razı olmadığı takdirde rızâsı hilâfına zorla nikâhlandırılmaz."
(Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)
NİKAHIN ŞARTLARİ
Evlenme akdi; hür, aklı başında ve erginlik çağına ermiş, müslüman olan iki erkek veya bir erkek, iki kadın şahid huzurunda olur. Şahidler âdil olmasalar veya iftira suçundan cezalanmış olsalar bile evlenme akdi caizdir. Bu şahidler iki tarafın usûl ve füruğundan (yâni; baba, dede, anne, nine, evlâd veya torunlardan) olabilir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Erkeklerinizden iki de şahid tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa şahitlerden kendilerine güvendiğiniz bir erkek ve biri unutunca diğerinin hatırlatması için iki kadın yeter."
(Bakara: 282)
İbni Abbas (r.a)'nun şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Kendilerini delilsiz olarak evlendiren kadınlar fahişelerdir."
(Tirmizi)’Mevkuf hadis.
Mekke'li Ebuzzübeyr anlatıyor:
Ömer b. Hattab (r.a)'nun huzuruna bir erkek ve bir kadının şahitliği ile kıyılan bir nikâh davası getirildiğinde :
"Bu gizli nikâhtır, caiz kılmam. Eğer benden öncekilerden gör şeydim, böyle nikâhla evlenenleri (recm) ederdim" dedi.
(Muvatta)
Şahitlerin hür, akıllı ve erginlik çağına ermiş olması şart koşulmuştur. Çünkü; köle, deli ve erginlik çağına ermemiş kişilerde velayet vasfı yoktur. Velayet vasfı olmayınca şahidlik te olmaz.
Şahitlerin müslüman olmasının şart koşulmasının sebebi ise; müslüman olmayan kimsenin müslümamn aleyhinde şahidliğinin dinlenemeyeceği içindir.
Kitap ehli (Yahudi veya Hristiyan) dininde bulunan kadını, müslüman bir erkeğin nikâh etmesinde şahitlerin islâmı şart değildir. Kitap ehlinden iki kişinin bulunması da yeterlidir.
NİKAHLANILMASI EBEDİYYEN HARAM OLAN KADINLAR
a) Neseb Sebebiyle Nikahı Haram Olan Kadınlar:
1- ANNELER: Kişiye, kendi annesi haram olduğu gibi, anne ve ,basının da anneleri haramdır. Bu ne kadar yukarıya çıksa da böyledir.
2- KIZLAR: Kendi kızı, kızının kızı ve oğlunun kızı haramdır. Bu, ne kadar aşağı inse yine de böyledir.
3- KIZ KARDEŞLER: Ana baba aynı olan kız kardeşler haram olduğu gibi, yalnız baba veya yalnız ana aynı olan kız kardeşler de haramdır.
4- HALALAR: Anababa aynı olan halası (yâni; babasının, ana-baba aynı olan kız kardeşleri) haram olduğu gibi, yalnız baba aynı olan halası ve yalnız ana aynı olan halası da haramdır. Babasının ve dedelerinin halaları da böyledir. Bunun gibi, anasının ve nenelerinin halaları da aynı hükme dahildirler.
5- ERKEK KARDEŞİNİN KIZLARI: Kişiye, ana-baba aynı olan erkek kardeşlerinin kızları haram olduğu gibi baba aynı veya ana aynı olan erkek kardeşlerinin kızları da haramdır.
6- KIZ KARDEŞİNİN KIZLARI: Kişiye, ana-baba aynı olan kız kardeşinin kızları haram olduğu gibi, baba aynı veya ana aynı olan kız kardeşinin kızları da haramdır.
b) Sıhriyet (Evlenmeden Meydana Gelen Akrabalık) Sebebiyle Nikâhı Haram Olan Kadınlar:
1- KAYIN VALİDELER: Kişiye, karısının anası haram olduğu gibi anasının anası ve babasının anası da haramdır.
2- ÜVEY KIZLAR: Kişiye, cinsi münasebette bulunduğu karısının, diğer kocasından olan kızları ve onun oğullarının kızları da haramdır.
3- GELİNLER: Kişiye, kendi oğlunun karısı haram olduğu gibi oğlunun oğlunun ve kızının oğlunun karıları da haramdır. Oğulluğunun karısı ise haram değildir.
4-ÜVEY ANALAR: Kişiye, babasının karısı ki bu onun üvey anası olmuş oluyor- haram olduğu gibi dedesinin (yâni; gerek baba babasının, gerek ana babasının) karısı da haramdır. Babasının zina ettiği kadınla da evlenmesi ona haramdır.
c) Süt Emme Sebebiyle Nikâhı Haram Olanlar:
Neseb sebebiyle nikâhı haram olan kadınlar süt emme sebebiyle de haram olurlar.
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Nesebten ötürü haram olanlar sütten ötürü de haram olurlar."
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi.Nesei)
Allah'u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Sizlere; analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt analarınız, sütkardeşleriniz, karılarınızın anaları, kendileri ile gerdeğe girdiğiniz karılarınızdan yanınızda kalan üvey kızlarınız (şayet onlarla gerdeğe girmemişseniz) size bir sakınca yoktur. Öz oğullarınızın eşlerini ve iki kız kardeşi bir arada almak haram kılındı."
(Nisa: 23)
Allah'u Teâla şöyle buyuruyor:
"Babalarınızın evlenmiş olduğu kadınlarla evlenmeyin. Ancak geçmişte olanlar müstesnadır. Şüphesiz o, bir ayıptı. Allah'ın gadabını gerektiren bir işti. Ve pek kötü bir yoldu."
(Nisa: 21)
EVLENME İLE İLGİLİ DİĞER HÜKÜMLER
NİKAHLANILMASI GEÇİCİ OLARAK HARAM OLAN KADINLAR
1 - İki kız kardeşi birlikte nikâh altında bulundurmak caiz değildir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"iki kız kardeşi bir arada almak haram kılındı."
(Nisa: 23)
Ümmü Habibe (r.a)'dan; Rasulullah (s.a.s)'e:
"Ey Allah'ın Rasulü! Ebu Süfyan'ın kızı, kızkardeşim ile evleniniz" dedim. Rasulullah (s.a.s): "Bunu arzu ediyor musun?" diye sordu. Dedim ki: "Evet, arzu ediyorum. Çünkü ben senin, ortağı olmayan tek zevcen değilim. Böyle hayırlı bir işte bana ortak olabilenler arasında en çok kız kardeşimin bulunmasını isterim." Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s):
"O, bana helâl değildir. (Çünkü bir anda iki kız kardeş ile evlenmek haramdır)" buyurdular. Dedim ki:
"Ey Allah'ın Rasulü! Vallahi senin, Ebu Seleme' nin kızı Dürre ile evleneceğin söyleniyor." Rasulullah (s.a.s): "Yâni zevcem Ümmü Seleme'nin kızı ile mi?" diye sordular.
"Evet, Ümmü Seleme'nin kızı ile" dedim. Rasulullah (s.a.s): "Vallahi, o benim evimde benim terbiyem altında yetişip büyümekte olmasa bile, yine evlenmek bana helâl olmaz. Çünkü o, süt kardeşimin kızıdır. Beni ve onun babası Ebu Seleme’ yi Süveybe emzirmiştir. Sakın bana kızlarınız ve kız kardeşlerinizle evlenme teklifinde bulunmayın" buyurdular.
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei)
2- Herhangi bir kadın ile halasını, teyzesini veyahut erkek veya kız kardeşinin kızını bir nikâh altında bulundurmak caiz değildir.
Ebu Hureyre (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:
"Bir adamın, evli bulunduğu zevcesinin halası ve teyzesi ile aynı zamanda evlenmesi caiz değildir."
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)
3- Başkasının nikâhlısı bulunan veya kocasının vefatı veya boşaması neticesinde henüz iddet (şer’i bekleme müddeti) içinde olan kadınlarla evlenmek caiz de ğildir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"iddet bitinceye kadar nikâh akdine kalkışmayın."
(Bakara: 235)
4 - Karısını üç talakla boşayan erkek, bu kadın başka bir erkekle evlenip kocası ölmedikçe veya onu boşamadıkça onunla evlenmesi helâl değildir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Eğer erkek bu iki boşamadan sonra kadını bir daha boşarsa, kadın, başka bir erkekle evlenmedikçe kendisine helâl olmaz. Eğer ikinci koca kadını boşarsa ve onlar da Allah'ın koyduğu sınırları koruyacaklarına inanırlarsa, tekrar nikâhla birbirlerine dönmelerinde her ikisine de bir günah yoktur. İşte bu, Allah'ın hudutlarıdır. Onu, bilen bir kavim için açıklıyor."
(Bakara:230)
5 -Ateşperest, putperest, güneşe, yıldızlara tapanlar, şekil ve suretlere ibâdet edenler, bâtiniler, islâm dininde olduğunu iddia ettiği halde inancı yönünden küfre saplananlar ve Allah'tan başka herhangi bir şeye tapanlarla evlenmek helâl değildir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"İman etmedikçe müşrik kadınlarla evlenmeyin. Mü'min bircariye hür olan müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Hür olan müşrik kadın hoşunuza gitse bile. Müşrik erkekleri de iman etmedikçe mü'min kadınlarla evlendirmeyin. Mü'min bir köle, hür olan müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Müşrik olan erkek hoşunuza gitse bile. Bu müşrikler insanları ateşe davet çderler. Allah ise izni ile cennete ve mağfirete davet eder ve belki düşünürler diye âyetlerini insanlara açıklar."
(Bakara: 221)
EVLENME İLE İLGİLİ DİĞER HÜKÜMLER
1 - Kitap ehli olan yahudi ve hristiyan kadınlarla evlenmek caizdir. Fakat müslüman kadının ehli kitaptan olan bir erkekle evlenmesi caiz değildir.
Allah'u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Hür ve iffetli mü'min kadınlar ile sizden önce kendilerine kitap verilenlerden hür ve iffetli namuslu olmanız, zina yapmamanız, dost edinmemeniz ve kendilerine mehirlerini vermeniz şartıyla size helaldir"
(Maide: 5)
2- İhramda olan kişi evlenebilir. Fakat karısıyla cima yapamaz. İbni Abbas (r.a)'nun şöyle dediği rivayet edildi:
"Rasulullah (s.a.s) ihramlı iken Meymune ile evlen di."
(Buhari, Müslim)
3- Hür olan kimsenin dört kadınla evlenmesi caiz dir. Dörtten fazlası caiz değildir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Hoşunuza giden kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz."
(Nisa: 3)
HARAM OLAN NİKAHLAR
1 - MUT'A NİKAHI: Kişinin bir kadınla belirli bir süre için evlenmesidir.
Hz. Ali (r.a) şöyle demiştir:
"Rasulullah (s.a.s) mut'a nikâhı ile ehli eşek etini Hayber gününde yasakladı."
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)
Sabra (r.a) şöyle demiştir:
"Rasulullah (s.a.s)'i Hacer-i Esved'in rüknü ile Kabe'nin kapısı arasında iken gördüm. Şöyle diyordu:
"Ey insanlar! Kadınlarla mut'a nikâhı yapmaya size izin vermiştim. Allah ise bunu kıyamet gününe kadar muhakkak Surette yasakladı. Kim mut'a nikâhı ile bir kadını kendine bağlamış ise onu bıraksın. Bu kadınlara vermiş olduğunuz herhangi bir şeyi de geri almayınız."
(Müslim, Ebu Davud, Nesei)
VELAYET BÖLÜMÜ
1 - Hür olan, deli olmayan ve erginlik çağına varan kadın ister kız, ister dul olsun velisi bulunmasa da kendi kabulü ile nikâhı kıyılabilir. Çünkü kadın, sırf kendi hakkında tasarruf etmiş olduğu için ve reşit olduğu için bu hakka sahiptir. Kaldı ki koca seçmek kendisine aittir. Nikâhların veliler tarafından kıyılagelmesi geleneği de kadınların haya perdesini yırtmamak içindir.
2- Kadın, erginlik çağına vardıktan sonra ister kız ister dul olsun kimse onu evlenmeye zorlayamaz.
Hidam'ın kızı Ensârı Hansa (r.a)'dan: Hansa'nm babası, kendisini dul iken biriyle evlendirmiş, fakat Hansa bu nikahlanmadan hoşlanmamıştı. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s)'e gelip meseleyi anlatmış, Rasulullah (s.a.s)'de onun nikâhını bozmuştur.
(Buhari, Ebu Davud)
Bakire bir kız Rasulullah (s.a.s)'e geldi ve arzusu olmadan babasının kendisini bir erkeğe nikahladığım söyledi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s) bu kızı, nikâhı kabul ile reddetmesi arasında serbest bıraktı.
(Ebu Davud, Ahmed, İbni Mace)’Mürsel hadis.
3- Velisi tarafından evlendirilen buluğa ermemiş çocuğun nikâhı, çocuk ister erkek ister kız olsun, kız da ister kız ister dul olsun nikâhı sahihtir.
Aişe (RA)dan:
"Beni, altı yaşımda iken Rasulullah (s.a.s) kendine evlendirdi. (Üç sene sonra) ben henüz dokuz yaşında bir kız iken de onunla zifafa girmiştim."
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei, İbni Mace)
4- Babası veya dedesi tarafından evlendirilen çocuk ister kız ister erkek olsun büyüdükten sonra ona, nikâhı bozma hakkı yoktur. Zira, baba ile dedenin şefkati çok olduğu için yaptıkları akit çocuğun kendisi büyük olup onun isteği ile olmuş gibidir. Fakat baba ile dededen başka veliler tarafından evlendirilen çocuk ise büyüdükten sonra serbest olup isterse evliliğini sürdürür, isterse bozar. Fakat çocuğun, nikâhını bozabilmesi için hakimin kararı gereklidir. Çünkü bu nikâh tek taraflı bozulduğu için diğer taraf ondan zarar görür. Bunun için hakimin kararına ihtiyaç vardır.
İbni Ömer (r.a)'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
"Osman b. Maz'un (r.a) vefat etti ve Havle binti
Hakim b. Ümeyye b. Harise b. el-Evkas isimli karısından doğma bir kızını bıraktı (yâni; yetim bir kızı kaldı). Osman b. Maz'un (o kız için) kardeşi Kudame (b. Maz'un) (r.a)'yu vasi tayin etmişti. Osman ve Kudame benim dayılaramdı. Ben de Osman b. Maz'un'un kızını (dayım) Kudame'den istedim. Kudame'de nikâhımızı kıydı. Sonra el-Muğire b. Şu'be (r.a) kızın anasının yanına girerek onu mala rağbet ettirdi. Bunun üzerine kızın anası ona konmak istedi. Kız da anasının arzusuna uydu. Bunun üzerine kız ile anası benden imtina ettiler. Nihayet onların işi Rasulullah (s.a.s)'e intikal etti. Bunun üzerine Kudâme:
"Yâ Rasulallah! Bu, benim erkek kardeşimin kızıdır. Kardeşim beni ona vasi tayin. etti. Ben de onunla halasının oğlunun nikâhını kıydım. Ben ne küf'ülük (emsallik) ne de yararlılık hususunda onun hakkında bir kusur istemedim. Lâkin o bir kadındır. Ve sırf anasının arzusuna uydu" dedi. İbni Ömer demiştir ki: Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s): "O, yetim bir kızdır (erginlik çağına varıp) izni olmadan nikâhı yapılamaz" buyurdu. İbni Ömer:
"Vallahi ben onu nikahladıktan sonra (böylece) benimle alâkasını kesti. (Buluğ çağına vardıktan) sonra onu el-Muğire b. Şu'be ile evlendirdiler’"
(Ahmed, Dare Kutni)
5 - Erginlik çağına varan kızın velisi kendisinden izin istediği zaman eğer kendisi susup cevap vermezse veyahut gülerse izin vermiş sayılır. Eğer kızın velisi olmayan bir kimse veyahut daha uzak olan bir velisi kızdan kendisini veli tayin etmesini isterse kız konuşmadıkça kabul etmiş sayılmaz. Çünkü kızın susup bu kimseye cevap vermemesi utandığı için değil sözüne önem vermediği için de olabilir. Bu yüzden susması kabul ettiğini göstermez. Kızdan velayetin kabulü istenirken kendisini isteyenin adını vermek ve onu kıza tanıtmak gerekir. Mehrini bildirmek şart değildir. Çünkü nikâh mehirsiz de kıyılabilir. Eğer kızın velisi onu birisine nikahladıktan sonra durumu öğrenip susarsa kabul etmiş sayılır. Eğer' kadın dul ise velisi ondan izin istediği zaman isteyip istemediğini sözle ifade etmesi gerekir. Susması cevap sayılmaz.
(Eğer bir kızın bekâreti sıçrama, aybaşı adetini görme veya yaralanma gibi bir olay sonunda kalkarsa yine kız sayılır. Çünkü gerçekte kızdır. Ve daha önce erkeklerle oturup kalkmadığı için utancında azalma olmamıştır. )
Ebu Hureyre (r.a)’den Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Dul kadın kabul ettiğini ifâde etmedikçe evlendirilmediği gibi kız da razı olduğunu ifâde etmedikçe nikâhlanamaz."
"Kızın rızası ve izni nasıl anlaşılır?" diye sordular. Rasulullah (s.a.s): "Susması ile" buyurdu.
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)
6- Köle, çocuk ve deli olan kimseler veli olamazlar.
7- Müslüman olmayanlar da müslümana veli olamazlar.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Allah, hiçbir zaman kâfirlere müslümanlar üzeri ne bir yetki verecek değildir."
(Nisa: 141)
8- Velilerden hiçbiri bulunmadığı zaman velayet müslüman hakime veya emire geçer. Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Velisi bulunmayanın velisi hakimdir."
(Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Ahmed)
Tirmizi bu hadis için Hasen dedi.
İbni Hibban ve Hakim rivayet ettiler ve Sahih dediler.
9- Yakın olan veli hazır bulunmayıp uzak bir yer de olursa ondan bir derece uzak olan veli, çocuğu evlendirebilir. Uzak yerden maksak; talib olan kişi o velinin görüşü alınacak kadar süre bekleyemeyecekse bu uzak bir mesafe sayılır.
KEFAET BÖLÜMÜ
Kefaet: Kadının erkekte arayacağı bir takım vasıflardır. Erkek istediği kadını nikahlayabilir. Kadının ona denk ve uygun olmaması onun şerefini zedelemez. Ama şerefli bir kadının eşdeğerde olmayan bir erkekle evlenmesi, onu küçük düşürebilir. Onun için evlenmede kefaet (denklik) gözetilir. Eğer bir kadın kendini, küfü (dengi) olmayan bir kimse ile evlendirirse, velileri kendilerine sürülen lekeyi silmek için onları ayırabilirler.
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Bana bakınız. Kadınları ancak veliler evlendirir Ve kadınlar ancak küfü'leri ile evlendirilebilirler."
(Dare Kutni, Beyhaki)’Zayıf hadis.
NİKAHTA DENKLİK=KEFAET
1 - Soyda Denk Olmak:
Soyda denklik araplarda olur. Kureyş Kabilesi birbirinin dengi sayılır. Bunun gibi diğer Arap kabileleri de hep birbirinin dengidirler. Araplardan olmayanlar onlara denk sayılmazlar. Arap olmayanlarda;, iki ve ikiden fazla babası müslüman olan kimseler birbirlerine denktirler.
Kendisi müslümanlığı kabul eden veyahut yalnız bir babası müslüman olan kimse, iki babası müslüman olan kimseye denk değildir. Zira soy, ancak baba ile dedenin ikisi ile tamam olur. İmam Yusuf, bir baba ile yetinmiştir.
Yalnız babası müslüman olan kimse de ana-babası müslüman olan kimseye denk değildir. Kendisi müslümanlığı kabul eden kimse de bir babası müslüman olan kimseye denk değildir.
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Kureyş kabilesi tek tek birbirlerine denktir. Diğer Araplar da kabile kabile birbirlerine denktirler. Arap olmayanlar da kişi kişi birbirlerine denktirler."
(Beyhaki, Hakim)’Zayıf hadis.
2- Din Ve Takvada Denk Olmak:
Günah işleyen kimse, dindar ve güzel huylu bir kıza denk olamaz. Zira en büyük üstünlük dindarlıktadır. Ve kadın, kocasının soy düşüklüğünden çok, fâsık olmasından utanç duyar.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Elbetteki Allah nezdinde en şerefli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır."
(Hucurat: 13)
Ebu Hatim el-Müzeni (r.a)'den Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edildi:
"Dininden ve ahlâkından hoşnut olduğunuz birisi gelince, onu nikahlayınız. Eğer bunu böyle yapmazsanız yeryüzünde fitne ve fesat çıkar." Hazır bulunanlar:
"Ey Allah'ın Rasulü! Fakir olşada mı?" diye sordular.
Rasulullah (s.a.s): "Dini ve ahlâkı sizi hoşnut eden bir kimse geldimi, onu nikahlayınız" buyurdu ve bunu üç defa tekrarladı.
(Tirmizi rivayet etti ve Hasen dedi.)
3- İş Ve Sanatta Denk Olmak:
Adi ve değersiz sanat erbabı, yüksek ve değerli sanat erbabına denk olamaz. Ebu Hureyre (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:
Ebu Hind, Rasulullah (s.a.s)'in başından kan almıştı da;
Rasulullah (s.a.s)şöyle buyurmuştur:
"Ey Beyada oğulları! Eğer isterse, ona (Ebu Hind'e) sizden bir kadın bulup onu evlendirin ve onun kızları ile de evlenin."Ve ilâve ederek: Eğer ilaç olarak kullandıklarınızda fayda varsa, kan aldırmakta da vardır" demiştir.
(Ebu Davud, Hakim)
Sahih senedle.
NİKAHTA VEKALET VERME
1- Bir kadın yabancı bir kimseye kendisini nikâhlandırması için vekâlet verirse bu kişi iki şahit huzurunda o kadını kendisine nikahlayabilir.
2- Eğer bir kimse bir kadın veya bir erkeği haberleri olmadan evlendirir ve o kadın veya erkek durumu öğrendikten sonra kabul ederse nikâh sahihtir, etmezse batıldır.
3- Eğer bir kimse "şahid olun ben falanca kadınla evlendim" der ve kadın da bunu öğrenince "kabul ettim" derse nikâh batıldır. Fakat birisi "şahid olun, ben falanca kadını falanca ile evlendirdim" der ve kadın bunu öğrendikten sonra "ben kabul ettim" derse caizdir. Eğer bir kadın da "şahid olun, ben falanca ile evlendim" der ve o kimse de bunu öğrendikten sonra "ben kabul ettim" derse nikâh batıldır.
İmam Ebu Yusuf'a göre ise; "Eğer bir kadın kendisini bir kimseyle onun haberi olmadan nikâhlar ve o kimse bunu öğrenince kabul ederse nikâh sahihtir" demiştir.
Bu ihtilafların nedeni şudur: İmam Ebu Yusuf'a göre tek kişi her iki taraf için de fuzûli (elçi olmayan kimse) veyahut bir taraf için fuzûli bir taraf için asıl veya vekil olabilir.
İmam Ebu Hanife ile İmam Muhammed'e göre ise olamaz. Eğer akid iki fuzûli arasında veyahut bir fuzûli ile bir asıl arasında cereyan ederse ittifak ile caizdir.
MEHİR VE MEHİRLE İLGİLİ HÜKÜMLER
Mehrin Hükmü: Vaciptir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Kadınlara mehirlerini cömertçe verin. Eğer mehirlerinden gönül hoşluğu ile size bir şey bağışlarlarsa nu afiyetle yiyebilirsiniz."
(Nisa: 4)
1 - Nikâh kıyılırken kadına bir mehir biçilmese de nikâh sahihtir. Çünkü nikâh erkek ile kadının evlilik hayatını yaşamalarını helâl kılmak için yapılan bir akittir. Nikâh kıyılırken kadına mehir biçilmese de erkek ile kadının varlığı akdin sıhhati için yeterlidir.
İbni Mesud(r.a)'ye sordular:
"Bir kadın ile mehrini belirtmeden nikahlanıp zifaf olmadan önce ölmüş olan bir adam hakkında ne dersin?"
İbni Mesud (r.a) cevaben dedi ki:
"Kadının mensup olduğu ailedeki kadınların (meselâ; kızkardeşinin, amca kızının, halasının) mehri ne kadarsa bu kadının da mehri o kadardır. Kocasına mirasçı olduğu gibi, ölüm iddeti de vardır." Bunun üzerine (bunu işiten) Mâ'kil b. Sinan el-Eşcal kalktı ve:
"Rasulullah (s.a.s)'de Berva binti Vasık hakkında aynı şekilde hükmetmişti" dedi. İbni Mesud'da fetvasındaki isabet dolayısıyla bu haberden sevinç duydu.
(Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbni Mace)
Tirmizi bu hadis için Hasen-Sahih dedi.
Hakim bu hadis için Sahih dedi."
2- Mehrin en azı on dirhemdir. (Yâni; 28 gr. altın). Şayet bir nikâh on dirhemden daha az bir mehirle kıyılırsa kadına yine on dirhem düşer.
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"On dirhemden az mehir yoktur."
(Dare Kutni, Beyhaki)’Zayıf hadis.
3- Eğer kişi karısını, onunla gerdeğe girmeden ve ya tenhalaşmadan boşarsa, kadına biçilen mehrin yarısı lâzım gelir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Eğer siz kadınlara dokunmadan onları boşarsanız ve daha önce onlara mehir biçmişseniz biçtiğiniz mehrin yarısı onlara düşer."
(Bakara: 237)
4 - Eğer erkek, kadınla tenhalaşır ve onunla gerdeğe girmesi için bir engel bulunmadığı bir yerde bulunduktan sonra onu boşarsa kadın mehrin tamamını alır. Fakat erkek kadınla tenhalaşırken ikisinden biri hasta veya Ramazanda oruçlu, veya Hacc veya Umre ihramında veya kadın aybaşı halinde olursa, bu hallerin hiçbirinde onunla tenhalaşmış sayılmaz. Bu durumların hangisinde kadını boşarsa, kadına mehrin yarısı düşer. Zifâ bu durumların hepsi ilişkiye mâni birer haldir.
Fakat eğer erkek veya kadının orucu sünnet olursa meh’rin tamamı düşer. Çünkü sünnet olarak oruçlu olan kimse mazeretsiz olarak orucu bozabilir.
5 - Eğer nikâh kıyılırken kadına mehir biçilmemiş ise veya ona mehir verilmemek kaydı ile nikâh kıyılırsa eğer kocası kendisiyle gerdeğe girer yahut gerdeğe girmeden kocası ölürse ona mehr-i misil (yâni; kadının kız kardeşinin, amca kızının, halasının mehri kadar mehir verilir.)
İbni Mesud (r.a)'ye sordular:
"Bir kadın ile mehrini belirtmeden nikahlanıp zifaf olmadan önce ölmüş olan bir adam hakkında ne dersin?"
İbni Mesud (r.a) cevaben dedi ki:
"Kadının mensub bulunduğu ailedeki kadınların (meselâ; kızkardeşinin, amca kızının, halasının) mehrine kadarsa bu kadının da mehri o kadardır. Kocasına mirasçı olduğu gibi, ölüm iddeti de vardır." Bunun üzerine bunu işiten Mâ'kil b. Sinan el-Escal kalktı ve:
"Rasulullah (s.a.s)'de Berva binti Vâsık hakkında aynı şekilde hükmetmişti" dedi. İbni Mesud (r.a)'da fetvasındaki isabet dolayısıyla bu haberden sevinç duydu.
(Ebu Davud, Tirmizi, ibni Mace)
Tirmizi bu hadis için Hasen dedi. Hakim bu hadis için Sahih dedi.
6- Eğer nikâhı kıyılırken kendisine mehir biçilmeyen kadının kocası kendisiyle gerdeğe girmeden onu boşarsa, ona mut'a düşer. Yâni; kocasının kendisine, üzüntüsünü hafifletmek için bir hediye vermesi gerekir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Kadınlara dokunmadan ve onlara bir mehir biçmeden onları boşarsanız size günah yoktur. Ancak onlara zengin kendi haline, fakir kendi haline göre fayda dokundurun."
(Bakara: 236)
7- Eğer nikâh kıyılırken kadına mehir biçilmez,ancak sonradan erkek ile kadın kendi aralarında bir şey üzerinde uyuşurlarsa, eğer erkek gerdeğe girer veya gerdeğe girmeden ölürse, üzerinde uyuştukları şey kadına düşer. Eğer gerdeğe girmeden kadını boşarsa kadına mut'a düşer.
8- Eğer akitten sonra kadın, mehrinde indirim yaparsa bu indirim de sahihtir. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Kadınlara mehirlerini cömertçe verin.Eğer mehirlerinden gönül hoşluğu ile size birşey bağışlarlarsa,o nu afiyetle yiyebilirsiniz."
(Nisa: 4)
9- Kadın, mehrini almadıkça kendini kocasına testim etmek zorunda olmadığı gibi, onunla birlikte başka yerlere de gitmeyebilir. Ancak eğer mehir vadeli olursa, o zaman kadın mehrini almadan da kendini kocasına teslim etmek zorunda olur.
Ukber b. Amir (r.a)'den Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edildi: "ilk önce yerine getirilmesi gereken şart, kadınları kendinize kendisi ile helâl kıldığınız şarttır.'
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizı, Nesei)
10- Kişi, karısının mehrini verdikten sonra onu beraberinde istediği yere götürebilir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Kadınları gücünüz oranında kendi oturduğunuz yerde yerleştirin."
(Talak: 6)
Eğer bir kimse karısına birşey verdikten sonra ona: "Sen bunu bana hediye olarak verdin", o da: "Hayır, ben onu sana olan mehir borcumun bir bölümünü ödemek için verdim" dese, söz erkeğindir. Zira, veren olduğu için ne niyetle verdiğini ancak o bilir. Ancak verdiği şey yiyecek bir şey ise o zaman kadının sözü geçerlidir.
MÜSLÜMAN OLMAYANLARIN EVLENMESİ
1- İmam Ebu Hanife'ye göre; "Eğer müslüman olma yan bir kişi şahidsiz olarak veya müslüman olmayan başka bir kişinin iddetinde iken evlenir ve sonra bu ikisi müslüman olurlarsa eğer bu durum eski dinlerinde caiz ise kendi hallerine bırakılırlar. (Yâni; yeniden nikâh yapılması gerekmez.)"
İmam Züfer'e göre; "Bu durum dinlerinde caiz olsun veya olmasın nikâhları geçersizdir. Müslüman oldukları zaman yeniden nikâh yapılması gerekir. Fakat, güvencemiz altında oldukları için müslüman olmadıkça veya bize başvurmadıkça biz onlara dokunmayız."
İmam Muhammed ve İmam Yusuf'a göre kadın, iddette iken evlenirse müslüman olduktan sonra nikâh geçersiz sayılır ve yeniden nikâh yapılır. Fakat şahitsiz evlenmişseler müslüman olduktan sonra yeniden nikâh yapılması gerekmez. Çünkü iddette olan kadının evlenmesi ittifakla bâtıldır. Fakat şahidsiz olarak evlenmenin cevazında ihtilâf bulunduğu için bununla yükümlü değillerdir.
2- Mürted olan kimse, ne müslümanla, ne müslüman olmayanla ve ne de mürted olan bir kadınla evlenemez. Mürted olan kadın da ne müslümanla, ne müslüman olmayanla ve ne de mürted olan bir erkekle evlenemez. Çünkü mürted öldürülmeyi hak etmiş bir kimsedir.
3- Eşlerden biri müslüman ise ve onlardan çocuk doğarsa çocuk müslümana tâbidir. Bunun gibi, eğer eşlerden biri sonradan müslüman olursa çocuklar ona tâbidir.
Râfi b. Sinan (r.a)'den:
Râfi (r.a) müslüman olmuş, fakat karısı olmamıştı. Sonra karısı Rasulullah (s.a.s)'e gelip "Ben kızımı isterim" dedi. Râfi'de "Ben de kızımı isterim" dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s) Râfi'ye; "Sen şu tarafa geç",karısına da; "Sen de şu tarafa otur" dedi. Küçüğü de aralarında oturttu. Bundan sonra; "İkiniz de kızcağızı çağırın bakalım" dedi. Çağırınca kız, anasına doğru yöneldi.
Rasulullah (s.a.s): "Yâ Rabbi! Kızcağıza hidayet buyur" diye dua etti. Bu sefer kız, babasına döndü ve babası kızı alıp gitti.
(Ebu Davud, Nesei)
4- Eğer çocuğun anne veya babasından biri mecusi biri ehli kitap olursa çocuk ehli kitaptır.
5- Eğer kadın müslüman olup ta kocası müslüman olmazsa kocasına "Müslüman ol" diye teklif edilir. Kabul ederse ne âla. Etmezse hakim onları ayırır. İmam Ebu Hanife ile İmam Muhammed'e göre bu ayrılma bir boşanma sayılır. Eğer erkek müslüman olup ta nikahı altında mecusi veya müşrik bir kadın bulunursa bu defa kadına "Müslüman ol" diye teklif edilir. Kabul ederse ne âla. Etmezse hakim onları ayırır. Fakat bu ayrılma bir boşanma sayılmayıp nikâhın bozulmasıdır.
İmam Ebu Yusuf'a göre ise her iki durumda da hakimin onları ayırması bir boşanma sayılmayıp nikâhlarının bozulmasıdır. Şayet erkek müslüman olup ve nikâhı altında da, Ehli kitaptan (yahudi, hristiyan) bir kadın varsa nikâhları devam eder.
İbni Abbas (r.a)'den:
"Bir adam müslüman olduktan sonra Rasulullah (s.a.s)'in yanına geldi. Sonra zevcesi de müslüman olarak geldi. Adam: "Yâ Rasulallah! Zevcem benimle beraber Müslüman oldu, onu bana ver" dedi. Rasulullah (s.a.s)'de ona iade etti."
(Tirmizi, Ebu Davud)
İbni Abbas (r.a)'den:
"Hristiyan bir kadın kocasından bir müddet önce müslümanlığı kabul ederse, kocasına haram olur."
(Buhari)
6- Kadının müslümanlığı kabul etmesi dolayısıyla hakimin onları ayırması halinde eğer kocası onunla gerdeğe girmiş ise ona mehir düşer. Eğer gerdeğe girmemiş ise ona bir şey düşmez.
7- İmam Ebu Hanife ile İmam Ebu Yusuf'a göre, iki eşden biri mürted olup dinden çıkarsa, biribirinden ayrılırlar. Fakat bu ayrılma boşanma olmayıp nikâhın bozulmasıdır.
İmam Muhammed ise "Dinden çıkan erkek ise ayrılma boşanmadır" demiştir.
8- Eğer dinden çıkan erkek ise ve kadınla gerdeğe girmiş ise kadına mehrin tamamı düşer. Eğer kadınla gerdeğe girmeden mürted olursa", kadına mehrin yarısı düşer. Eğer dinden çıkan kadın olursa ve kocası onunla gerdeğe girmiş ise yine kadına mehrin tamamı düşer. Eğer gerdeğe girmeden mürted olursa, kadına ne mehir ve ne de nafaka düşmez. Çünkü bu ayrılmaya kendisi sebep olmuştur.
9 - Eğer erkek ve kadın ikisi birlikte dinden çıkar ve bir daha birlikte müslüman olurlarsa nikâhları devam eder. İmam Zûfer: "Nikâhları bozulur. Çünkü birisi dinden çıktığı zaman nikâh bozulduğuna göre ikisinin de dinden çıkması halinde yine birisi dinden çıkmış olur" demiştir.
Ebu Hanife'nin delili ise:
"Hanife oğulları Kabilesinin bütün erkek ve kadınları dinden çıkıp tekrar müslüman oldukları halde Ashab'dan hiçbiri onlara nikâhlarını yenilemelerini emretmemiştir.
(Bu rivayet Garibtir)
BİRDEN FAZLA KADINLA EVLİ OLAN KİMSENİN HANIMLARI ARASINDA ADALETİ GÖZETMEK
1- Bir kimsenin iki karısı bulunursa ister ikisi de kız, ister dul, ister biri kız biri dul olsun onları bir tutarak sıra ile yanlarında yatması gerekir. Ebu Hureyre (r.a)'den Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edildi:
"İki zevcesi olup ta birine meyleden ve diğerini ihmal eden kimse, kıyamet gününde bir yanı felçli olarak kalkar."
(Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbni Mace, Ahmed)
İbni Hibban ve Hakim bu hadis için Sahih dediler.
Aişe (r.a)'dan:
Rasulullah (s.a.s) kadınları arasında taksim yaparken adalet gösterir ve şöyle derdi:
"Yâ Rabbi! Bu benim mâlik olduğum şeylerdeki taksimimdir. Bunun için, senin mâlik olup ta benim mâlik olmadığım hususta beni sorumlu tutma."
(Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbni Mace, Ahmed)
İbni Hibban ve Hakim bu hadis için Sahih dediler.
2- Kişi, eşleri yanında kaçar gece yatması huşu sunda muhayyerdir. Zira kendisine vacip olan," sadece bir tutmaktır. Bir tutmanın şeklini tâyin etmek ise kendisine aittir. Kendisine vacip olan, eşlerini bir tutması da cinsel ilişki de olmayıp sadece eşit zamanlarda yanlarında yatmadadır. Zira, cinsel ilişki, uyanan cinsel arzunun bir sonucu olduğu için elde olmayan bir şeydir.
Hz. Aişe (r.a)'dan:
"Rasulullah (s.a.s) zevceleri arasında taksim yaparken yanımızda kalmakta bir tercih yapmazdı. Az gün olurdu ki, hepimizi ziyaret etmiş olmasın. Cinsi münasebette bulunmadan her zevcesine gelir, sonra sırası olan kadına girer ve onun yanında geceyi geçirirdi."
(Buhari, Ebu Davud, Ahmed)
3- Kişi, bir yolculuğa çıkmak istediği zaman karılarının eşitlik hakkı sakıt olur. Kişi aralarında istedi ğini seçip beraberinde götürebilir. Fakat aralarıda kura çekip kendisine kura isabet edeni beraberinde götürmesi daha iyidir.
Hz. Aişe (r.a)'dan:
"Rasulullah (s.a.s) sefere çıkmak istediği zaman, zevceleri arasında kura çeker, ok hangisine düşerse, onu beraberinde götürürdü."
(Buharif, Müslim, Ebu Davud, Nesei)
4- Karılardan birinin, kendi sırasını bir başkasına bağışlaması caizdir.
Hz. Aişe (r.a)'dan:
"Hiçbir kadın ahlâk ve davranışı bakımından bana. Şevde'den daha sevimli değildir. Yaşlandığı zaman:
"Yâ Rasulallah! Ben seninle olan günümü Aişe’ye bıraktım" dedi. Bu sebeple Rasulullah(s.a.s) Aişe için, kendi günü ve Şevde'nin günü olmak üzere iki gün ayırmıştır."
(Buhari, Müslim)

 
Siz bu yazıyı okuyan counter şanslı kişiden birisiniz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

1 9